@izmiristee
|
Keyifli okumalar dilerim:) Olaydan saatler önce... " Evet tim birazdan yola çıkacak. Neden mi sık aramıyorum! Bazen buranın bir askeriye olduğunu unutuyorsun..." Derin bir sessizlik oluşmaktaydı. Telefonda konuşan kahve gözler etrafı dikkatlice süzüyordu. Ortada bir sorun olmadığının farkına varınca konuşmasına devam etmekteydi. " Hangi tim mi? Ne saçma sorular bunlar! Gelen Ateş Timi. Evet Yüzbaşı Giray Alptekin'in yönettiği Ateş Timi, tamam işte kısa kesin, yakayı ele vermek istemiyorum. Evet sınırı geçmeden yol ikiye ayrılıcak doğu yolundan gidecekler. Tamam. Evet para geldi hesaba... " Telefonu temkinli bir şekilde kapatıp yüzündeki gülümsemeyi tutamamıştı... Şimdiki zaman/ Yazar Anlatımıyla Kurşun sesleri etrafta yankılanıyordu. Yüz kişilik bir pusuya düşmüştü ateş timi, askeri araç haraket edemiyor. Silah sesleri yukarıdan duyulmaktaydı askeriye aracı ise çukurda kalıyordu, aracın üzerini tamamen kurşun delikleri oluşturmuştu, lakin araç ve camlar kurşun geçirmemekteydi. Tim aracın içinden çıkmadıkça örgüt daha da çok asılmıştı silahlara, örgütün baş yardımcısı olarak anılan leo'nun sabrı kalmamış yanlarında getirdikleri güdümlü füze ile aracı vurmak istemiş hatta tam ateş edecekti ki, örgütün başı olan adsız bunu fark edip engel olmuştu, "ne yaparsın ahmak! Ben hata yok dedikçe hata yapmaya kalkarsın! O komutan denen adam bana canlı lazımdır." Diyip baş yardımcısına sağlam yumruk atmıştı. Adsız için giray'ın ölmesi gerekmekteydi yaptığı işe engel olmuştu sınırdan geçirecek olan tır'da uyuşturucu kaçakçılığı için anlaşma yapılmış yüklü bir miktarda para alacaktı lakin, o Türk Askeri işine engel olmuştu. Gizli bir şekilde girayın haberi olmuş , özel bir planla hem tim hemde mit aracılığıyla tırlar Türkler tarafından ele geçirilip tırlarla dolu uyuşturucu patlatılmıştı. Adsız ise aldığı bu haberle deliye dönüp emrinde olanları kendi silahı ile vurmuştu. Şimdi ise intikam vaktiydi elleri deli dehşet kaşınıyordu o Türk'ün sonu gelmişti. Şimdi ise çukurda kalan araca otuziki diş bakmaktaydı ellerine düşmüştü işte. İşlerine engel olan komutana mağaralarında güzelce ağırlayacaktı. Aradan geçen zamanla kurşunlara dayanamayan camlar tuzla buz olmuş, silah sesleri durulmuştu bir kaç dakika sonra askeriye aracın arka kapısıdan sızan kanla adsız gür bir kahkaha patlamıştı. " Bir grup benimle gelsin. Leo sende burda kal diğerleriyle, hadi gidip misafirlerimizi en iyi şekilde karşılayalım." Demişti adsız, yavaş ve temkinli adımlarla kayalıklardan inmeye başlamışlardı arkasından gelen örgüttekilerde aynı şekilde temkinlice iniyorlardı adsız güçlü bir nefes almış bu nefes alış galibiyetin nefes alışıydı. Askeriye aracın bulunduğu yere inen adsız ve örgüt seri adımlarla araca ilerlemekteydi. Arac göz önüne geldiklerinde gördükleri manzara ile dumura uğramışlardı. Patlayan camlar aracın içini çok rahat gösteriyordu lakin aracın içinde Ateş Timi'ni beklerken kendi örgütündeki adamlarının olduğunu beklemiyordu. Gördüğü görüntü karşısında dumura uğrayan adsız, araca bakmakla yetinmişti. Oyuna gelmişti, elindeki silahı hızlıca aracın içinde ki ölen adamlarına ateş ediyordu, bütün kurşun bitene kadar mermileri boşaltmış, en sonunda silahtan mermi gelmediğinde devasa bir şekilde bağırarak silahı yere fırlatmıştı. Şiddetli bir şekilde bağırarak "Beni oyuna getirdiler! Gurumla oynadılar," diyerek etrafa kusuyordu öfkesini. Derin sessizliğin ardından etrafta gür bir marş duyulmaya başlamıştı,
" Sandılar Türk uyudu Ata cenge buyurdu Türk'ün asker olduğunu Dünyalara duyurdu..."
Kulaklarına dolanan marşla inanmak istemiyorlardı. Başlarını şiddetle yukarıya çevirdiklerinde gördükleri manzara onları tekrar'dan ellerini kollarını bağlatmıştı neredeyse koca adamlar ağlayacak raddeye gelmişti. Leo da başta dahil olmak üzere bütün örgüt üyelerinin başlarına silah tutan türk askerleri vardı, kayaların olduğu yerden süzülen Türk Bayrağı ise izlenilesi bir şölen sunuyordu.
Havada bir el silah sesi duyulmuştu. Sonrasında ise gür bir ses " Adsız!" diyerek yankılanmıştı etrafta, bu ses adsızın gerçek anlamda öfkeden titremesine sebeb olmuştu tam karşıdan geleni tanıyordu, biliyordu sesin sahibini, " beni özledin mi? Şerefini siktiğim! Bak senin için geldim." Bütün asaleti ile karşısında çıkmıştı Yüzbaşı Giray Alptekin...
Adsız ise gerçek anlamda yüzü kıpkırmızydı adsızın şu dakikadan itibaren silah tutan eli zangır zangır titremeye başlamıştı, bunu fark eden giray ise muzip bir gülümsemeyle, " Beni gördüğün için mi bu heyecan yoksa?" Demişti.
Adsız ise, " S-sen nas-nası? " boğazında sanki bir yumruk vardı ve sesini titreterek konuşmasını engelliyordu.
Hâlâ olayları kavrayamayan adama yardımcı olmak istemişti giray, bu yüzden de elini havaya kaldırıp elini hafifçe döndürerek bir işaret vermişti, ve saniyeler içinde kayalıkların üzerinden büyük bir gürültüyle yere şiddetli bir şekilde adsızın görüş açısına bir ceset düşmüştü.
Adsız ise gördüğü adam karşısında bakışlarını cesetten alamıyordu daha bu sabah konuştukları askeriye'ye ajan diye soktukları adamdı bu!
Yüzbaşı ise karşısında ki sik kırığına yarım bir gülümsemeyle bakıyordu, evet Aralarında bir hain sızmıştı başlarda anlamlandıramasalarda adamın bakışları ne zaman bir komutan görse zangır zangır titrer, ağzından çıkan kelimeler titrer konuşamazdı, başlarda umursamayan askeriye yavaş yavaş adamın sürekli bir gizli yerlerde telefon konuşması yapmasından, sürekli silah atışlarına katılmamasından dolayı adamı gizlice araştırmış, çıkan sonuçlarda askeriye için mükemmel bir haberdi aradıkları örgütün adamıydı bu eleman ve örgüt için basit bir oyun oynamışlardı, aralarına yeni katılmış gibi sıcakkanlı karşılamışlardı bütün askeriye aralarında bir hain olduğunu bilerekten temkinlice devam etmişlerdi ve plana sadık olmuşlardı. Başarıyla sonuçlanmış bir gururdu bu.
" Beni öldürmezsiniz," dedi adsız hemen. " Örgütün beyni benim, ben olmazsam kimse size yardım edeme-" daha cümlesi bitmeden havada bir kurşun sesi yankılanmış. Şiddetli bir şekilde kayalıklardan önüne düşen bir cesetle daha da titremesine yol açmıştı bu sefer ki ceset ise yardımcısına aitti.
" Pardon komutanım! Buralar fazla kirli temizlemek şart olmuş bende başladım bir yerlerden," diyerek bağıran nehir komutana döndü bakışlar, bu durumdan memnun olan giray ise altta kalmayarak " Önemli değil asker, iyi temizle oraları " demişti giray. Gelen cevap ise gecikmemişti
" Emredersiniz komutanım, " Kayalıklardan yüksek sesli kurşunlar yankılanmaya başlamıştı. Yukarıya aldırmayan giray ise bakışlarını adsıza adamıştı.
" Başaramadın adsız, tekrar ve tekrar başaramadın."
" Seni yok edeceğim ahmak herif! Benim kinimi üzerine almayacaktın piç kurusu! Seni öyle bir hale sokacağım ki ölmek için yalvaracaksın bana." Adsız olanlarını yediremiyordu planı kusursuz işlerken bu ahmak adam nasıl etti de çözdü bu planı anlamıyordu.
" Sikik Sikik konuşma! Ateş olsan cürmüm kadar yer yakarsın haberin yok. Hâlâ öğrenemedin ama ben sana zevkle öğreteceğim."
"Neyi öğrenememişim!" diyerekten giray'a bir adım atıyordu ki ensesine dayanan namlu yüzünden durmak zorunda kalmıştı.
" Türk Askeriyle uğraşmaman gerektiğini, ne sandın sen? İki günlük birini askeriye'ye sızma olarak göndericeksin ve bizim de bunu fark etmeyeceğimizi mi? Zavallının tekisin adsız." Diyerekten arkasında duran murata bir işaret yaparak bayıltmasını istemişti.
İşareti alan murat ise silahın kabzasını adamın ensesine geçirmiş, darbeyi alan adsız ise çuval gibi yere düşmüştü "Ne konuştun be amına koyayım, başım şişti şurada." Diyerek giray komutan daha emir vermeden adamın sol bacağından tutarak sürüklemeye başlamıştı adamı.
Adsız'ın emrinde aşağıya inen adamlar ise bir şey demeden silahları atıp teslim olmuştu, Türk Askerine direnemeyeceklerini anlamışlardı.
Diğer yandan ise nehirin emrinde olan askerler ise yerdeki cesetlerin üzerlerinde ki kıyafetlere bakıyorlardı olası bir dinleme cihazı yada çip var mı diye.
Nehir ise buraya geldiğinden beri yüreğinde bir sızı oluşmuştu resmen üzüntü çökmüş gibiydi sebebini bilmiyordu ama bu dağlara adım attığından beri içindeki huzursuzluk gitmiyordu. Bunu operasyona yansıtmak istememiş elinden geldiğinin üzerinde davranmıştı, belkide giray komutanın sözlerinde haklıdır diye düşünmüş bunun vicdan azabını yapıyordur diye geçirdi içinden. Öfke kontrolü sorunu vardı ve belkide haklıydı komutanı.
" Nehir komutanım temiz burası." Askerin lafıyla ona dönmüştü bakışları dalıp gitmesi normal değildi şuan bu durumda olmamalıydı.
"Tamam Asker, yaralımız var mı?" Demiş, bunun ardından ise olumsuz bir cevap gelince " tim toplan" diyerekten askeri araca doğru yol almışlardı.
Askeriye aracın önünde duran nehir ise tim de yaralı olan var mı diye hepsinin üzerini kontrol etmişti, bir sorun olmadığını görünce rahatlamıştı lakin içindeki sıkıntı gitmiyordu neydi bu Lanet olasıca kesin dedi onunla tartıştım onun cenabetliği demişti.
" Giray komutan, yaralımız yok. Herifler temiz" Demişti Nehir,
Yanındaki askerle konuşan girayın bakışları hemen nehire dönmüştü. "Eyvallah" diyip Askerlere dönmüş " Tim toplan dönme vakti " demişti, askerler araçlara ilerlerken Nehir ise gözlerini karşısında ki adama dikmişti.
Değişik bir auraya sahipti bunu bir kez daha demişti. Çatışmada yüksek disipline hakim, ağzından ne çıktığını umursamayan, operasyonlarda sakin yüz hatları anında sert oluyor buz gibi surat ifadesini takınıyor. Çatışma bitimi ise o askeriyede ki adama dönüşüyor operasyon harici hiç mi bir şeye öfkelenmezdi bu adam!
Neyse demiş şuan içindeki bu değişik histen kurtulmak istiyordu bu yüzden direk söze girmişti. Adımlarını hızlıca karşısında ki komutana tutarak pat diye lafa girmişti. "Komutanım , sabah ki olaydan dolayı özür dilerim." Demişti tek de, sevmezdi Nehir öyle tutuklu cümleleri ne kadar öfke sorunu varsa da bir o kadar da net olan bir karakterdi.
Giray ise bu netliği gördüğünden üstelemek istemiyordu, " Sorun değil asker, arada olur böyle şeyler. " Diyip gülümsemesini sunmuştu nehir'e. Daha sonra da araca doğru ilerlemişti giray,
" Allahım! Bu adamın kibarlığı öldürecek beni, askersin sen asker ne kibarlığı bu." Diyerek kızgınca söylemişti Allahtan giray duymuyordu bu lafları.
İçindeki huzursuzluk da hâlâ duruyordu, e özür de dilemişti niye geçmiyordu ki bu his. Durduk yere gözleri de dolmuştu Nehir'in, " Siktir! Ne oluyor bana durduk yere, lanet olası his geçmek bilmedi." Diyerek ilerledi araca doğru.
Bir görevin daha sonuna gelmişti. Ateş Timi Gururla dönüyorlardı aylarca üzerinde çalıştıkları dosya'yı huzurla kapatmışlardı.
***
TÜRKİYE'DEN. Kapı sertçe açılarak" Göktuğ" diyerek gürledi çağan komutan, " Sen bunu nasıl yaparsın göktuğ! O dağa, o alana nasıl gönderdin nehiri? " çağan öfkeden delirmek üzereydi. " Noluyo lan! Bu ne öfke. " Anlamayarak baktı yüzüne adamın. " Nehiri gönderdiğin operasyon hangi dağda oldu biliyorumusun sen? " Sesi giderek yüksek çıkıyordu çağanın.
" Ne saçmalıyorsun lan sen! Dağ ismi mi ezberliyeyim şurada oturup nehiri şu dağa değilde, şu yere mi göndereyim deseydim? " Diyerekten önünde ki evrak işlerine dönmüştü göktuğ. Çağan bir kez daha sabır demişti, belli ki göktuğ'un bir boktan haberi yoktu. " Kayra' yı, kaybettiğimiz çatışma o dağda oldu ahmak herif! Ve sen o kızı babasının kaybolduğu dağa gönderdin. " Ve derin sessizlik hakim olmuştu...
*** Bir bölümün daha sonuna geldik... Sizler için bölüm nasıldı? Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyor olacağım. Instagram hesabımiz; izmiristee. |
0% |