Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.Bölüm

@jeonsexual97

Yeni bölümle hepinize merhabalarrr

Satır arası yorumlarınızı bekliyorummmm

Yıldızı doldurup öyle başlasak bölüme=)

O zaman ne yapıyoruz? Sağ ayakla bölüme başlıyoruz👌👌👌👌

Keyifli Okumalarrr ❤️

"O ders gerçekten berbattı, hoca resmen kendi kafasından bilgiler verdi ve düzelttiğim için final notumdan kırdı."


"Hatırlarsan kredi aldığım dersten atmıştı beni, manyak kadın resmen bölümümüzün örnek; adaletsizlik nedir? Diktatör insan nasıl biridir? adlı soruların cevabı olarak işe alınmış olmalı."


"Beni de işte hoca mikro ve makro yazısını karıştırdığım için final puanımı düşük verdi, bir de açıklama yapmam ardından, bunu anlamıştım zaten diyor. Adamın yüzüne kürekle vurmamak ne kadar canımı acıttı bilemezsiniz."

"Ayh yeter," Jimin birden konuşmamıza daldı. "Okul, final, ders, gaddar hoclarınız! Kardeşim sizin başka konunuz yok mu? 3 saattir susayım susayım diyorum ama benim de sabrımın bir sınırı var!"

Ben, Minsu ve Jungkook, Jimin'in bu patlaması ardından aynı an ve tonda, "Hayır?" dememiz ardından sinirli yüzü, artık nasıl görünüyorsak değişmiş ve gülme krizine girmişti.

Bunun ardından bizde gülmeye başladığımızda aslında bu gülüşün ne kadar tatlımsı acımsı bir gülüş olduğunu, üniversite okuyanlar olarak farkındaydık. Jimin'in tabi tuzu kuru olduğundan bizim neden bir araya gelince başka bir konuyu konuşamadığımızı anlayamazdı.

Psikoljimiz daha final haftasından yeni çıkmamızdan ötürü pertti. Rahatlamıştık ama vücudumuz bir alarm içersinde kalmaya devam ediyordu. Her an bir final daha olacakmış, bir şeyi eksik yapmış ya da boş durduğumuz için bir şeyi kaçırıyormuş hissiyatı bize kanca gibi takılmış durumdaydı. Bunu üniversite okumayan anlayamazdı.

"O zaman ben sizi farklı bir konuya taşıyayım," diyerek bizi bu konulardan çekip çıkartma isteği konusunda ne kadar ısrarcı olduğunu belli etmesi ardından devam etti, bana bakarak. "Provalar nasıl gitti? Suga'nın ağzını bıçak açmadı. Şarkının ne olacağını bilmiyoruz. Bırak nakaratı, adını bile söylemedi bize adam. Biraz çıtlatsan?"

Heyecanlı minik bir çocuk gibi, mızmız bir sesle konuştuğunda, Suga ile geçirdiğim prova saatleri aklıma geldi ve hafifçe sırıtmaya başladım. Ama bu 3 çift gözün merakla bana baktığını anlamam ardından hızlıca sonlanmıştı. "Olmaz," dedim hızlıca lafa girerek. "siz de müşteri bölümünden sayılırsınız, o nedenle bu bilgiler size de yasak. Zaten azıcık sabrederseniz, 3 saate kadar duymuş olacaksınız."

"Yah biz senin arkaşların değil miyiz? Nolur desen?" Bu sefer Minsu Jimin'e arka çıktığında hafifçe kıkırdadarken kafamı sağ sola salladım. "Çocuk gibisiniz cidden. 3 saat bile bekleyemiyor musunuz?"

Birlikte başlarını olumsuzca salladıklarında omuz silkmiştim. "Bu benim sorunum değil, diğer herkes gibi bekleyeceksiniz."

"Ay cidden sen Suga ile kala kala onun o umursamaz tavırlarını kapmışsın ufaktan Hye Su." Jungkook uzun olmayan saçını arkaya atar gibi yaparken konuştuğunda tavrı çok komik geldiğinden gene gülmüştüm. Dedikleri konusunda haklı diyemezdim çünkü Suga benim yanımda bana karşı umursamaz bir tavır hiç sergilememişti. Dediğim her şeyi pür dikkat dinliyor, yaptığım her hareketi özenle inceliyordu.

Diğerlerine yaptığı bir kaç umursamaz tavrı görmüştüm ama bana kişisel olarak yaşatmadığından, ondan bu özelliğini kapmış olduğumu sanmıyordum.


Ki zaten bunu düşünmeye gerek bile yoktu, ben kendim böyle bir insandım. Evet anksiyetesi çok yüksek bir insandım ama böyle konularda umursamaz bir tavır sergilemek her zaman ki halimdi.


"Gerçekten ama! O nemrutu özenmek yerini bizi örnek al ve kankalarınla her şeyini paylaş hadii." diyen Jimin ile gözlerim korumacı bir tavırla büyüdü.


"Abartıyorsunuz, Suga'nın ne nemrutluğunu gördünüz? Sadece normal zamanlara mimik yapmıyor o kadar, bu sizi dinlemediği ya da nemrut gibi gözüktüğü anlamına gelmiyor."

Büyük bir hataydı.

Suga'yı benden çok daha uzun süredir tanıyan arkadaşlarından ve beni onunla yüz göz etmeye oldukça istekli olan Minsu'dan korumaya çalışmak, başlı başına korkunç bir hataydı.

Yüzlerinde ki o çöpçatan ifade usulca değil, jet hızıyla yüzlerine yerleştiğinde sessizce, "Hass.." demekten kendimi alamamıştım.

"Hmm," dedi Minsu parmağına saçını dolarken, "demek Suga'mızın şimdiden savcısı olmuşsunuz bakıyorum Hye Su hanım?"

Dediği şeyi hızlıca inkar edecekken bu sefer lafa Jungkook girdi, "Bence bu savcı olmasından fazlası... nüfusa aldırma söz konusu gibi gözüküyor. Az önce ki gözlerinin rengi iki ton koyulaştı resmen."

Ofladım. 

"Gözlerimin rengi nasıl koyulaşsın? Kurt adam mıyım ben? Vampir miyim? Saçmalamayın ya! Ne alakası var? Sizinle aynı düşünmediğimi belli etmeye çalışıyordum sadece! Altında anlam aramaya gerek arıyorsunuz sizde!"

Jimin bundan aşırı keyif alıyor olmalı ki 32 diş gülümserken masaya kollarını koydu ve başını ellerine yasladı. Resmen beni sıkıştırdıkları için zevkten dört köşe olmuşlardı!

"Hye Su'cuğum sakin ol ama, neden böyle sinirlendin ama şimdi sen?"

Gözlerimi devirdim ve yerimde ayaklandım. "Ben gidiyorum-"diyerek tam arkamı dönmüştüm ki çarptığım insandan ötürü geriye savruldum. Gözlerim çarpışma ardından sıkıca kapanmıştı.

Belime sarılan bir kol, beni, masaya doğru devrilmekten son anda kurtardığında, az önce ki çarptığım göğüse yeniden çarpmıştım.

Sadece 3 saniye içinde yaşadığım bu hengamede nihayet gözlerimi açtığımda Suga ile bakışıyordum. Ben, 160 boyunda minyon bir tip olduğumdan dolayı onun çenesinin bir tık aşağısında kalıyordum. Ve beni hala sıkıca tuttuğu için onun kalp ritmini duyarken, gözlerimiz kenetlenmişti.

Tabi bu da sadece 3 saniye sürdü çünkü Jungkook ortaya sesli bir ıslık bırakması ardından, "Artık favorim sizsiniz!" demesi ile benim yerimde irkilerek geriye kaçmam bir oldu.

"İyi misin?" 

"E-evet.." Sesim kırık çıkıca hızlıca boğazımı temizledim ve kafamı dikleştirip, "Evet- yani iyiyim." demiştim. Daha sonra Jungkook'a döndüm ve ölümcül diyebileceğim bir bakış attım. "Sende saçmalama!"

O banane dercesine dudak büzüp omuz silkti. Sonra da sırıttı. Ay ben bunu paralardım şimdi! Beni Suga'ya rezil ediyordu!

"Hye Su, Joong Ki son kez prova yapmamızı istedi karşısında. Bizi bekliyor." diyerek burada ki konulara karşı alakasız kaldığında derin bir nefes alıp, "Tamam! Harika! Gidelim!" dedim ve onu takip etmeden önce arkamda kalan üçlüye bu sefer ben keyifli bir şekilde el salladım. İstedikleri ortamı kuramamışlardı naberrr!

Birde, daha az önce umursamaz değil demiştim Suga hakkında gerçi ama onu alakadar eden şamatalara karşı bir kelime dahi kurmamıştı. İçimden bir ses bunun sebebinin benim orada zor durumda kalmamı istemediği düşüncesini fısıldıyordu tabi..

Neyse ne! Konu kapandığı için memnundum! Çünkü yalan falan değildi orada ki imalar, ve bunu kimsenin bilmesini istemiyordum ben. Özellikle Minsu ile bununla ilgili yaşadığımız kavgadan sonra benim yakamdan mezarda dahi düşmezdi!

Ne yapacağımı ben bile bilmiyordum ki zaten?

Suga'dan hoşlandığımı biliyordum ama o beni arkadaş olarak görüyor olmalıydı ya da görmüyor olsa bile onunla bir ilişkim olur muydu? Ben annemden dolayı hayatıma bir kedi bile almazken, sevgili olayları hiç aklıma gelmemişti. Şimdi kafamda onca kurgu-senaryo kuran beynim, buna karşı error 404 veriyordu.

Kısaca tamamen karanlıktı ötesi. O yüzden düşünmek istemiyordum, realist bir insan olduğumdan hoşlandığımı kabul etmiştim o kadar.

"Provaları yeterince yaptık, o nedenle sorun olduğunu düşünmüyorum ama bir kez daha her şeyin mükemmel olduğundan emin olmak için sizi çağırdım."

Ne ara yanına vardığını anlamadığım patronumuzun konuşması beni kendime getirdiğinde hemen ana odaklandım. Doğru ya, bir kaç saate ben Suga ile düet yapacaktım. Bunun heyecanı aşırı fazlaydı ama nedense nötr hisse geçiş yapmış gibiydim. Belki de kafamdaki düşüncelerden dolayı böyle olmuştum.

"Tamam, o zaman başlayayım mı hemen?"

Patronum arkasına yaslandı ve bacak bacak üstüne attıktan sonra elini uzattı 'önden buyurun' der gibi öne doğru.


Provayı herkesten gizli olsun diye arkada olduğunu yeni öğrendiğim şarkı söyleme yerine getirmişti. Yalıtımı o kadar iyiydi ki, burada konser ver, dışarıya tiz bir ses bile çıkmazdı. Patronumun bir ay kadar benden burayı esirgemiş oluşu bana bir tık koymuştu ama gıkım elbette çıkmamıştı.


"Başlayalım o zaman."


Suga'nın dediği şeyle kafamı salladım ve şarkı söyleme odasının içine geçtik. Mikrofonlarımız ve mikrofon tutacı belimize takıldığında artık hazırdık.

...

Midem bulanıyordu.

İlk kez sahneye biriyle çıkacağım için midem fena halde bulanıyordu.

Aslında bulanması için hiç bir sebep yoktu, yemek yememiştim 2 saattir. Su da içmemiştim! Sadece şanssızlıklar silsilesi olduğumdan mı başıma geliyordu bu?!

Suga kulaklığını için son kontrolleri yaparken gözüm ondaydı ve midem bulantımın geçmesi için kafamı farklı şeylere yönlendirmeye çalışıyordum.

"İyi misin Hye su? Daldın sanki?"

Adamın ruhuna ruhuna baktığımı elbette ki anında fark etmişti. Hızlıca kafamı sağ sola salladım. "Yoo iyiyim, sorun yok."

Israr etmedi. "Tamam, sen bilirsin. O zaman," Eliyle gürültünün geldiği perde dışını işaret etti. "çıkalım mı? Onay geldi."

Aynı kulaklığı takmamıza rağmen onayın geldiğini bile fark etmemem iyi değildi, kafamı toparlamam ve midemin bulantısı unutmam gerekti acil.


Yerimde ayaklanıp hızlıca silkelendim ve sahneye ilerledim. Suga'da benimle çıktığında büyük bir tezahürat her zaman ki kopmuştu. Bu sefer erkeklerin sesinin yanında kadınların sesi daha net geliyordu. Ve bence bu tam yanımda siyah rengiyle, derin bir ilişkisi olan adamdan kaynaklanıyordu.


Biraz Suga'nın üstünden bahsetmek gerekirse, siyah, yuvarlak demirimsi detayı olan bir kumaş pantolon, siyah ince tişört ve üstüne aşırı pahalı olduğunu tahmin ettiğim gene siyah bir deri ceket giymişti. Ama benim için -ve bence diğer kadınlar için- aşırı çekici olan zincirli kolyeleriyle, uzaması ardından yeni mullet tarzına geçiş yaptırdığı saçlarının uyumuydu.


Daha önce belirtmiştim; normal bir erkek yüzüne sahip olabilirdi ama bu normal yüzü, bedeni altında ki ruhu ve tarzıyla aşırı çekici bir erkeğe döndürmesi saniyesini bile almıyordu.


Hatta bana göre artık dünyaki en yakışıklı ve çekici erkek kendisiydi.


Ve analizlerime göre bunun farkında değildi. Ne kadar çekici olduğunun yani. Jimin ve Jungkook kendilerini övmeden bir gün bile geçiremezken Suga'nın ağzını bir kez açıp kendini övdüğünü görmemiştim. Hatta eksikleri olduğunu daha çok söylerdi.


"Mikrofon kontrolleri yapıldı, her şey kusursuz gözüküyor."


Patronumun sesi kulaklığımdan yükseldiğinde millete fark ettirmeden kafamı salladım. "Başlıyoruz patron."


Suga ile yerlerimize geçtikten sonra herkese iyi akşamlar dilemiştik. Suga kısaca kendini tanıtmıştı. Kadınlar elbette bağırarak onu görmekten ne kadar memnun olduklarını belli etmişti. Ama bu fanatik halleri kıskanmadım.

Şaşırtıcı. Saçlarını yolarsın diye düşünmüştüm.

İç ses! Patron sorun oluşturma dedi, saçmalama!

Ha yani patronun bunu demiş olmasa o saçlar yolunurdu?

Daha fazla kendimi deli gibi hissettirmeme sebep olmak istemediğimden gitarımı elimde düzeltip nakarata giriş yaptım. Suga hım'lamaya başlamıştı bir yandan. Oldukça sakin ilerleyen şarkımız yükselecekti o nedenle çok dikkatli olmam gerekti.


Bitmiş bir aşkın şarkısı söyleyecektik, kavuşmuş ama sonu felaketle sonuçlanmış iki insandan en çok acı çeken tarafın bunu, kelimlerde haykıran acıyı gösterecektik karşımızdakilere.


Müzisyenlerin enstürmanları çalmaya başladığında hiç sürmeden şarkıya giriş yaptım.

"Bak, neler oldu?

Zor zamanlar bizi buldu

Hiç sormadı aşk

Yaralarımızdan vurdu."

Biraz durmam gerektiği yere geldiğimde etrafta gözlerimi gezdirdim. 10 saniye sonra devam edeceğim yer gelecekti.

Ama bu 10 saniyede millette gezinen gözlerim, ileride ki, ışıkların açıkça vurduğu bir masaya gitti.

Gördüklerim anında yerimde diklenmeme ve şarkıya girmem gereken anı kaçırmama sebep olurken ne olduğunu daha iyi anlamak için oraya odaklandım ama şarkıya hızlıca devam etmiştim.

"Sence ilk adımı hangimiz attı?

Her yer toz dumandı, zaman göz ardı

Kandırdık kendimizi, zaten olmazdı

Belki bir oyundu ama canımız yandı.."

Çalışan kızlardan biri, o masanın yanında duruyordu. Ama gözlerim beni yanıltmıyorsa zorla duruyordu. Masada ki onun yaşlarında ki çocuk oldukça..zevkten(?!) dört köşe olmuş gibi kızın kalçasına elini götürmüş bir halde parmaklarını orada gezindiriyordu.

Kıza gözlerim gitti. Yüz ifadesi sinirli duruyordu ama elini sertçe tutan çocuktan doğru ileri adım atamıyor gibiydi. Çocuksa sırıtıp duruyor ve yayvanca bir şeyler söylüyordu kıza.

Elimin karıncalandığını hissettim. Kadın kadının yurdudur düşüncesi aklımdan geçerken, yerimden kalkıp koşarak oraya gitmek istedim. Elimde severek bakımını yaptığım gitarımı o adamın başında paralamak istedim.

Ama tam bu an o an aşırı yüksek nota yerine geldim ve, 'önüne dön, patronun zaten bu olaylar için insan ayarlıyor, birazdan müdahale olur!' sesi yankılandı. Bu beni irkiltti ve hızlıca şarkıya odaklanmam sağladı.

"Bir an dayanamam

Bu dünyaya yaranamam

"Gitme, sonum olur", diyen dilin

Kalbin yalan, vedan yalan

Bana aşktan söz etme n'olur

Senin sevdan, dünyan yalan."

Odaklanmam şarkıyı söylediğim part bittiği gibi sonlandı. Neyse ki notayı çıkmada sorun yaşamamıştım. Ayrıca çıktığım yüksek notadan dolayı büyük bir alkış koptu ama bu benim umurumda olmadı, zira şarkıyı söylediğim her saniye aklım çalışan kızın zor durumunda kalmıştı.

Şu an Suga'nın partı geldiğinden dolayı yerimde sakince durup gitarı çaldığım için patronuma baktım ve gözlerimle hala müdahale etmediği ikiliyi işaret etmeye çalıştım.

Kaşlarını çattı benim yüz ifadelerime ama yerinde milim oynamadı. Yahu kadın çalışanları özellikle koruyan adam değil miydin sen be herif! diye bağırmak isteyen yanımı tutup gözlerimi belerttim masayı işaret ederek. 'YARDIM ET ŞU KIZA' diye bağırıyordu gözlerim çaresizce.

Gözleri işaret ettiğim yere gitti ama yüzünde mimik oynamadı. Bana baktı ve kafasını ne diyorsun? der gibi salladı.

Şaka mı bu! Kadın tacize uğruyordu burada!

Tekrar masaya baktığımda bu sefer artık kızın gitmeye çalışır hallerinden çocuk bıkmış gibi birden onu sertçe kucağına çekti. Oraya hapsetti.

Gördüğüm şeyle başımdan aşağıya sıcak su değil, lavlar döküldü.

Kız korkunç bir tacize uğruyordu, bu seste adam orada ona...tecavüz etse kimse duymaz ya da umursamazdı. Lanet patronum ise gözüm işaret etmekten yerinden çıkacak olsa dahi ne demek istediğimi anlamamıştı.

Sorun çıkarma dedi Hye su, sorun çıkartırsan 25000 euro bu sefer sen ona borçlu olacaksın, unutma.

Bu ses benim elimin altında gitarı neredeyse sıkıca tutmaktan beyaz hale getirdi. Haklıydı, sorun çıkartamazdım.

Ama sonra neden savcı olmak istediğim aklıma geldi. Kadınların sesi olacaktım. Karşımda bir kadının sesi açık açık kesiliyordu.

Kız kendini geri çekmek istesede karşısında ki pislik buna izin vermiyordu. Ve bardağı taşıran son damla gerçekleşti. Çocuk aniden kızın dudaklarına yapıştı.

Titreyen ellerim artık bütün nakaratları bana kaçırttığında daha fazla dayanamadım.

Yerimden bir hışımla kalkıp gitarı kenara neredeyse attım ve, "YAH! KIZI BIRAK SENİ ADİ IRZ DÜŞMANI!" diye bağırdıktan sonra sahneden neredeyse uçarak indiğim gibi o masaya koştum. Onlara bağırsam da müzik sesinden beni duymadılar.

Milletin şaşkınlık nidalarını, duran şarkı sesini ve Suga'nın büyümüş gözlerini, hepsini sırtımda hissetsem de durmadım.

Masaya vardığım gibi kızı adamın kucağından ve iğrenç dudaklarından kurtardım. Neye uğradığını anlamamış bu pisliğin halinden yararlanıp önünde ki alkolü yüzüne fırlattım hemen sonra.

"Lan ne oluyor-"

"Kız istemediğini belli ettiği halde onu zorla tutup nasıl onu öpersin sen pislik herif!" diye bağırdım lafını keserek ve hıncımı alamadığımdan adama bir tokat attım.

Ve tokat attığım gibi arkamdaki kız tarafından geriye itilmem bir oldu.

Bunu beklemediğim için sendeleyip yere düşmüştüm.

"Aman tanrım! Kai iyi misin?"

Ben kıza beni itmesinden ve onu az önce taciz eden çocuğa gitmesinden ötürü şokla bakarken, millet arkamızda pür dikkat bizi izliyordu.

Kız çocuğun yüzünü nazikçe tutarken birden bana döndü ve çığırırcasına,"Sen manyak mısın be?! Sevgilime neden içki fırlatıp tokat atıyorsun?!" dedi.

Ağzım, şok ve adrenalin ani bir buluşma yaşayan bedenimden dolayı yere, düşercesine açıldığında öylece bakalaldım.

Sevgilim dedi.

Sevgilim dedi.

Kız tacize uğramıyordu. Sevgilisi ile öpüşmüştü sadece.

Kendime daha yeni yeni gelip, jeton düşmesi yaşarken titreyen elimle, "O-o senin sevgilin miydi- ama zorla tutuyordu, öyle görd-"

"Kavga ettik, gönlümü almaya çalışıyordu! Sense her şeyi içine ettin!" diye bağırdı yeniden ve yanağını tutan sevgilisine dönüp iyi misin diye sormaya ve kenardan aldığı peçete ile yüzünü silmeye devam etti.

Gözlerim etrafta gezindi korkuyla. Herkes ama herkes bize bakıyordu. Suga ile göz göze geldim. Hala büyüyen gözleriyle, düşmemden dolayı olsa gerek koşarak yanıma gelmeye başlamıştı. Geldiği gibi nazikçe beni yerden kaldırdı sonra.

Ama benim ruhum yerde kalmıştı bile.

Mahvetmiştim. Hoşlandığım adamla günlerdir hazırlık içinde olduğumuz düet gecemizi, bir yanlış anlama uğruna mahvetmiştim.

Sonra patronumun olduğu yere gitti bakışlarım.

Bana o da şokla bakıyordu.

Hızlanan kalbim bir yana, bu gece başıma o gözlere sahip adam tarafından ne geleceğini anladığımda yerimde mıhlandım kaldım.

Buradaki herkesi.. hayal kırıklığına uğratmıştım imajım konusunda. Ve bunun dönüşü yoktu.

Ben...korkunç bir şekilde sı*mıştım ve birazdan yüzleşeceğim sonuç; hayatımı bitirecek türdendi.

BÖLÜM SONU

Zort oldu kızımız..

Bakalım şimdi ne olacak?

Umarm bölüm hoşunuza gitmiştir bebelerim ♡♡

Vote❤️👀


Loading...
0%