@jeonsexual97
|
Yeni bölümle hepinize merhabalarrr Satır arası yorumlarınızı bekliyorummmm Yıldızı doldurup öyle başlasak bölüme=) O zaman ne yapıyoruz? Sağ ayakla bölüme başlıyoruz👌👌👌👌 Keyifli Okumalarrr ❤️ Hırçın bir eminlikle ettiğim lafları, karşımda ki büyük, heybetli ve lüks kelimesinin...ucuz(?) kaçtığı bara bakarken unutmuştum çoktan. Hakikaten, ne demiştim daha dün? Kazanan tarafta olacağım ve birde oyunu kurallarına göre mi oynayacaktım? Nerde oynaycaktım? Beni burda çiğ çiğ yeseler kimsenin ruhu duymaz, duysa da umursamazdı be! Boynum yukarıya bakmaktan ağrırken ve kamaşan gözlerim kırpmaktan yaşarırken artık daha fazla görgüsüz gibi durmak istemediğime karar verip, içeriye doğru ilerledim. Kapıda ki adamlar 10 dakikadır deli gibi bara bakmamı umursamamıştı ama şimdi içeri girerken de bana hiç bir şey dememeleri kaşlarımı çatmama sebep oldu. Sanki beni çoktandır tanıyor ve bekliyormuş gibiydiler. Ama elbette ki bu kaş çatma işlemini hayalice yapmıştım. 2.5 metre olan ve bedenlerinin genişliği de en az o kadar olan adamlara ters ters kaş göz hareketi yapacak kadar henüz kafayı yememiştim. Bu düşünceleri kafamdan atarak boş olan ve dışarısından daha lüks olan bari incelemeye başladım. Pekala...öncelikle burası sadece tek katlı bir bar değildi. Yaklaşık 20 katı vardı. Bu nasıl oluyor diye sorarsanız, bu bar, bir otelin barıydı. Ama bu bara giriş, otele girişelerden farklı yerdeydi. Ayrıca iki tane bar olduğunu söylemişti Minsu ve o ikincisi 20.kattaydı. Oraya da sadece tek bir asansörle çıkılıyormuş. Karşımda ki altın kaplama asansöre sanırım oraya çıkılacak yerdi ki Minsu, eğer bar sahibi-ve otel?- eğer performansımı izleyiciler çok beğenirse, beni 20.kattaki bar kısmına aldıracağını söylemişti. Burası böyle lüks ve dudak uçuklatacak haldeyse, 20.katı düşünemiyordum. Masaların siyah mermer ve bar taburelerin de beyaz kadife kaplama oluşu basite kaçmış olsa da duvarlara çarpraz dizaynlarla yerleştirilmiş alkol şişeli gömme raflar ve onların arkasında parlayan beyaz ışık ortamı oldukça şaşalı gösterirken, siyah tavanın yüksek oluşu ve sekizgen şekilde florasan lambalar o şaşayı klas göstermişti. Ah, iç mimarı arayıp bu dizaynı nasıl düşündünüz diye sorma isteğimi körüklenmişti bile! (Yn;Buyrun benim o iç mimar? jsjsjsj şaka şaka büyük bir ilhamı pinterestten aldım) "Hye Su sen misin?" Tam elimle o çapraz dizaynı olan rafların yanına ilerleyip, 500 yıllık üzüm şarabını incelerken adımın geçtiği soruyla korkuyla sıçrayıp, "Ay!" diyerek oraya döndüm. Karşımda gördüğüm üç devasa adamın ortasında en az onlar kadar devasa olan, yakışıklı ama aşırı korkutucu duran adamı gördüğümde neredeyse seslice yutkunmuştum. 3 adamın yüzlerine kadar dövmeler vardı ve kellerdi. Ve hatta o kadar birbirlerinin kopyası gibiydiler ki, üçüz olduklarını düşündüm bir an. Ortada ki bar sahibi olduğunu düşündüğüm kişi ise 1.85 boylarında, siyah gömleğinin ve siyah ceketinin kol kısmını yukarıya katlaması yüzünden gözüken SJK yazısı ve o harflerine etrafını dolamış bir yılan dövmesi gözüküyordu. Ayrıca neredeyse yarısı açık olan göğüsüyle, tek dövmesinin kolunda ki dövme olmadığını bağıran diğer envai çeşit dövmeleri ile buraya gelerek mezarımı kazdığıma neredeyse ikna olmuştum. Lan ben bu adamı 2 ay naz yapar gibi bekletmiştim birde onun gözünde!!!! Birde az önce ay! diye çığırmıştım! "Çok basit bir soru sorduğumu düşünüyorum?" Erkeksi değil, mafyamsı(!) sesiyle konuşan adamla hızlıca kendime gelip 90 derece eğildim ve kekelememeye çalışarak konuşmaya başladım. "Evet benim! Kang Hye Su. Buraya barınız için beni şarkıcı olarak istediğinizden dolayı, teklifi konuşma amacıyla geldim efendim." Hızlı hızlı konuşmam bittiğinde korkuyla 90 derece eğilemeye yavaşça son verdim. Bana oldukça nötr bir şekilde bakması sürerken altıma yapacak gibiydim. Adamın adını bile sormamıştım ben o dünkü gazla! Şimdi adam bana ismini bile demezdi ki kesin! Buraya böyle hazırlıksız geldiğimi fark ederse beni ne yapar tahmin etmek bile istemiyordum! Ulan Minsu, burada ölür gidersem seni ömrün boyunca ruh olarak gelir avlarım! En sonunda sıradan siyah tulum giydiğim üstümü ve makyajsız yüzümü süzmeyi bırakıp tepki vermeye karar vermiş olacak ki; kafasını salladı. "Tamam, beni takip et." Hala korkudan kalbim ağzımda atarken onu onayladım ve peşlerinden ilerledim. Barın sadece belli bir kısmını keşfettiğimi beni götürdükleri sahne kısmından anlarken mafyamsı abi-35-40 yaşlarında gibiydi- sahneye çıktı ve orada ki iki sanldayeyi karşı karşıya getirip, sahneye henüz çıkmayıp ne yaptığını izleyen bana döndü. "Yaldızlı davetiye beklemiyorsan buraya gel, çok vaktim yok." "Ah, şey t-tabi hemen." Ağzımda özürler geveleyip sahneye çıktım. Çıktığım gibi gelen dejavu hissi anında beynimde kısa bir vurgu yaparken, bunun lisede çıktığım sahneden olduğunu düşünüp adamların yanına varmıştım. Mafyamsı abi(?) oldukça yayılarak sandalyeye oturdu ve göz işaretiyle karşısında oturmamı resmen emretti. Onun dediğini yapıp oturdum ama oturuş şeklim odun yutmuşçasının tanımı gibiydi. Aşırı gergindim, yüzüne bakmaya aşırı çekiniyordum ama beni birde sorunlu sanır ve daha da sinirlenir diye göz temasını kesmemeye çalışıyordum. "Lafa çok hızlı gireceğim Hye Su." diye lafa daldığında yayılmış haline son verip bacaklarının üstüne kollarını dayadı ve kafasını ellerinin üstüne konumladı. Şu an bu eğilmiş haliyle bana.. biraz yakındı. "Minsu videonu barımın instagram dm'ine attığında oldukça beğendim. Ve hemen buraya gelip başlamanı istedim çünkü senin senin sesin kesinlikle sıradan gelmiyor kulağa." Bu bir iltifat olsa da yüzü o kadar düzdü ki, yabancı ve dil bilmeyen olsam bana küfür ediyor sanırdım. Gene de müteşşekkirliğimi sunmak için hafifçe gülümseyip, "İltifatınız için teşekkür ederim." dedim. Alayla güldü birden. "Önemli değil, eğer beni aylarca bekletmeseydin bu iltifatı daha erkenden duyardın belki." Zaten sahte olan tebssümüm yüzümde anında solmuş ve ensemde ki soğukluk hissiyatı yerine iyice yerleşmişti. "O konuda-" diye açıklama yapacakken eliyle beni durdurdu. "Sana beni neden iki ay beklettin diye hesap sormak isteseydim bunu inan bana önceden yapardım. Şu an bir toplantıya yetişmem gerek ve hızlıca bu iş verme olayını halletmek istiyorum." Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. O da kafasını salladı ve bu sefer düzelip bacak bacak üstüne attı. Adam aşırı karizmydı ve her tarafından para ve...mafyalık akıyordu. "Konumuza dönersek eğer; iki barımız var bu otelde ve müşterilerimiz yüzde 90'ı otel müşterileri. Az buz insan gelmiyor ama kesinlikle benim için yeterli değil." Eliyle sahneyi gösterdi. "Bu sahneyi inşaa ettirmemin sebebi de bu yetersizlikten kaynaklanıyor. Senin sesini duymadan önce tonlarca insan burada çıktı ve şarkısını söyledi ama ya ben hoşlanmadım ya da müşteriler. Sen ise benim son çarem olabilirsin.." "Nasıl yani?" dedim çekingen bir halde. "Olay çok basit. Ben sadece otel müşterilerinin gelmesini istemiyorum buraya. Parası olan veya olmayan herkesin buraya gelip, Seul'ün en prestijli ve en tercih edilen barların sahibi diye adımın anılmasını istiyorum. Bu da elbette insanları bir şekilde buraya bağımlı yapmaktan geçiyor ancak son derce kaliteli olan alkollerimiz bunun için yeterli değil maalesef. Ama Kore'yi bilirsin, idollere tapan insanlardır. Sesleri ve yüzü güzel oluşu onların koyun olup, o idolü de çoban olarak bellemeleri yetiyor." Kaşlarım şaşkınca kalktı. "Yani benim sizin barınızın idolü olmamı mı istiyorsunuz?" Kafasını elini şıklatırken salladı. "Hızlı kavrıyorsun güzel." Hızlı kavramam bu tekifi kabul etmemi zorlaştırmıştı yalnız. Ben ünlü olmak falan istemiyordum, dışarıda gezen idollerin en az 15 yılı maskeyle dolaşma şartından geçiyordu ki ben buraya gelirken sırada bir bar şarkıcısı olma düşüncesiyle gelmiştim. Bu adamın böyle komplike bir planı olduğunu bilseydim... Gene de gelirdin Hye su. Kimseyi kandırma. Evet bu doğruydu. "Ben.." dedim dudaklarımı aralayıp. "ünlü olmak istemiyorum. Sadece yüzümün ve ünümün bu barda kalması...mümkün değil mi?" Korku ve endişe ile kurduğum cümleler ardından karşımda ki adamın gözleri birden büyüdü. "İşte bu!" dedi ve sevinçle kahkaha attı. Genelde mafyamsı bar sahipleri altın veya pırlanta dişlere sahip olurdu ama bu adamın dişleri aşırı düzgün ve bembeyaz olması dışında ektra bir eklentisi yokt- Ay bunun sırası değildi şu an! Bu adam neden deli gibi gülüyordu? Saçmaladığımı düşünüp beni döverek buradan atacak mıydı? Kalbim gene göğüs kafesimi tekmeleyerek atmaya başlarken o birden, "Bu senin gizemin olursa, herkes buraya daha çok gelmek ister!" dedi ve adamlarına el kol harekti yaptı. 3 saniye içine dudaklarında yanan sigarayla ne istediğini anlarken bir nefes çektiği sigara dumanını sola doğru üfleyip devam etmişti. "Buraya jammer yerleştiririm ve telefonda yayın yasağı olmuş olur. İnsanlar eğer seni beğenirse ki beğenceklerinden eminim, videonu göremeyecek ama giden insanların övmelerinden seni merak edip geleceklerdir! Ve yarattığımız merak duygusu bir tufana dönüşünce burası dolup taşmakla kalmayacak, randevularla masalar ayırtılacaktır!" Oldukça büyük ve olması tamamen şansa bağlı olan bu hayalle bir süre sessiz kaldım. Aklımda bazı sorular oluşmuştu bile ve eminim onunda vardı. Mesela öncelikle bunu nasıl başarmayı planlıyordu? İlk başta yüzü olmayan bir anaonim şarkıcıyı kim dinlemek isterdi? Gelseler bile sesimi beğenirler miydi? Hadi bunları geçtim ben güzel yüzlü ve güzel bedenli değildim ki idollerle karşılaştırılınca? "Aklında sorular olduğunu görüyorum ama merak etme hepsini halledeceğim. Senin halletmeni istediğimse insanların göreceği her yere hazırlatacağım sahne günlerinin broşürlerini kendini kamufle edip dağıtman ve duvarlara asman olacak. Sen insanların buraya gelmesi için uğraşacaksın, bense buraya geldiklerinde ortamı ve seni sahne için hazırlayan insanlar ayarlayacağım." Pekala..buraya kadar anlaştık gibi duruyordu. Şimdi para kısmına gelebilir miydik? "Anlaştık." dedim dudaklarımı ıslatıp. "o zaman sözleşme imzalayacak mıyım?" Kafasını sağ sola salladı. "Şimdilik hayır. İkinci sahnende eğer burada 500 insan olmazsa atılırsın, eğer 500'ü aşarsa..." Benim için korkutucu ama karanlık romantizm okuyucaları görse etkilenmekten yerlere düşecek sırıtmasını yüzüne yerleştirdi. "seni en zengin gizli idol yaparım." "Aylık ne kadar ödeyeceksin?" dedim bu dediğinin gözümü boyamasını engellemek için yerimde silkelenirken. Omuz silkti. "2500 euro iyi olur mu?" Duyduğum fiyat karşısında çenem yere düşmek üzereydi ki kendimi hızlıca topladım. "Sana şöyle bir teklif yapsam;" dedim hızlıca ve heyecanla devam ettim. "Bana 10 aylık ödemeyi şimdi ver. 25000 euroyu. Bende bu umduğun her hayali gerçekleştireyim. Defterimde çok şarkı var ve herkese ayrı ayrı uyan şarkılar. Hayal kırıklığı yaşamazsın." Gene alaylı ve eğlenir tonda güldü. "Sakin ol şampiyon, parayı bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Ama kabul etmem imkansız. Ben sözlerle değil, eylemlerle kararlar veririm." Yüzüm bununla asılırken o bu yüz ifademi sevmemiş olacak ki yüzünü düşünür bir halde sokup, "Ama.." dedi ve benim merak radarlarımı açtığımı gördüğü gibi konuşmasını sürdürdü. "eğer 3.ayından sonra istediğimiz popülerliğe ulaşıp, üstüne hayallerimi dediğin gibi gerçekleştirisen, işte o zaman sana 15000 euroyu hediye olarak bile veririm. Bu fiyat benim dün harcadığım bir bardaklık viski param." İşte bu dedikleri beni rahatlatmak yerine kırmıştı. Onun için hiç bir şey ifade etmeye bu para, annemin hayatına bedeldi.. Ama bir mafyamsı abiye bunu açıklamak sadece gülmesine bile sebep olabilirdi. O yüzden çehremi nötr tutup, "Kabul." dedim. "Harika! Anlaştığımıza göre, o zaman gidebilirsin." Eliyle ileride ki çıkış kapısını gösterdiğinde, beni nazikçe kovduğunu anlamıştım. Ben ayaklandığımda o da ayaklanmıştı. Gözlerim onun ayaklanması sırasında geriye giden ceketiyle birlikte belinde ki silahı görmeme sebep olduğunda, nefesim boğazımda takılı kaldı ve o bunu anında fark etti. Ben mafyamsı abi demeyi bırakıyordum. Bu adam cidden mafyaydı. "Merak etme Hye Su." dedi bana eğilip. "Kadınlar ve çocuklar bu silahtan nasibini hiç bir zaman almadı ve almayacak." Bu sanırım beni rahatlatmalıydı. Hatta beni nerdeyse rahatlatmıştı. Öyle ki az önce korkudan yere düşen kalbimi almıştım ama o devam edip, "Tabi canımı sıkmadıkları ve ihanet etmedikleri sürece." dediği an kalbim elimden gene düşmüştü. Hiç bir şey demeden hızlıca çıkışa ilerlerken gene sesi geldi. "Bu arada adımı bilmediğim çok belli. Adım Song Joong Ki! Yeni patronun!" BÖLÜM SONU Umarım bölüm hoşunuza gitmiştirrrr Diğer bölüm bizimkiler gene olacak merak etmeyin ve çok geç yazdığım için üzgünüm finalim vardı Sizce bu mafya daddy'miz nasıl biridir? Başına bela olur mu kızımız? Song Joong ki benim haremde mafya bölümünde istirahat eden sayılı daddylerden shshshsh VOTE ❤️ |
0% |