Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@iyibilgin

Merhabalar, bu kurguda eğlenmenizi umuyorum ballarım. Çünkü bu kurguyu yazarken ben çok eğleniyorum.Ve şunuda hatırlatmak isterim ki bu benim ilk kurgum o yüzden bir Dostoyevski olamamamış olabilirim kendimi geliştirmek istiyorum ve insanlar eğlensin okudukça yüzleri gülsün diye yazıyorum. Eğer kötü bulduğunuz durumları yorumlarda yazarsanız onları düzeltmek için elimden geleni yaparım. Hepiniz çooook çooook seviliyorsunuz öpüldünüz güzel insanlar.

Benliğini keşfetmek, iyi bir insan olmak, ailenin gururu Olmak, iyi bir eğitim almak, kazançlı bir işe sahip olmak, yeni hobiler edinmek, kendini geliştirmek, dil öğrenmek falan filan. Hepsine zaten sahibim benim aradığım sadece gerçek aşk. Ama gelin görün ki kim gerçek aşka sahip değil (!) -Gerçeği boşver sahtesi bile yoktu ki- Şimdide aşkı bulamadan bu diyardan göç edeceğim sanırım... Şaka yapıyorum tabi ki bu sadece bir varsayım.

Ama sanırım... Gerçektende... anlaşmalı evlilik yapmak kafamda hiç yoktu. Ama işin içine vatanımın girmesi tabiki de tüm akan suları durdurdu ve hayatımı derinden değiştirecek o kararı vermeme sebep oldu... Her neyse artık konuyu biliyorsunuz, bence o güne gidip yaşadıklarım ve atlattığım şokları kendiniz görmelisiniz şimdiden bol sabırlar, bol şanslar güzel hanımlar ve yakışıklı beyfendiler:

 

 

 

~
 

 

 

Sabah uyanmayı keşfedeni Allah kör kuyulara atsın, kafasını istavritlerin olduğu kimyasal maddelere soksun, kaka dolu çukurlara düşürsün inşallah. Son model yeni aldığı iPhone bilmem kaçını tuvalet giderine düşürüp hint dizilerindeki gibi sifona basmayı nasip etsin inşallah. Yine bir sabah ve yine ben gerçi bana yine size yeni oluyor ama neyse...

Benim bu sabah uyanma nedenime gelecek olursak, yoğun bir telefon saldırısına uğradım dememiz doğru olur. Küçük bir kesiti sizlere gösterecek olursam :

"Belgin babacım, güzel kızım hadi uyan artık. Şirketteki herkes seni arıyor yani görevli Ayten ablan da dahil buna. Hadi uyan çabuk gel şu şirkete toplantı başlayacak misafirler gelmek üzere avukatımız yok yavrum!"

Ve ben bu konuşmanın sanırım yarısını dinledim- o kadarını bile dinlememiş olabilirim hatırlamıyorum...-

Evet benim adım Belgin 28 yaşındayım ve avukatım-6. yılımı bile doldurdum- "bu meslek nerden çıktı?" Dersenizde şirketin başına geçeceğim güne dair hayal kuran babamla; benim hayalim birleşince bu meslek ortaya çıktı.

Ama artık benim uyanıp hazırlanmam gereken yere gelmiş bulunmaktayız.

Sinirle elimdeki yastığı boydan boya uzayan cama fırlattım. Suratım sirke sata sata göz bandımı kafamdan çıkarım ve onu dayere fırlattım ama nazlanmaya vakit yoktu. Mavi çizgili gafur pijamamla birlikte tuvalete gidip genel işlerimi halledip bir koşu üstümü giyinmeye odama gittim.

Bir avukatın olmazsa olmaz star parçası olan kahverengi blazer ceketimi gözümü kestirdim. İçine ne giysem diye düşünürken gözüme çarpan dümdüz bej gömleği kaptım. Kalın yine bej rengi pontolonumu da aldığım gibi üstüme geçirdim. En sona makyaj ve saç kalmıştı ben onları neden önceden yapmamıştım ki ? Her neyse yapalım da bitsin bari derken banyonun yolunu tutmuştum.

Koşa koşa banyoya giderken son anda atlattığım üç hint dizisi çekme merasiminden sonra banyoya gidip kestane rengi saçımı düzelttim ve çilekli lipbalmımı sürdüğüm gibi İngiltere prensesini andırırcasına dışarı çıktım, falan demek istesemde dümdüz kahverengi saçlarımın Ufuk savaşında tepeyi terk eden askerlerle benim haberin yokken savaşmaya gittiğine hiç bu kadar emin olmamıştım. Kafa derimi kopartacak kadar hızla saçlarımı tarayıp şekillendirmeyi bitirdim. Sıra bütün gece çalışmamın hediyesi olan şiş ve morla, kımızının karşımı yüzümü de hallettikten sonra bin şükür şirkete gitmek için evden çıkmayı başarmıştım.Evden çıkmadan kalın uzun paltomu da almayı ihmal etmemiştim çünkü dışarısı çok soğuktu.

Garaja vardığımda koşarak diğer Classic arabaları ve Jeepleri geçip en sevdiğim arabama yetiştim. Yeni model Tosbağalardan tatlı bir bir arabaydı, hemen ona binip şirketin yolunu tuttum. Keşke fiyatı da tatlı olsaydı bunu almak için kendimi yırtmıştım-maaşlarımı biriktirip emeğimin karşılığında aldığım tek araba- ama olsun çok da tatlı bir araba... Beni sakın babamın şirketi var diye öyle ekmek elden su gölden beslenen biri sanmayın. 18 yaş 6 aylık olduğumda babamın yanında işe girdim ben. Yanına asistanı olarak başlayan kariyerim okulu bitirip avukat oluncaya kadar devam etmişti sonrasında ise stajdı falandı filandı derken şu an şirketin baş avukatıydım. Hayalimdeki mesleği iş kolaylığı sağlayarak yapıyordum. Tabi arada akrabağlarımın ve arkadaşlarımın da dosyaları ile de ilgileniyordum. Ama siz derseniz ki eee o zaman "Nasıl elde ettin bu Classic arabaları Jeepleri?" Tamam belki kendim çalışıp kendim kazanıyor olabilirim ama sonuçta benimde doğum günlerim gibi özel günlerim de oluyordu ve ailem bana tabi ki de bana hediyeler alıyordu. Filmlerde gördüğünüz gibi "Serveti reddediyorum kendi ayaklarımın üstünde durmalıyım!" demem ve dramaqueenlik yapmam biraz salakça olurdu tabiki. Ailem zorda kaldığım paramı yetiştiremediğim zamanlarda bana yardım eder hatta maşım dışında harçlık bile Verirlerdi.Hâlâ olduğu gibi...

Sonunda şirkete geldiğimde arabamı hemen vale'ye teslim ederek. Toplantı odasına giriş yaptım.

Ama büyük bir sorunum vardı. Toplantı bitmişti. Sadece sandalyede oturmuş bana alev fışkırtan gözlerle bakan, benim şirin olduğuna inanmak istediğim ama pek de şirin olmayan bir babam vardı. Paçayı kurtarmak için gülümseyip babamla konuşmaya başladım.

"Babam. Canım babam. Bir tanecik kır saçlı pos bıyıklı babam benim. "

Babamın suratında ise en ufak bir gülümseme yoktu. Numaramı asla yememişti. Olsun kızım devam et! Bu sefer çocuk severmiş gibi yüzümü komik bir hale büründürürerek konuşmaya başladım.

 

"Aman da aman benim canım yaşıtlarına göre fit ve yakışıklı olan babam canım benim oy kurban olsunlar sana-"

Ben daha övgülerimi bitiremeden babamın sert sesi konuşmamı bölmüştü.

"Yeter ! Kızım saat ikindin 15.00 nerdesin sen toplantı saat 09.00'daydı en son saat 08.54'de aramışım ben seni"

"Hadi ya o kadar oldu mu ? ben sen aradıktan 10 dakika sonra uyandım sanıyordum."

Babam kafasını iki elinin arasına alarak oyladı. Evet adam "ooy ooy" dedi. Bense utançtan kafamı yerden kaldırmadan fayansalardı inceliyordum. Keşke halı olsaydı.

"Babacım yine şirket dışı dosyalara mı çalıştın bütün gece güzel kızım benim yazık değil mi sana, o güzel gözlerine He yavrum."

Bu sefer kafamı kaldırdım ve konuşmaya başladım.

"Baba ama ben o dosyalarla çok daha özel hissediyorum kendimi. Şirkette aynı dosyalarla uğraşmaktan gına geldi artık. Yani şirkette hiç heyecanlı şeyler olmuyor vallahi sıkıldım."

Babam bu sefer of çkmekle yetindi.

"Anlıyorum şeninde babacım ama sana üzülmeden edemiyorum, saat 15.00'da kalkarsan sağlığın kötü etkilenir güzel kızım benim. Tabi ki de başka dosyalar al ama kendini yıpratmadan yap işini."

Kafamı tekrar fayansa indirirken hafif hafif kafa sallamıştım. Nerdeyse ağlamak üzereydim babamın bana karşı bu kadar ilgili olması beni çok duygulandırıyordu. En sonunda Babamda benimle benzer duygular hissetmiş olacak ki sandalyesinden kalkarak bana kollarını sarmış ve saçlarımdan öpmüştü.

"Eyvah ! kızım büyüdü."

Babamın bu sözlerine karşı kıkırdamış ve babamı yanağından öpmüştüm. Küçüklüğümden beri bana bunu söylerdi bir çocuk gelişimi kitabının ismiydı sanırsam ama babamdan bunu duymak çok keyifliydi.

ayrıldığımızda babam bu sefer ciddileşecek suratıma bakmıştı.

"Kızım şimdi konuşmamız gerek daha ciddi bir mevzumuz var. " demişti

Bense şaşırarak elimi alnına alnına atarak ateşini kontrol ettim.

"Allah Allah babacım iyi misin? Töbe Estağfirullah ateşinde yok ama. Ne yani şimdi geç kalmamdan daha mühim konular mı var yani ?"

Ben dalga geçerek kendi kendime eğlenirken babam gayet ciddiydi.

"Kızım bırak dalgayı şimdi, gerçekten önemli bir konu bu !"

Bense hâlâ kendi kendime eğlenme derdindeydim.

"Dalga denizde olur babacım ben şaka yapıyorum."

"Babam kızım espiri anlayışına tüküreyim." adlı bakışı attıktan sonra bu sefer gerçekten bende ciddileşmiştim. Hafif bir öksürükle boğazımı temizleyip bunu kanıtlamış da oldum.

"Tamam baba gel oturalım, öyle konuşalım."

Babam hızla kafasını sallarken en yakın sandalyelere oturduk.

"Kızım bak bu konuşm ayı yapmak benim için çok zor yani ben bir kız babasıyım ve elim ayağım titriyor ama kızım bunu benden ve senden başka kimseler bilmemeli - Hatta annen bile- Oof nefes alamıyorum."

Babamın eli kravatına gitti biraz gevşetirken ben" Baba! "diye atılıp onun suratına elimle yelpaze yaptım.

Babam kolumdan tutarak beni yerime oturken elimi kolumu sabitledi. Beni şaşırtacak bir şey sordu.

"Kızım vatanın için her şeyi yaparsın değil mi ben ve annen sana küçüklüğünden beri vatan sevgisini iyi işlediğimizi düşünüyorum."

koşulsuz şartsız kafamı salladım. Vatanım için canımı bile verirdim.

(YAZAR(ben):YAŞASIN KÖTÜLÜK)

"Tabi ki de baba vatanım için her şeyi yaparım"
Babam derin bir nefes aldı ve sakince verdi.

"offf baba hadi söylesene yarışma programı sunucuları gibi bekletip boş yere heyecan yaptırıyorsun ! "

"Babacım şimdi derin nefes al ve sakinleş tamam mı güzelim? Her şey senin için prensesim benim. "

Ben iyice gerilmeye başlamışken babam hiç beklemediğim, hiç beklemeyeceğim ve hiç bekleyemeyeceğim bir şey söyledi.

"Kızım, evleniyorsun."

Bundan sonrası yavaş yavaş kararmaya başladı. En son hatırladığım şey babamın:

"Kızım uyan hadi! Kolonya getirin Ayten hanım buraya! Ama ben biliydim böyle olacağını." diyerek kendi kendine yakınması olmuştu...

 

 

 

 

 

 

~

 

 

 

" Alpkan komutanım kurbanınız olayım beni bir bırakın ne olur."

Sızlanan askerini izliyordu Yüzbaşı Alpkan. Timdeki herkese mekik cezası vermişti. Tabi ki de Türk askeri sızlanmazdı bir mekik çekti diye, hele birde bordo bereli ise asla. Ama karınlarındaki kocaman dört tuğlayı dengede tutup öyle mekik çekmeleri gerekiyordu.

Sızlanan askeri ise uğraşmaktan en zevk aldığı askeri Baturay'dı. Herkes en fazla 100 mekik çekerken o 190 mekik çekmeliydi.

Baturay'ı zevkle izleyen diğer tim üyeleri bıyık altından gülmekle meşguldü. Çocuğun haşatı çıkmıştı.

"Komutanım yalvarırsam bırakırsınız değil mi, yalvarayım mı? Allah'ınıza kurban beni salın komutanım."

"Ne kadar kelime konuşurursan o kadar daha mekik çekersin Baturay o yüzden bence ağzını kapalı tutsan iyi edersin daha 81. mekikiğini yeni çektin."

Alpkan'ın bu kadar eziyeti çektirdiği askerinin gerçekten bu cezayı hak edecek bir vukuatı vardı...

Alpkan komutanına kız ayarlamaya çalışıyordu. Alpkan komutanı onu defalarca kez uyarıp "Hayır!" demesine rağmen hemde.

Timdekiler artık son mekikleri sesli saymaya başlamışlardı.

"186"

"187"

"188"

"189"

"190"

"Bin şükür ya rabbim bitti kurban olduğum Allah'ım"

Baturay'ın bu sözleri timdeki diğer herkesi güldürsede Alpkan sırıtmakta yetinmişti.

Baturay ayağa kalkarak Tam tuğlaları kafasının üstüne kadar çıkartıp yere atacakken komutanından çıkan ses onun dört tuğlayı havaya tutan elimin sakince yere inmesini sağlamıştı.

"O tuğlaları kırarsan akşam yemekte onları yersin Baturay."

"Emredersiniz komutanım. Peki bu Tuğla kardeşleri ne yapayım ?" Sorusuna Alpkan'ın

"Ağzına sok." demesi Baturay'ın hafiften tırsmasına sebep olsada olur mağnasında kafasını salladı. Ama Alpkan ısırmaya çalışmasını beklemediğinden şaşırsa da sükunetini bozmadan yineledi "Pardon dilim sürçtü, üstüne otur koçum." Dedi Baturay tam komutanının suratına gülümseyip yere koyduğu dört tuğlanın üstüne oturmak için hareketlense de gelen sesle tekrar ayağa dikildi.

" Ya da oturma."

Tekrar kafa salladı gariban Baturay.

" Emradersiniz konumanım."

" Ya da otur."

Komutanının ne yaptığını anlamasa da emir büyük yerdendi, karşı çıkmadı.

"Emredersiniz komutanım."

"Ya da oturma."

Alpkan bu durumdan şu an çok keyif alıyordu.

"Komutanım bana yazık değil mi yav iki saatdir squat yapıyorum MSÜ'ye hazırlanırken bile bu kadar çalışmadım yeminle. Allah çarpmasın ama sadece sizin mürüvvetinizi görmek istemiştim.Sap gelip sap gideceksiniz mübarek. Vallahi özür dilerim bir daha yaparsam Arap olayım emi."

" Lan sana mı kalmış benim aşk hayatım anasının karnından yamuk doğmuş hayanat çocuğu ?! "

Ateşle deniz birbirinize vurarak gülerken Ateş konuşmaya atıldı.

"Baturaycım o Allah çarpsın değilmiydi ya. "

Baturay kafasını şiddetle iki yana salladı.

"Yok vallahi Alpkan komutanım çarpıyor zaten bir de Allah çarpsa yamulurum yeminle."

Baturay'ın konuşması timdeki herkesi güldürmüştü.Ateş ve Denizse kendi hallerinde bu konuşmayı başka konulara çevirip ona da gülüyorlardı o ikisini Allah'a emanet etmişlerdi artık hiç takmıyorlardı.

Toygar ve Sencer bambaşka alemlere dalmış sohbet ediyorlardı. Asena ise sevgilisi Baturay'a üzülmekteydi ama haketmişti. Haketmese bile komutanı ne dediyse doğruydu. Alpkan komutanlarına tüm tim saygı duyar severlerdi.

Ay durun doğru ya ben sizi timle tanıştırmayı unuttum. Onlar bizim kahraman Türk askelerimizdi. Onlar bordo berelerinin haklarını verenlerdi. Onlar Darbe Timiydi. Onların her biri annesinin güzel yavrusu babasını guruydu.

Onlar;

Yüzbaşı Alpkan KANDEMİR

Üst teğmen Batuhan ŞEN

Üst teğmen Asena YÜCEL

Teğmen Ateş KAYA

Teğmen Deniz SÖNMEZ

Astsubay Başçavuş Toygar SEZER

Astsubay Başçavuş Sencer YAŞAR' dı.

Rütbeleri farklı olsa bile kalpleri aynı yer için atanlardı.

"Haklısınız komutanım!"diye yersiz bir şekilde bağıran Batuhan'a bu sefer herkes diğerleride acıyarak bakmaya başlamıştı

"Kes sesini çocuk ! Eğer olurda bir daha bu halta karışırsan seni benim hanımın eline bırakırım anlaşıldı mı ? "

Herkesden bir ooo yükselirken Baturay;

"Komutanım sizde derenin altından su yürütenlerdenmişsinizde bizim haberimiz yokmuş-" konuşmasını bölenseAlpkan'ın kimsenin ne zaman eline aldığını bilmediği taşı Batuhan'ın poposuna isabet etmesiyle bölündü.
Tabiki de Alpkan'ın hayatında biri yoktu Batuhan'ı kandırmak için söylemişti saf salak bir şeydi zaten nasıl sa anlayamazdı. Gerizekalı safsiko işte. Herkes mutlu mutlu gülüşüyordu.

Ama o da pek uzun sürmedi. Zira Alpkan ilerden gelen Komutanı Zülfü Albay' ı farketmişti. "Asker hizaya geç ! " diyen Alpkan'ın sesi tüm askeriye de yankılanmıştı. Askerler emire itât ederek gülmeye son vermiş ve tıpkı komutanları gibi hemen ciddileşecek hizaya dizilmişlerdi.

Alpkan da Albay'ın onlara yaklaşmasıyla hemen sıranın başındakı yerini almış hazır olda bekliyordu. Tam karşılarına gelip onların suratına oldukça sert bir ifade ile bakan albay'ın sesi oldukça gürdü.

" Siz kimsiniz ? "

"Darbe Timi ! "

" Siz kimsiniz ? "

" Darbe Timi ! "

" Siz kimsiniz ? "

" Darbe Timi ! "

Albay gurur dolu bakışlarla askerleri süzüyordu, buna rağmen sert çehresinde gülümsemeye dair iz yoktu.

"Son katıldığınız görevde güzel başarılar elde ettiniz. Terör örgütü liderlerininden birini yakalayıp çok sayıda teröristi indirmeyi başardınız, hepinizi ayrı ayrı tebrik ederim."

Askerler aynı anda bağırdılar.

"Sağ ol komutanım "

Albayın ser olan yüzü daha da sertleşirken konuşmaya başladı.

"Ama sizinle bu konuyu konuşmaya gelmedim. Hepinizi artık daha zorlayıcı görevler bekliyor. Ve bunlardan biri de çok yakında olacak. Detayları görev yaklaştıkça size bildireceğim. Bu görevlerin özel görev olduğunu unutmayın birbirinizi görüp duyarken birbiriniz aynı zaman da görmeyecek ve duymayacaksınız, birlikte hareket edeceksiniz ama ayrı olacaksınız. Ailenizle şimdiden hasret giderin izinlisiniz. Dağılın! "

" Sağ ol Komutanım !"

Zülfü Albay tekrar seslendi

"Alpkan sen kal. "

Diğer askerler dağılırken Alpkan durmuş arkasını dönmüş yavaş yavaş giden albaya doğru yürümeye başlamıştı.

Yanına geldiğinde Alpkan ağzını hiç açmadan albayın konuşmasını bekledi. Albay yanındaki başka bir askere doğru konuştu

"Suyu uzat!"

Asker denileni yaparak buz gibi soğuk olan suyu Alpkan komutanına uzattı. Alpkan ne olduğunu anlamadığı için kaşları çatık şekilde su şişesine baktı yinede suyu alıp elinde tutmaya başladı.

Albay askere kafasıyla git yaptığında asker onları yalnız bırakmak için yanlarından ayrılmıştı.Alpkan bu durumu iyice garipsemeye başlamıştı yine komutanının konuşmasını bekliyordu.

Albay Alpkan'a bakıyordu, Alpkan albaya. Aralarındaki bu anlamsız bakışmayı ikiside anlamazken albay kafasıyla suyu işaret edip tek bir kelimeyle emrini verdi.

"İç!"

Alpka ne olduğunu anlamasa da hızla başını sallayak suyun kapağını açıp kafasına dikti.
Yazık garibim nerden bilsin bugün hayatında önemli değişiklikler olacağını.

Albay beklemeden Alpkan'ın suyu bitirmesine izin vermeden lafa girdi.Ve söyleyeceği şey Alpkan için ağır olmasına rağmen o gayet sakin bir şekilde tek kelimeyle cümlesini tamamladı.

"Evleneceksin."

Hemen arkasından da Alpkan'ın suyu püskürtmesi gecikmedi tabi ki.

 

Eveeeeet bölüm sonu nasıldı sizce ben giriş için ideal buldum. Olur da yazım ya da noktalama yanlışım varsa sizden özür diliyorum. Düşüncelerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum. Umarım gününüz bol bol gülmeli ve eğlenceli geçer. Ve kitapta yaranızı deşip sizi üzdüysem yine özür dilerim, niyetim o değildi sadece kendimi yansıtan olaylara ve gerçek anılarıma da yer verip onları bu satırlarda yaşatmak istemiştim. Sizi çoooook seviyorum ballı lokumlarım, öpüldünüz; mutlu, huzurlu, güzel günler/ geceler dileği ileeeeeee

 

 

 

 

 

Loading...
0%