Yeni Üyelik
3.
Bölüm

KURTARMA OPERASYONU

@iyiki.kitaplarim_v

(Esma)

Siyah araba son gaz yanımdan uzaklaşırken arkasından saşkınca bakakaldım. Olaylar kafama dank ettiği zaman yüzümde ciddi bir ifade belirdi.

Arkadaşımı kaçırmışlardı

Hemen düştüğüm yerden doğrulup çantamı sırtladım. Parmağımı giden arabanın arkasından boşluğa doğru sallayarak, "Yanlış adama bulaştınız oğlum," dedim kendi kendime konuşarak.

O an işittiğim tekerlek sesiyle arkamı döndüm. Sağ sokaktan buraya doğru dönen bir taksi vardı.

Seni Allah gönderdi sarı şey seni!

Parmaklarımı ağzıma götürüp dilimi büktüm ve üfleye bildiğim kadar güçlü üfledim. Üflediğim anda harika bir ıslık sesi mahallede yankılandı. Normalde asla çıkaramadığım o sesi şimdi kusursuz bir şekilde çıkarmıştım. Demek sinirlenince her şey daha harika oluyormuş. İşte "İmanlı Girl"ün gücü!

Taksi önümde durduğunda kapıyı açıp kendimi içeri attım. Kapıyı kapatıp parmağımla mahalleden çıkmak üzere olan arabayı işaret ettim ve, "Abi çabuk öndeki arabayı takip et. Bu bir ölüm kalım meselesi," diye bağırdım.

Taksici abi gözlerini fal taşı gibi açıp yumruğunu zafer kazanmışcasına kaldırdı. Yüzünde heyecanlı bir gülümseme belirdi.

"İşte beklediğim an!" diye bağırdı o da. "Ne zamandır bu zamanı bekliyorum hanım kızım biliyor musun sen?"

Abi arabanın torpido gözünü açıp içinden bir CD çıkardı ve radyoya taktı. Arabanın içerisinde dın-dın diye, tam da takip olayına yakışacak bir müzik sesi yükseldi. Taksi abi bir de minibüsçü gözlüğü taktı. Uzattığı diğer gözlüğü de ben taktım. Gözlüğümün üzerine taktığım güneş gözlüğü çok komik görünüyordu ama ortamın yoğun havasına kendimi o kadar kaptırmıştım ki, şuan yam bir şapşal gibi görünsem bile umurumda olmazdı.

İşte şimdi tam da takipçi ajanlar gibi görünüyorduk.

Taksici abi ve komik kız... Harika ötesi şapşal bir ikili olmuştuk. Abi, gerçekten de yıllardır bu anı mı bekliyordun be?!

Sonunda hareket edip takibe başladık. Temkinli bir şekilde arabayı takip ediyor ve çok fazla dikkat çekmemeye çalışıyorduk ama pek başarılı olduğumuz söylenemezdi. Çünkü dışarıdan bizi görenler deli galiba bunlar bakışı atmaktan çekinmiyorlardı.

Yaklaşık kırk beş dakikalık bir yolculuktan sonra hiçbir yaşam belirtisi olmayan bir ormana gelmiştik. Aklıma sürekli olarak kötü kötü düşünceler geliyordu.

Acaba arkadaşımı öldürecekler miydi? Ne istiyorlardı ondan?

Az ileride gösterişli beyaz bir köşk vardı. Adeta bir saray yavrusuydu. Böyle bir köşke sahip olmak için kaç yıl çalışmam gerektiğini hesaplamaya kalksam herhalde başımda ağarmamış tek bir saç teli kalmazdı.

Taksici abiyi köşke yakın ama çok dikkat çekmeyen bir yerde durdurdum. "Abi sen burada dur. Yoksa bizi görürlerse ikimizi bir enselerler." Abi onaylar şekilde başını salladı. Elimi çantamın fermuarına attım.

"Borcum ne abi?" diye sormamla abinin bakışları değişti. Kaşlarını çattı. "Saçmalama hanım kızım, ne borcu. Git hadi yakalanmadan."

"Yok abicim olur mu öyle şey. Öğrenciyiz ama fakir değiliz yani evelAllah. Söyle borcumuz neyse verelim."

Ben konuştukça abi daha çok sinirleniyorum.

"Yahu kızım, istemiyorum para falan. Şurada macera yaşamışız sen bana para diyorsun. Benden olsun hadi çabuk çabuk."

Hayretle baktım abinin suratına. "İyi o zaman. Gözlüğü de aldım abi hakkını helal et bari."

Anısı vardı artık o gözlüğün. Ölsem vermezdim.

"Helal olsun, hadi." Arabadan inmeden önce son kez baktım. "Abi bak beni görmedin, duymadın, bilmiyorsun. Tamam mı? Bizi soran falan olursa sen o saatte işi vardı eve gidiyordun. Hadi kal selametle."

Arabadan inip gözlüğü çantama atmıştım. Adınlarım ağaçların arasından eve doğru ilerledim. Kocaman demir kapının önüne geldiğimde kapı kapalıydı.

E hadi kolay gelsin.

Kara kara içeri nasıl gireceğimi düşünürken arka bahçeye doğru yürümeye başlamıştım. Arka bahçeye doğru geldiğimde gördüğüm şeyle şuh bir kahkaha attım.

Bahçıvan kapısı vardı.

Koşarak o kapıdan içeri girdim. Bahçeyi gördüğüm zaman çenem yere düştü. Kocaman bir bahçe ve kocaman bir köşk. Köşkün önünde kocaman bir havuz vardı. Ön arka bakçede de bir süs havuzu.

Beni görmemeleri için arka bahçedeki süs havuzunun etrafından eve doğru ilerledim. Attığım her adımım titriyordu. Arkamı dönüp baktım. Sanki birileri beni takip ediyormuş gibi hissediyordum. Bir pencerenin önüne geldim ve zıplayarak içeriyi görmeye çalıştım ama çok yüksekti. Son bir gayret zıpladım ama nafile. Yine yetişememiştim.

Boy devede de vardı ama bu pencerede çok yukarıdaydı. Yoksa ben gayet uzun bir gençtim.

Acaba ne yapsam, diye düşünürken omzuma biri parmağıyla vurdu. Onu umursamadım. Parmağın sahibi tekrar omzuma dokundu. Elimi boşluğa salladım.

"Yahu bir gitseme kardeşim başımdan. Bir şey düşünüyorum şurada görmüyor musun?"

Parmak daha sert bir şekilde vurduğunda oflayarak arkamı döndüm.

"Ne var ya n'oldu ne isti-" demeye kalmadan dilim tutlmuştu. Atkamda siyah takım elbiseli ve gözlüklü bir koruma vardı. Yüzünde sıfır mimikle bana bakıyordu.

"Ne işim var senin burada?" Adamın sert ve kalın sesi beni yerime mıhlamıştı. Acıyla yutkunup dişlerimi göstererek gülümsemeye çalıştım.

"Pardon abi kusura bakma rahatsız ediyorum. Cami nerede acaba. Namaz geçiyor da?"

Kelimenin tam anlamıyla ***. Neyse o sözü söyleyip "İmanlı Girl" statümü zedelemek istemiyorum.

Batmıştım. Kesinlikle rezil olmuştum.

"Gel bana göstericem Cami'nin neresi olduğunu."

İşte sonum gelmişti.

Game over dostum...

Loading...
0%