Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm Vari̇sli̇k Kabulü

@isikdiyarii

Günlerim sadece çalışmakla geçiyordu. Ve bu beni hem sıkıyor, hem de eğlendiriyordu. Günler önce biraz da olsa Aren'i görme ve sorgulama şansı buldum. Forseti, bunu yapmamın bir sakıncası olmayacağını, tam tersine yapmam gereken bir şey olduğunu söyledi.

Bu yüzden bende gittim ve ona ve aklımı karıştıran soruları sormuştum. Bize neden bunları yaptığını ve hislerimi neden kullandığını sordum. Ama o ise bana sadece bakmakla yetinip ağzından tek bir cümle çıktı. "Zamanı geldiğinde öyle büyük bir sır öğreneceksin ki, neden seninle oynadığımı anlayacaksın." dediğinde öfkelenmiş tim. Ve öfkem; büyük bir kar fırtınasına dönüştü. Sonra ise Forseti'nin yanımda bitmesiyle sakinleştirmek ve kar fırtınası durdu.

Daha sonra Forseti'nin anlatmasıyla o anda ilk defa Işık Diyarında kar yağmıştı. Yüzyıllar sonra; ilk varisten sonra benim sayemde yağmıştı. Kar benim kullana bildiğim ilk gücüm gücümdü.

Ardından Forseti ile beraber bu güçlerimi hızlı bir eğitimle tamamlamıştım üç ayda. Evet, buraya geleli üç ay olmuştu fakat halk hala burada olduğumu bilmiyordu. Ve artık öğrenme zamanları da gelmişti. Önümüzde ki hafta varislik kabulüm olacaktı ve bu yüzden hem çok heyecanlı hem de korkuyordum. Zira onlar beni sevebilecek miydi? Kabullenebilecekler mi? Nasıldı benim halkım?

Benim halkım söylendiği ve yazıldığı kadar varislerine sıcak, samimi, düşkün müydü? Kaç asırdır beni bekliyorlardı ama ben daha yeni karşılarına çıkıyordum. Varisliği öğrenirken bile saraya gelen halktan insanlar beni soruyordu. “Varisimiz neden hala burada değil? Neden onu göremiyoruz?” veyahut “Yoksa güzel, güçlü ve samimi varisimizi dünyada tekrardan mı öldürdüler?” diye sorular kulağıma ilişiyordu. Bazen Gemela ve Kaira’yı halkın arasına gönderip benim hakkımda ki düşünceleri öğrenip bana getirip söylemelerini istiyordum. Onlarda dediğimi yapıp bütün her şeyi getiriyorlar.

Bu söylenenlerin arasında “Varis, öldü bence. O yüzden lordumuz bize bir şey demiyor!” diyenlerde vardı. “Hayır, ölmedi! Bence şu an eğitimlerini tamamlıyor. Çünkü ona hem Gece krallığından hem de Gündüz krallığından birer tane yardımcı göndermiş Aten ve Khonsu lordlarımız!” diyenleri de duydum. En sonunda varislik kabul töreninin gerçekleşeceğini öğrenenler “Demiştik biz! Bence varisimiz aramızda dolaşıyor! Baksanıza, neye ihtiyaç duyduysak gerçekleşti. En çok ona ihtiyacımız vardı ve şimdi varisliğini kabul ediyor! Ölmemiş, yaşıyor ve burada varisimiz!” diye çoşkulu bir şekilde sevindiklerini de söylemişti Kaira. Ve evet; neye ihtiyaçları olduysa gerçekleştirdim. Gerçekleştiremediklerimi Forseti’ye söyledim o gerçekleştirmişti.

Yavaş yavaş güçleniyordum ve varisliğim kabul görülüp diyar ile birleştiğimde hiç kimsenin ulaşamayacağı o güce ulaşmış olacaktım. Forseti’den bile güçlü olacaktım. Evet; olacaktım. Olmalıydım zira bu diyar bana aitti. Benim soyumdan gelenlere aitti.

                                                                               * * *


1 hafta sonra.


Bugün varisliğimi kabul edecek halkım ile tanışacaktım. Aylar olmuştu. Bir kaza geçirdiğimizi sanmıştım arkadaşlarımla ve kendimizi burada bulmuştuk. Ama aslında buraya aittim ve arkadaşım dediğim insanlar benim korumam çıkmıştı. Özellikle Aren… Aren, bize ihanet etmişti. Yapmaması gerekeni yapmıştı. Bir değil üç lorda karşı gelerek bütün diyarı karşısına almıştı. Ve ben onu affetmemiştim.


Forseti, bana onun ailelerimize bir mektup yazdığını ve mektupta yazanlardan bahsetmişti. Sonra ise ailelerimiz hatta tüm dünya onlara bir savaş açacağımı düşünüyordu. Bir intikam için… Evet; bir intikam alacaktım. Ama bu intikam bir savaş ile olmayacaktı. Çok daha iyisi ile olacaktı. Gücümü onlardan esirgeyecek; kendi diyarım için kullanacaktım.


Gücümü halkımla; lordumla ve diğer varis ve lordlarla paylaşacaktım. Gücümü; diyarla paylaşacaktım. Ve onlardan doğalarını, hayvanları alacaktım. Onları buraya muhtaç edecek ama yardım etmeyecektim.


“Varisim, hazırsınız artık. Lordumuzu çağıralım mı?” Gemela sorduğunda başımla onayladım ve Kaira’ya işaret yapmasıyla Kaira, Forseti’yi içeri aldı ve bizi yalnız bıraktılar. “Hazırsın artık?” dedi sorarcasına. Bende ona bakıp başımı hafifçe salladım dolmuş gözlerle. “Hazırım. Ne olacaksa olsun artık.” dediğimde koluma girdi ve beraber halkımızın karşısına çıktık.


Her şey o kadar güzel ilerliyordu ki. Sanki burada yüzyıllardır yaşıyormuşum gibi hissediyordum. Halkımızın karşısına çıktım, kendimi tanıttım. Her biriyle tanışıp her şeyi bir de onlardan dinlemiştim. Ve bütün gece hem halkımla hem de diğer varislerle yani Arinna ve Selene ile geçirmiştim.her ikisi de çok iyi bire varisti.


Ve sonunda yemine gelmişti. Varisliği kabule gelmişti. Forseti elini bana uzattı, kurallara uyarak karşılarına çıkıp konuşmaya başladım. “Ben, Zümra. Dünyadaki adımla Zümra Akça. Sizlerin varisiyim. Ben yüzyıllar önce sizler için doğdum. Ben sizler için yaratılmışken insanlar güç için beni sizden alıkoydular. Ve sizleri de benden ayırdılar. Ama şu anda buradayım ve sizlerleyim bu yüzden artık üzülmek yok. Kötü günler geride kaldı şimdi ise bizler için güzel günler bekliyor. İnsanları ise intikam dolu günler. Bizim için onlardan intikam alacağıma ant içerim! Sizler için yaşayıp, sizleri koruyacağıma ve sizlerin varisi olacağıma ant içerim!” deyip bu yemini kolumdan akan kanı yağmura dönüştürüp her yere yağdırarak ölümsüzleştirdim.


Ve gece boyu eğlenip varisliğimi kutladık.


İlahi bakış açısı


Her şey akışına dönmüştü fakat ters giden bir şeyler vardı. Hayvanlar ve bitkiler yok olmaya başlamıştı. Güç bizden gidiyordu. Doğa yok oluyordu. Hayvanlar siliniyordu. Hayır hayır, birileri doğayı onlardan çalıyordu; hayvanları onlardan kaçırıyordu. Okyanusları bizden alıp kısıtlı bir su bırakacak kadar su bırakmıştı.


İnsanlar günlerdir bu olaylarla uğraşıyordu. Doğa ve hayvanlar yok oluyordu. Tanrıların soyundan olan onları lanetlemişti. Bir diyarın değil koskoca evrenin sahibi olan onun soyundan olanı kaçırıldı diye bizden intikam alıyordu. Ama onlar savaş bekliyordu. Bu duruma düşmeyi değil. Doğanın, hayvanları da alıp çekilmesini beklemiyorlardı.


Ve eğer insanlık onlara diz çökmez ise yok olacaklar ve bunlardan tek kurtuluş diz çökmekti… Fakat insanlık, diz çökmemek için ellerinden geleni yapacak fakat başaramayacaktı. Ve bu onların sonunu getirecekti.


Loading...
0%