@jeonsexual97
|
Yeni bölümle hepinize merhabalarrr Satır arası yorumlarınızı bekliyorummmm Yıldızı doldurup öyle başlasak bölüme=) HATIRLATMA: 2024 YILINDALAR, JM-SUGA-JK-HYESU-MINSU 23 YAŞINDALAR, 2001 DOĞUMLULAR. 1993-4 DEĞİL KAPİŞ? BUNU AKLINIZDA TUTUN DFKUHSFD DAHA DİPDİRİ GENÇ YILLARINDALAR AJAJA O zaman ne yapıyoruz? Sağ ayakla bölüme başlıyoruz👌👌👌👌 Keyifli Okumalarrr ❤️ "Bu nota kısmına bir tık ağır basıyorsun, daha hafif basmalısın ki sıradaki notaya geçtiğinde ortaya daha pürüzsüz bir geçiş çıksın." Suga, yaptığımız prova sırasında ona verdiğim bilmem kaçıncı talimatıma da sakince kafasını salladı. Dediğim şekilde yapmaya başlasa da hala eliyle ilk notaya çok bastırıyordu. Piyano çalmayı çok bilmiyordum, o yüzden onun işine çok burnumu sokmak istemiyordum ama şarkı benim şarkım, nota benim notamdı canım! "Bak şöyle olsa daha iyi." diyerek mükemmeliyetçi tarafımı tutamayarak onun yanına oturdum. Sakince beni izlerken, "İzninle," diyereke elini tuttum ve piyanoda re harfine götürüp hayal ettiğim yumuşaklıkta bastırdım notaya. Şu an neler olduğunu merakla sorabilirsiniz, zira geçen hafta ben de aynen böyle sorgu içerisindeydim. 3 hafta önce patronumla, Jimin ile sahneye çıkma konusunu konuştuğumda bana en az 1 ay kadar solo takılmamı istediğini, sonra düeti yapabileceğimizi söylemişti. Ancak bipolar(!) olduğunu düşündüğüm patronum geçen hafta, bana benim vokal kısmı için oldukça yeterli olduğumu, vokalin yanına rap yapabilen birini istediğini belirtmişti. Jimin rap yapamıyordu..yani yeterli değildi diyelim. O yüzden patronum bana Suga'yı, sunmuştu, birlikte ilk düetimi yapabilelim diye. Aslında pekala ben de rap yapabiliyordum ancak hem rap hem de vokali aynı anda yapacak tabiri caizse gırtlağa(?) sahip değildim. Ve zaten aramız Yora meselesinden dolayı hala ufaktan limoni olduğundan, ona karşı gelmeye deli gibi çekiniyordum. Bu teklifi, Jimin'e olayı anlatıp onun onayını aldıktan ve gücenmediğine -memnun bile olmuştu bu duruma?- emin olduktan sonra kabul etmiştim. Tabi Suga'dan etkilenmenle olayın hiç bir alakası yok değil mi Hye su? Vardı. Hayret kabul ettin hızlıca. Şaşırdım. İç sesimin şaşırması normaldi. Lakin ben hayatım boyunca okuduğum romantik kitaplarda veya izlediğim dizilerde cinsiyet fark etmeksizin etkilenmeyi inkar eden, hoşlanmasını başka olaylara yoranlardan haz etmemiştim. Bir kaç hafta geçmesini istemiştim, onlarla az çok vakit geçirdikten sonra ne hissettiğimi anlamak için zaman tanımıştım kendime. Ve onlarla yaklaşık bir iki aydır tanışıyor, 1 ay kadarda arkadaş gibi takılıyorduk. Jimin, Jungkook ve çok takılmadığım -en meşgulü oydu çünkü- Namjoon ile vakit geçirirken normal hissederken, Suga'nın yanında heyecanlı ama bir o kadar da huzurlu hissediyordum. Hayatımda bu hisse o kadar da yabancı değildim. Lisede ve ortaokulda etkilendiğim, flört ettiğim ve hoşlandığım insanlar olmuştu. Tek fark diğerlerinde bu his sadece heyecanken, Suga'nın yanında, huzur heyecandan ağır basıyordu. Kısaca; evet adamdan etkileniyordum ve onun elini sırf nota amaçlı bile olsa dokunmamdan ötürü ensemde bir sıcaklık vardı. Kalbim hızlı değildi, ama o ensedeki sıcaklık kalbimin hızlanması kadar etkiliydi. "1 saniyelik nota demek istedin, şimdi anladım." diyerek mırıltılı kalın sesiyle konuştuğunda bakışlarım ona döndü. Elimi hala elinin üstünden çekmemiştim. O da çekmeye niyetli değil gibiydi? Elimizdeki bakışlarını kaldırıp gözlerime bıraktı. Aramızda ki bu kısa mesafe, sakin bir sessizlik yaymıştı. Bugün sadece onunla şarkı sözlerini prova edeceğimiz için müzisyenler gelmemişti, sabah daha erken olduğundan çalışanlar da ortalıkta yoktu ve sahne ortasında sadece ikimiz vardık. Uzunca bakışmamızdan dolayı portrede özenle çizilmiş gibi olan keskin gözleri ve pürüzsüz minik burnundaki çilleri daha netti. Tabiri caizse mıncırmalık bir kediye benziyordu ama bu ciddi haliyle bana bakan, her zaman ki gibi simsiyah giyinimli ve saçı uzadığından dolayı topuz yapmış beyaz tenli adama, bu isteğimi demek hayalimde bile olamazdı. Daha fazla adamı elini tutarak bile olsa kendi çıkarımdan ötürü taciz etmeyi -artık nota için tutmuyordum çünkü- bırakma amacıyla elimi ondan çektim. Sadece bir kaç hafta öncesine kadar hayatımdan çık diye bağırdığım insana karşı hissettiğim bu sıcak duygular gerçekten utanmama sebep oluyordu. "Evet," dedim sonra, aramızdaki bu durum garipleşmesin diye. "bir saniyelik nota demek istemiştim." Bana ayak uydurup olayı sürdürmediğine mi sevineyim yoksa, uzun süre elini tutmam ardında ki amacı anladı da mı böyle davranıyor, rezil mi oldum acaba diye stresleneyim bilememiştim. "Tamam, buna dikkat ederim. Rap partı için bu arada şarkı sözlerin ne alemde? Hemen olura getirdik ama sözlerde eksik varsa yardım edebilirim." Bak bu aslında işime gelebilirdi. "Bir saniye." Çantamı almak için ayağa kalktım. Defterim çantamdaydı ve 4 gün sonra ki sahnemiz için şarkım hazırdı ama rap partı tam olsa bile ben eksik olduğunu düşünüyordum. Suga, geçirdiğimiz az süre boyunca hakkında bir kaç bilgi kapmıştım. Onlardan birinin de şarkı yazarlığı yapabilmesi olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Bu 4'lü bir AI teknoloji şirketinin ortaklarıydı. Elon Musk'tan da bildiğimiz üzere bu tür olaylarda feci fazla para olduğundan, neden bu yaşta bu kadar zengin oldukları gözler önüne netçe geliyordu. Olayın içinde baba parası bence vardı ama bunu onlara sormamıştım. Sonuçta zekalarıyla şirketi yükseltmeyi başarmışlardı. Üniversite okumadan zengin olan insanlar listesine bir kaç kişi daha eklenmişti kısaca. (tr sistemi özet lol) "Defterimde şarkı hazır, sana zaten göstermiştim ama sanki rap partının ortası eksik ya da değiştirilmeli gibi ne dersin?" Mırıldanarak deftere bakıp konuşurken onun oturduğu piyano sandalyesine ilerledim. Ama tam piyanonun başına gelmeyi başarmıştım ki hala defterde ki şarkı sözlerimle bakıştığımdan ötürü yerde zibilyon tane olan kalın kabloların bana kurduğu hain tuzağı görmem, ne yazık ki mümkün olmamıştı. Bir nostalji yaşarcasına kabloya takılan ayağımdan dolayı gene Suga'nın gözü önünde düşüş yaşarken, mesafe hesaplamalarımda olmayan şey oldu. Ben Suga'nın kucağına düştüm. Ama bu öyle bir düşüştü ki eğer elimi son anda düşerken bacağının dış kısmına doğru hareket ettirmeseydim....çok farklı yerlere baskı yaparak duracaktı. (bunu arjantinde otobüste yaşadım, öldüm utancımdan öldüm!!) Bu sefer gerçek utancı saç diplerime kadar yaşadığımı hissederken o dip dibe olan yüzlerimizi hiç umursamadan beni düzeltmeye çalışıyordu. "İyi misin? Ayağın mı kaydı? Yoksa başın falan mı döndü? Sorun ne?" Soru bombardımanına tutulmam gözümde önemsiz bir ayrıntıydı. Adamın yüz üstü kucağına düşmüştüm. Ellerim bacaklarına sürterek iki yanına gitmişti ve kitaplarda normalde erkeğin kızı bir sandalyeye hapsetmesi geçerken, bende tam tersi olmuştu. Hem de yanlışlıkla! Ayrıca(!) kızarmak benim için çok nadir bir şeyken, sıcaklayan yanaklarım o nadir anlardan birinde olduğumuzu bana çıtlatmıştı bile! "İ-iyiyim, üzgünüm kablolardan dolayı dengemi kaybettim de ondan oldu." Ağzımda geveleye geveleye bir şeyler açıklamaya çalışırken beni yerimde düzeltmiş ve yanına oturmamı sağlamıştı. Daha sonra düşerken elimden uçan defterimi eğilerek yerden aldı ve tozlarını silkeledikten sonra bana uzattı. "Üzgün olacak bir şey yok, dengeni kaybettin sadece. Sorun değil." Konuyu hızlıca değiştirmeye müsait oluşu işime gelmişti çünkü ben az önce bu adamın üstüne düştüğümde, ondan sadece etkilenmediğimi de anlamış olmuştum ve bunu şu an düşünmek istemiyordum! Hemen defteri elinden aldım ve derin, gizli nefesler almaya çalışırken defterde kaybettiğim sayfamı aramaya koyuldum. Ben bu adamdan ciddili hoşlanıyordum! Kahretsin! ... Suga rap kısmında eksik olduğunu düşündüğüm yeri göstermem ardından sanki bu anı bekliyor gibi aşır akıcı ve güzel cümleler ekleyerek rap partını tamamlamıştı. Bunu yapması sadece 9 dakika sürmüştü. DOKUZ! Bunu öylesine şarkı sözü yazan bir adam yapamazdı. Kesinlikle bu işlerde tarağı olmalıydı. Merakıma yenik düşerek, "Senin de benim gibi şarkı defterin var mı?" dediğimde gülümseyerek beni onayladı. İşte! Biliyordum! Ayrıca sanki bu soruyu sormamdan mutlu olmuştu. Eee sanatçıların sevdiği ve ilgi alanı olduğu konulardan konuşmak, onları çok sevindirirdi. Belki de bu yüzden böyle memnun kalmıştı. "Hatta yanımda getirmiştim, bakmak ister misin?" Heyecanla kafamı salladım. Böyle şeylere bakmayı çok severdim! Özellikle merak ettiğim ve içten içe tanımak istediğim adamın şarkı defterinde ne hazineler gömülüydü kim bilir? Piyano başından kalktı ve sahneden inerek, ceketini vs bıraktığı masaya ilerledi. Kısa sürede döndüğünde eski diyebileceğim siyah deri defterle karşımdaydı. Defter görüntüsünden anladığım üzere, en az 10 yıl önce almış olmalıydı bunu. Hemen bakmak istiyordum ama çok meraklı olduğum belli olmasın diye nötr yüzümle durmak zordu! "İşte," dedi defteri elime verirken. "şarkı defterim." Gitarımı nazikçe kenara koydum ve defterini elinden aldım. Eski olmasından ötürü ekstra dikkatli davranrak ilk sayfayı açtığımda beni oldukça diss dolu bir rap karşılaşmıştı. Adı Cypher pt3 idi. 2017 yılında yazmış olduğu bu şarkı oldukça...müstehcen ve yetişkin dile sahipti ama sonuna kadar okumaktan kendimi alamamıştım. Acaba nakaratı nasıldı bu şarkının? (Çok güzel kanka yanarız ) "Cypher part 3 hoşuna gitti sanırım?" Hafif sırıtarak konuştuğunda kıkırdadım. Ne yalan söyleyeyim baya gitmişti hoşuma. "Evet, oldukça diss ile dolu ama çok beğendim." "Ergenlik yıllarında yazılmış bir şarkıydı, çok beğenilecek bir yanı yok bence." Kafamı sağ sola salladım. "Saçmalama! Bence çok havalı böyle bir şarkı yazmış olman. Ben hiç bir sorun görmedim." Kafasını bir kaç saniye yana eğip düzeldi. "Sen öyle diyorsan.." "Peki..İlk yazdığın şarkın ne?" "Kulağa oldukça komik gelebilir ama eski evimizdeki piyanoma yazdığım 'İlk Aşk' adlı bir şarkı." Dediği şeyle dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdım. Kahkahamı durdurma çabamı gördü ve gözlerini kıstı. "Komik mi buldun bunu yoksa?" Dudaklarımı hala bastırırken kafamı hızlıca sağ sola salladım ama kendimi tutamayıp gülmem iki saniyemi almıştı. "Çok üzgünüm," dedim gülüşlerim arasında. "inan dalga geçtiğimden değil ama ilk aşkının piyano olması ve ona şarkı yazmış olman beklenmedikti benim için." Bu dediklerime karşı o da sahte olduğu belli olan alınmış yüz ifadesini düzeltti ve benimle birlikte güldü. Onun kahkhasını ilk kez duyduğumdan ötürü kahkaham, onunkini duymak için kısıldı. Çok güzel gülüyordu..Ama nasıl tarif etsem bu kahkahayı... Uyumak için, uyanmak için, gülmek için ya da sadece mutlu olmak için deniz kabuğuna hapsederek, her istediğimde kulağıma yaslayıp dinlemek istediğim bir sesti hiç şüphesiz.. Ben sanırım bu hoşlanma bataklığında hızlı bir batış yaşıyordum.. (ben o bataklıkta jk yüzünden boğulalı 7 yıl oluyor...) "Haklısın," dedi o gülüşünü durdurduktan sonra. "sadece Daegu'dan gittiğimizde arkamızda derin bir bağ kurduğum tek şeyim o kahverengi, devasa piyanoydu. O yüzden bu şarkıyı yazdım." Kafamı anlıyorum dercesine salladım. "Sanırım bu senin yeteneğini fark etmene yardımcı olacak bir basamaktı?" "Evet, öyle oldu." Defterin ilerleyen sayfalarında ki her şarkıya özenle bakmadım. Çok vaktini almak istemiyordum. Ama ' Bütün Gülleri Yakmışlar' şarkısı gözüme çarptığında duraksayıp, okumaya başladım. Bittiğinde üzüntülü bir şekilde, "Çok güzelmiş bu da. Her kelimesi çok doğru." diye mırıldanmıştım. "Diğer bilekliğin sahibi ile birlikte yazmıştık bu şarkıyı. Aslında yarısını onunla yazdım diyebilirim." Cümlesindendeki her kelime, sırtımdan aşağıya doğru sanki keskin hançer gibi sürtüldü ve benim yerimde diklenmeme seep oldu. O bilekliğin sahibinin erkek olmasını deli gibi istemem korktuğumun ciddi anlamda başıma gelmesi miydi? Ben onu kıskanmış mıydım? Bu imkansız değildi ama olmamalıydı! Adamdan hoşlanıyordum sadece, nasıl hemen kısakanabilirdim! "Öyle mi? Ne güzel." Sesimden memnuniyetsizlik akıyordu ve onun fark edeceğine emindim ama kendimi durduramamıştım. Bilekliğin sahibi hakkında hem her şeyi bilmek hem de hiç bir şey bilmek istemiyordum! Ama konu uzamasın diye defterin sayfalarını bu sefer daha hızlı ve umursamazca geçmeye başladım. Belki de birlikte yazdığı kişi kardeşiydi ama kafayı yemiş olmalıydım ki adamı kıskanıyordum, hem de bir kaç şarkıyı başkasıyla yazdı diye! Utanmasam cinsiyetini de soracaktım ama kendimi zor tutmuştum! Uf ben eğer bu hoşlanmayı ilerletirsem Suga bunu kesin anlardı! İçimde büyük bir savaş vere vere defterin sonuna yaklaşmıştım ki geldiğim bir şarkı beni duraksattı. Amygdala başlıklı bu yazıda kendisi hakkında ve annesi hakkında sağlık problemlerinden bahsetmişti. Ne kadar acı çektiğini akıtmış olması bir yana, bu şarkıya Amygdala ismini vermesi yüzümden gene bir hüznün geçmesine sebep oldu. "Annen daha iyi mi?" Elim annesinin hastalandığını yazdığı bölümde gezinirken, sessizce mırıldandığımda, duyacağım cevaba hazır olmadığımı ne yazık ki bilmiyordum. "Cennette herkes, buradan daha iyi durumdadır bence." Bıçak kadar keskin bu sözleri, bir pamuk yumuşaklığında söylemişti. Gene de annemin hastalığı ile istemsizce bağdaştırdığım bu acı sözler, kalbime derin bir yara bıraktı. Bunu elbette Suga'ya belli etmedim. Sadece dediği şeyden sonra sessizliği bozan ben olamadım. Az önce kıskandım mı diye kendimi sorguladığım olay bile solup gitmişti gözümün önünde. Sessizliğimin uzun sürmesinde ki sebebi fark etti ve lafa girdi. "Aradan 12 yıl geçti Hye Su." O yüzden yara da kalmadı, izi de. Hem bu şarkıyı söylemek beni hep güçlü hissettirmiştir." Kafamı salladım. "Başın sağ olsun yeniden. Çok üzüldüm." Yumuşak bir sesle konuşmaya çalışmıştım. Ne onu acıyor gibi gözükmek istiyordum ne de umursamaz bir tavır sergiliyor gibi gözükmek. "Teşekkür ederim ama cidden ben artık iyiyim. Bu defterime senin bakman sorun olmadığı için verdim zaten. Üzgün hissetmene gerek yok." Lafını cımbızla seçiyor gibi gözükmek istemesem de bu defteri herkese göstermediğini anlamak, kalbimin bir kelebek tarafından rahatsız edilmesine sebep olmuştu. Derken alaramımın sesi bir anda ikimizinde irkilmesine sebep olurken yerimden kalkıp telefonuma ilerledim. Gitmem gereken saate gelmiştik. Alarmı kapattım ve hızlıca ceketimle çantamı sol koluma taktıktan sonra Suga'ya döndüm. "Benim artık gitmem lazım. Yarın son kez provayı yaparız ve 3 gün sonraki sahne gününe hazır olmuş oluruz." "Tamam. Haberleşiriz." Kafamı salladıktan sonra sağ elimde duran defterini onu geri vermek için uzattığımda, ellerimizin birbirine değeceği şekilde defteri aldı ve gülümseyerek, "Görüşürüz." dedi. Yaptığı hareket ardından donuk kalan yüzümle onu onaylayıp mırıldanır şekilde, "Güle güle." dedim. Hemen arkamı dönüp çıkışa hızlıca ilerlerken sağ elimi sıkıca, sol elimle tutmuştum. Ben en sonunda kafayı yiyip olmayan şeyler mi görüyordum? Yoksa Suga az önce defteri alırken parmakları ile elimi naifçe okşamış mıydı?! BÖLÜM SONU beyim flört mi ediyor yoksa???? eheheh diğer bölüm gene olaylar olaylar eheh Beni takip etmeyi unutmayınnnn Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir bebelerim Vote🖤👀 |
0% |