@irktp._
|
Sertçe yutkundum. "Ne alakası var?" Bu kadar yakınımda durduğu için nefesi yüzüme çarpıyordu. "Anlatmayacağım. Ayrıca sizi daha tanımıyorum bile." İç çekti. "Diğerlerini tanıyorsun ama onlara da anlatmıyorsun. Kolyenin neden önemli olduğunu bile anlatmamışsın." "Anlatmadığımı nereden biliyorsunuz?" Tekrar yüzüne gülümsemesini yerleştirdi. "Çok belli değil mi?" Kolumu bıraktı. "Anlatacaksın zaten." Deyip oturma odasına yürüdü. "Anlatmayacağım! İmkanı yok." Tabakları bırakıp çöpleri attıktan sonra içeri gittim. "Özün gel gel, Allah aşkına şuna bir şey söyle yine çıkardı o kağıdı." Efnan elindeki upuzun bir buçuk metre olduğunu tahmin ettiğim kağıdı gördüm. Bu kağıtta bir sürü film ismi yazılıydı. Pusatın Efnan'a hayalet görmüş gibi bakişlarını görünce güldüm. "Efnancığım seç bakalım bize bir film." Pusat Efnan'ın elindeki kağıdı çekip aldı. "Hiç heveslenme çünkü ben seçeceğim." Kollarını göğsünde bağladı. "Tamam sen seç." Pusat uzun listeyi inceledikten sonra sonunda bir şey seçmişti. Seçtiği filmi Efnan'a gösterdi. "Bu dram japon filmi." Pusat seçtiği şeye pişman olmuş gibiydi. "Ben dram sevmem ki. Başka bir şey seçeceğim." "Ama bu çok güzel bir film ben izlemiştim bunu izleyelim." Pusat çocuk gibi kollarıni göğsünde bağlayıp omuzlarını silkti. "Beş yaşında değilsin Pusat." Eski halini alması uzun sürmedi. "Ne açıyorsanız açın." Pusat'ın seçtiği filmi açıp izlemeye başladık. Bir süre sonra hepimizin ağlaması burnuna gelmişti. O sevimsizin bile gözleri dolmuştu. Bizimkiler zaten duygusaldı birbirimizi görünce daha çok ağlama tutuyordu. Kutay'ı bıraksak bir köşeye gidip ağlayacaktı. "Kapatın şu filmi aksiyon falan yok muydu?" Pusat elindeki peçeteyi burnuna bastırdı. "Bu Efnan'ın yüzünden hep. Böyle film mi olur?" Efnan gözlerini Pusat'a çevirdi. "İşte hakkını vermişim dramın." Tam bu sırada zil çalmıştı "ben açarım." Diyerek kapıya gittim. "Özün Köksal mı?" Kafamı salladım. "Evet." Elindeki çiçekleri bana uzattı. "Bunlar size gelmiş. Bir de şuraya imza atmanız gerekiyor." Uzattığı kağıda imza attım ve içeri girdim. Çiçekleri sehpaya bıraktım. "Bunlar ne?" Pusatın sorusuyla omuz silktim. "Bilmem." Ne bileyim ben kimden gelmiş zaten film yüzünden dağılmışız şurada. "Oğlum baksana üzerinde kağıt falan var mı diye." Çiçeği elime alıp üzerine baktığımda gördüğüm notu elime aldım. Okuduktan sonra Altay gelmeden önceki iyileşene kaadr ilgilendiğim hastadan geldiğini gördüm. Hastanede olduğu süre boyunca herşeyiyle ben ilgilenmiştim. Bir şirketin patronu olan yaşlı bir adamdı. Ara sıra sohbet bile ediyorduk. Ağır bir hastalığı vardı ve kurtulduğunda bize çok teşekkür etmişti. "Hastadan gelmiş Hasan diye biri vardı hatırlıyor musun? İşte ondan." Altay'a döndüm. "Hocam görün bunları." Dediğimde şu filmin etkisinden hala çıkamamıştım üstelik film devam ediyordu. Altay'a öyle söyleyince saçma sapan duygusal bir an yaşıyormuşuz gibi olmuştu. Altay bana anlamaz bakışlar atarken Pusat ona ne olduğunu açıklamıştı. "Görüyorsunuz değil mi? Kıza çiçek göndermiş hastası. Biz de azar yiyelim." Pusat'a ters ters baktım. "Kıskanma Pusatcığım." "Çok kıskandım hasetimden ölüyorum." Deyip sulu gözleriyle güldü. "Yarın ekipcek acil mesaimiz var." Derya'nın gözünü filmden çekmeden söylediği şeyle hepimiz ona döndük. "İnsan bunu şimdi mi söyler?" "Hakikaten. Eve gidip uyuyana kadar saat bir olur zaten." Hepsi ayaklanmıştı. "Siz de biliyorsunuz diye söylemedim." Derya da ayaklanmıştı. "E gidelim o zaman." Koltukta uyuyan Kutay'ı gösterdim. "Biri kucağına alsın." Deyip güldüm. "Yok artık Özün. Kutay heryerdr neden uyuyor anlamıyorum ki." Masadaki bardağa sürahiden su doldurdu. Kollarımı göğsümde bağladım. "Benim evim her yer mi? Bırak uyusun hepimiz yoruluyoruz." Pusat bir anda bardaktaki suyun birazını Kutay'ın yüzüne döktü. Yerinden zıplayarak uyanan çocuk Pusat'a küfürler savuruyordu. "Allah senin bin türlü belanı versin Pusat! İnsan böyle mi uyandırılır?" "Seni uyandırmaya kalksak iki saat uyanmazdın. Yarın acil mesaisi var hem." "Ne diye çocuğun kafasına su döküyorsun?" Derya yüksek sesle konuştu. "Ya bi durun, yarın acil mesaisi var diyorum siz burada hala konuşuyorsunuz. Hadi gidiyoruz." Derya çantasını koltuktan aldı. Hepsiyle vedalaştıktan sonra gitmişlerdi. Ben de filmi kapatıp uyumuştum. ★ "Günaydın!" Derya elindeki çantalarıyla içeri girince hepimiz ona dönmüştük. "Sabah sabah ne bu enerji?" Çantaları masanın üstüne attı. "Bugün çok enerjiğim bütün hastalara koşacağım." Pusat güldü. "Yanlışlıkla yürüme de o bize yeter." Derya ayıp oluyor ama der gibi bir bakış attığında Altay hoca da hastaneye teşrif etmişti. Tüm gün çalışıp akşam acil tarafına geçmiştik. Acil hep tıklım tıklım oluyordu, bu sefer de öyleydi. Çok sayıda ağır hastaların geldiği bir gündü. Pusat "Efnan sen kan almaya git hemşireler yetişemiyormuş." Dedi. Efnan koşuşturmacadan oldukça yorulmuştu ama burayı bırakmaya niyeti yoktu. Hepimiz bu koşuşturmacaya her defasında kendimizi hazırlıyorduk. "Hallederler burada daha acil hastalar var." Derya konuşurken hemşirelerin getirdiği kanlar içinde kıvranan adamı görünce hepimizin yüzü aynı ifadeyi almıştı. "Ben kan almaya gideyim yetişemez onlar, izdiham var zaten." Efnan koşarak kan alınan kısma gittiğinde hemşireler sedyeyi getirmişti. "Bacağına demir girmiş, kendi çıkarmış. Çok kan kaybetmiş." Adamın bacağındaki yarayı hızlıca temizledik. Demir paslı olduğundan ve bacağı çok zarar gördüğünden ameliyata alınması gerekiyordu. Sedyenin üzerine çıkıp bezleri iyice yaraya bastırdım. Kutay ve iki hemşire de sedeyeyi ameliyat odasına götürüyordu. Ameliyat odasına geldiğimizde sedyeden inmiştim. Kanama çok azalmıştı. Oda hazırdı, gerisini ameliyat yapacak doktorlara bırakıp gitmiştik. ★ Tüm gün oldukça yorucu geçmişti. Eve gidip güzel bir uyku çekmeyi fazlasıyla hak ediyorduk. Bugün acile kaldığımız için yarın mesaimiz öğlende başlıyordu. Eve gidip kafamı yastığa koyar koymaz uyumuştum. Ertesi gün baş ağrışıyla uyandım, üstelik çok üşüyordum. Yataktan zorla kalktım. Yatağımın yanında olan dolabın aynasına baktım. Bitkin görünüyordum. Bir kaç gündür halsizdim zaten hasta olacağım belliydi. Bu halde hastaneye gidemezdim. Hasta olduğumu ve hastaneye gelemeyeceğimi haber verdim. Artık bütün gün evdeydim. Ağrı kesici ve ateş düşürücü içtim. Battaniyeye sarılıp bir romantik komedi dizisi açtım. Hayat bu kadar dramatikken bir de dram dizileri izlemeye hiç niyetim yoktu. Hasta olup işe gitmemek ve tam olarak şu koltukta oturup dizi izlemek, yağmur yağarken camın kenarında kitap okumakla aynı histi. Ve ben bu hisse bayılıyordum. Kış değildi ama hasta olmak insanı hep böyle hissettirirdi. Hala üşüyordum üstelik çok açtım. Ancak kendime kahvaltı hazırlamaya hiç halim yoktu. Kendime hamburger söylemiştim. Akşama kadar dizi izlemiştim. Saat sekiz sularıydı. Ateşim bir ara düşmüştü ama tekrar yükselmişti. Başımın ağrısı da gitmeyince annemden kalan bir yazmayı iyice sıkarak başlamıştım. "Bu adam harbi öküz. Kıza öyle denir mi hiç?" İzlediğim diziye kendimi çok kaptırmıştım. Bu diziyi bitirmeden koltuktan kalkmazdım herhalde. Ben baş karakterlere küfrederken kapı çalıyordu. Sırtımdaki battaniyeye sarılarak kapıyı açmaya gittim. Tabii karşımda Altay hocayı bulmayı beklemiyordum. ... Bunlar da karakterlerimizzz Özün Altay Derya Pusat Efnan Kutay Karakterleri beğendiniz miiii
|
0% |