@irktp._
|
"Altay hocam?" Kapının önünde Altay hocayı görünce afallamıştım. "Gelin içeri geçin." Altay hoca içeri geçince kapıyı kapattım. "Hastaymışsın, iyi misin?" İyi olup olmadığımı sormak için buraya kadar gelmedi herhalde. Başımı onaylarcasına salladım. "İyiyim." Elini alnıma koyunca ürperdim. "Çok ateşin var." Onu bende biliyorum herhalde. Elim ayağım tutuyor daha ne olsun? "Evet, ilaçlar işe yaramadı sanırım." "Böyle olmaz. Sen otur ben geliyorum." İlk defa geldiği evde nereye gidiyor acaba? Dediğini yapıp oturduğumda mutfağa yürüdü. Mutfak salonla birleşikti bu yüzden bana sormasına gerek kalmamıştı. Ne yapacağını merak ediyordum ama zaten halim yoktu bir de onu izleyecek değildim. Dizimi izlemeye devam ettim. Tam başroller yakınlaşıyordu ki içeri başrolün işe yaramaz arkadaşı girince sahne bozuldu. Ben sahneyi bölen kişiye içimden küfrederken, Altay hoca elindeki su dolu cam kase gibi şeyle yanıma geldi. Siyah gömleğinin kollarını kıvırmıştı. Yanıma oturduğunda kaseyi sehpaya bırakıp bana döndü. "Altay hocam ne yapıyorsunuz?" Elindeki bezi ıslattı. "Üstündeki battaniyeyi çıkar." Dediğini yapıp sarıldığım battaniyeyi koltuğa koydum. "Bana dön." Ona dönüp bağdaş kurdum. En rahat bu şekilde oturabiliyordum. Elindeki ıslak bezi sıcak alnıma koyunca ürperdim. Bez ısındıkça tekrar ıslatıp alnıma koyuyordu. Ameliat yapıyormuş gibi bir ciddiyeti vardı, kaşları çatılmıştı. Hasta dosyalarını incelerken de kaşları çatılıyrodu hep. Eli alnımdaki bezi tutarken ben gözlerimi ondan kaçırıyordum. Gözlerimi onunkilere diktiğimde tüm yüz hatları gözlerimin önündeydi. "Altay hocam şey," hala bana bakmıyordu "Ne oldu?" Diye sordu ama alnımdaki bezin diğer tarafını çevirmekle meşguldü. Bezle beraber elini tutup yavaşca aşağı indirdiğimde gözleri sonunda beni bulmuştu. Ellerimi onunkilerden çektim. "Şey ben duş alayım, uğraşmayın böyle." Cevabını beklemeden koltuktan kalkıp banyoya yürüdüm. Zor da olsa buz gibi bir suyla duş almıştım. Duştan çıkıp bornoza sarıldıktan sonra odama gittim. Üzerime beyaz askılı bir bluz, altıma da dizlerime kadar gelen mavi bir şort giymiştim. İçeri gittiğimde Altay telefona bakıyordu, kaşları yine çatıktı bir şey inceliyor gibiydi. Yanına oturunca gözlerini telefondan ayırmadan konuştu. "Sana çorba yaptım iç." Dediginde masanın üzerindeki kaseyi gördüm. Buraya bebek bakıcılığı yapmaya mı gelmişti gerçekten? "Teşekkür ederim." Çorbayı içmeye başladım. "Siz yemiyor musunuz?" Kafasını iki yana salladı. Telefonu kapatıp sehpaya koydu. "Hayır, aç değilim." Çorbayı bitirmiştim kaşığı kasenin icine bıraktım. "Peki. Yanlış anlamazsanız bir şey soracağım." "Sorabilirsin." Dediğinde hiç beklemeden konuştum. "Siz buraya bana bebek bakıcılığı yapmaya mı geldiniz?" Deiye sorduğumda güldü. "Hasta değil misin? Hasta ziyaretine geldim işte." "Sadece grip oldum. Ayrıca hasta olduğumu ve adresimi nereden öğrendiğiniz gibi sorularım da var." İç çekti. "Hastanedekilerden öğrendim başka kimden öğreneceğim?" E haklı tabii adam. "Mantıklı ama ben kesin bir kaynak istiyorum bizzat canına okumak için." Hasta olduğumu ne diye söylüyorlar ki? "Bırak şimdi kaynağı, bir kahve yap da içelim." Anlamaz bakışlarla ona bakmayı kesip ayağa kalktım. "Nasıl seviyorsunuz?" Sonunda benimle konuşurken bana bakmayı öğrnemişti. "Sütsüz olan herhangi bir kahve." En azından kahve zevki güzeldi, ben de öyle seviyordum. Tutar bir yanı olmadığını sanıyordum oysaki. Mutfağa gidip filtre kahve yaptım. Kahveleri içeri götürdüğümde sehpaya koymuştum. Altay'ın yanına oturup durdurduğum dizimi başlattım. "Komedi sever misiniz?" Kahvemden bir yudum aldım. "Sevmeseniz de benimle izlersiniz diye düşünüyorum. Değiştirmeye pek niyetim yok." Dediğimde güldü. "Neden soruyorsun o zaman?" Omuz silktim. "Sohbet açmak istemiştim. Ayrıca sorumu geri alıyorum." "Sohbet açmak istiyorsan boynundaki saçma kolyenin neden bu kadar önemli olduğunu anlatabilirsin." Bakışlarımı ona çevirdim. "Kolyemin nesi saçma?" "Papatyaları pek sevdiğim söylenemez." "Anlatacak mısın? Yalvarmamı mı bekliyorsun?" Omuzlarımı bıkkınca aşağı indirdim. "Peki siz kazandınız. Kolyem bana annemden kaldı. Annemden kalan bir çok şey var, bu kolyeye bu kadar değer vermemin sebebi farklı." Dediğimde söylediklerimin ilgisini çektiğini anlayınca devam ettim. "Ben küçükken çimenlik bir yerde annemle oturuyorduk. Annem papatyaları çok severdi. O gün de bir papatya koparıp saçıma takmıştı. O andan sadece bir kaç saat sonra öldü. Bu papatyalı kolyeyi de ona ben almıştım. Bu yüzden kolye benim için ondan kalan diğer şeylerden çok daha değerli." Ben konuşurken bakışları yumuşamıştı. "Ee artık dizime devam edebilir miyiz?" Gülümserken başını onaylar şekilde salladı. En son dizi izlerken uyuyakalmıştım. Gözlerimi araladığımda Altay'ın yanımda uyuduğunu gördüm. Onu uyandırmadan kalktım. Altay'ın masadaki telefonunu alıp yarın için saat kurdum. Hastaneye gitmek için erken kalkmasi gerekiyordu. Ben gitmeyecektim hala iyileşmiş sayılmazdım. Raporumu da hastaneye iletmiştim. Altay'ın üzerini örttükten sonra odama gidip uyudum. Ertesi sabah erkenden uyandım. Altay'a kahvaltı tabağı hazırlayıp masaya bırakmıştım. Dün için teşekkür falan da değildi aslında. Kahvaltı yapmadan işe gitmek bazen çok zordu sadece. Aslında geri uyumayacaktım ama çok uykum vardı. Altay hoca yemeğini yiyip gider diyerek uyudum. Uyandığımda saat 12 ye geliyordu. Bu sefer ateşim yoktu ve daha iyi hissediyordum. Yataktan kalkıp içeri gittim. Altay masadaki kahvaltıyı bitirmişti. Kendimi koltuğa atıp dün izlediğim diziyi açtım. Telefonum çalıyordu. Altay hoca arıyordu.
|
0% |