@isimsizokur
|
Ciğerlerimi yakan havayı derin bir nefesle tekrar soludum. Uçsuz bucaksız uçuruma baktım; altında hırçın, masmavi bir deniz uzanıyordu. Dalgalar, kenardaki şekilsiz kayalara öfkeyle çarpıyor, geri çekiliyordu. Her geri dönüşlerinde köpürerek denizle yeniden birleşiyorlardı. Sanki dalgalar, içlerindeki tüm öfkeyi kayalara vurup kusuyordu. Bazı kayaların üzerini kaplayan yosunlar, hırçın dalgalara rağmen inatla yerlerinde duruyordu; her ne kadar savrulsalar da vazgeçmiyorlardı.
Kafamı kaldırıp batmaya başlayan, hafif turunculaşan güneşe baktım. Dağların arasında hâlâ görünüyordu. İhtişamı yine göz kamaştırıyor, ardında hafif bir hüzün bırakıyordu. Güneşin gidişiyle Ay daha da belirginleşmiş, gökyüzüne mor ve pembe tonlarını yaymaya başlamıştı. Güneşe yaklaştıkça turunculaşan gökyüzü, muhteşem bir manzara sunuyordu.
Esen meltem, yüzümü okşayarak geçerken içimde derin bir ürperti bıraktı. Yavaşça kafamı gökyüzüne kaldırdım, yine iç sesime kulak verdim.
Kafamı dinlemek için her zaman buraya gelirim. Kendi kendime düşünür, sakinleşirim. Bugün de iş çıkışı aynı şeyi yaptım; evden birkaç parça eşya alıp buraya geldim. Yaklaşık iki saattir buradayım, fakat bana yalnızca on beş dakika geçmiş gibi geliyor. Yine de bu çözümleyemediğim duygunun kaynağını bulamıyorum. Nasıl geçeceğini de bilmiyorum.
Uzun zamandır hissettiğim bu duyguyu bir türlü kabullenemedim. Aksine, her gün daha da farklı bir şekilde geliyor. Zihnim, buna alışmamam için çabalıyor ve başarılı da oluyor. Tarif etmek çok zor. Her geçen gün başka bir duyguyu alıp götürüyor gibi. Son yılda yaşadıklarımı düşündüğümde akıl almaz rüyalar, kâbuslar, sesler... Terapide anlatmam gerekenler işte tam da bunlar. İlk başlarda yaşadığım yorgunluğun ve stresin etkisi olduğunu düşündüm. Ancak zamanla bununla tek başıma baş edemeyeceğimi anlayınca, bir profesyonelle görüşmeye karar verdim. Şu an sonuç alıyor muyum, bilmiyorum. Henüz dördüncü seanstayım, bu yüzden çok da fazla bir şey beklemiyorum aslında.
Esen soğuk rüzgarla tüylerim diken diken oldu. Bunu eve dönmem için bir işaret olarak kabul ettim ve sakin bir şekilde oturduğum yemyeşil çimlerden kalktım. Sepetimin içine mataramı ve kapları yerleştirip, toz pembe ve beyaz karelerden oluşan örtümü silkerek katladım. Onu da sepete koyup arabaya doğru yürüdüm. İhtişamlı güneş yerini aya bırakmıştı. Adımlarımı hızlandırarak arabaya vardım ve eve gitmek üzere yola koyuldum.
Eve varınca eşyalarımı mutfağa bıraktım, kapıyı kilitleyip bir duş almaya karar verdim. Günün yorgunluğunu atmak için iyi bir fikir gibi geldi. Duşa girdim ve saçlarımın örgülerini açtım. Ilık suyun bedenime değmesiyle birlikte tüm kaslarım birer birer gevşemeye başladı. Suyun altında olmanın rahatlatıcı etkisi, duş almanın doğru bir karar olduğunu kanıtlıyordu.
Duşun ardından askıdaki bornozu üzerime geçirip saçlarımı sardım. Bornozun sıcaklığı her zamanki gibi çok rahatlatıcıydı. Belimdeki ipi bağlayarak aynanın önüne doğru ilerledim. Başımı kaldırıp aynaya bakınca, bir çift gözle karşılaştım ve donup kaldım. Bu da neydi? Arkamda bir insan mı vardı? Yoksa bir hayvan mıydı? Ama bu gözler bir hayvanın olamayacak kadar mükemmeldi. Çığlık atmak istesem de sanki biri ağzımı kapatmıştı. Nefes bile alamıyordum, reflekslerim çalışmıyordu. Korkuyla gözlerimi kapattım, gördüğüm gözler o kadar sıra dışıydı ki anlatmak imkansızdı.
Gözlerinin irisleri, siyah bulutlar arasında bir yanardağdan akan lavlar gibiydi. Büyüleyici, ama aynı zamanda korkutucu ve ürkütücü bir görüntüsü vardı. Sanki bu gözler bir şey söylüyordu, ama ne? Tanıdık mıydılar? Yoksa tamamen yabancı mı? Siyah bulutlar arasında yer yer gri bulutlar da görünüyordu. Gerçek bir bulut gibi hareket ediyorlardı. Göz çevresinde ise sert, siyah pullar vardı. Balık pulu gibi değillerdi; daha kalın ve katıydılar. Sağ gözdeki pullar sağa yatmış, sol gözdeki pullar sola doğru sıralanmıştı. Göz altlarındaki pullar ise daha çok bastırılmış gibiydi, deriye benziyordu.
Bugün hapımı aldım mı? Sakin ol sadece bir sanrı aslında öyle bir şey yok. O gözler normal bir insan veya canlının gözü gibi değildi. O halde benim kafamda kurduğum bir olaydı. Evet , evet sadece bir hayaldi. Sakin olup etrafa tekrar bakındım. Derin derin nefes al. Aynaya tekrar baktım .emin olmalıydım, orda bir şey yoktu .
Sakince tarağı alıp saçlarımı taramaya başladım. Saçlarıma yağ, bakım kremi sürüp kurutmaya başladım. Kendi kendine kuruyunca felakete dönüyordu saçlarım . Tarak yardımıyla düzleştirerek kurutttum. Yatağa geçip uzanma tüm yorgunluğuma iyi geldi. Sanki neye yorulduysam? Baş ucumdaki hapı ağzıma attım. Kafamı yastığa koyup uyumaya çalıştım. Her ne kadar uykum olsa da bir türlü uyuyamıyorum. Korkuyor muydum acaba? Kabus görmek artık bir alışkanlık gibiydi. Nadir de olsa güzel rüya görüyordum. Ama hep aynı yerde gibiydim.
Oturduğum yerden kalkıp etrafa bakındım, burası neresiydi? Evim olmadığı belli olsa da normalde gördüklerimden daha farklı olması şaşırtıyordu. Nehir kenarındaydım. Ama nehir enteresan şekilde akıyordu. Eğimin zıttı yönde akıyordu. Normalde sola doğru akmalıydı ama o sağa doğru akıyor ve bu da yetmiyor gibi tepeye doğru tırmanıyordu? Ama nasıl bu şekildeydi? Nehir tamamen enteresandı. Arada ışıltılar vardı. Normal değildi ; Renk renkti pembe, mor,yeşil, mavi,sarı...
Nehire yaklaştım ve dizlerimin üstüne basarak eğildim. Bunlar da neydiiiiii? Bu ışıltılar aslında ışıltı değildi. Suyun içinde minik canlılar vardı. Çok hızlı hareket ettikleri için nasıl göründüklerini çok anlamasamda minicik kanatları olduğunu gördüm. Bu canlılar neydi ve neden kanatlarından ışıltı çıkıyordu? Sakin ol bu bir rüya . Gerçek değil. Sadece etrafına bak. İpucu topla. Ne demişti psikolog '' Düşünüp hareket edebiliyorsan etrafa iyice bakın. Belki işimize yarar bir şey görürsün . Ne kadar ayrıntı bulursan bizim için tedavi de o kadar yardımcı olur.''.
Nehirin dibi çok berraktı. Bir şey dikkatimi çekti. Bir şey bana bakıyordu. İyice yaklaştım. Aman tanrım bu ne biçim canlı - ya da hayal ürünü- minik kanatlı insancık gibiydi ama bembeyazdı, aşırı tatlı duruyordu. Bir dakika biri bana mı bakıyorduuuu? Nasıl bana bakıyordu? Elini kaldırıp bana sağ tarafı gösterdi. İnanamıyorum beni görebiliyor muydu ? Bu ilk defa oluyordu. Gözümü kırpmam ile yok olması bir olmuştu. Nereye gitmişti minik yaratık?
Nehirin rengi koyulaştı. Artık dibi ya da içi gözükmüyordu . Sadece benim yansımam vardı. Ne yapmalıydım? Uyanana kadar beklemeli miydim? Acaba kolumu çimdiklesem uyanır mıydım? Denemem lazım. Kolumu sertçe çimdikledim. Etrafa baktım. Hayır burdaydım. Kötü olan kısım ben hissetmiyordum.
Tek çare o yaratığın gösterdiği yerdi. Kafamı sağa çevirdim . İlerde bir tepe vardı. Onun haricinde bir şey yoktu. Karşıya geçmem lazım. Burada köprü var mıdır acaba? Etrafa bakındım az ilerde köprü vardı? Köprü tepeye doğru uzanıyordu. Devasa köprüyü daha önce görmemem imkansızdı. İşte bu bir rüya olduğunun kanıtı.
Hızlıca yerden kalkıp köprüye yürüdüm. Köprünün yanlarını yosunlar tutmuştu. Ama hoş görünüyordu. Yosunlar içinde pembe çiçekler vardı. Yukarı doğru yosundan farklı bir bitki vardı . Sarmaşık gibi ama bunun rengi pembeydi. Çok eşsiz duruyordu. Köprü kavisli bir şekilde duruyordu . Tahtadan yapılmış olmasına rağmen aşırı sağlam ve temizdi. Yukarda tutunabileceğimiz kenarları vardı. Tabandan o kısımlara uzanan ince çubuklar vardı. O çubuklarda pembe çiçekli sarmaşığa benzer bitki vardı. Gereğinden fazla bakımlıydı. Köprü kelimenin tam anlamıyla kusursuzdu.
Üzerinde yürüdükçe hoş bir koku beni ele geçiriyor ve aynı zamanda mükemmellik hissi yaratıyordu. Tutunma yerlerindeki yosunlara dokundum. Bu müthişti. Dokusu aşırı gerçek. Görüntüsünün aksine rahatsız hissettirmeyecek pütürcükleri vardı.
Tepeye varınca etrafa bakındım. Bakmam ile donakalmam bir oldu. Çeşitli maddelerden yapılmış onlarca ev vardı. Ama o kadar farklı duruyorlardı ki... Havada asılı toprak parçaları, aşağı doğru akan sayısız ırmak, havada duran onlarca ev .... Burası nasıl bir yerdi? Bir rüya için bile bu kadarı fazla.
Evler sanki doğanın bir parçası gibiydi. Sağ tarafımda yemyeşil yapraklarla bezenmiş bir sürü ev vardı .Evlerin arasından ırmaklar geçiyordu. Havada asılı olanların altında birkaç toprak parçası var ve onların aralarından sızan sular vardı.yerin bir kısmını kesip çıkarmış ve asmışlar gibiydi. Evlerin çatılarında daha önce hiç görmediğim bitkiler bulunuyordu . Bazıları köprüdeki gibi sarmaşığa benzeyen bitkilerle çevrelenmişti.
Sol tarafta uzunca beyaz kıvrımlı bir merdiven vardı. Merdiven yukarı doğru uzanıyordu. Yer yer bazı yerlerinde yosunlar bulunuyordu.Yanlara aydınlatmak amacıyla uzun siyah direk ucunda bulunan lambalar koyulmuştu. Merdiven çevresinde çeşitli mimari halkalar, kirişler, sütunlar bulunuyordu. Yolun sonunda saraya benzer yapı vardı. Tam gözükmese de muhteşem durduğu bu kadar uzaktan belli oluyordu . Arka tarafında su üzerinde evler vardı.
Havada bir şeyler uçuyordu. Onlar ...şey miydi? Şey.... Ejderha. Aşağıdaki insanlara korkuyla baktım. Bağırıp kaçın demek istiyordum ama kelimeler ağzımdan süzülmüyordu .Onlar sanki normalmiş gibi günlük aktivitelerine devam ediyorlardı. Bana değen güneş ışınlarınının azalmasıyla kafamı kaldırıp yukarı baktım. O da neydi? Bana doğru uçan siyah bir ejderha vardı. Korkudan bayılmak üzereydim.Gözlerini bana dikmiş ,gittikçe yaklaşıyordu.Birkaç adım gerilesemde uca geldiğim için durmak zorunda kaldım. Adeta yerimde mıhlanmıştım. Ejderha iyice yaklaşıp yüzüme doğru üfledi. Burnundan çıkan dumanlar korkumu daha da arttırdı. Başını yaklaştırdı,gözleri adeta beni delip geçiyordu.
§§§§ Korkuyla yerimden sıçradım. Kan ter içinde kalmıştım. Şükürler olsun, sadece bir rüyaydı.Ellerimle saçlarımı geri ittim, terlemiş alnımı sildim.Yandaki sudan yudum alırken rüyayı düşündüm. Nasıl bir rüyaydı bu? İliklerime kadar yaşamış gibiydim. Sanki gerçekten ordaydım , her şey gerçekti. Bu mantıklı değildi. İlk defa bu kadar uzun ve ayrıntılı bir rüya gördüm. Orası, sanki gerçekten içinde olduğum bir yerdi. Sudaki minik kanatlı yaratık neydi? Ya o ... o canavar nerdeyse dibime girmişti. Her şey çok hızlı olmuştu. Dibime kadar ne ara gelmişti ? Neden daha önce gökyüzünde farketmemeiştim.Ve en önemlisi, neden onca insan varken bana doğru uçtu. Sanki benden bir şey istiyordu. Ama ne?
Zaten bunu nasıl anlamış olabilirim bu bile saçma. Bu düşünce bile saçma. Hem bugüne kadar hiçbir ejderha fosili bulunamadı. Yani böyle bir tür varsa bile, artık yok olmalı.Belki de son zamanlarda çok fazla fantastik şey izledim. Aynadaki yansıma sonra da bu ..... Çok sık tekrarlamaya başladı. Psikolog ne demişti?
'Bu gibi durumlarda olabildiğince sakin kalın. Ne kadar telaş ya da endişe duyarsanız ,o kadar sizi içine hapsolursunuz. Sadece inceleyin ,bakın. Belki de gördükleriniz somut olarak o olayı değil, soyut olarak başka bir şeyi simgeliyordur. Aslında orda gördüğünüz belki sizsiniz ya da zamanında sizin pek hoşlanmadığınız kişiyi temsil ediyordur. O yüzden ayrıntılara odaklanmak çok önemli.'
Evet , tamam sakin olmalıyım. Gittiğim yer neresi ? Daha önce gördüğüm bir yere benziyor muydu? Düşün, Alsya düşün. Küçükken gittiğim bir yer olabilir mi ? Ya da bir kitapa benzer bir yer.... Yok işte, yok. Daha önce böyle bir yere ne gittim ne duydum. Tahmin edemeyeceğim kadar güzeldi. Bu kadarını kafamda oluşturmam imkansız. Mesleğim gereği tabiki hayal gücüm var. Ama bu böyle bir şey değil.Her şey capcanlı ve ahenk içindeydi. Sanki ordaki doğayı hissediyordum. Bastığım çimler bile hayal edemeyeceğim kadar ayrıntılı duruyordu. Sanki biri orayı özenle hazırlamıştı. Dil uçuklatan bir yer olduğu çok belliydi.
Devamını görmeyi çok isterdim , tabi bana doğru uçan dev ejderhayı saymazsak. Cidden neden bu kadar tuhaf hissettiğimi anlamıyorum. Minik su içindeki yaratıkta neden böyle hissetmedim. Sanırım sadece büyüklüğünden dolayı böyle hissetmiştim.Evet ,evet öyle olmalı. Başka bir sebep yok . Korkmuştum, o yüzden böyle şeyler hissettim. Başka bir açıklaması olamaz. Bunlar bir saçmalıktan ibaretti. Artık bunlara katlanamıyorum. Hep kafamın içinde saçma sapan kurduğum olaylar yüzünden böyle hissetmek çok acınası. Ben bu durumdan acilen kurtulmalıyım.
Alarmımın çalmasıyla kafamdaki diğer düşünceler dağıldı. İşe gitmeliyim. Yataktan kalkıp pantolon ve beyaz tişörtümü geçirdim. Yatağımın kenarındaki çantaya malzemelerimi koyup makyajımı yaptım.
§§§§§ Yan masamdaki Lilaya selam verip masama geçtim. Bilgisayarın açılmasını beklerken Lilanın bana gelişini gördüm. Bu kız bir harikaydı. Elindeki kupada kahve olduğu barizdi. ''Nasılsın Alsya.'' diyerek yanımdaki sandalyeye oturup kahveyi bana uzattı. ''Biraz uykusuzum o kadar . Sen nasılsın?'' Kahvesinden bir yudum alıp etrafa baktı sonra bana dönüp üzgün bir şekilde.''Gene mi kabuslar? Bugün randevun vardı dimi? Eğer sonuç alamazsan benim tanıdığım bir psikologa gidelim. O bunak kadın anlamıyor seni, oyalıyor.'' Kısmen haklı olduğunu inkar etmek istemiyorum ,sonuç alamıyordum. '' Tamam . Bu seferde gidicem . Bakalım ne diyecek? Gene ayrıntı lazım falan derse senin tanıdığına gideriz.'' '' İşte bu harika bir haber. Ben hemen randevu bakayım. Bu arada babaannem bu akşam seni bekliyor. Bu akşam dolunay var. Biliyorsun ki babaannem bu günlerde ufak eğlenceler yapıyor. Seni de ısrarla çağırıyor'' Babaannesi çok tatlı ve bilge bir kadındı. Beni hiç Liladan ayırmaz . '' Kaç gibi? Psikologtan sonra gelirim.''dedim. ''Dokuzda gelebilirsin. Seni öpüyorum booooll işler . Ben kaçtım.'' Yavaşça kendi masasına gitti. Mesai başlamıştı. Postamdaki maillerle başlayıp dosyaları inceledim. Bugün bayağı yoğun bir gün beni bekliyor.
Resmen ölmüş durumdayım. Saatlerdir dosya hazırlamaktan cılkım çıktı. Sonunda mesai bitince koşarcasına çıktım. Cuma günleri ekstra yoğun oluyor. Tüm haftanın belgeleri toplanıyor ve klasörleniyor. Gelecek haftaya hazırlık olarak konularla ilgili notlar alıyorum. Bu hafta başındaki işlerimi çok hafifletiyor. Ama cuma gününü yoğun yapıyordu. Bir saatin sonunda psikologa gelmiştim. İçeri hızlıca girdim. İçerdeki yardımcı kıza selam verip oturdum. Devamlı geldiğimden dolayı beni artık tanıyordu. Sıram gelince derin bir nefes alıp beyaz kapılı odaya geçtim. Psikologumun bana bakıp buyrun demesinden sonra her zamanki koltuğuma oturup her şeyi bir bir anlattım. Arada notlar alıp beni onaylıyor, arada sorular soruyordu.
Yarım saatin sonunda ordan çıktım. Sonuç mu? Gene hüsran . Sanırım bu hanımefendi ile anlaşamıyoruz. Böyle devam edemem. Devamlı oyalıyor ve beni gene hüsrana uğratıyordu. Sonucun hep aynı bitmesi beni artık üzmenin ötesinde çok yaralamaya başlamıştı. Umutlarım tükeniyor ve çare bulamıyorum. Lilanın dediği kişiye gitmeyi de denemek istiyorum. Lilanın babaannesinin evinin önüne geldim.demirden yapılmış dış kapıyı açıp içeriye adımlarımı attım. Babaannenin evi bina değildi. Yıllar önce yaptııkları tek katlı byük arka bahçeli bir gece konduydu. Fakat öyle güzel döşenmişti ki görenin ağzını açık bırakır. Bahçesine geldiğim ilk gün gitmek istememiştim. Tamamen rahatlayıp kendimi dinleyebiliceğim bir yerdi. Bahçenin yanlarında lavantaların kokusu insanları sakinleştirmekle kalmıyor aynı zamanda insanları büyülüyor. Düşüncelerimi bir kenarı koyup kayıpı tıklattım
Biraz erken geldim. Onlara yardım etmek istiyorum. Beni torunundan ayırmadığı için bu tarz şeyleri hoşgörüyle karşılayıp daha da mutlu oluyordu. Kapının tokmak sesini duyunca kapıya baktım. Lila kapıyı açık bana baktı. Nolmuş ona hali aşırı komik duruyordu. İşteki halinden eser yoktu. Saçı başı dağılmış, topuzundaki toka özgürlüğe kavuşmak için çabalıyor , makyajındaki tüm renkler gitmiş, üstünde parça parça un lekeleri... Haline güldüm. Sanırım içerde bir savaş var ve bunun kazananı kesinlikle Lila değil. Sırıtışımı görünce ellerini beline koyup kızar gibi baktı
'' Ben burda sana ellerimle börek açıyorum. Sen dalga geçiyorsun. Olucak iş değil. Böreği yerken hatırlatıcam bunları sana'' Konuşurken bir yandan elinin tersiyle gözüne düşen tutamları atıyor ama ona rağmen hemen ardından geri düşüyorlardı. Haline gülmeyi kesip lafa girdim. '' Tamam şef , ben de yardım ediyim . Dolunay yemeğine geç kalmak istemezsin diye düşünüyorum.'' Konuştuklarımı haklı bulup kapıdan çekilip mutfağa gitti. Hızlıca ayakkabılarımı çıkarıp onu takip ettim. Aman tanrım içerisi Lilanın halinden katbekat daha kötüydü. Fırında bir şey pişiyor. Ocak desen daha kötü halde. Yerde tahta hamur açma tahtası ve çevresine unlar saçılmıştı.Ortalık curcuna gibiydi. Belli ki babaanne burda değildi. Bu kadar iş Lilaya kalmış olmalı. ''Babaanne nerde?'' Sorumla beraber yere oturup hamura devam etti. ''Birkaç malzeme alıcaktı. Birkaç kişiyi daha davet edicekmiş. İlla kendi gitmeliymiş, ben anlamazmışım.'' Onu dinlerken ocaktaki kıymayı kavurmaya başladım. ''Anladım şefim. Böreği sanıyorum ki kıymalı yapıyoruz, ben bunu hallediyim sen hamurları aç . Bitince yardıma geliyim.''
'' Orda işin bitince salatayı yapsan yeter. Erkenden bitirmemiz lazım. Neyse boşver bunu. Sevgili psikologun ne dedi?'' Psikologun tamamen beni oyaladığını düşündüğünden gülerek söylemişti. '' Gene aynı şeyler. Ayrıntı bulalım. Çocukluğumu falan sordu. Çocukken gittiğim yerleri falan sordu. Gene meditasyon falan yapmamı önerdi.'' Duyduklarına hiç şaşımadan hamuruna devam etti. ''Ben dedim o yaşlı bunak kadın sırf para derdinde. Zamanını boşa çalıyor. Çok da pahalı seansları. Ben benimkiyle konuştum . Bu hafta değil diğer hafta salı günü uygunmuş.'' Onaylar şekilde başımı sallayıp yemeklere odaklandım.
Nerdeyse dokuz olmuştu. Anca yemekler ve mutfağı toparlama bitmişti. Babaannenin gelip masayı kurmasıyla hazırdık. Kahvelerimizi ben ve babaanne içerken Lila hazırlanıyordu. Lavantalar henüz açmamıştı. Ama ona rağmen bahçe capcanlı duruyordu. Bahçenin ortasında hazırladığımız masa , ilerisinde bir salıncak vardı. Biz giriş kısmındaki rahat tekli koltuklarda oturuyorduk. Bahçedeki çimenlerin aksine ayağımızın altında mermer ve toprağın karışık görüntüsü vardı. Aralardan çimenler çıkmıştı. Öyle güzel bakılmıştı ki kusursuz duruyorlardı.
Misafirlerin bir bir gelmesiyle artık masaya oturmuştuk. Yemekler yavaşça tabaklara katılmış kalan eksikler gideriliyordu. Masadaki yemekler o kadar lezzetliydi ki görmesem Lilanın yapmadığına emin olabilirdim. Doğrusu çok aç olduğum için de bu kadar güzel geliyor olabilir.
Yemeklerin yenmesi ardından . Bulaşıkları yıkayıp masaya dönmüştük. Masada her bir yandan ayrı bir muhabbet dönüyordu. Bir kısım dedikodu yaparken diğer kısım kendi çocuklarıyla övünmeye çoktan başlamıştı. Babaanenin bize bakışlarıyla ona baktık'' Hadi kızlar birer kahve yapın'' demesiyle hızlıca mutfağa döndük. Lila benim gelmemle bir şeyler anlatmaya başlamıştı bile. '' Sağında oturan Sadiye teyze biraz garip bir kadın. Geçen hafta evine gittim. Bu yaşlarda kadın için biraz tuhaf bir eve sahip. Her yerden bitki sarkıyordu- Hepsi birbirinden faydalıymış- . Neredeyse bir duvarı boydan boya kaplayan kitaplığı vardı. İçinde kalın kalın kitaplar, ansiklopediler doluydu. Bazı yerlere garip deste kağıtları koymuş -herhalde süs amaçlıdır- . Sağda köşeyi kaplayan yuvarlak bir masası vardı. İşin enteressan kısmı masanın üstü bir sürü doğal taşla doluydu. Kocaman ametis taşı televizyonun baş ucunu süslüyordu. Evin enerjısı bile bir garipti. Bu yaşlarda biri için fazla garip bir hayatı var.'' Bunları anlatırken olan kahveleri doldurup yenisini yapmaya başlamıştı bile. İkramlıkları yerleştirirken biraz kadını düşündüm. Aslında normal duruyordu. İyi bir dinleyici olduğunu düşünmüştüm çünkü çok konuşmuyordu ya da ben denk gelmemiştim.
Kısa bir süre sonra masadakilere kahvelerini uzatıp oturmuştuk.Masada biraz daha durgunluk hakimdi. Ta ki Sadiye teyze konuşmaya başlayana kadar. '' Dolunayla ilgili çok fazla efsane mevcut. Arasından en beğendiğimi sizlere anlatmak istiyorum.'' Elini masanın üzerin koyup etrafa baktı. ''Dolunayla gelen bir sürü şey olduğuna inanılır , geçitler de bunun içindedir. Yılın sadece 1 dolunayında başka dünyaya geçitler açılırmış. Bir kişiyi almak için açılırmış.Diğer dünyaya geçişini sağlarmış. Dolunayın bitimiyle kapı kaybolurmuş.'' Bu sözler ardından ortam bir süre daha sessiz aldı ve sonra tekrar muhabbetler ortalığı şenlendirmeye başladı.
Ama benim aklımda bazı sorular vardı. Sormak için kafamı kaldırmamla bana sanki beni anlamış ve sormamı beklermiş gibi bakan Sadiye teyzeyi beklemiyordum. ''Neyi merak ettiysen sor bakalım.'' Bu sözlerinin ardından tüylerim ürpermişti.Sanki aklımı okumuş ve ona cevap vermişti. Sandalyedeki tül şalı yavaşça omuzlarıma çekerken bu ürpertinin geçmesini umuyordum. Başarılı olup olmadığından pek de emin değilim doğrusu. Bu kadının medyum olma fikri biraz saçma gelmesiyle ürperti yerini ılık bir sıcaklığa bıraktı. Başımı kaldırıp sorma kararı aldım. '' Diğer dünya dediğiniz dünya nasıl bir yer? Bizden farkları ne? Ayrıca ordan da buraya bazılarının illa ki geçmiş olması gerekmez miydi? Eğer geçtiyse illaki bu toplumda yayılırdı bence .'' Çok soru sorduğumadan dolayı biraz düşünüp yavaşça ağzını araladı. ''Diğer dünya aslında kolayca tarif edilebilecek bir yer değil. Ama şöyle biraz açabilirim. İlla ki ejderhaları duymuşsundur ya da deniz kızlarını . Bunların o dünyada yaşadığını söyleyebilirim.Ama bu kadar basit değil. Ejderhaların insan suretine dönüştüğü ve deniz kızlarının inciyle kaplı vücutları olduğu söyleniyor. Ayrıca deniz kızı ya da ejderha gibi efsanevi yaratıkların kendi kendine oluştuklarını söyleyemeyiz bence. Ordan gelenlerin anlattıklarıyla resmedilmiş ve günümüzde artık efsane olmuşlar.'' dedikelerinden sonra kahvesinden büyük bir yudum aldı ve beğenmişçesine dilini şaklattı. Sözlerinin ardından düşünmeye başladım. Zaten efsanelerin nasıl bu kadar yayılıp evrildiğini hep merak ediyordum şimdi de bu olayla beraber kafamdaki düşünceler birbirine girdi. Gerçekten böyle bir şey olsaydı nasıl bir hayatımız olurdu acaba.Küçükken hep bir deniz kızı görmek isterdim ,tabi onların gerçekte olmadığını anlayınca büyük bir hayal kırıklığıyla kalmıştı bu isteğim. Sadiye teyzenin anlattıklarına bir tarafım çoktan inanmış gibiydi ve bu durum içler acısıydı. Kimse bu tarz şeylere inanmak gerçekten çok saçma. Kendime biraz güldükten sonra kahvemi yudumlamaya başladı.
Yan taraftan babaannenin dürtmesiyle ona baktım. '' Sadiye güzel fal bakar ssen ve Lila kapatın fincanlarını baksın. '' kahvemin bitmek üzere olduğunu anlayıp son bir yudum aldım. İçe doğru kapattım. Kadın bir de fal mı bakıyordu? Artık neye şaşıracağıma bile şaşıramıyordum.
Lilaya döndüm. Gülümseyerek kapattığı fincanı gösterdi . Kısık bir sesle '' Belki ilerdeki kocam bu falda gözüküyordur . '' kıkırtılarla başlayan. Minik gülmelerimiz kahkahalara dönüştü. Lila fal baktırmaya bayılırdı. Hatta bence tüm maaşını fallara harcıyordu. Ne zaman kahve içmeye gitsek illa yakınlarda bir falcı arardı . Ben tamamen inanmıyordum. Daha doğrusu fala inanma ama falsızda kalma sözüne uyuyordum. Fallarda genel olan şeyler söylendiğinden doğruluk payı çok gibi duruyor olsa da genellikle çıkmıyordu. Fincanımı uzattıktan sonra Sadiye teyzeye baktım. Fincanı açıp içine bir göz gezdirdi. Fincanı sağa döndürmeye başladı. Sonra aradığını bulmuş gibi bir yere odaklandı . Sonra tekrar etraftaki telvelere baktı. Birkaç dakikadan sonra bana döndü. '' Yolların değişiyor, kader sana farklı bir yol çizmiş. Sen henüz hazır değilsin ama olucaksın. Kader çarkın ters dönmeye başlamış bile. Sezgilerin inandığın her şeyden daha önemli . Karar vermeden önce onu dinlemende fayda olucaktır. Asıl sen ortaya çıkmak için çabalıyor ama göremiyorsun. Yavaşla ve hayatına bak çevrende çok fazla belirtici işaret var. Onları dinlemenin vakti gelmiş. Çevrende inandığın her şey yerlebir olucak ama bunun için daha çok erken. Sana yol göstermeye çalışan onlarca kişi olucak sana tavsiyem herkese inanma . Çıktığın yolda dost ve düşman kazanıcaksın. Umarım dostun düşmanından fazla olur. Kabus görüyor musun? ''
''Yani ara sıra evet'' duraksadı, fincanın tabağındaki sıvıyı bardağa akıttı. Biraz bakınıp tekrar anlattı. '' Ruhun çok güçlü. O yüzden sanılanın aksine gerçeği anlatmaya çalışıyor. Ama bunu henüz bilmemeliler ,daha değil zamanı gelmedi. Kabusların sana yol göstericek. Korkun en büyük düşmanın bunu aklına kazı. Kabusların korktukça daha çok çoğalmış olmalı. Sana verebileceklerim maalesef bu kadar. Keşke daha fazla yardımcı olabilseydim a'spros vası'lissa'' sözlerinin ardında büyük bir soluk aldı. Sanki çok yorulmuş gibi bir hali vardı. Fal bakmak bu kadar zor olamazdı herhalde.
Sözleriyle duvara çakılmış gibi olmuştum. Kabuslar, düşmanlar, dostlar, kader çarkı.....Bunlar da neydi? Bu kadar şey bana çok fazla gelmişti. Deli saçması şeyler olmalı hepsi . Evet , evet öyle olmalı. Bu kadın aklını kaybetmiş. Kader çarkı dönmeye başladı ne demek ? Neye hazır değilim ama olucam ? Daha önce dinlediğim hiçbir fal yorumuna benzemiyoru. Faldan başka bir şeydi bu.Kabuslarıma kadar falda yazıyor olamazdı. Korktuğum için artması da saçm.... Kabuslarımdan korkmak yerine görmeye izlemeye başladıktan sonra azalma olmuştu. Daha ilginç ve farklı şeyler oluyordu. Bu bir tesadüf olmalı. Çünkü başka açıklaması olamaz . Saçma bir fal yorumu o kadar .
''Alsya , duydun mu yeni biri giriyor hayatıma. Sanırım kocamı buldum ben , sıra sen de..... Alsya ? İyi misin?'' Sözleri uğultu gibiydi. Duysam da ne cevap vermem gerektiğini ya da nasıl konuşucağımı unutmuş gibiydim. Sesler giderek uğultu halini aldı. Sandalyeden güç alarak kalktım. Dudaklarımı oynatmayı başarmıştım sonunda ''Lavab.... Lavaboya gidip geliyorum ben.'' Ne oluyordu bana neden bu kadar o sözlerden etkilenmiştim.
Tökezleyerek de olsa lavaboya ulaştım. Kulaklarımı kapattım.Neden bilmiyorum ama böyle yapınca daha iyi hissetmeye başlamıştım . Ta ki o sese kadar. 'Sakin olmalısın, unutma korku düşmanın. Derin nefes al . ' sözler ardından etrafıma baktım.Kimse yoktu. Sanırım delirmiştim. Giderek uğultular arttı. Sakinleşemiyor gibiydim. Derin derin nefesler almalıyım. Al ver, al ver, al ver.....
Kaç dakika geçti bilmiyorum. Ama kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. Oturduğum yerden kalktım elimi yıkadım. Islak elimi biraz boynumda gezdirdim. Artık eve gitmeliyim.İçeriye hoşçakal diyip gitmem lazım. Hızlıca masaya ilerledim. Lila koşarak yanıma geldi. '' İyi misin biraz sararmış gibisin . Lavaboya gideceğini söylerken biraz gariptin. İlaçlarını içmeye gittiğini düşündüm. Rahatsız etmek istemedim.'' Lilaya yarım ağız gülümsedim. ''İlacımı içtim. Doğru tahmin etmişsin. Bugün sanırım biraz fazla yoruldum. Evime gitmek istiyorum . Biraz dinlenmeliyim.'' Başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı. Masaya dönüp herkese teşekkür ettim. Babaanneye bilhassa daveti ve bu hoş ortam için teşekkürlerimi ettikten sonra oradan ayrıldım.
Kafamın içi hala berrak değildi. Belki ılık bir duş ve güzel bir uyku uyursam bunun geçiceğine eminim. Babaannenin evi benim evime çok da uzak sayılmazdı. O yüzden yürüyerek gitmek daha mantıklı. Bir süre sonra ortamdaki tek ayak sesleri benimkiler olmuştu. Bu mahallenin bu kadar boş olması şaşırılacak bir şeydi cidden. Daha önce böyle görmemiştim. Hiç olmazsa çocukların top oynama sesleri yankılanırdı.
Aradan kısa bir süre geçti . Arkamdan garip bir ses -daha doğrusu hangi hayvana ait oluğunu bilmediğim bir hırıltı sesi- gelmesiyle tüylerim diken diken oldu. Arkamdaki hayvan umarım ufak bir kedidir diyerek arkamı döndüm. Fakat arkam bomboştu. İşin garip yanı tekrar önüme dönünce arkamdaki gölgeyi görebiliyordum. Arkamda biri olduğuna yemin edebilirim. Hızlanmaya başladım ama aramızdaki mesafe artmak yerine azalıyor gibiydi. Arkama bakarsam sanki beni yakalayabilirmiş gibi hissettimden arkama bakmadan ilerliyordum. Adımlarım daha fazla hızlandı. Peşimdeki kimse vazgeçmiyor gibiydi. Koşmaya başlamamla arkadaki gölge de hızlandı. Evime az kalmıştı. İlk sağdan döndüm ilerdeki sokağa koşup ordan sol yaparsam evime gelmiş olurdum. Kapıyı hızlıca açıp eve kaçmam lazımdı. Garip şeyler oluyordu. Bu sokak tanıdığım sokağa benzemiyordu. Ama eminim buraya dönmem lazımdı. İleriye doğru bir süre daha koştum. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı.Dakikalardır koşuyordum ama sanki daireler çiziyor gibiydim. Ne zaman ilerlesem gene sokağın başına doğru gelmiş oluyordum.Arkamı dönmeye hala korkuyordum. Fakat bu şekilde de çok fazla devam edemezdim. Yavaşladım, arkamı döndüm , arkam boştu. Kimse yoktu.Etrafımda döndüm ama kimse yoktu. Zeminin biraz titrediğini hissettim. Refleksen ayaklarımın altına baktım. Ayaklarım zeminin içine giriyor gibiydi. Ayaklarımı kurtarmaya çalıştım. Çekmeye çabalasam da daha fazla derine gömülüyor ve beni hareketsiz bırakıyordu. Vücudumun yarısı batınca kocaman bir delik açıldı. Beni içine aldı. Sonrası bir kaos. Bir anda kendimi düşerken buldum. Metrelerce yüksekten düşüyor gibiydim. Dakikalardır düşüyordum.Çığlıklarım kesildi. Uzun zamandır bağırmaktan boğazlarım ağrımıştı.Başım dönmeye başladı. Başımı tutarken gözlerim karardı...
|
0% |