@izmiristee
|
Ben geldiiiim, Keyifli okumalar dilerim :)) Karşımda oturan adama olan bakışlarım derinleşmişti git gide, gerçi konumuz tam olarak bu da değildi. Asker olduğuna emin miyiz bu adamın? Gözlerim resmen adamı süzmek istiyordu. Kısa kumral saçları, açık kehribar gözlerine insan adeta bakmaya doyduramayacak türdendi, sert yüz hatlarıyla uyumlu kavisli burnu, az da olsa dudaklarında ki dolgunluk, öpülesi duruyordu. Son dediğimden sonra gözlerim bir anlık şiddetli açıldı, neler düşünüyordum böyle KENDİNE GEL NEHİR, KOMUTANIN O ADAM! " Giray komutan bu Nehir Asrın" diyerek cümlesini tamamlamıştı. " Nehir, benim yakınım giray komutan, kendisi sınırda gerekli eğitimleri tamamlayarak rütbe atladı, şimdi ise bizimle birlikte olacak. Çoğu asker nehirin burda olduğunu bilmiyor ama artık öğrenecekler, ben senin timin'de olmasının taraftarıyım biliyorum aklında şüphe tohumları var. Onlarda tim ile kaynaştıkça şüphe tohumları azalacaktır. " Diyerek açıklamasında bulundu. " Şimdi karar senin giray komutan, tim'e yeni birini daha katıyor musun? Biliyorsun ki senin onayınla gerçekleşecek bir durum bu." En nihayetinde sorulacak soru sorulmuştu. Merakla ağzından çıkacak lafı bekliyordum. Kehribar gözleri ile beni baştan aşağıya süzüyordu ne bakıyon lan diyerek bağırmak vardı ama yapamamıştım, yapacağım en ufak harekette beni silebilecek pozisyondaydı. Farkında olmadan bende ona bakmaya çalışmıştım bu adam gerçekten nasıl askerdi? Model olacakken son dakika asker mi olmuştu acaba? Neyse diyerekten bekledim, ancak bu bir zaman sonra sıkıcı bir hale gelmişti. Beklemekten nefret ederdim bir işim hızlıca olsun ve bitsin isterdim. Dayanamarak lafa atladım. "Artık cevap verecek misiniz?" Diyerek bütün sessizliği bozmuştum. Bakışlarını direkt olarak gözlerime sabitlenmiş şekilde bakıyordu bana. Derince bir nefes alarak konuşmaya başlayacağını umut etmiştim. " Seni neden tim'e alayım? Kimsin? Neden askeriyedesin vede askeriyede onlarca tim varken neden benim timim de bulunmak istiyorsun. Bak cesaretine hayran kaldım ama ben ve timim ağır görevlerde bulunuruz, altından kalkamazsın sen." Söyledikleri ile durdum kaldım böyle bir cevap beklemiyordum ki ben, her şey olumlu ilerler diyerek umutlanmıştım. Bakışlarını benden alarak göktuğ komutana odaklandırdı." Üzgünüm, komutanım bu kız benim timim için uygun değil onu time asla almam." Diyerek ayaklanmıştı, o ayaklanınca bende hızlıca ayaklandım yeter bu kadar sakin ve düzgün konuşmak madem istemiyordu bende anladığı dilde konuşurdum. " Bak komutan, sana göre yeni biri olabilirim, güvenmeyen biri olabilirsin, inan umurumda değil ama ben aylarca burda durup eğitim aldım rütbe atladım, zorlu şart-" Elinin birini kaldıraraktan durdu beni. Sözlerimin aksine yüzünde sakin bir tona sahipti onun aksine ben çok sinirle parladım. "Bak yeni kız, hepimiz buralarda zorlu eğitim aldık inan tek değilsin. Burada sakin bir şekilde konuşmak varken neden öfkeleniyorsun hemen? Benim timim zordur. Aldığımız görevler buralarda bulunan timlerin aksine ağır, seni istemiyorum, evet ama bir bildiğim var ki konuşuyorum kaldıramazsın, göreceklerini kaldıramazsın..." Sözlerine katılmıyorum, evet yeniyim ama yeni olmam zoru üslenemeyeceğim anlamına gelmiyor burada bir sürü eğitimlerden geçtim ve hiç birinde oflayıp puflamadım. Ama bu herif inatla istemiyordu. " Konuşma burada bittiyse izninizle komutanım. " Diyerek kapıya yöneldi. İnat edecektim ve o tim'e girecektim, hızlıca odadan çıkarken göktuğ komutana bir baş selamı vererek o komutana dil dökecektim. Hızlıca odadan çıktıktan sonra sağa sola baktım ama onu görememiştim koca koridorda bir başıma kalmıştım bu adam nereye kayboldu yahu hemen? pes etmeyecektim benim lügatimde pes etme duygusu yoktu lakin içimdeki bu öfke beni kıvrandırıcak büyüklükteydi neden böyle olmuştu ki? Biliyorum babamı bulmak için çıktığım bu yol çok tehlikeliydi, ama babam için değerdi yıllardır bulunamıyordu. Bu hayatta ki belkide en kötü çaresizlik canınızdan çok sevdiğiniz aile fertlerinizden birisinin ölüsü yada dirisinin olmayışıydı canım yanıyordu, kendisine ait tek bir şey bile yoktu, hayattaki çaresizliğin vücut bulmuş haliydi, belki bulacaktım babamı, belkide kabullenmesi zordu ama şehit'de olmuş olabilirdi. Her şey ölüm ipliğine bağlıydı. Annem hep babama benzersin derdi öfkem, dik başlılığım ve cesaretim. Ben Kayra Asrın'ın kızıydım. Pes etmek yoktu, bu yolda düşe kalka ilerleyecektim Yüklerim çoktu, bana nefes aldırmayacak kadar çoktu babamla az buz vakit geçirirdik, o komutanın da dediği gibiydi ağır görevlere giderdi babam. Aylarca, yıllarca evde olmazdı, diğer çocukların babalarını gördükçe içimdeki burukluk beni ele geçirirdi. Annem bana hep babana benziyorsun derdi, mesela nasıl benziyorum diye sorduğumda söyledikleri ile gerçekten de babama benziyordum. Babam gibi Sabrım yoktu mesela, beklemekten nefret ederdim, öfke kontrolü sorunum vardı. Çok kıskanırdım insanları, özellikle baba kız ilişkilerini, bir baba ve kızı yan yana görünce delirirdim, kanayan yaramdı bu. Bir yandan babamla gurur duyarken öbür yandan hep kızardım babama neden askerliği seçti diye bunu hep sorguluyordum çünkü gidiyordu babam, gitmesin. Babam eve geldiğinde mesela ayakkabısını saklar bazamın altına koyardım, bazende kapıyı kitler anahtarı camdan atardım ama eninde sonunda babam hep giden olurdu. Zihnimde ki seslerin susması için tek bir şeye ihtiyacım vardı, oda belliydi zaten adımlarımı hızlıca eğitim alanına doğru yönlendirdim. "Bu kız normal mi? Saatlerce silah atışı yapıyor, baksanıza eli silah tutmaktan titriyor. Kim bu deli? " Diyerek sordu cenk komutan. Bütün dikkat askeriye'ye gelen bu kızdaydı. Tahmin bilinmezdi ama saatlerce parkur alanında gerekse silah talimi yapıyordu ve nehir bu durumun farkındamıydı bilinmiyordu. " Göktuğ komutanın yakınıymış kız," dedi giray sakin bir tonda. "Rütbe atlamış bizim Tim'e katılmasını teklif etti, kabul etmedim bende." Diyerek konuyu anlatmıştı giray. Giray Alptekin, düşmanların korkulu rüyası hedefini şaşırmayan biriydi, askeriyenin özellikle de aralarına yeni katılan askerlere karşı ılımlı yaklaşmayı, kelimeleri düzgün seçmeyi seven biriydi. Askeriye'ye göre iki farklı giray komutan bulunurdu. Birincisi çatışma esnasında herkesin canına okuyabilecek hataya yeri olmayan komutandı, giray komutanın tek şartı atılan her kurşun bir düşman demekti. İkincisi ise dertleşmeyi seviyeli bir şekilde seven, rütbesinden dolayı üstünlük taslamak ona göre değildi, yeni katılan askerlerle sahada atış talimi yapardı, tersi pisti ama merhamet sahibide biriydi Alptekin. " Ne yani sen istemediğin için mi bu haraketleri sergiliyor, çocuk mu bu kadın! Ayrıca öfke kontrol sorunu olabilir mi? Eyvallah vatanı için kadın bir asker görmek en çok bizi mutlu eder hatta gururlandırır bilirsin ama gözlerine baksana ateş çıkaracak gibi bu kız. Hem askeriyede bir sürü tim varken neden bu tim? Zorluklardan bahsetmedin mi ona!" Diyerek açıkladı durumu, cümleleri ile gördükleri çakışıyordu cenk için... " Daha kim olduğunu bilmediğim tanımadığım birini Tim'e alamam, tek bildiğim şuanda atışlarının iyi oluşu, insanı konuşturmuyor bile hemen öfkelenen birisi belli. Beni de tanırsın gereksiz yere öfkelenen tipleri ne hayatımda isterim nede timde, görev esnasında, olası bir çatışma durumunda yanlış yapabilecek tipte, vatanımı askerlerimi riske atmam. " Diyerekten terk etti alanı. Bir silah sesi daha duyulmuştu, askeriye önünde. Artık askeriyenin sabrı kalmamıştı bu deli kız sabahtan akşama kadar silah talimi yapmıştı. Göktuğ komutan göreve gittiği için bu yeni gelene kimse yaklaşmak istemiyordu, söylenenleri duymuyor aldırış etmiyordu. Kolundan tutup götürmeye çalışan askerle sağlam bir yumruk geçirip işine devam ediyordu... *** Nehirin Anlatımıyla Öfkem dinmiyordu, şu gereksiz herifler ikidir yanıma gelip beni kolumdan zorla tutup sanki bir çocuk gibi götürmesine daha da öfkeleniyordum. Gelene iki sallayıp işime devam ediyordum. Ellerim kızarıklıktan morarmaya gitmişti ama duramazdım, Öfke kontrolü sorunlarım vardı babamın kaybolduğunu öğrendikten sonra olmuştu ergenlik dönemlerinde daha da artmıştı bu durum, en ufak bir olaya tahammülüm kalmıyordu. Kendime elbette dehşet zarar verdiğimin farkındaydım gücüm vardı, türlü türlü zorlu eğitime katlandığım için ne kollarım acıyordu nede ellerim sakinlik benim lügatımda yoktu, hem sakinlik çok şey götürürdü öfke her şeyin çözümüydü, nefret ederdim sakin insanlardan. En sonunda gücüm tükenmeye başlıyordu ayaklarım beni taşımıyordu, "diren nehir," diyordum kendime ne olduysa silah ellerimden düşmüş ayaklarım yerle buluşacakken biri beni kolumdan tutmuştu dehşet bir vücut ağrım vardı saatlerce silah talimi yaptığım için avuç içi derim açılmıştı ayaklarıma kramplar girmişti, daha doğrusu bu ağrılar vardı ama benim öfkem bünyemin bana verdiği ağrı dolu sinyalleri görmemişti. Beni tutan adam bir şeyler mırıldanıyordu ama ne dediğini çözememiştim, ilgilenmiyordum da bananeydi. Kolumdan tuttuğu gibi sakin bir şekilde beni revire götürüyordu, daha doğrusu kucağında götürüyordu gözlerim puslu bakıyordu etrafa ama kapatmamak için diretiyordum soğuk bahçesinden sıcak bir yere geldiğimizde az da olsa vücudum gevşemişti ama hayla ağrılarımı tetiklemekteydi. Sedyeye yatırıldığımı hissettim en sonu da karanlık bir girdaptı.
Bir bölümün daha sonuna geldik umarım beğenirsiniz, Yorumlarınızı bekliyorum... |
0% |