@jeonsexual97
|
Yeni ve Final bölümle hepinize merhabalarrr Sevmeyebilirsiniz bu sonu ama...kurgu böyleydi ve bende yazdım ehehe Son kez Satır arası yorumlarınızı bekliyorummmm Son kez Yıldızı doldurup öyle başlasak bölüme=) MEDYA İLE DİNLEYİN BÖLÜMÜ: DEPRESYON GÜZELİM-İKİYE ON KALA O zaman ne yapıyoruz? Sağ ayakla bölüme başlıyoruz👌👌👌👌 Teşekkürler kısmına bakın lütfennn!!!! Keyifli Okumalarrr ❤️ İlk kez Suga'nın ağzından;').. 3 yıl sonra.. Denize düşen kız, denizde ki canlılar tarafından alındı. Kız çok yaralarla doluydu, denizin en dibinde olmalarına rağmen gözleri dolan deniz canlıları kıza yeniden bir hayat vermek istediler. Bu sefer acıdan uzak olduğuna emin oldukları bir hayat. Onu bir deniz incisinin bulunduğu istiridyeye götürdüler. Oraya bıraktıkları kızı, istiridye kabuğunu açarak kabul etmişti. İçinde ki inci, kıza baktı. Gerçekten büyük bir ızdırap yaşamış dedi kendi kendine. O da ona yardım etmek istedi ve gücünü kullanarak büyük bir parlama yaşadı inci. Deniz canlıları merakla ne olacağına baktı. Yaklaşık 15 saniye sonra incinin verdiği ışık artık sönmüştü. Kız yerinde kımıldadı. Sonra nefes almaya başladı. Gözlerini açtığında bedenini oynatırken bir eksiklik hisseti. Bu hisle korkuyla yerinde doğruldu ve alt gövdesinde ki farklılığın nedenini görünce şoka kaldı. Ayakları artık yoktu. Büyük, siyah ve beyaz pullarla dolu bir kuyruğu vardı. Kız denizin kabul ettiği bir deniz kızı olmuştu. Ama yanında duran ve ona şefkatle bakan deniz canlılarıyla bu korku ve ne olduğunu anlayamamazlık bir kaç saniye sürmüştü. İstirdiye incisi elinin altına geldi o sırada ve onu sakinleştirdi. Yalnız değilsin dedi ona. Burada acı yok, dert yok. Yalnızlık hiç yok. Huzura erebilirsin Kız denize düştüğünde, deniz onu kabul ettiği için, aslında ölü bedeninin cenneti bura olmuştu. Artık orada duracaktı. Derdi tasası, suyun üstüne kalmıştı. -SON- Son noktayı koyup artık kitabı bitirdiğimde, acıyan gözlerimi gözlüğüm altından ovuşturmaya başladım. İki aydır bu sonu nasıl yazacağım diye düşünüp durmaktan gecelerim uykusuz geçiyordu. Neyse ki artık saçma bile olsa, sonu yazmayı başarmıştım. Rahat ve güzel bir uyku çekmem biraz daha mümkündü bugün. Tabi.. 3 yıl önce olanların etkisi hala üzerimde olduğundan, uyumak için hala ilaç almam gerekiyordu ama.. Yaşananlar bir kez daha bana kendini hatırlattığında sıcak odamda titreme hissettim. Bunun tedavisini almış olsam da etkisi benim üstümde, böyle bir kaç saniyeliğine bile olsa hüküm sürüyordu. Her şeyin geride kalmış olmasına çok memnundum ama. Bitmesi gereken şeyler bitmişti, kangren ip kopmuştu, ben kader olmaya çalışmaya son vermiştim. Çünkü kader olmak yıkım getirmişti. O yıkımın altında ki enkazdan kurtulana kadar 1 yılım hastanelerde geçmişti. Son 2 yılda anca toparlamıştım. Kısaca şu an sahip olduğum huzuru çok geç elde etmiştim. Kader olmasam da bazı şeyler elimin altındaydı artık. Böyle yaşayıp, bunu düşünerek yaşalanacaktım. Artık bu kitapta bittiğine göre diğer yarım kalan şarkımı da tamamlayabilirdim. Aslında şarkı sözcükleri bitmişti, bir nakarat kısmı eksikti. Şarkının adı Depresyon Güzelim'di. Hye su'yu düşünerek yazmıştım bunu, 4 yıl önce. Onu gözetlediğim dönemde. O sıralar sadece.. nakaratı bitirecek gücüm ya da ilhamım olmamıştı. Şimdi o gücü hissediyorken, bitirmek çok mantıklı gelmişti. Büyük yatağın kenarında duran Hye su'ya ait gitarı elime aldım ve narince okşadıktan sonra kucağıma koydum. Önüme şarkı ve nota defterimi açtığımda çalmak için hazırdım. "Sevgilim (sevgilim) 'İyiyim' dedin, hep yordun kendini, kim bilir (kim bilir) Seni nasıl üzdüler, hiç bahsetmedi, gözlerin (gözlerin) Çok ağlamış, çaktırmıyo' belli, servetim (servetim) Canımı yolda buldum, sana verdim, dert değil (dert değil) Bilmediğin şeyler var, inan hiç dert değil (dert değil) Ama gözünün önündeydim, beni gör diye bekledim (bekledim) Hadi gel döndür beni Bi' gülüşüne bakar hepsi Ah, deli sevgilim Ah, benim dеpresyon güzelimHadi gel döndür beni Bi' gülüşüne bakar hepsi Ah, deli sevgilim Ah, benim dеpresyon güzelim Sevgilim Sola döndüm, seni gördüm, bozuldu ezberim Bilsen seni nası' görür, ah, bu çekik gözlerim (gözlerim) Senin için üzdüm dün herkesi, pişman değilim (pişman değilim) Aklım fikrim sende, bu doğru, çok özledim (çok özledim) Hadi gel döndür beni Bi' gülüşüne bakar hepsi Ah, deli sevgilim Ah, benim dеpresyon güzelimHadi gel döndür beni Bi' gülüşüne bakar hepsi Ah, deli sevgilim..." Geçmiş iyice gözümün önünden geçtiğinde, yaşaran kirpiklerimi kırpıştırdım hızlıca. Ağlamak bana acı vermese de artık bu eylemi mutluyken bile gerçekleştirmek istemiyordum. Yaklaşık 1 dakika orada öylece dururken birden kapı gıcırtısı duydum. Bakışlarım odanın kapısına döndüğünde gelen kişi çoktan odaya girmişti bile. "Yemek hazır diye çağırmıştım ama sen gene ilham dünyanda kaybolmuş gibisin Yoongi." Eğlenir tonda ki sesiyle konuştuğunda güldüm. Rolleri değiştirmiş gibiydik. Ben duygusal taraf, o ise olayı dalga vurup, eğlenen taraf olmuştu sanki. "Kitabı nihayet bitirdim de..ilham gelmişti. Hazır gelen ilhamlarla bu şarkıyı da tamamlayayım dedim." Dudakları heyecanla aralandı. "Kitap bitti mi yani? Finali okuyabilir miyim?" Bundan bu kadar zevk alması halis miydi bilmiyordum ama sadece gülerek onu onaylayabilmiştim. Hızlıca bilgisayara koştuğunda, "Yavaş!" dedim endişeyle. "Yerler parke ve ayağında çorap var, kayıp düşeceksin." Benim bu pimpirikli hallerimi umursamadan çoktan vardığı sandalyeye oturdu ve finali baştan sona okumaya başladı. Karşımda olduğu için yüzünden geçen her ifadeyi görebiliyordum. Bir 10 dakika geçtiğinde son yere gelmişti. Burada kaşları çatıldı. Bende yazdığım şeyden rahatsız mı oldu diye düşünerek yerimde doğrularak soracaktım ki benden önce davrandı. "Yah!" dedi birden bana dönerek. "Ben düşmedim ki? Niye beni öldürüp, deniz kızı yaptın? Birde neymiş, benim cennetim oymuş!" Bu çocuksu itirazına karşı güldüm. "Güzelim, gerçek hayatta her zaman iyi şeylerin olmayacağını okurlarıma iletmek istedim sadece. Yoksa..." Yüzümde ki gülüş, buruk tebessüme döndü. "O gün, son anda bile olsa, senin düşerken eline ulaşmış olmanın mucizeliği herkese anlatabileceğim bir şey...." Bu dediğim şeye karşı benim yüzümde ki durgunluk ona geçti. Ortama bir sessizlik düşmüştü. Hye su, hayatımın kaynağı, erkeği olmaktan gurur duyduğum insan, yavaşça yerinden kalktı ve bana doğru yürüdü. Yanıma vardığında tuttuğum gitarı kenara koymuş ve kucağıma oturarak boynuma kollarını dolamıştı. "Bende..." dedi duygu dolu sesiyle. "o gün konrolü elimden kaybetmeme ve gene kendimden vazgeçmeye çalışmama rağmen benim elimden tutacak şansa sahip olduğun için çok müteşşekirim. Her ne kadar sana orada bağırıp çağırmaya devam etmiş olsam da gerçek bu..." ••• 3 yıl önce, Cheon Uçurumu; 3 saniye. Sadece 3 saniye içinde olmuştu her şey. Beynim korkuyla bunu saymıştı. 1...2...3.. kapanış. Hye su beni ittiği andan itibaren kendini bırakışıyla ona doğru dönüp, düşen bedeninde ilk yakalayabildiğim yer eliydi ve bu sadece 3 saniye içinde gerçekleşmişti. Hye su kapattığı gözlerini açtığındaysa ona korkuyla bakan beni gördüğünde, ölmediğini anlamıştı.. Gözlerinden önce büyük bir alev çıktı sonraysa, "Bırak beni!" diye bağırdı. Bu irkilmeme sebep olurken, hala kendinden vazgeçmek istiyor olduğu gerçeği sinir sistememi ciddi anlamda çökertti. Ve ben kendimi tutamadım. "Aşağıya bak!" diye bağırdım sinirlice. "Gözlerini çevir ve aşağıya bir bak Hye Su!" Gözlerini çok kısa bir an aşağıya çevirdi ona bağırmamla, ama bu sadece bir saniye sürdü çünkü kendisi yükseklikten deli gibi korkan biriydi. Benim isteğimde onu bu korkuyla, adrenalinle kendine getirmekti. "Şimdi elini bırakırsam ne olur biliyor musun? Düşersin ve bedenin uçurumdaki taşlara çarpa çarpa belki paramparça olur? İstediğin gerçekten bu mu?!" Elimi bırakmak için verdiği savaş dururken yeniden bağırdım. "İsteğin bu mu dedim?!" Cevap vermedi ve sağlıklı bir düşünce olmasa da, riskli bir kumar oynadım. Gevşekçe tuttuğu elimi açtım. Beni seçmesini, beni tutmasını sağlamak o an içimdeki en büyük arzuydu. Eğer düşerse peşinden zaten gidecektim, sandığının aksine diğerlerinin ne düşündüğü veya beni durdurmak için ne yapacakları önem teşkil etmiyordu. Zincirli sandalyeye bağlasalar dahi giderdim peşinden. Ama... Ama gariptir ki o an, yerini çalmak istediğim kader yüzüme güldü ve Hye Su canının değerini yeni farkına varır gibi açtığım elimi bu sefer aşağıya sarkan diğer eliyle birlikte sıkıca tuttu. İki eliyle açtığım elime tutundu. Hala ağlıyordu ama hırçın tarafı azalmıştı sanki ve bu az önce hissettiğin sinire hızlı bir son verdi. Şefkatle birlikte, böyle bir çözümle geldiğim için yüklenen pişmanlık daha fazla bu halde kalmamıza müsade etmedi. Zaten ipince ve tuttuğumdan dolayı zorluk çekmediğim bedenini hızlıca yukarı çektim. Diğerleri çoktan koşarak yanımıza gelmişlerdi. "Sen kafayı mı yedin?! Bize bunu ikinci kere nasıl yaşatırsın?!" diye çağıran Jungkook'a Jimin ağlarken kafasını salladı. "Abla bunu bize yapma artık yalvarırım.." Hye su hiçbirine cevap vermedi. Çünkü gözü ona yukarıya çektiğim an kucağına neredeyse alarak sarılan teyzesindeydi. "Kızım, güzelim.." diyordu sessizce ağlarken. "Geçte olsa geldim, yanındayım. Lütfen affet beni, annen olamam ama yalnız olmadığını hissettiririm sana..Lütfen bana bir şans ver.." Hye su ona da bir şey demedi ama boşta ki bir elini yorgunca teyzesinin koluna koydu ve sıktı. O sırada derin bir nefeste almıştı. Teyzesi, annesinin parfümünü kullanıyordu hala ve o kokuyu almış olmalı ki sakinleşerek onun kollarında küçülmüş kalmıştı. Göz göze geldik sonra.. ama bu öyle unutabileceğim, sıradan bir göz göze gelme anı değildi. O aşık olduğum gözlerinde, 3 yıldır görmeyi beklediğim şeyi gördüm. Hye su'nun artık yaşamak istediğini gördüm. ••• Şimdiki zaman... "Her şey geride kaldı. Artık iyiyiz." Tasdiğe ihtiyacım olduğunu bildiğinden, benim ardından tekrar etti. "Her şey geride kaldı. Artık iyiyiz." Aslında 1 yıl boyunca iyi olmamıştık. Hye su ciddi bir tedaviden geçmesi gerektiği için hastaneye yatırılmıştı. Bunun ardından tamamen çöken bedenim yüzünden ben de hastaneye yatmıştım. O psikiyatriyle tedavi olurken, ben psikoloğa ve kalp ritim bozukluğumdan dolayı kardiyolojiye gitmiştim. Sevdiklerimiz bizi elbette o sırada yalnız bırakmamıştı. Hye su'yu özellikle o bir yılda toparlayan en büyük etken annesine çok benzeyen teyzesiydi. Hye su her ne kadar ona her şeyimi vermeye hazır olsam da, gerçek kan bağından birilerine ihtiyaç duyan bir bünyeye sahipti. Onu Jimin'in varlığı bile tam ikna edememişti belki ama tamamen aynı kana sahip olduğu teyzesinin kollarına girdiğinde, gözünde o yaşam ışığı yeniden oluşmuştu. Tedavi böylece ne kadar uzun sürerse sürsün sonuca varmıştı. Lakin ne yazık ki her an Hye su intihar edecek veya başına bir şey gelecek korkusu yüzünden travma sonrası stres bozukluğunu en ağır şekilde yaşamıştım. O yüzden EMDR tedavisi almam gerekmişti. Elbette uyku sorunları yüzünden ilaç tedavisi de almış ve hala alıyordum ama çok büyük oranda yaralarımız iyileşmişti. Hye su, hala annesinden bahsetmeye çekiniyordu. Ben hala geceleri uyanıp yanımda olup olmadığına bakıyordum. Ama...parçalanan ruhumuz, birbirimizle ve sevdiklerimizle birleşmişti. Aralarında ki kırılmış parçaların çıkıntıları ara sıra uğruyordu lakin ben buna sonuna kadar razıydım. Hye su yanımda olduğu sürece her şeye razıydım. "Gene mi geçmişe gitti aklın?" diyerek sessiz ama huysuzca konuştuğunda kucağımda onu iyice sabitledim ve, "Evet." dedim dürüstçe. Boynuma değdirdiği dudaklarını oraya bastırdı ve bu benim elektirklenmeme sebep oldu. Yıllar ne kadar geçerse geçsin, Hye su'nun tek bir dokunuşuyla, dizlerimin üstüne çöküp, kölesi gibi davranabilirdim Bendeki etkisi çok büyüktü bu kadının. Hayatımın ta kendisiydi, bu yeterince bir sebepti zaten ona köle olmaya. "Özür dilerim." dedi kısık sesiyle. "Her şey cidden...cidden geride kaldı ama sen hala geceleri sana yaşattığım acıdan dolayı uyanıp yanında olup olmadığıma bakma ihtiyacıyla doluyorsun. Ya da gece lavaboya gitmişsem stresleniyorsun, geçen gün ki gibi.." Geçen gün, Hye su lavaboya gittiğinden bir kaç dakika sonra kokusu yok olduğu için uyanmıştım ve onu yanımda görememiştim. Korkuyla yataktan kalkarken yere düşmüştüm ve Hye su düşme sesimle birlikte lavabodan endişeyle çıkmış ve ne olduğunu sormuştu. Artık birbirimize sadece dürüst olduğumuzdan olanı söylediğimde beni teselli ettikten sonra bir daha gece yataktan çıkmamaya çalışacağını belirtmişti. Böyle bir şeye gerek olmadığını, düzelmesi gerekenin ben olduğumu söylememe rağmen görünen o ki, hala bunu içine dert etmişti benim depresyon güzelim. "Şşşş.." dedim ve onun yüzünü görmek için başını omzumdan kaldırım. Gözleri çok mahçup bakıyordu ve bundan hoşlanmamıştım. "Bunların hiç biri senin suçun değildi, ayrıca biz iki deli sevgili tedavi olduk ve tedavi sonrası iyileşme sürecinden geçmeye devam ediyoruz. O yüzden az önce dediğimiz gibi, iyiyiz." "İki deli sevgili mi?" Buna mı takılmıştı cidden? "Yani..sana göre biz iki deli sevgili miyiz?" Bu sefer eğlenir ifadeye bürünen benim yüzümdü. "Evet?" dedim gülerek. "Yaşadığımız şeyleri hesaba katarsak zır deliyiz hatta." Ciddi tutmaya çalıştığı yüzü daha fazla sabit kalamadı. Benim gibi gülme krizine girdiğinde orada yaklaşık 10 dakika yakın bir temas halindeyken, bu konuyla alakalı baya bir eğlendik. Aslında dışarıdan hayatımızı gören biri, nasıl buna gülebilirsiniz diyebilirdi. Ne yapabilirdik başka ama? Olaylara böyle bir humor katmazsak insan ciddi anlamda kafayı yerdi. Hem ikimizde bunu böyle böyle daha hızlı aşıyorduk. "Jimin böyle konuştuğumuza duysa var ya, bizi öldürür öldürür." Gülmeye devam ederken Hye su'yu onaylarken birden dış zilimiz çaldı. "Heeh! İti an çomağı hazırla. Kesin geldi ondan bahsettiğimizi duyunca." Hye su beni onayladı ve gözünden gülmekten gelen yaşı silip kucağımdan kalktı. Üstünü düzelttiği sırada artık belirginleşen 5 aylık karnı gene gözler önüne gelmişti. Oğlumuz. 4 ay sonra bir oğlumuz olacaktı. Ne kadar yarayla dolmuş olsakta bize sürpriz yaparak aramıza katılmak isteyen oğlumuzu büyük bir coşkuyla kabul etmiştik. Ayrıca onu elimizden geldiğince sağlıklı bir dünyada yetiştirecektik. Çünkü yüzde yüz kötü sonla bitecek diye düşündüğüm hikayemizi, o uçurumda Hye su'yu tutmayı başararak büyük bir U dönüşüne sokmuştum. Son kader'liğimi taslamıştım orada ve kazanmıştım. Şimdiyse bu mutluluğu hak ediyorduk. Kulağa küstahlık gibi gelse bile bunu demekten vazgeçmeyecektim. Ben kazanmıştım. Sevdiğim kadını bana kaybettiren kadere karşı, zorda olsa şah mat çekerek, tek şansımı kullanıp, zafere ulaşmıştım. O yüzden kapıya doğru ilerlerken hamileliğinden dolayı sağ sola pengüen gibi sallanan, aşık olduğum, uğruna her şeyi yapacağım kadın ve karnında ki çocuğumuz, benim çabamın meyvesiydi. Ve ben, bu meyveye, kimsenin zarar vermesine izin vermeyecektim. -SON- Hadi teşekkürler bölümüneee Beni takip etmeyi unutmayınnnn |
0% |