Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm Yeni̇den; Başka Bi̇r Evren

@isikdiyarii

“…Bir ölümdü her şeyi başlatan, bir rüyaydı her şeyi bitiren…”

 

 

Ben Zümra. Zümra Akça. 15 yaşındayım ve lise ikinci sınıfa geçtim. Her zaman ki gibi bugün sabahta uyanıp okul için hazırlandım. Hızlı bir duş aldım, saçlarımı da hızlı bir şekilde kuruttuktan sonra taradım ve odamdan çıktım. O sırada annemin bana seslenişini de duymam bir oldu.

 

“Kızım, hadi arkadaşların seni kapıda bekliyor; bekletme daha fazla onları.” dediğini duyduğumda bende ona “Canım annem, bende çıkıyorum şimdi. Hadi akşama görüşürüz.” dedim ve hızla kapıdan çıktım. Yaz tatiline yeni girmiştik ve kızlarla bu yazı iyi ve güzel değerlendireceğimize söz vermiştik.

 

Apartmandan çıktığımda kızlar beni bekliyordu. Alev, Alara ve Afra. Hızla kızların yanına gittiğimde bana gülümsediler ve hemen durağa doğru yürümeye başladık. Bu sene hem eğlenceli hem de yorucu geçmişti bizim için. Hem yeni okul, yeni dersler, yeni hocalar, yeni bir ortam ve yeni arkadaşlar. Kısaca bu senemiz yepyeniydi ve bir yandan buna alışmaya çalışırken bir yandan da derslerle uğraşıyorduk. Bu seneyi bu saydıklarıma rağmen başarılı bir şekilde bitirdiğimiz için yazımızı deli gibi eğlenerek geçirmeye yeminliydik. Yani bu şekilde geçireceğimizi sanaraktan etmiştik yeminimizi.

 

En sonunda durağa vardığımızda otobüsü beklemeye koyulduk. Çakmak taraflarında büyük ve güzel bir alış-veriş merkezi vardı. Oraya gidecektik bu yüzden ilk önce Sarıgazi’ye gidecek oradan da metroya binip gidecektik. En azından maksimum bir saatte gidecektik. Eğer otobüsle gidersek oraya yolumuz bırakın bir saati en az iki saati bulabilirdi. Belki daha çok; belki daha az.

 

Otobüse bindiğimizde dördümüz de arka arkaya oturmuştuk. Ben ve Afra, Alev ve Alara yan yana oturmuştuk. Beraber alıp okuduğumuz bir kitap vardı. Onun hakkında sohbet ediyorduk. Koma kitabı. Kitap aşırı derecede sarmıştı. Beni onlara bağlayan bir şey vardı sanki onların yaşadıklarını bizlerde yaşayacakmışız gibi.

 

Ne saçmalıyordum ben? Alt tarafı bir kurgu. Gerçek olacak hali yok ya. Ama ya olursa? Aman Zümra! Ne saçmaladın gene! Her neyse.

 

“Bence Berfin ve Eren’in toksik ama güzel bir aşkı vardı,” dedi Afra bana doğru bakarak. Bende onu kafamı sallayarak onayladım. Bu şekilde konuşmaya konuşmamıza devam ederken birden konu nasıl tanıştığımıza geldi. Çünkü kitapta da böyle bir sahne vardı. O an araya Alara girip “Hadi bizde o zaman nasıl tanıştığımız hakkında konuşalım! Hatırlasanıza çok komik bir tanışmaydı.” dedi ve kıkırdadı. Onla beraber bizde kıkırdadık. Hatırlıyordum nasıl tanıştığımızı. Hem de daha dün gibi.

 

07/07/2007

 

“Merhaba, ben Alev. Alev Aydın. 28.08.2002 doğumluyum. Şurada ki evde oturuyoruz ailemle ya sizler?” demişti az öncü topumuzu çalıp bizimle arkadaş olmaya çalışan kız. Bizde ona öfkeyle bakıp “Bize ne senden. Bizden de sana ne! Topumuzu ver ve git buradan!” diye cırlayınca kız bize öfkeyle “Alt tarafı topunuzu sizinle tanışmak için çaldım ya! Yemedim ya arkadaş olunca verecektim geri. Alın pis topunuzu!” deyip topu üzerime atmıştı.

 

O sırada boşluğuma geldiği için yere düşüp ağlamaya başladım ve ailelerimiz gelmişti. O şekilde tanışmıştık. “Ben Zümra Akça. 29.07.2002 doğumluyum. Nerede oturduğum seni ilgilendirmiyor!” dedim ve kollarımı kendime sarıp sırtımı dönmüştüm. Henüz 5 yaşında bile değildik. O yüzden böyle mızmızlanıp duruyorduk. Ama esasen çok iyi arkadaş olduk hepimiz. Hatta arkadaştan da öte kardeş olduk.

 

“Ben Alara Kurt. 10.02.2002 de doğdum. Gerisi seni ilgilendrmez!” dedi ve Alev’e dil çıkarıp kollarını kendine sarıp ona sırtını dönmüştü. Sonrasında ise zaten Afra kalmıştı geriye. O da kendini tanıttı. “Ben Afra Yıldız. Soracak olursan evet zenginim ve benimde yaşadığım yer seni ilgilendirmiyor! Şimdi git yanımızdan!” dediğinde Alev ağlamaya başlamıştı.

 

Bunu gören ailelerimizde koşup yanımıza geldiklerinde onlara olan bitenleri anlattığımızda bize kahkaha atmışlardı. Bizse bu olaydan sonra ailelerimizden ufak ama tatlı bir intikam almıştık. Yemeklerine bolca tuz dökmüştük. O gün o olaydan sonra yakın arkadaş olmuştuk.

 

Günümüz

 

“Ay harbi nasıl kıymışız ailelerimize ya?” dedi Afra ve biz orada büyük bir kahkaha patlattığımız sırada herkesin bize dönmesi bir oldu. Bizse bu sefer bu duruma gülerken ineceğimiz durağa geldiğimizi fark etmiştik. Otobüsten inip meydana doğru yürümeye başladık. Orada biraz dolaşıp alışveriş merkezine gidecektik.

 

Meydana vardığımız da dördümüzden de hoşlandığı ve şansa o dördünün de arkadaş olduğu o gruba denk geldik. Aden, Aras, Aren ve Atlas. Onlarla da okulda tanışmıştık. Birbirimizi görünce şok geçirip hemen selam verdik ve bir kafeye oturduk. Orada sohbet etmeye koyulduk.

 

“E çocuklar okuldan tanışıyoruz ediyoruz ama sizin doğum günleriniz ne zamandı ben unuttum da.” dediğini duyduk Alev’in. Ona öfkeli bir bakış attıktan sonra araya Aren girip “Zümra kızma kıza olabilir böyle şeyler. Demek ki var bir bildiği. Değil mi kız Alev?” deyip göz kırptı. Ben al al olurken bir yandan da kahkahalar atıyorduk. Bugün bayağı bir gülmüştük. O sırada Aden araya karışıp “O zaman tekrar tanışalım olmaz mı?” dedi ve ilk kendini sonra ise diğerlerini tanıttı.

 

“Ben Aden. Zaten biliyorsunuz. Soyadım Kayıştay 21 Nisan 2001 de doğdum. Umarım bu sefer unutmazsın Alevcim.” Dedi ve sıra Aren’e geçti. Normalde Aden ben tekte tanıtayım dedi ama diğerleri kendileri istedi kendilerini tanıtmayı. “Ben Aren Güneş. 21.03.2001 de doğdum.” dedi ve susup bana bakmaya başladı. Ama bakışları derin bir okyanusa düşmüşüm gibi hissettirdi. Ama araya Atlas’ın girmesiyle bakışmamız son buldu.

 

“Çok uzatmayacağım. Ben Atlas Yıldız. 19.04.2000 de doğdum. Ve evet hakiki Türk’üm” Dedi ve o sıra ben “Sanki yoğurtta kendini hakiki diye tanıtıyor geri zekalı.” dediğim sırada herkes büyük bir kahkaha patlattı. Ama Atlas ciddi bir şekilde duruyordu. Bense ona sırıtıp “Hakiki demeseydin bana ne ya!” dedim. Sonra son olarak Aras’a geçmişti sıra. “Ben Aras Yastık. Bastık değil yalnız Yastık. 16.08.2000 de doğdum. Bu kadar hadi siz kendinizi tanıtın da bu sefer biz gülelim.” Dediğinde ben “Hayhay,” dedim ve teker teker bizde kendimizi tanıtmaya başladık. Afra da kendini tanıtmasını bitirmesiyle oturduğumuz kafede büyük bir patlama yaşamamız bir oldu. Hepimiz etrafa saçılmıştık ama sanırsam büyük bir hasar almamıştık derken bir patlama daha oldu ve bu sefer her birimizin üzerine insanlar, masalar vesaire her biri sertçe düşmeye veya fırlatılmaya başlamışlardı. O an kendimi korumaya çalışırken kafama hiç olmadığı kadar sert vuruldu ve kafam yerle buluşup oradan da hasar aldığı sırada diğerlerinin de benimle aynı durumda olduğunu gördüm.

 

Canımız yanıyordu. Hem de hiç olmadığı kadar. Canımız çıksa bu kadar canımızın yanacağını düşünmüyordum. O sırada sanki birileri geldi ve bizi alıp ışınlanma gibi bir şey yapıp bizi götürdüler. Onlar birer insan değildi. İnsan görünümlü farklı bir ırktı. Bu büyük bir ihtimalle bizi sedyelere alıp koyma anlarıydı ama zihnim sanki bunu insanların bizi sırtlarına almış gibi gösteriyordu. Ve o an aklımda tek bir düşünce vardı; “Bu sondu.

 

Yaşanılanların sonu yaşanacakların ise başlangıcıydı. Belki de sonuydu.

 

Fakat her biri o büyük geçitten geçip uzaklarda ki; evrenin dahi ötesinde ki o evrene gitmeyi başarmışlardı.

 

Herkes çığlık atıyordu. Ama biz atamıyorduk zira hepimiz götürülüyorduk. Belki de ölüyorduk veyahut bir bilinmezlikteydik.

 

Hiçbirimiz beraber doğmadık ama şimdi beraber ölüyorduk. Birbirimizi, birbirimizden habersizce deli gibi seviyorduk. Ama bu olmamalıydı şu anda. Daha sonrası aydınlığın içerisinde karanlıktı. Evet, aydınlığın içerisinde karanlığın dibine inmiştik. Beraber el ele…

 

Bizler reenkarnasyonun kanıtıydık. Tek gerçek kanıtlarıydık.

 

Onlar bir yıldız ve bir kar tanesinin birleşmesiyle yok olan; ateş ve suyun birbirini yok etmesiyle arafa düşen ve çıkmaya çalışırken büyük bir aşka kapılıp orada ebediyen kalanlardı.

 

Onlar yok olanlardı.

 

Onlar kar tanesiydi.

 

Onlar ateşti.

 

Onlar baruttu.

 

Onlar kar tanesinin ateş ile buluşup yok olmayan yıldızlardı.

 

Oysa ki her şey yalanlardan ve sahteliklerin en çokta büyük bir aldatmacanın üzerine kuruluydu.

 

Ve evet, bir ölümdü her şeyi başlatan; bir rüyaydı her şeyi bitirecek olan. Bu yüzden her şey daha yeni başlıyordu.

Loading...
0%