@isikdiyarii
|
İlahi bakış açısı. Yer sallanıyor, karla karışık yağmur yağıyordu. Dolu da yağmur ve karın arkasından hızla yağmaya başlamıştı. Dolu, öyle hızlı yağıyordu ki camları delecek seviyeyi geçmiş; çatıları dahi deliyordu. Dünyada kalan ve kurumuş olan ağaçlar, sanki bir silah tarafından dolayı değil de gökyüzü tarafından kurşunlanıyordu. İnsanlar büyük bir dehşet ve korkuyla evlerine sığınmıştı. Ve inandıkları tanrı, onları bu sefer gerçekten de terk etmişti. İnsanlar, evlerinde sığınırken gökyüzünde bir şimşek çaktı ve gök yarıldı, bulutlar yok oldu; güneş kendi kendini yok etti. Varis Zümra ve Lord Forseti’nin gelişi dünyaya kıyameti getirmişti. Artık kaçış yoktu. Artık intikam vakti gelmişti. Varis Zümra konuştu ve dedi ki; “Ya diz çöker gücüme, bana ve yüce kutsal ağaca itaat edersiniz ya da burada ölmekle kalmayıp ebediyen ışık diyarında aklınıza gelmeyecek ve aklınıza sığmayacak türlü işkencelere maruz kalırsınız! Gücümü mü istiyordunuz en başından beri? Alın işte size güç!” yıldızlar dünyaya şiddetli bir şekilde düşmeye başladı ve bir sürü insanı kendilerine hapsedip geri gittiler gökyüzüne. Yıldızlara hapsolanlar, yıldızların içinde işkence görecekti. Geriye kalanlardan ise bazıları diz çöktü bazıları ise kaçmaya çalıştı. Fakat kaçamadılar zira her şey daha yeni başlıyordu. Varis Zümra “Evet sevgili eski ırkım. Her şey daha yeni başlıyor nereye kaçıyorsunuz?” dedim dudak bükerek. Milyonlarca kişiyi yıldızlara hapsedip diyara işkence yaptırmaya göndermiştim. Kalanlardan bir kısmı diz çöktü. Bana, gücüme ve kutsal ağaca boyun eğdiler. Ve diğerleri, gücümü isteyenler ise kaçmaya başlamışlardı. Ama Gece Lordu Khonsu ve Gece Varisi Selene, onların zihnine girmiş ve sarmaşıklarla onları sarıp sarmalamışlardı. Güneş Lordu Aten ve Güneş Varisi Arinna ise diz çökenlerin kanında dolaşıp onları öldürmeyecek ama ölüme kadar götürecek o zehri dolaştırıyorlardı. Sevgili Lordum Forseti ise yıldızlara hapsolan insanlara işkence ediyordu. İnsanlar kaçmayı bıraktı. Ve bana; bize diz çöktüler. Onlara verdiğimiz zehir etkisini gösteri ve dünyaya büyük bir ışık huzmesi gönderdik. Işık huzmesi büyüdü ve büyüdü kocaman olup bütün dünyayı; bütün insanları içine aldı. Acı çığlıklar kulaklarımı çınlatıyordu. Yer sarsılıyor ve ışık huzmesi hepimizin belirlediği her şeyi bir anda var edip insanları bizim emrimize vermişti. İnsanlar atık bizim kölemiz olmuştu ve dünya artık ışık diyarının meskeni haline gelmişti. Herkes, hep bir ağızdan bağırmaya başladı. “Yüce Kutsal Ağaç, bizi kutsa ve yücelt! Varis geldi bizi kurtardı, intikam bitti bu intikam savaşına yıldızlar şahit oldu! Ey Yüce Kutsal Ağaç, şahit ol ve bizi Işık Diyarının kölesi ve hizmetkarı yap!” Savaş bitti, gökyüzü dünyayı benim kanım ile kutsadı. Dünya artık benimdi. Dünya artık ışık diyarına ait olmuştu ve bundan hiç kimsenin kaçışı yoktu. Işık huzmesi ani bir gürültü ile duruldu ve her yer bizim planladığımız gibi olmuştu. Bizim istediğimiz bitkiler, gelmesini bizim istediğimiz hayvanlar… Her şey planlandığı gibiydi. İnsanlar ise kölelik konusunda biraz eğitilmeleri gerekiyordu fakat az önce yaşadıkları onlar için bence yeteri kadar ders olmuştur. Çünkü biz gökyüzünde asil bir şekilde süzülürken her biri önümüzde diz çökmüş yaşamak için yalvarıyordu. Yıldızlara hapsettiğimiz insanlar sayesinde buraya gelecekler ve bu lanet olasıca ırkın ne kadar rezil bir ırk olduğunu göreceklerdi. * * * Günler, aylara çevrilmişti. Ve aylardır insanların bazılarını köle olarak kullanırken bazılarını ticaret yapmak amaçlı alıp satıyorduk. Sanki her biri, birer maldı. Onlar bunu asırlar önce; beni ilk kaçırdıkları an düşüneceklerdi. Çünkü yaptıkları bariz ortadaydı. Bunun sonunda kim olursa olsundu bunu kimseye yapamazlardı. Hiç kimseye. Ama intikam aldığım içinde artık rahattım ve mutluydum. En azından bir süredir öyleydim. Ta ki odamın kapısı tıklatıldı ve içeri muhafız girip “Varisim, Lordumuz sizi çağırmakta. Çok önemli bir konuymuş.” Demesiyle yerimden fırlayıp Forseti’nin yanına gittim. Ve gittiğimde kollarını iki yana açmış bir şekilde bana şişmiş gözlerle ve elinde bir mektupla bakıyordu. “Sevgili varis kardeşim, kutsal ağaç seni ve beni kardeş yapmış gördün mü?” diyene kadar hayatımın en güzel anlarını yaşıyordum. Ve Forseti’nin bunu demesiyle birlikte hayatımın en mutlu dönemi bitmiş ve kartlar yeniden dağıtılmıştı. Şimdi ise aklımda kutsal ağaca gifdip hesap sormak vardı. her ne kadar yüce ve kutsal olsa bile. |
0% |