Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18.Bölüm

@jeonsexual97

Yeni bölümle hepinize merhabalarrr

Gerekli bir zaman atlaması yaşayacağız BU BÖLÜMDE. İşler hızlanmalı..

Satır arası yorumlarınızı bekliyorummmm

Yıldızı doldurup öyle başlasak bölüme=)

O zaman ne yapıyoruz? Sağ ayakla bölüme başlıyoruz👌👌👌👌

Keyifli Okumalarrr ❤️

Sessizlik.

Bomboş baktığım siyah duvarla aramızda olan şey buydu.

Aslında sadece duvarla değildi bu sessizlik. Beynim sessizdi. Etraf sessizdi.

Ama bir şey çok gürültülüydü.

O da hissettiğim suçluluk duygusuydu. O kadar sesliydi ki, diğer bütün sessizlikleri devirip geçmişti.

Ben, 23 yıllık hayatımda yeni bir tecrübe yaşıyordum.

Suçluluk duygusunu. Hem de gerçek anlamda.

Nasıl tarif etsem.. Şu ana kadar yaşadığım her kötü olayda suçlayacak birini veya bir şeyi bulmuştum. Hem de saniyesinde. Paramız mı yok? Babam ve devlet suçlu. Annem mi hasta? Masrafları ve ameliyatı halletmeyen paragöz hastane suçlu. Dersten mi kaldım? Gaddar hocalarım suçlu.

Hiç bir zaman Kang Hye Su gerçek anlamda suçlu değildi.

En azından şu an hissettiğim kadar değildim.

30 dakika önce patronum beni bu odaya kapatmıştı. Çıkmamamı emrettikten sonra içeriye açıklama yapıp geleceğini belirtmişti. Ve yaklaşık 10 dakika önceyse içerideki sesler kesilmişti.

Millet şoka kalmıştı elbette benim bu deli tarfımı görünce ve patronum bu olayın üstünü örtmek için baya uğramış olmalıydı. Birazdan yanıma gelir ve örttüğü bezin fiyatını yüzüme bağırırdı.

25000 Euro.

Düşüncesi tüylerimi diken diken ettiğinde nefessiz kalmış gibi sesli bir nefes alıp yerimde diklendim.

Anksiyete kanıma ufaktan karışıyordu.

Şimdi ne olacaktı? Atılcak değildim ama patronum benim kabul etse bile belki de müşteriler beni istemeyecekti. Özellikle düşenin üstüne bir toprak da insanların attığı bu Kore'de belki de çoktan benim gerçekten Yora'nın bahsettiği insan türü olduğumu düşünüyorlardı, iftiraların gerçek olduğunu.

Saçmalama Hye su, hırsızlık olayının bununla ne ilgisi var?

Bana karışma iç ses. Şu an olmaz.

Ellerimi başımın arasına aldım. Böyle bir hatayı nasıl yapmıştım ben bile diyemiyordum ya da yanlış anlaşılmaya kurban gitmiştim dahi diyemiyordum.. çünkü patronum ısrarla benim mekanımda kimse kimseyi taciz edemez lafının yalan olduğuna inanmıştım.

Patronuma güvenmemiştim. Oysa o, orada dönen her şeyi farkındaydı. Benim olayı yanlış anladığımı düşünememişti sadece. İkilinin sevgili olduğunu bildiğinde dokunmamıştı onlara. Bense Kai denen çocuğun kafasından aşağıya alkol döküp, tokat atmıştım.

Darp raporu alıp dava açsa 500'den fazla şahidi olurdu...Polislik olmam an meselesiydi ve bu sefer o kelepçeleri ellerime ben bağlasam yeriydi.

Düşüncelerimi kesen hararetli adım sesleri koridordan geldiğinde hızlıca yerimde diklendim ve nefesimi tuttum.

Patronum büyük bir sinirle odaya şafak operasyonu yaparcasına girdiğinde hemen arkasından Suga girmişti.

Onunla bakıştık kısa süreliğine. Sakin olmamı ister gibi gülümsedi ama bu sadece 3 saniye sürdü. Onun da gecesini mahvetmiştim. Rezil bir insan olduğumu düşünüyordu kesin. Mahalle karıları gibi millete saldıran ve sayıp söven bir insan olduğumu düşünüyor bile olabilirdi.

"Çeki imzalamadan önce bana bir açıklama yapmak ister miydin? Yoksa hemen çeki mi imzalarsın?" diyerek hiç oyalanmadan lafa giren patronumla birlikte gözlerim ona döndü.

Ağlamamıştım ama eminim gözlerim kızarıktı, dolan gözlerimi iki de bir yukarı bakıp ağlamaktan kurtarabilmiştim sadece çünkü.

"Kai'nin kızı taciz ettiğini sandım," dedim lafa girerek, oldukça kısık bir sesle. "onun dokunuşlarından rahatsız oluyor gibi bir yüz ifadesi yapıyordu. O yüzden seninle iletişme geçmeye çalıştım."

"Sonra?" dedi alayla patronum. "Sonra ne yaptın? Benim hiç bir çalışanımı taciz edemezler lafımı unutup, adama tokat atmayı ve olay çıkartmayı mı tercih ettin!?"

Sesi sonlara doğru yükseldiğinde yerimde irkildim. Bunu gören Suga hemen lafa girdi. "Hyung, tamam. Bir hata yapmış olabilir ama amacı bir kadını korumaktı." Ilımlı bir sesle, birini ikna etmeye çalıştığını daha önce hiç görmemiştim. Genelde o ikna edilen taraf olurdu çünkü. Resmen alttan almaya çalışarak benim için patronumla konuşuyordu.

Bu yerimde küçülmeme sebep olacaktı neredeyse.

Burada hatalarımda boğulmama izin vermezsen, her zor anımda yanımda olursan sana olan hislerimi bitiremem, yapma! diye bağırdım içimden ama yüzümde mimik oynamadı.

"Bana güvenmedi Suga!" dedi kızgınca patronum. "çalışanım bana güvenmedi. Sence ben bunun cezasını kesmez miyim?"

Bana döndü ve az önce çekemeceden çıkarttığı kağıdı yüzüme fırlattı. "Bunu hemen imzalıyorsun Hye su."

"Hyung!" dedi Suga. Bu sefer sinirlenmiş gibi bir sesi vardı. "Ona böyle davranma, kulaklıkla açıklama yapabilirdin sende o masada olanları görünce, Hye su'nun içi rahatlasın diye, ama yapmadın."

Bu iyi değildi, beni korumak için bile olsa ondan büyük ve mafya olan birine böyle dayılanması ikimizi de zor duruma sokardı, sadece beni değil.

"Ben Hye su'ya bir kere hak ettiği açıklamayı yaptım. Ayrıca başını bir kere daha belaya sokarsa benim mekanımda ne olacağını ona söyledim. O da imzaladı sözleşmeyi. Şimdi beni bu sözlerin durduramaz."

"Suga o haklı, o yüzden lütfen-"

"İçeride ki halk öyle demedi ama Hyung." dedi Suga lafımı keserek. Bu kaşlarımı çatmama sebep oldu, lafımı kestiğini bile umursayamayacağım bir cümleydi bu çünkü.

Patronum gözlerini devirdi ama bu geriye adım atma gibi gelmişti bana.

"İçeride ne oldu ki?"

"Senin bir kadının hakkını bar gibi bir yerde koruduğundan ötürü ne kadar erdem sahibi bir insan olduğunu söylediler." Diye açıklamaya başladığında dudaklarım aralandı şaşkınlıkla.

"Kai bile durumu daha net anlayınca şikayetçi olmadı. 'Eğer sevgilime bunu yapan ben değilde başkası olsaydı, onu kurtarmış olacaktı. O yüzden bu tokat atma olayını unutabilirim.' dedi.O yüzden. "Gözleri patronuma döndü. "Hye su olay çıkarmış olsa bile, felaketle sonuçlanmadı Hyung. Bunu sende çok iyi biliyorsun."

O ana kadar içimde şişmekten nefesimi kesen anksiyete balonu patladı, Kore halkına büyük özürler diledim ve Tanrı'ya içimden büyük bir şükür edip, Hristiyan olmamama rağmen bir gün kiliseye gidip ibadet edeceğime dair bir söz verdim.

Korkunç bir hata yapmıştım ve sonuç lehime olmuştu..

"Ha ama hala 25000 euro istiyorum diyorsan ben öderim. Hye su'nun yanında ben vardım ne de olsa düet için. Bu işte birlikteyiz. Ondan para almana izin veremem."

Suga beni korumak için kendini neredeyse yırtmıştı ve arkadaşı ile aralarında ki bağlarını geriyordu hala.

Tam şu an itiraz etmem gerekiyordu, hayır senin paranı alamam, 25000 euro az para mı? Saçmalama! demem gerkiyordu. Ama o an odaklandığım şey çok daha farklıydı.

Kalbime düşen ferahlığın yanında bana karşı olan bu koruma içgüdülü adama bahçemde bir gül daha açtı. Ama dikensizdi, güzel kokuyordu ve ölümsüz olacağı bu geceden itibaren onaylanmıştı.

Beni koşulsuz şartsız koruyordu, yanımda sorgusuz sualsiz duruyordu. Zifiri karanlık yolumun lambası değil, güneşi olma konusunda attığı her emin adımı başarıya ulaşmıştı.

Hem de şu saniye.

"Tamam sen kazandın." diyen patronum bana dönüp parmağını salladı o sırada. "Bu sefer gerçekten tek bir şansın kaldı Hye su, karşında savaş çıktığını görsen dahi o sahneden inersen, seni affetmem anladın mı? Ayrıca anlaşmayı unut, ne zaman 10 ay biter o zaman alırsın. "

Dedikleri önemsiz değildi ama ben duyamıyordum.

Ben hayatımın aşkını bulmuş olmanın duygusallığını yaşıyordum kafamda. Diğer her şey buğulu ve karanlıktı.

...

Bir zaman sonra..

O gecenin üstünden ne ara haftalar geçti anlayamamıştım.

Suga her şeyi düzeltmiş ve sonra ki bir çok sahnemde benimle düet yapmaya devam etmek istediğini söylemişti. Öyle de yapmıştık zaten.

Onunla birlikte şarkılar söyledim o sahnede. Hatta birlikte bir kaç şarkı bile yazdık.

Ondan bir çok şey öğrendim, hakkında bir çok şey öğrendim.

Benim hakkımda bir çok şey öğrendi.

Tüm bunlar olurken ben platonik bir aşık olmayı tattım. Acımtırak bir tadı vardı ama alışmıştım.

O yanımdayken artık gerçekten gülümsemeyi hobi edinmiştim. Daha pozitftim. Anneme giderken, üniversitede derslere girerken neredeyse dans etme havasındaydım. Bunu o fark etmemişti belki ama diğerleri anında fark edip benimle fena dalga geçmeye devam etmişlerdi.

Artık onları durdurmayı bırakmıştım. Bir faydası yoktu, söyledikleri doğru olduğundan onları durdrumaya çalışmak sadece beni komik gösteriyordu zaten.

Ve şimdi, gene bir sahne sonrasındaydık.

Patronumla aram az çok iyi olduğundan ve bu gece 750 kişiye ulaşmış olmamızdan ötürü mutluluktan neredeyse kasasında ki dolarları millete dökecekti. Hatta sahneden inmemiz ardından dj kısmında başka bir şarkı çalmaya başladığında, bize VIP kısmından bir masa verip en pahalı ve ağır içikilerini yollatmıştı.

İkimize içikilerin keyfini çıkarmamızı belirtmişti.

Ben bunu yapmıştım yapmasına da...son içtiğim 150 yıllık içkinin, ağır bir viski olduğunu fark etmem ne yazık ki sarhoş olduğumu anlamamla gerçekleşti.

"Senin kafanda kuşlar mı dönüyor yoksa bana mı öyle geliyor?"

Aptalca bir soru sormama karşı Suga minik dişlerini göstererek güldü ve elinde uğraştığı tableti bir kenara bıraktı. Şirkette bir toplantısı olduğuna dair bir şeyler duymuştum sabah, sanırım onunla alakalı işlerle uğraşıyordu ama sesimi duyduğu an ilgisini bana çevirmişti.

Her zaman ki gibi.

"Sen sarhoş mu oldun?"

Omuz silktim ve masaya kollarımı birleştirip kafamı oraya bıraktım. Onu izlerken normalde gizlice sırıtırdım ama şimdi açıkça karşısında bunu yapıyordum. Sabah bunu yaptığım için pişman olacağımı bilsem de...sarhoştum ve bütün kontrolüm elimden kayıp gitmişti.

Kafama göre davranıyordum.

"Biz seninle bazı konularda çok benziyoruz ama bazı konularda da hiç benzemiyoruz biliyor musun?"

Ağzımda geveleyerek kurduğum cümleyle kaşları kalktı ve masaya doğru eğildi. "Nasıl yani?"

Gene omuz silktim. "Benim de annem de senin vefat eden annen gibi hasta. Çaresizce ona çözümler ararken güçlü bir duruş sergiliyorum, insanlarla çok yüz göz olmuyorum, sevdiklerimi gözetiyorum ve şarkı yazıp söylemeyi seviyorum..."


"Bunlar sana göre benzer yönlerimiz mi yani?" dedi oldukça ilgili sesiyle. Ama eğlenir bir ton da vardı. Sarhoş olduğum için bu kadar transparan olmam onu keyiflendirmiş gibiydi..

Bunu umursamadan onu onayladım.

"Evet."

"Peki, benzemediğimiz yönlerimiz ne?"

Gözlerime bir pusu indi. "Sen hala güçlüsün. İçten de gayet güçlüsün. Seni çok seven bir arkadaş çevren var, çoktan işini kurmuşsun ve yarının nasıl olacak diye düşünmekten anksiyete krizlerine girmiyorsun. Çünkü sen başarıyla her verilen imtihanlarını geçmişsin."

Onun da gözleri gölgelendi. Yüzünde ki eğlenir ifade artık yoktu. "Her insan gösterdiği şekilde olmuyor Hye su, bunu en iyi sen bilmelisin. Ve imtihan kısmına gelirsek," Acı ama histerik dolu bir gülüş bıraktı. "henüz sonucunu tam almadığım bir imtihan var. O bitince gerçekten kazanacağıma inanıyorum."

İlk söylediklerine odaklanmdan, "Ne peki o?" dedim merakla.

Omuz silkti. Cevap vermedi. Bu daha çok meraklanmama sebep olsa da sessiz kaldım.

Daha sonra her zaman yaptığım gibi onu incelemeye devam ettim. O da gözlerini benden ayırmamıştı.

Bugün şaşırtıcı bir şekilde siyahlardan uzaktı. Beyaz uzun bir tişört ve rahat lacivert bir pantolon giymişti. Boynunda ve bileğinde uyumlu bir zincirli kolye vardı. One her zaman ki gibi çok yakışmıştı.

Beyaz teni bu kombinle iyice açıldığı için bana parlıyor gibi geliyordu. Muhtemelen sarhoş olduğumdan böyle düşünüyordum ama yapacak bir şey yoktu. Adama aşıktım resmen, bu şekil onu görmem aşırı normaldi.

Seninle çıkmak nasıl bir duygudur acaba?

Aklımdan geçen bu cümle ardından Suga birden sesli bir şekilde kıkırdadı. "Bunu çok yabancı değilsin bence."

Dediği şeyle birlikte az önceki aklımdan geçtiğini sandığım cümlenin aslında dudaklarımdan geçtiğini anlamamla gözlerimi büyüdü, "B-ben onu sesli mi söyledim?!" dediğimde yeniden güldü ve kafasını salladı.

Kahretsin!

KAHRETSİN!

Sarhoş olduğumdan dolayı bunu yapıyordum ve kendimi durduramıyordum bile! Yarın kendimi asmam lazımdı benim! Ayrıca buna çok yabancı değilsin de ne demekti?!

"N-nasıl yani? Ne demek istedin?" dedim çekingen bir merakla.

Kollarını birleştirip düşünür bir ifadeye büründü. O eğlenir havası geri dönmüştü. "Kafanda kurmuşsundur yani benimle çıkmak nasıl bir duygudur diye, en az bir kez, yanılıyor muyum?

Ne demek istediğini anladığımda kızaran yanaklarımla gözlerimi ondan kaçırdım. Bu iki hafta içinde bunu kaç kere ve nasıl farklı şekillerde hayal ettiğimi bilse benden kaçabilirdi.

İnkar edecek bir yanım olmadığı için, "O kadar belli oldu mu ya?" dedim yenilgi dolu bir sesle.

"Baya."

"Ne kadar zamandır belli?"

"Bilmem? Her zaman?" diyip güldüğünde benimle ilk kez böyle dalga geçiyor olmasına bile takılamadım çünkü sarhoşluktan dolayı sadece ona mal gibi bakabiliyordum.

"Sabah her şeyi hatıradığımda bana kablolayla kendimi boğmam gerektiğine dair bir mesaj yazarsan çok makbule geçer." dedim bir kaç saniye sonra. Hatırlatmasına gerek yoktu aslında, artık beni göremeyeceğini haber veriyordum ben ona sadece.

Buna da güldüğünde kendimi tutamayıp bende güldüm. Yarın zaten hayatım sonlanıyordu, bari sevdiğim adamla kafama göre takılıp aşk itirafım hakkında konuşa-

"Neden rezil olasın ki? Birinden hoşlanmak suç değil, mesela ben senden hoşlandığım için rezil olmuş hisstmiyorum."

Gülmeleri aralarında kurduğu cümle yerimde düzelmeme sebep oldu çünkü tükürüğüm soluk boruma kaçmıştı. Suga endişeyle yanıma doğru yanaşıp-koltuk yarım daire şeklindeydi- sırtımı patpatladı.

"Sakin ol, iyi misin?"

Nasıl iyi olabilirdim?! Bu ne kadar saçma bir soruydu?

Bir cümleyle sarhoşken ayılan tek kız olarak araştırmalara deney faresi olacaktım, haberi yoktu haberi!!

"Sen," dedim ve yeniden öksürdüm. "ne dedin az önce?"

"Ben de senden hoşlanıyorum dedim."

Beni gene bir öksürük krizine yolladığında, önümüzdeki tonlarca içki arasında bulunan suyu verdi. Hızlıca ağzıma diktiğim suyu kana kana içmemden sonra derin nefesler alarak kendime gelmeye çalışıyordum.

Yaklaşık 1 dakika sessizce canımla cebelleşmem bittiğindeyse, Suga da rahatlayıp arkasına yaslanabilmişti.

Yüzüm eminim ki kıpkızarıktı. Bir domates getirip yanıma koysalar fark bulamazlardı.

Gözlerim yeniden Suga'yı buldu. Ben sarhoş olmamdan kaynaklı şu an hayal kurmadıysam bana karşı hislerinin olduğunu söylemişti. Değil mi?

Bunun olma ihtimalini aklımda o kadar sıfıra düşürmüştüm ki, şimdi gerçek olduğuna inanmak zor geliyordu.

"Dediklerinde...ciddi miydin?"

Kafasını salladı, kalbim bir kez daha tekledi.

"Hatta hoşlanmaktan fazlası olabilir.."

Gözlerim yeniden büyüdü. Strip yapan bir ayı görmüş gibi ona baktığıma emindim ama kendime engel olamıyordum!

"Ama nasıl..yani neden?"

Saçma sapan sorular sorduğumun farkındaydım ve bu konuda kendime engel olamıyordum!

"Hoşlanmamım nasılı ve nedenini sorman garip ama," Gözlerime derince baktı. "başlı başına Kang Hye Su olman bence yeterli bir sebep senden hoşlanmama."

Yoo yoo.. bu kalbimin bana oynadığı bir oyundu. Hatta sızacağımı hissettiren yorgunluktan dolayı yavaşça kapanıp açılmaya başlayan gözlerimle bunun bir serap olduğuna inanmak üzereydim.

Diğer türlüsü aklıma yatmıyordu çünkü.

"Bana inanmıyor musun?"

Kafamı sağ sola salladım. "Sana değil, bu anın gerçekliğine inanmıyorum."

Bunu dememin ardından Suga birden bana eğildi ve nefesini hissedeceğim kadar yakın durdu. Yüzümüz çok dip dibeydi ve eğer bir santim daha ileri hareket etsem dudaklarımız çarpışabilirdi.

Ben tam bu ihtimal gerçekleşirse hangi tür kalp spazmı ya da krizi geçiririm diye düşünürken dudakları görüş alanımdan çıktı ve birden anlımda bir baskı hissettim.

Yumuşak iki et parçası anlımda şefkatla durdu ve oraya aynı şefkatle bir buse bıraktı. Bu beni iyice mayışıtrırken çok sürmeden dudakları bu sefer kulağıma yöneldi ve orada durakladığında, "Bu dokunuş sence hayal gibi miydi?" dedi kalın sesiyle.

Baştan aşağı titredim, onun karşısında her şeyimle ortada kalmış gibi hissettim.

Ama bu çok sürmedi. Gözlerim ona cevap veremeden kapandı ve kafam omzuna düştü. Parfümü bende bir uyuşturucu etkisi yaratırken, orada öylece sızdım kaldım.

BÖLÜM SONU

OBAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA

Diğer bölüm bir tık fazla üzüleceğimizden ötürü size biraz mutluluk katayım dedim çünkü bundan sonrası karanlık nihahahaha

jsdhfjkf manyak mıyım neyim neden böyle eğlendim buna? jaja

UMARIM BÖLÜM HOŞUNUZA GİTMİŞTİR BEBELERİM

Beni takip etmeyi unutmayınnnn

VOTE🖤👀


Loading...
0%