@ismellsnow
|
Cheryl’ın Anlatımından “Devam edebilecek misin?” dedi Abel merakla. Bayan Miller da merakla cevabımı bekliyordu. Yanmaktan kabaran ellerime baktım. Acımadığını söyleyemezdim ama devam etmekten başka çarem yoktu. “İyiyim, edebilirim.” dedim.
“Cheryl, çok gerginsin çiçeğim. Rahatla biraz lütfen.”
“Reina haklı,” dedi Bayan Miller. “Derin derin nefes al birtanem. Açın alıştıkça azalacak.” Başımı salladım. Derin bir nefes aldım ve karşımdaki güç duvarına baktım. Bir süre bu duvarı görmek istemediğimi düşündüm kendi kendime.
Ağır hareketlerle sağ elimi duvara uzattım ve içimde ne kadar güç varsa duvara aktarmaya başladım. Bir süreden sonra kanım çekilir gibi hissetmeye, başım dönmeye başlamıştı. Başıma bir anda hiç deneyimlemediğim bir ağrı çöktüğünde istemsizce çığlık atmıştım. Abel yanıma gelecek iken Bayan Miller onu durdurmuştu. Sonuçta bu ilk defa yaptığım bir şey değildi.
Sonunda duvarın kırmızı olmasından yeterince güç aldığını anlamış ve kendimi yere bırakmıştım. Hepsi başıma toplandığında garip garip bakıyorlardı. Bense nefeslerimi düzenlemeye çalışıyordum.
Abel ve Reina soru sorarcasına Bayan Miller’a baktı. Hepsinin saçlarıma baktığını fark ettiğimde refleks olarak ben de baktım. Anlayamamıştım. Saçlarım bembeyaz olmuştu. Ellerime de baktım. Saç rengimden farkı yoktu.
Hızla ayağa kalkıp aynaya baktım. Saçlarım komple beyazlaşmış, gözlerim yeşilden maviye dönmüş, yüzüm bembeyaz olmuş ve damarlarım belirginleşmişti. Adeta bir zombiye benziyordum.
“Ne bu şimdi?” dedim telaşla. Bayan Miller o kadar şaşkın duruyordu ki, birkaç saniye hiçbir şey diyemedi. “Aman tanrım.” dedi sakince. Ve bir daha söyledi heceleyip bağırarak. “AMAN TANRIM!”
Hızlıca hareketlendi ve kitaplıkta bir şeyler aramaya başladı. Sonunda kahverengi, eski olduğunu düşündüğüm bir kitapla yanımıza geldi. Sanki işaretlemiş gibi aradığı sayfayı ilk açışta bulup bana gösterdi.
Şu anki halime benzer bir kadın çizimi vardı. Yanında kez gördüğüm bir alfabeyle bir şeyler yazıyordu. Abel ve Reina da yanıma gelip kitaba bakmaya başladılar.
“Bayan Miller bu ne demek? Lütfen söyleyebilir misiniz? Tehlikeli bir şey mi?” dedi Abel. Bayan Miller heyecanla kafasını sağa sola salladı.
“Hayır. Bizim gibilerin görüp görebileceği en iyi şey. Bu bir Oslo efsanesi. Eskiden melezler “hybriddronning” olarak adlandırdıkları bu kadını rüyalarında görürlermiş. Bu kadın onları rüyalarında hep bir köşeden izler, eğer başlarına bir şey gelirse kurtarırmış. Yani doğumlarından ölümlerine kadar gördükleri rüyaların bir köşesindeymiş bu kadın. İstisnasız her rüyadq. Bu yüzden melezler o kadını melezlerin kraliçesi olarak saymışlar.”
Hepimiz sessiz kalmıştık çünkü anlamlandıramıyorduk. “Büyük ihtimalle bu kadın Cheryl mı diye düşünüyorsunuz. %100 evet.” dedi, büyük bir heyecan ve gülümsemeyle kitabı kapattı.
“Şimdi ne olacak?” dedim. Ne desem gerçekten bilemiyordum.
“Belli ki hybriddronning bir şehir efsanesi değilmiş. Şimdilik kimseye bir şey söylememek en iyisi. Zamanla kitaptaki tüm görünümlere sahip olacağını düşünüyorum. Simsiyah bir makyajın ve siyah bir rujun olacak. O siyah elbise ve başındaki örtü de olacak. Ve unutma bu sadece bir dönüşüm. Zamanla saçların da kıvırcıklaşır diye düşünüyorum. İstediğin zaman normal haline dönebilirsin. Ama bunu nasıl yapacağını ben de bilmiyorum.”
Derin bir sessizlik oluştu. Hızla aynanın karşısına tekrardan geçtim ve kendimi ilk defa görmüş gibi aynaya baktım. Fit check yapar gibi bir sağa bir dola dönüyordum. Hoşuma gitmişti aslında. Aynadan diğerlerine bakıp bir soru yönelttim. “Yakıştı mı bari?”
“Çok hem de.” dedi Abel. Gülümsedim. “Bu bana ekstra bir güç katacak mı?” Bayan Miller omuz silkti. “Rüyalarda tüm elementleri aynı anda kullanma yetisine sahipti. Onu da sen yapabiliyordun zaten.”
“Yapamadım, yaklaştım sadece.”
“Bunu yapabilen bile olmadı ama, değil mi?”
Sessizlik oluştu. “Hazır hissediyorsan gitmemiz gerek. Saçlarının ve yüzünün rengini şimdilik ışık elementi kullanarak değiştir. Bir süre bunu saklamak en iyisi.”
Son cümlesini söylerken biraz gerildiğini hepimizin hissettiğine yemin edebilirdim. Başımı salladım.
|
0% |