Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@izmiristee

Ben geldimmmm:) Bir günde iki bölüm neden olmasın dedim ve burdayım,

Keyifli okumalar dilerim :)

 

Artık babanın kullandığı silahı sana veriyorum Nehir, babanın emanetini sırtlayacağına şüphem yok ve hazır ol yarın ateş timin'e katılıyorsun. Yolun açık olsun Üsteğmen Nehir Asrın..."

Gurur ve korku hissediyordum bedenimde, karşımda babamın silahı duruyordu, ne tepki veriyor nede konuşabiliyordum bakışlarım o silahta kalmış, aradan yıllar geçmişti babam'a ait bir şeyin karşıma çıkması her şeyimi donuklaştırıyordu.

 

Odada derin sessizlik hakimdi sanki odada babam vardı, o silaha bakınca yalnız olmadığımı hissediyordum. Yalnız değilsin nehir diyordu babam, yalnız değilsin.

 

Kendime gelmem zaman alıyordu, gerçekten babama ait silahı şimdi benim kullanmam o kadar özel hissettirmiş ki bunu nasıl tarif edebilirdim?

 

Yavaşça elim belimde ki silah kılıfına gitmişti, aylarca benim kahrımı çeken silahı bir an bile düşünmeden çıkarıp masanın üzerine koymuş, sonra ise dakikalardır gözlerimi alamadığım o silahı titrek elimle almıştım.

 

Ağırdı silah normal bir silah ağırlığından da ağırdı. Silahı tutmuşum bile sertti...

 

Yavaşça karşımdaki adama döndürdüm bakışlarımı sanırım oda dakikalarca bana bakmaktaydı, bu odada bir sır açılmıştı. Babamın sırt sırta verip düşmana karşı savaştığı sırdaşıydı bu adam.

 

Odadaki derin sessizliği göktür komutan bozdu. "Nehir bu komutan, Ateş Timi komutanı Giray Alptekin'in babası, Çağan Alptekin. "

 

Şaşırmadım, cidden şaşırmamıştım kapıdan girip yüzüne baktığımda o, ego yığını adama benzetmiştim yüzünü haklı da çıkmışım, neyse bu beni ilgilendirmezdi. Benim asıl ilgilenmem gereken tek soru şuydu? Time yarın nasıl katılıyordum?

 

"Göktuğ komutanım, o kas yığ-" söylediklerimle bir durmuştum. Adamın babası burda nehir ağzından çıkanlara bir dikkat et. " Şey yani ben, geçen konuştuğumuzda komutan reddetmişti. Şimdi ne değişti de kabul edicek?" Diyerek kurtardım konuyu.

 

" Bir şey değişmedi. Kararları ben veririm! Katılıyorsun dedim bitti."

 

"Ne! Ama kararları o verir dediniz." dedim şaşırarak.

 

" Öylemi söylemişim? Bu aralar başımda bir çok iş var nehir, neyse sen git yat yarın timdesin." Gayet rahat tavırla konuşmuştu, bir kaç günde ne değişmişti sahi?

 

Üstelemedim, kafamı sallayarak ayrıldım odadan, kafam doluydu ve biraz yatmak iyiydi normalde silah talimi yapardım ama malum sargılı elim buna pek müsaade vermiyormuş. Koca yalan! Yarın time katılıyorsun dediler sargıyı unuttular, silah talimi desem sargı diyeceklerdi. İşin aslını biliyordum da ceza almaya razı olamazdım. Neyse doğru yatakhaneye nehir.

 

 

                                                                        ***

Yazar Anlatımıyla.

 

Yatakhane de uzanan giray komutan telefonundan gelen sesle uyanmıştı,görüntülü arayan kişiyi görünce yüzünde bir gülümseye peydah olmuş, yerinden hızlıca doğrularak aramayı yanıtlamıştı.

 

Beliren yüzle girayın gülümsemesi otuziki diş olmuş, özlemişti anasını hemde çok özlemişti.

" Anacım, nasılsın güzelim." Diyerek konuşmaya başlatmıştı.

 

" İyiyim oğlum, sen nasılsın annecim? Sağlığın sıhhatin iyimi? Baban nasıl o iyidir inşallah. " Diyerekten sorularını peş peşe yöneltmişti alin hanım, özlemişti oğlunu sürekli telefon konuşması yapıyordu.

 

" Panik yapma anacım, gayet iyiyiz, " gözleri bile dolmuştu ana oğulun ikisinin de kehribar gözlerinde yaşlar vardı.

 

" Yarın bir göreve çıkacağım anacım günü birlik merak etme ondan sonra soluğu yanında alacağım sen şimdiden hazırlığa başla, yemeklerini çok özledim. " Diyerek konuyu dağıttı giray.

 

" Sen iste yeter annecim, şimdiden içli köfte, mantı, sarma yapacağım. Sen gel yeter. " Oğlu ile konuştukça içindeki sıkıntıları atan alin hanım rahatlamıştı, hem asker anası, hem de asker eşiydi alin hanım.

 

Eli yüreğinde bir anneydi, tıpkı göreve sevdiklerini yollayan aile fertleri gibi. Biraz daha oğluyla konuştuktan sonra telefonu kapatmıştı bugün rahat uyku çekicekti.

 

Gözlerini uyumaya kapatan giray sorunsuz uyuyacağını düşünmüştü lakin yatakhanenin kapısı gürültülü bir şekilde açılınca sağlam da bir küfür savurmuştu etrafa ama gözünü de açmıyordu.

 

" Giray kalk " Diyen çağan komutanla gözleri açılmıştı girayın, babasını yatakhaneye gelmesini beklemiyordu çağan görev sonlarında eve giderken giray askeriyede kalıyordu son zamanlarda. Çağan komutan girayın yattığı yerdeki yatak boş olunca oraya oturmuştu.

 

İkisi yan yana olduğu zamanlarda arada rütbe olmazdı sadece baba oğul olurlardı.

 

" Gözlemledin mi?" Diyerekten başlattı konuyu çağan, yaklaşık bir haftadır giray nehirin davranışlarını ve karakterini çözmeye çalışıyordu. Göktuğ komutan ne yapıp ne edip girayı ikna etmişti, giray ise sadece gözlemlerine dayanarak nehiri time alacaktı. Öfkelendiği an kimseyi tanımıyordu ve inatçı bir karaktere sahipti. Zordu Nehir.

 

" Bu kız neden askeriye'de baba? " Diyerekten asıl sorması gerekeni sordu giray şu bir haftada gördüğü kadında sadece öfke vardı. Acılarını etraftaki nesnelerden çıkarıp saatlerce atış yapıyor kendine zarar veriyordu lakin farkında bile değildi.

 

Devam etti giray konuşmaya, "Diğer yaşıtları gibi gezip tozması gerekirken neden asker oldu bu kız ? Onun yaşıtlarının tek derdi mesleği yada mağazalardaki indirimi kovalamak olması gerekirken bu kız onların aksine neden tim'e girmeye çalışıyor. Her şeyi geçtim ailesi,

annesi babası nasıl izin vermiş asker olmasına. " Babasını izledi giray bu işte bir iş vardı ama ne olduğunu bulacaktı ansızın bir kız askeriye'ye geliyordu ve onu tim'e almalarını istiyorlardı.

 

" Hayatt sanki ondan bir şeyler almış gibi, sabahları öfkeyle geziyor akşamları ise sanki o sabah ki kadın yerine sakin bir kadın kalıyor geriye bazen yanına gidip dertleşesin gelir..." bekledi giray söylediklerinden sonra babasına uzun uzun baktı ve ardından," Baba, bu kızın amacı ne? Kim bu Nehir? "

Çağan böyle bir soru beklemiyordu, oğlunun bu kadar iyi gözlemci olmasını bekliyordu elbette sadece kısacık bir zaman diliminde bu kadarını beklemiyordu. Nehirin sadece atışlarına odaklanır ve konuyu kapatır düşünüyordu lakin tam tersine bu konuyu girayın irdelemesine sebeb olmuştu. Ne cevap vermesi gerektiğini kestiremiyordu.

Zeki adamdı çağan, karşısındakini cümleleri ile öyle bir ikna ederdi ki kimse sorgulamadan onay verirdiler ama şuanda ne demeliydi bilmiyordu çağan da söz konusu kayra ise söylenecek sözü bulamıyordu.

Giray ise babasının sessiz oluşuna pes etmişti, ne olursa olsun babasının ağzını açmayacağını elbette biliyordu. Bu işi kendisi halledecekti ve o kızın kim olduğunu öğrenecekti.

" Tamamadır baba, göktuğ komutanda sende çok istiyorsunuz. Tim'e, kabul ediyorum

lakin hata üstüne hata yaptığı an silerim haberin olsun."

Bu konuşmanın buraya bağlanacağını hesap etmeyen çağan ise daha fazla üstelemek istemiyordu. Gülümseyip başıyla onay verdi yavaşça yataktan kalkıp oğluna sımsıkı sarılıp yatakhaneyi terk etti, sanki az da olsa hafiflemiş hissetti komutan belkide ilk defa yatağına utanarak girmeyecekti. Sırt sırta verdiği dostunun kızı buradaydı ve içinden bir söz verdi

Ne olursa olsun , seni koruyacağım kızım, babanı bulana dek bana emanetsin babanı bulduğumuzda ise emanetimi teslim edeceğim.

Kayra dostum, ömrüm yettiğince kızın bana emanet ...

 

                                                   ***

Güneş daha doğmamış, askeriye önünde kimseler yoktu. Bugün görev yokmuydu? Ben bugün tim'e katılıyordum niye kimseler yok. Saati mi kaçırmıştım acaba kolumdaki saate baktım 04.00'dü geç değildi ki yani. Zırhımı giyip çıkmıştım hazırdım işte!

Bekledim. Saat 05.09 oldu.

Bekledim. Saat 07.30 oldu.

Bekledim. Saat 08.02 oldu.

Tam o sırada askeriye' nin bahçe kapısı açıldı. İçeriye zırhlı araç girmişti, tam o an anlamıştım ben erken uyanmışım. Araç tam önümde durmuştu kapısı açılıp içinden iri yarı bir adam çıkmıştı. Kısa saçları çekik kara gözleri esmer yüzü etkileyiciydi. Bakışları benim üzerimde dolanınca adımlarını yanımda bulunmuştu.

Elini bana uzatarak " Ben Ateş Timin'den Hamza yıldırım, sen kimsin?"

Aynı timde olmamız bir tık sevdindirici olmuştu en azından o kas yığını ile uğraşmak zorunda kalmayacaktım.

Eli hava da kalınca hızlıca bende elimi uzattıp sıkmıştım, " Bende Nehir, memnun oldum."

" Yeni mi geldiniz askeriye'ye? Sizi hiç görmedim buralarda."

Tam ağzımı açıp bir şey söyliyecektim ki, arkamdan gelen sesle cümlelerim havada asılı kaldı. Arkamı döndüğümde o adamın yalnız olmadığını gördüm yanında kendisi gibi adamlar vardı.

" Bu kız aramıza yeni katıldı, ismi Nehir kendisi hakkında pek bir bilgimiz yok bundan sonraki görevlerde birlikteyiz. Aramıza hoş geldin." Diyerekten elini bana uzatmıştı, şu adamın her şeye sakin ve ılımlı yönden cevap vermesine uyuz oluyordum asker adamın sert aurası olurdu ama bunda o yoktu mesela bakışları sert ve korkutucu durmuyordu, kehribarları hep sıcacık bakıyordu. Ve ben uyuz olurdum böyle sakin İnsanlara şu hayatta sakinlik diye bir kavram olmamalıydı.

Elini tutmadım sadece gülümseyerek başımı salladım " Hoş buldum." Diyerek kestirip attım.

Davranışıma şaşırmamıştı, eli usulce aşağıya doğru kaymış başını sallamakla yetinmişti.

" Ben Asteğmen Murat Türkoğlu," gülümsedi.

" Üsteğmen Cenk Yılmaz" gülümsedi.

" Teğmen Hamza yıldırım." Buda gülümsedi.

Yeter ama gülecek ne var burada tanışırken bile niye bu kadar ılımlı olmak zorundalar. Çenemi tutmamış sorma gafletine düşmüştüm.

" Siz hep böyle misiniz? Sürekli gülümsemek yormuyor mu? Ayrıyetten gülecek ne var burada, askeriye burası diğerleri gibi sert-" sesim oldukça sert çıkmıştı.

" İlk önce o sesinin desibelini düşür," demişti o kas yığını adam, "evet biz hep böyleyiz ve böylede olmaya devam edeceğiz,

Sürekli sert bakışlarımızı kuşanırsak bu askeriye mum gibi olur. Aramıza yeni katılan askerlere sert ve aşağılayıcı bir şekilde davranırsak zamanla rütbe atladıklarında, karşısındakilerle konuşmayı bilmeyenin teki olarak çıkar ve aynı şekilde onlarda öyle davranmaya devam eder , biz bizeyken sakin bir üslupla konuşmayı tercih ediyoruz, öfkemizi düşmandan çıkarırız. Bunu öğrensen iyi olur! Şimdi Tim toplan gidiyoruz. "

Uzun bir yolculuğun ardından Etrafta sis hakimdi göz gözü görmüyordu. Yüksek dağlarda sis olduğunu bilirdim de bu kadar sis olduğunu beklemiyordum.

Ulaşmamız gereken bir askeriye vardı, sebebini bilmiyordum sabah ki tartışmadan sonra sessizlik hakimdi bende.

Araçla saatlerdir yollardaydık cam kenarında oturmaktaydım, geçilen yerleri seyrettiğimde hayal dünyasına dalmak üzereydim, lakin kısa sürmüştü.

Aracın üstünden bir kurşun sekmişti...

Pusuya düşmüştük...

Bir bölümün daha sonuna geldik umarım beğenirsiniz

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum heyecanla

Hoşçakalın...

Loading...
0%