Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.Bölüm

@jeonsexual97

Yeni bölümle hepinize merhabalarrr

Satır arası yorumlarınızı bekliyorummmm

Yıldızı doldurup öyle başlasak bölüme=)

O zaman ne yapıyoruz? Sağ ayakla bölüme başlıyoruz👌👌👌👌

Keyifli Okumalarrr ❤️

"Bu seferlik durumu kurtardım ama beni çok büyük bir zarara sokmak üzere olduğunun farkında mıydın Hye Su?"

"Ben bir şey yapmadım-"

"Bu kadının buraya gelip benim mekanımda ahkam kesmeye teşebbüs ettiği gerçeğini değiştirmiyor ama bu kızım!"

Patronum sahne biter bitmez beni odasına götürmüştü ve ben kafamda oturmaya çalışan gizem taşları yüzünden zaten allak bullak hissederken azarlamaya başlaması, stresimi körüklüyordu.

"Kız manyağın teki, ben polislerle masumluğumu kanıtladım ve olay eskide olmuş bir şeyken gelen o, ben cidden masumum-"

Bu sefer eliyle lafımı kesti. "Birincisi kimse masum değildir, ikincisi bu konuda ki suçsuzluğunu kurtarmış olsak bile başımıza bir daha böyle bir şey gelirse bundan kurtulman, ilki kadar kolay olmaz Hye Su."

Korkarak, "N-nasıl yani?" dedim.

"Anlaşmayı unut, sana 10 ayın sonunda vereceğim o 25 000 euro'yu, 3 ay sonra değil. Ve eğer bu 10 ay içinde bana veya mekanıma saygısızlık edecek biri senin yüzünden gelirse, bu sefer sen bana 25 000 euro borçlu olacaksın, duydun mu beni?"

"Patron," dedim gözlerim dolarken. "lütfen yapma. İnan benim elime olan değildi bugün yaşananlar. Ya da yarın yaşanacaklar. Annem hasta-"

"Bu benim ilgi alanımda değil Hye Su." Masasında ki kağıdı sertçe alıp önüme koydu. "Tamam mı? Devam mı? Bana sadece bunu söyle."

Sessizce kağıda baktım. Gözüm doluydu ama bir damla bile akıtmaya niyetim yoktu. Çünkü ben sinirliydim, çaresizlikten çok. Daha şu siktiğimin hayatı bana ne kadar oyun kurgulamıştı kenara geçip gülerek izleyeceği? Tek oyuncak ben miydim bu dünyada? Neden itin kopuğun hayatı mükellef bir şekildeyken benim hayatım boka sarıp duruyordu?

Aynı zamanda Yoongi-Jimin kimlerdi gerçekten? Patronumla ne ilişkileri vardı? Neden etrafımdan defolup gitmiyorlardı?

"Jimin ve Yoongi'yi nereden tanıyorsun?" dedim duygusuz bir sesle, patronuma doğru.

"Ne?" Yüzünü sinirli tutmaya çalışsa da kısa bir stres geçip gitmişti gözlerinden çoktan.

"Dedim ki Jimin ve Yoongi'yi nereden tanıyorsun? Ve neden bana az önce yardım ettiler?"

Alaylıca güldü. "Hye Su sende o Yora gibi delirdin sanırım ama şu an çok sinirliyim ve sinirimi her an ciddi anlamda senden çıkarabilirim! O yüzden imzalayacaksan imzala ve çık odadan!"

Manipülasyon

Nereden görsem bildiğim bu tavrın adı manipülasyondu. Söylemek istemediği şeyler olunca veya zor durumda kalınca insanların başvurduğu şeyler sırasında listenin ilk 3'ünde yer alan bu davranışı bana uygulayan patronuma gene sessiz kaldım.

Başka çarem olmadığından ötürü hızlıca sözleşmeye bir imza attım ve başka hiç bir şey demeden dışarı çıktım.

Buradan dönen haltların sebebini öğrenmek istiyordum ama öğreneceğim kişi patronum değildi. Bunu az önce görmüştüm.

Hemen VIP odasından çıkan insanların ineceği otopark kısmına doğru ilerlemeye başladım. Herkes dağılmıştı ama nedensizce Yoongi ve Jimin'in yakınlarda olduğunu hissediyordum.

Karanlık otoparka indiğimde kimseyi görmediğim için umudumu kaybederek oflarken birden bileğimden çekildim ve gölgede kalmış bir duvara doğru itildim.

Ağzımdan çıkan acı dolu inleme ardından gözlerim keskince açıldığında gördüğüm insan tanıdık bir yüz değildi. Ayrıca çok ağır alkol kokuyordu. Ve bu koku öğürmeme sebep olmuştu ama karşımda ki kişinin umurunda bile olmadı.

"Bedenin," dedi ve vücudunu vücuduma yasladı. Varlığımdan nefret eden ben, kendimden gene soğudum. "en az sesin kadar güzel, gizli idol." Lafları yuvarlayarak konuşması, bu sapığın sarhoş olduğunu bana kanıtlarken çırpınarak elinden kurtulmaya çalıştım. Ancak çırpınışlarım zaten yorgun ve stresimin tavanda olmasından ötürü biraz olsun bile işe yaramamıştı. Son çare yardım için ağzımı açarak bağırmaya başlamıştım ki eliyle ağzımı kapattı.

"Şşş, daha tam eğlenemedik bile güzelim.."

Tacize uğradığım gerçeği, diğer elinin belimden aşağıya gitmesiyle kafamda iyice belirginleştiğinde , bu sefer dolan gözlerimden akan yaşları tutamamıştım. Her şey çok hızlı gerçekleşiyordu ve ben daha az önce sövdüğüm hayatın beni bu seferde böyle bir sınava itmesine karşı küçülüp kaldım.

Lütfen, böyle bir şey olmaz, yapamam, dayanamam...

Ve sonra yalvarmalarım şaşırtıcı şekilde hızlıca kabul edildi. Önce üstümdeki ağırlık yok oldu, sonra başka bir beden sarhoş adamı yere çökerttiği gibi ona doğru saldırmaya başladı.

"Seni öldürürüm s*kik herif! Gücün anca kadınlara yettiği için mi kuytu köşede sıkıştırıyorsun onu böyle!"

Bu ses hem o kadar yabancı hem o kadarkada tanıdıktı. Ama ses tonundan ölüm akıyor diyebilirdim. Hatta akıttığı ölüm, birazdan saldırdığı sarhoş insana düşebilirdi, çünkü yaklaşık 15 saniye önce saldırıya karşı kendini korumayı bırakmıştı.

"Dur-dur öldüreceksin adamı!" Kim olduğunu karanlık yerden dolayı anlamadığım insanı zorla, yerde yüzü artık tanınamayan adamın üstünden kaldırmayı nihayet başardığımda, çehresi bana döndü.

Gördüğüm gözler kısa bir an nefesmin kesilmesine ve bir adım geri atmama sebep oldu.

Gökte ararken yerde bulduğum Yoongi, nefes nefese kalmış bir haldeydi. Bakışlarım yerdeki adama yeniden döndü.

Nazar gibi herifler demiştim bara girereken bugün, ama yüzde yüz ciddi değildim.

Şu an emindim. Bela mıknatısından farksızlardı bana.

"İyi.." Nefesini düzenlerken hızlıca devam etti. "İyi misin Hye Su? Bir şey yaptı mı sana-"

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Beklemediği sert çıkışım onu dumura uğrattı. Güzel, en azından benim gibi şaşırma kabiliyetleri vardı. Bana yaşattıklarının yanında toz gibi kalırdı ama olmuştu sonuçta!

"Anlamadım-"

"Kimsin sen?" dedim bağırarak. "Ne ayaksınız siz ya? Hayatımın hep en kötü anlarında varsınız ve etrafımda olduğun an başımın belaya girmediği tek bir an yok! Beni nereden tanıyorsun sen? Önce kafede iftiraya uğrarım, yardım ederesiniz, sonra tam 37 kişi çağırırsınız müşteri limitine ulaşmak için, son olarak Yora gelir sonra yine iftira atar ama ne hikmetse patronumu bir aramanla, olaylar çözülür!" Saçlarımı sertçe arkaya attım ve kollarımı iki yana açtım. "Ne istiyorsunuz benden?! "

Yoongi iki adım geriledi ve gözleri korkuyla büyüdü. Bunu yaptığı an, çok bağırdığım için mi böyle oldu düşüncesi içimi kapladı ve sesimi kısarak devam edecektim ki, Yoongi hızlıca lafa girdi.

"Özür dilerim, sana sadece yardım etmek istemiştim.." Siyah harelerindeki parıltılar, benim korkutucu ruh halimden çıkmama saniyesinde sebep olurken gardımı gene de düşürmedim.

Adamı ağlatmış mıydım ben şu an?

"Senden yardım isteyen yok tamam mı? Benden sadece uzak dursanız olmaz mı?"

Derin bir nefes alıp elleriyle sakin ol der gibi işaret yaptı. "Bak, ben gerçekten kötü biri değilim, kafede olanlar yüzünden çok vicdan azabı duyduk arkadaşımla. Sonra senin burada şarkı söylemeye başladığını görünce yardım etmek istedik. Ve Yora olayında çok şaşırdığım için buranın sahibi olan kişi arkadaşım olduğundan, durumu bizzat ona ben açıklamak istedim."

Beden dili ve dolan gözleri o kadar nötrdü ki yalan mı söylüyor yoksa doğru mu söylüyor anlamak mümkün değildi..

Acaba..ben cidden sonunda psikopat kişiliğim tarafından ele geçirilmiştim de bana yapılan iyilikleri kötü mü yorumluyordum? Cidden bu kadar tesadüf... sadece tesadüf müydü?

Bunlar beynimi kurcalarken titreyen elleri dikkatimi çekti. Kanlanmış ve şişmişlerdi. Bu sahne içimde ki vicdan azabını devreye sokmak için yeter ve artardı bile.

Evet ortada bir şeyler dönüyordu zannımca ama adam az önce beni tacizden kurtarmıştı. Teşekkür bile etmeden bağırıp çağırmaya başlamamı kimsenin beklemeyeceği gibi o da beklemiyor olmalıydı.

Ayrıca eli cidden zarar görmüş gibi duruyordu.

"Tamam..." Dudaklarımı yaladım sakince ve derin nefesler alırken saçımı stresle karıştırmaya başladım. "Özür dilerim, bana yardım etmene rağmen sana bağırıp çağırdım. Teşekkür de ederim az önce beni tacize uğramaktan kurtardığın için ama.." Gözlerinin en derinine baktım. "Sence de bu kadar tesadüf fazla değil mi?"

"Kaderin işine, tesadüf demeyi sevmem. Bu kadar çok olayın tesadüf olduğunu ben de düşünmüyorum."

Hiç beklemediğim cümleler ağzından çıktığında kısa bir an tekleyen kalbimle gözlerimı kaçırıdm ondan. Ne olduğunu bile anlamadan yumuşamaya başlayıp, kafamda kurduğum tezleri çürüttüğüne inanamıyordum!

"Tamam her neyse, Yoongi be-"

"Suga," dedi. "Bana Suga demeni tercih ederim."

Ortamda az önce bulunan gerginlik, yerini daha garip bir atmosfere bıraktığında yutkunmak durumunda kalmıştım.

"T-tamam Suga.." dedim mırıldanarak.

"Az önce ve daha önce yaşadığın her şey için özür dilerim. İstersen seni evine bırakayım, sonra yeniden konuşuruz olur mu?"

Hayatımdan sadece iki dakika önce çıkmasını istediğimi haykırmama rağmen böyle bir teklif sunması beni yeniden sinirlendirmedi. Aksine daha da sakinleştirdi ve ikna etti.

Ama adrenalin bedenimden yavaşça geçtiğinden ötürü daha bir kaç dakika önce yaşadığım taciz bana kendini hatırlatmıştı. Hissettiğim tedirginlik, ona karşı da oluştuğu için, evimin adresini bilmesin istedim.

Bunu ona nasıl söylerim derken, "Ya da sadece evinin yakınlarında ki market ya da mağaza varsa oraya bırakayım, sen oradan geç eve olur mu?" diye usulca teklifinde güncelleme yaptığında yutkundum yeniden ve kafamı salladım.

Yanımda çantam vardı, o nedenle içeriye yeniden girmemize gerek kalmadan arabasına ilerlemiştik. Ancak ayaklarım aklıma gelen şeyle durdu. Patronum tacize uğradığımı öğrense bunu hallederdi ama daha az önce başıma bir daha bela olma nutuğunu çekmişti. Bu ruleti şu an oynamaya cesaretim yoktu.

Suga bana ne oldu dercesine bakarken, elimle adamı işaret ettim. "O ne olacak peki? Patronum duyarsa-"

"Patronunun haberi olmasına gerek olmadan ben bu p*çi hallederim merak etme. Önce seni eve bırakalım."

Mırıltılarla onu onayladım. Bu şu an baya işime gelirdi, hiç kendimi geri çekemeyecektim. Çok sürmeden bir Tesla'nın yanında durdu, arabasının o olduğunu anladığım için vakit kaybetmeden yan tarafa ilerleyip arabanın içine bindim. Neyse ki tiktok'ta tesla kapılarının nasıl açıldığını izlemiştim öylesine, yoksa tövbe bunu açmayı çözemez, rezil olurdum.Ki hala gergindim. Az önce ki patlamamdan ötürü içimde dolup taşan stresi boşaltmıştım ancak tanımadığım bir adamın beni evime bırakacak oluşu, gerginlik hissiyatımı diri tutuyordu.

Gene de..güvensiz bir alanda değil gibiydim. Evet, onu tanımıyordum, evet, başıma bela olmuştu her karşılaşmamızda..Ancak, verdiği enerji bana negatif gelmiyordu bir türlü.

"Adresin neresi?..Yani bırakılmak istediğin yer?"

"Merkezdeki avm'yi biliyor musun?"

Kafasını salladı. 

"Oranın arka kapısında bıraksan yeter. Eve geçerim."

Dudaklarını yaladı ve, "Tamam, kemerini bağla, arabayı çalıştırıyorum." dedikten sonra start butonuna bastı arabanın.

Evimizin merkezde olmasından ötürü 500 dolar vermemiz bir yana, güvenliği orta düzeyde bir mahallede yaşıyorduk, 5 dakika uzakta ki avm'den geçecek olmam sorun değildi yani.

Minsu'da hala aramadığında göre adetinden ötürü ilaç aldığı için çoktan bayılmış halde uyuduğunu gösteriyordu çünkü normalde çoktan eve varmış olmam gereken saatteydik. Bu kadar geç kaldığım için aramış olurdu yani.

Düşüncelere daldığımdan ötürü biraz daha gevşerken, Tesla'sına istemsizce bir göz attım.

Zengin biri olduğu zaten kafede gördüğüm ayakkabısından belliydi. Ve bugün patronumla arkadaş olduğunu da onaylamıştım.

Acaba o da mı mafyaydı?

Belinde silah falan görmemiştim ama hep siyah giyinmesinden bu havayı verdiği inkar edilemez bir gerçekti.

"Su ister misin?" 

Sessizliğe son vererek mırıldandığında ona döndüm. "Hayır, teşekkürler."

Yabancı birinden su almamam gerektiğini bilmem bir yana, susamamamıştım. Ama bunu ona demedim. Yani ona güvenmediğimden kabul etmediğimi düşünmesi gardımı hala indirmediğimi bilmesini istememden kaynaklanıyordu.

"Evde biri var mı peki? Annen, baban ya da ev arkadaşın? Yanlış anlama, sadece yalnız kalma bu gece diye söylüyorum."

Muhabbet mi kurmaya çalışıyordu yoksa sadece gerçekten melek gibi biri miydi anlayamazken kafamı salladım. "Arkadaşımla kalıyorum, kendisi evde. Sorun yok yani, zaten iyiyim artık."

"Anladım, güzel."

Bununla birlikte muhabbette duraksama olurken gözüm arabanın dikiz aynasına gitti.

Orada bir bileklik asılıydı. Kırmızı ışıkta durduğumuzda, dışarıdan gelen ışıklar bilekliği parlatmış ve onu net bir şekilde görmemi sağlamıştı.

Bu Suga'ya verdiğim Q harfi yazan bilekliğin aynısıydı, tek fark, harfi Q değil, K idi.

"Bu bileklik," dedim kendimi tutamadan. "senin kafede düşürdükten sonra, teslim ettiğim bilekliğin eşi mi?"

Gözleri bilekliğe gittiğinde, yüzünden geçen acı, nedensizce beni kişisel anlamda üzdü. Kendi dertlerimden insanların dertlerine karşı nötrleşmiş olan aklım bile bu duygu değişimime şaşırmıştı. Ben empati yeteneği çok olmayan bir insanken neden böyle hissettiğim garipti cidden.

"Evet." Nihayet konuştuğunda kulaklarım kabarmıştı. "Bana verdiğin bilekliğin eşi."

"Sahibi nerede?"

Ağzımdan otomatik olarak çıkan şeyle gözlerim büyüdü. "Kusura bakma haddimi aştım, cevap vermene gerek yok. Unut bunu."

Adamın özel hayatına nasıl bu kadar bodoslama dalmıştım ya!

"Hayır sorun değil, kendisi düşürdü. Bende saklıyorum. Buluşunca geri vereceğim."

Kafamı salladım. "Anladım, ama ben olsaydım..onları yan yana buraya asardım ki, sahibi geldiğinde aklımdan çıkmadan verebileyim."

"Hmm...sence buraya assam güzel mi olur?"

Sadece muhabbeti garipleştirmemek için bu fikri vermiştim ama ilgili bir şekilde bunu sormasını beklemiyordum. "Şey..yani evet sanırım."

Saniyeler içerisinde ceketinden diğer bilekliği çıkardı ve oraya astı.

"Güzel durdu mu?"

Kafamı salladım. Fikrime bu kadar önem vermesinden midir nedir..mutlu hissetmiştim. Hadsizce özel hayatına burnuna soksam bile bunu nazikçe karşılamıştı.

Muhabbet bundan sonra pek ilerlemese de bir kaç cümle daha kurduk. Kafamı dağıtmak için konuştuğu belliydi az çok ama. Bende onu bozmadan muhabbetine ayak uydurmaya çalıştım.

Yaklaşık 20 dakika sonra avm'nin arka kapısına ulaştığımızda ona kısaca gülümseyip teşekkür ettim ve eline mutlaka baktırmasını söyledikten sonra arabadan indim. Eve de hızlı hızlı yürüyüp 5 dakika içinde vardığımda hemen içeri girmiş ve kapıyı kapatıp, kiltledikten sonra salona geçmiştim.

Işıklar kapalı olduğuna göre Minsu gerçekten uyuyordu. Yatmadan önce onu kontrol etmeyi aklıma not edip vardığım salonumuzda kendimi koltuğa attım ve gözlerimi kapatarak nefes sesime odaklandım.

Bugün çok kötü bitebilirdi, ama bitmemişti.

Hayatımdan hemen defolmasını istediğim insan beni gelip sarhoş bir insan müsveddesinden kurtarmış ve evimin yakınlarına kadar bırakmıştı.

Çok sosyal biri olmadığı belli olduğu halde benim için çabalamış oluşu, salonda ki koltukta otururken kalbimin hala hızlı atmasının sebebi miydi bilmiyordum.

Ama yabancı ve bir o kadar da tanıdık olan bu histen, nefret etmemiştim.

BÖLÜM SONU

Suga'mız balımız sahnelere giriş yaptı artık daha çok göreceğiz ehehehe

Jimin'i de elbette

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir bebelerim

Vote❤️👀


Loading...
0%