@isikdiyarii
|
Bütün gece ne kadar eğlenmeye çalışsam da eğlenememiştim. Çünkü hiçbir şey bilmediğim bu diyarda ansızın benim için düzenlenen bir partide bulmuştum kendimi. Ve bu da partiyi hiç eğlenceli kılmıyordu. Bir yandan da gözlerimi etrafta gezdiriyordum ve görüyordum ki burada olan herkesi aslında tanıyordum. Her biri okuduğum ve izlediğim filmlerde ki karakterlerdi. Ve şansım ne kadar yaver gittiyse ölen sevdiklerim, dünyada ki atalarım, burada ki atalarım… Her birinin ruhları buradaydı. Belki de bedenen buradalardı. Ölen sevdiklerim, onları izlediğimi fark ettiklerinde yanıma gelip eğildiler ve krallığın; belki de diyarın selamını verdiler. Forseti bana bir kalkmaları için kullanılan el hareketini gösterdi ve ben onları tek bir el hareketiyle tekrar kaldırdım. Ardından içlerinden biri bana “Sizi en son gördüğümde yedi yaşındaydınız… Ne kadar büyümüş ve güzelleşmişsiniz… Sizinle aynı kan bağını taşıdığım için gurur duyuyorum.” dedi ve geri çekildi. Gülümsemiştim sadece. Bir zamanlar senli benli konuştuğum ve aramızdan su sızmayan kişilerle arama sizli bizli dağlar girmişti. Ve bu dağarı aşmak mümkün gözükmüyordu. Ardından onlara; “Zaten yakında sık sık ziyaretlerinize geleceğim. Madem artık bir varissem…” dediğimde kafamda bir plan kurmaya çalışıyordum. Madem bir varistim bunu kullanmalıydım değil mi? Ah, Zümra… Ne zaman akıllanacaksın? Bir şeyler ters gidiyor! Veron, sana hikayeyi değiştirerek ve kısa bir şekilde anlattı! Forseti’de sana yalan söylüyor! Hiçbir şey anlatmayacak sana bak görürsün sen! İç sesimin kendi kendine saçmaladığını düşünürken istemsizce o cümleleri kendi kendime tekrar etmeye başladım ve daha anlamlı gelmeye başladı. Araştıracaktım. Her şeyi; detaylı olarak. Bunları düşündükten sonra Forseti’nin kulağına doğru, “Geceyi sonlandıralım ayrıca kütüphaneye ihtiyacım olacak.” dediğimde Forseti bana şaşkınca bakıyordu. Ve en sonunda “Niye?” diye sorduğunda “Bana varis olduğumu söylüyorsun! Daha buraya yeni gelmişken hem de! Ve buraya gelir gelmez varislik partime geldim hiçbir şey bilmeden. En azından bir şeyler öğreneyim de göt gibi ortada kalmayayım değil mi?” dediğimde sadece kafasını salladı ve bir anda “Gece sonlanmıştır ve parti bitmiştir. Herkes burayı terk etsin.” Dediğinde herkes şoke olmuştu. Ama araya ben girip “Derhal!” diye kükrediğimde saniyeler içinde herkes toz olmuştu. “Forseti’ydi adın değil mi?” diye onaylarcasına sorduğumda kafasını salladı. “Şimdi her şeyi bana tane tane anlat. O Verondaio denen adamın sözlerine gram inanmadım. Sahteden bir hikaye bulup karşıma çıkmış gibime geldi.” dediğimde her şeyin az buz farkında olduğumun o da farkındaydı. “Her şeyi açıklayacağım, Zümra. Yeter ki düzgün dur ve benimle gel,” deyip elimden tutup elini şıklattı. Elini şıklatmasıyla birlikte devasa bir odaya gelmemiz bir oldu. Ardından pis bir sırıtmayla “Beğendin mi bu yeteneği? Şimdi sen yapamıyorsundur. Dünyada böyle şeyler gelmedi henüz.” deyip kahkahalara boğulduğu anda karnına bir yumruk geçirdim ama gram etkilenmemişti. “Anlatacaksan anlatsana artık!” diye cırladığımda bana hemen anlatmaya başladı. “Aslında Veron’un dediklerinin çoğu doğruydu. Sadece Aren kısmı sahteydi. Ben seni deli gibi ararken Aren’i sadece bir süreliğine yerime geçici lord olarak atadım. Ama sonra baktım ki gerçek bir lord gibi davranıyor, diğer öncülere önem vermeyip, danışmadan iş yapıyor bende araya girip onun seni araması için görev verdim.” dedikten sonra soluklandı. Ardından tekrardan devam etti. “Sonrasında seni sol ayak bileğinde ki beyaz kalp şeklinden tanıyıp getirmek için planlar yapmaya başladık. Ve seni küçüklüğünden itibaren yalnız bırakmaması için diğer kızları gönderdik. Aren ve arkadaşları da aslında tam anlamıyla sizi buraya getirebilmek için zaman kolluyordu. Aslında tam da hikaye buydu. Başka bir şey yok. Eğer olsaydı anlatırım ki eğer eksik anlattığım bir yer varsa da aklıma gelince sana anlatacağım söz veriyorum.” dediğinde durdum ve ona baktım bir şeylerin oturması için. “Tamam, anladım buraya kadar her şeyi. Belki bir varisliği bu kadar çabuk kabul etmek korkunç olacak ama ben bu görevi kabul etmek istiyorum.” Derken Forseti’nin gözleri parıldadığına şahit oldum. “Zaten eninde sonunda kabul etmek zorunda kalacaktın. Başka şansımız yok çünkü. Fakat halkımız senin geldiğinden habersizler. Sarayda saklanman bir süreliğine çok daha iyi olur.” dediğinde aklıma bir soru takıldı. “Peki, bugün o partide ki kişiler kimdi?” diye sorduğumda “Onlar saray çalışanları. Sadece daha kolay adapte olabilmen için onları gördüğün şekle tek bir şıklatma ile yaptık.” dediğinde yalan söylemediğini gözlerinden anladım. “Eğer, eğer yalan söylüyorsan, Forseti çıranı çok pis yakarım!” dediğimde gülüp beni, benim için hazırlattığını düşündüğüm bir çalışma odasına getirdi. “Her gün burada seni sadece ben çalıştıracağım. Benden başka kimse gelmeyecek bu odaya. Anlaşıldı mı küçük varis? Sarayda da istediğin zaman dolaşabilir ve istediğini yapabilirsin.” deyip saçımı karıştırdı. Arından odadan çıkıp gitti. Bende odayı gezmeye başladım. Oda kocamandı. Yatak camın olduğu kısımdaydı ve camlar boydan boyaydı. Ayrıca yatağın bir diğer kısmında ise balkona açıldığını düşündüğüm bir kapı vardı. Ve diğer kısımlar ise tamamen sevdiğim gibi kitaplarla doluydu. Sonra o gördüğüm kapıya doğru gidip kapıyı açtığımda giyinme odası olduğunu görüp hayal kırıklığına dahi uğrayamamıştım. Çünkü burasıda kocamandı belki de devasa. Ardından içeride ki kıyafetlere baktığımda her biri muhteşemdi. Ardından gözüme bir kapı takıldı. Orası da muhtemelen tuvaletti. Ama yanılmıştım. Kapıyı açtığımda kendimi Forseti’nin odasında buldum. Ve gözlerim onu buldu. “Demek odanı geziyordun. Merak etme buradan bir giriş yok. Sen istemediğin sürece tabii ki.” dediği sırada kapıyı suratına kapatıp “Tipsiz domuz götü.” Diye mırıldandığımda bir anda arkamda ses “Cidden tipsiz miyim ya?” dediğini duydum. Tabii ki duymuştu. Ama burada değildi. Sanırım odama ses yalıtımı büyüsü yaptırmalıydım… “Kes sesini salyangoz böcükü!” dediğimde kahkaha patlatıp “Ne böcükü ne böcükü?” diye kahkaha attığında kapıyı tekrar açıp ona dil uzatıp kapıyı tekrar yüzüne çarptım ve odamı gezmeye devam ettim. En sonunda tuvaleti de bulup gezmiştim. Ardından yatağımda uzanırken kapım tıklandı ve içeri Forseti girdi. "Eee, nasıl hissediyorsun bakalım küçük varis? Hayatımda senin kadar küçük yaşta bir varisle karşılaşmamıştım. Nasıl dayanıyorsun bu yaşta olmaya?" diye sorduğunda ona "Dayanmıyorum ki. Ayrıca ben küçük değilim sen çok büyüksün." dediğim de kahkahayı patlatıp "Senin benimle olan bu derdin nedir? Yani niye bana laf sokmaktan vazgeçmiyorsun yoksa zevk mi alıyorsun bundan?" diye sorduğunda ona bakıp kafamı aşağı yukarı salladım. Ardından ise "Bir ara eski evime gidelim mi? Yani hani partide demiştim ya. O eve işte, gidebilir miyiz işinin olmadığı bir ara?" sorduğumda kafasını sallayıp "Ne zaman istersen," deyip yanıma geldi, saçlarımı karıştırdı ve "Yatıp dinlen artık, çocuk varis. İyi geceler." deyip sarılmamı beklermiş gibi kollarını açtığında ona sarıldım. Çünkü içimden gelmişti ve onda aile sıcaklıpını hissetmiştim hem de yeni tanışmamıza rağmen. Onla sarıldıktan sonra o kendi odasına ışınlandı. Bense üstümü değiştirip yatağa girdim. Ve ondan geriye vücudumda kalan güzel ve mayhoş kokusuyla derin bir uykuya daldım. |
0% |