Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.Bölüm

@jeonsexual97

Satır arası yorumlarınızı bekliyorummmm

Yıldızı doldurup öyle başlasak bölüme=)

O zaman ne yapıyoruz? Sağ ayakla bölüme başlıyoruz👌👌👌👌

Keyifli Okumalarrr ❤️

"Sence ilk şarkım neyle alakalı olmalı?"

Minsu akşam ki çıkacağım ilk sahnem için benim stilistim olmaya karar vermiş bir halde dolabımda kendini kaybetmişçesine kıyafet ararken dediğim şeyle kısa bir duraksma yaşayıp bana dönmüştü.


Şu an saçında yeni banyo yaptığı için bulunan baş havlusu ve şort-top pijamasında ki avokadolar onu minik ve aşırı komik gösteriyordu. Üstüne üstelik eşya aramasında dolabımla girdiği savaştan kızaran yanaklarını sıkmamak için insan zor duruyordu ama bu düşüncelerden hiç birini ona diyemezdim.

Seksi ve güzel görünmeyi kafaya takmış bir insandı kendisi. Tatlı ve minyon en nefret ettiği iltifat türü olabilirdi.

"Yani böyle sorunca ben de bilemedim, ama bir insan bara neden gider?"

Omuz silktim ve karpuz aromalı monster markalı enerji içeceğimden bir yudum aldım. Gece için enerjik olmak için ölçülü enerji içeceği içmenin faydalı olacağını düşündüğüm için aslında karpuz aromasını hiç sevmesem de bunu almıştım. Redbull beni haddinden fazla etkileyip kalp ritmimi bozabilirdi ve şarkı söylerken bu hiç işime gelmezdi. Kahve de..canım istememişti.

"Yani filmlerde ya aşk acısı ya da eğlenmek için gittikleri gösteriliyor. Benim gerçek hayatta gittiğim barlarda zaten asla insanları incelemedim."

"Hmm," dedi Minsu. O sırada gözleri eline geçen açık mavi kadife elbisemdeydi. Tesadüfen elinde tutyordur diye inandım o an, sonuçta YAZ İÇİN ALINMIŞ bir elbiseydi o. "o zaman iki şarkı söyle?"


Kaşlarım havalandı. Aslında bu fena fikir değildi. "İlki aşk acısı, ikincisi daha pozitif mi olsun yani?"


Minsu kafasını sallarken zafer gülüsemesi yüzüne yerleşmişti. "Aynen öyle yap güzelim ve," Elinde ki kadife mavi elbiseyi bana doğru salladı. "elbisen hazır!"

Kahretsin bu kız gerçekten o elbiseyi bana giydirmeye karar vermişti!

...

Minsu'ya ne kadar yalvarsam dahi o elbiseyi giymeye zorlanmıştım ve beni ikna etmek için açık bej renkli yün-termal kilotlu çorapla, uzun siyah montunu giyersem sorun olmayacağını belirtmişti. Hava zaten nisan sonlarında olduğumuz için çok soğuk değildi ama gecenin bir vakti Seul'de havalar serin oluyordu. Üşütürsem hem derslerim aksardı hem de boğaz şişmesinden başlayamayan bar idollük kariyerine erken vedada bulunmak durumunda kalırdım.


Bu düşüncelerle zihnimi meşgul ettiğim sırada taksici geldiğimizi belirmişti. Taksiye içim yana yana verdiğim 20000 won ardından indiğimde kınarcasına Minsu'ya baktım.


"Taksiyle cidden gitmeye gerek var? Otobüsle 20 dakikaya varırdık.."


"Üstüne bir bak Hye Su, bu halde otobüse binsen neler olur tahmin edebiliyor musun? Ayrıca söyle patronuna senin ulaşım paranı ayarlasın, bu işler böyle yürümeli."


Bara arka kapıdan gireceğimiz yere bir kaç adım kala durup, "Salonun içine balkon da yapsın mı Minsu?" dedim alayla.


Dalga geçmemi anlasa da dahi omuz silkti. "Paşa gönlü isterse neden olmasın?"


Bununla birlikte istemsizce gevşeyen kaslarımla güldüğümde Minsu'da bana katılmıştı.


Gerçekten inanılmaz bir insandı. Uğraşmak istediği kişi sıradan bir bar sahibi değil, mafyaydı. Şu an onun hakkında böyle konuştuğumuz duysa bizim nalları havaya dikerdi belki de ama bu garip bir şekilde Minsu'yu korkutmuyordu ya da umurunda değildi.

Bazen cidden onun kafasına sahip olmak istiyordum.

Ayrıca kabul etmeliyim ki bu hafta içten içe daha da minnettar hissetmiştim. Benim mafya patronumun evime -adresimizi biliyordu- yolladığı broşürleri öğlen güneşinde hiç dert etmeden benimle asmıştı sokaklara. Ayrıca 14k takipçisi olan İnstagram hesabını açıp hikayesinde, sanki yoldan geçerken o broşür-afişleri görmüş gibi davranıp, o anonim şarkıcının kim olduğunu öğrenmek için mutlaka gideceğinden bahsetmiş ve takipçilerinin de mutlaka gelmesi gerektiğini yazmıştı.


Bunların yanında kıyafetlerimi hazırlamış, makyajımı yapmış ve şimdi gerginliğimi beni güldürerek azaltmıştı.

Ben acaba hangi sevabımın ödülünü bunca zorluk içide onunla karşılaşarak alıyordum emin değildim ama o sevabı işlediğim için memnundum.

Tabi eğer bu mafya abiye yanlış yapıp başına bela açarsan, o sevabın aslında günah olduğunu da düşünebilirsin Hye Su.

İç ses..Bir sus be!

"Hazır mısın?" 

Kapıyı tutan eline kısa bir bakış atıp kafamı salladım. "Evet."


"O halde," Göz kırpıp kapıyı açtı. "gizli idolümüz önden."


Bu sefer gözlerimi devirip histerikçe güldüm ve, "Kes ya.." diye mırıldanıp içeri girdim.


Minsu'da hafifçe kıkırdarken içeriye girip kapıyı kapatmıştı.


Tahmin ettiğim gibi içeriden oldukça gürültülü sesler geliyordu. Bence en az 200-300 kişi vardı. Benim sahneye çıkmama daha 40 dakika olduğu için henüz stresli hissetmeye gerek yoktu. Hem zaten bu ilk sahnem olacaktı. Üçüncü de 500-600 insana ulaşmak için bu sahnemde ve ikinci sahnemde oldukça harika bir iş çıkarmalıydım.

Hatta çıkarmak zorundaym desem daha doğru olur.

"Kang Hye Su?"

İçeri girmemiz üzerinden geçen bir dakika geçmemişti ki yanımızda anında biten 3 görevliden erkek olan konuştuğunda elimi kaldırıp, "Benim, yanımda ki de arkadaşım Minsu." demiştim.


Kafasını salladı umursamazca. "Tamam, o müşteri kısmına geçebilir, senin de hızlıca yaka klip mikrofonunu takmalıyız. Makyajın güzel ama üstünden son bir pudra geçmemiz gerek ve son olarak boğaz pastili almalısın ne olur ne olmaz diye. Şarkıların için müzik notlarını getirdin mi? Arkanda çalacak olan ekip için?"


"Evet evet, getirdim." dedim ve hızlıca çantamdan çıkarıp ona uzattım. "Harika! O zaman kızlar seni hazırlanma odasına götürecek. Hadi hadi oyalanma!" O kadar hızlı konuşuyordu ki neredeyse ana dil korecemi unutmama sebep olacaktı.

"T-tamam."

Son kez kızlara da çok hızlı olmalarını belirttikten sonra gözden hızlıca kaybolduğunda Minsu'yu da 'sen benimle geliyorsun' diye yanında götürmüştü.

Çekingence beni bekleyen kızlara döndüm.

"O zaman gidelim-"

Lafımı daha bitiremeden kolumdan tuttukları gibi beni sürüklemeye çoktan başlamışlardı bile.

...

Anksiyete nedir bilir misiniz?

Hani böyle görünmez bir fil gelir kalbiniz ve nefes alma borunuz arasına oturur ve kalkmaz...ya da göğüs kafesinize sıkışmış küçük ama etkisi büyük bir taş parçası düşünün. Görünürde her şey normal, hiç bir sorun yok. Aslında fiziki olarak tamamen sağlıklısınız, lakin siz nefes almakta, sağlıklı hareket etmekte ve hatta yaşamakta bile zorluk çekersiniz.


Psikologların olayı kısa açıklama şekliyle;Gelecek kaygısı.


Heh! İşte şu an ben anksiyetenin en üst seviyesinde bayrak taşıyıcısı olarak bulunuyorum diyebilirdim çünkü karşımda bulunan 250 insan merakla bana bakıyordu.


Yaklaşık 15 saniye önce sahneye adım atmıştım. Tabi adım attığım gibi ayağım, yerde ki kablolara takıldığı için kısa bir tökezleme yaşadıktan sonra anca oturmam gereken sandalyeye ulaşmış ve mikrofonu sakince kendime göre ayarlarken o iğrenç tiz ses çıkmıştı.

Ve bir müşteri çoktan gözünü devirip dudaklarından okuyabildiğim kadarıyla 'sesi de dengesi kadar kötü kesin' demişti.

Zaten makyajdan dolayı yüzüm kaşınıyordu çünkü pudrayı çok sürmüşlerdi. Ayrıca elbisemin darlığı, oturduğum sandalyede beni iyice strese sokuyordu. Şimdi de bu müşterinin bunları demesi ardından ben sakince ölmeliydim belki de? Ya da 7 kat yerin dibine girsem daha iyiydi?

"Hye su, başlamak için vahiy inmesini mi bekliyorsun?"

30 dakika süren makyaj yenileme ardından kulağıma taktıkları sahne kulaklığından gelen sesle irkilip, "Ha?" dediğimde, mafya patronumun sesi artık sinirli gelmeye başlamıştı.

"Hemen şu lanet şarkını söylemeye başla, millet seni bekliyor diyorum!"

Yüksek sesi kulağımı kısa bir çınlama yaşatsa da haklı olmasından ötürü hızlıca elimde ki gitarı düzelttim ve boğazımı temizleyip mikrofona dudaklarımı değdirdim. "Hepinize iyi akşamlar! Size kendi parçam olan bir şarkıyı çalacağım. Umarım beğenirsiniz!"

Homurdanma ve oflama sesleri bu açıklamamı ne kadar umursamadıklarını belli ederken, titreyen ellerim derin nefesler almamdan sonra yeni gibi görünen ama 5 yıllık olan gitarımın tellerine gitti. Bu gitarı bana annem almıştı lisede. O zamandan beni gıcır gıcır gözükmesi için her türlü bakımını hiç aksatmadan yapıyordum, çünkü yenisini alacak param yoktu.


Teller parmaklarımın altında kaymaya başladığında arkamdaki müzisyenlerde yaklaşık 20 saniye sonra girişi yapmıştı.

Dudaklarım mikrofona yeniden yaklaştı ve aralandı sakince.

"Bana nasıl hissettirdiğini hatırla....Çok gençtik ama,

İçimdeki bir şey gerçek olduğunu biliyordu"

Sesim daha ilk cümlede çatladığı için uzaktan duyduğum bir kaç yuhlama sesleri beni artık sahneden atlama isteğiyle doldursa da gözümün önüne annem geldi ve naifçe gezdiğim tellere, sıradaki parta geçerken daha sert davranmaya başladım.

"Zihnimde donan

Şimdilik resimlerimizde yaşıyorum

Tüm güzel zamanlarımızı hatırlamaya çalışarak

Hayatlarımız büyük bir gürültüyle birbirinden ayrılıyor

Donuk zihnimde hatıralar canlanıyor

Bu kısımdan nefret ediyorum,kağıttan kalpler

Ve sana ait bir parçayı saklayacağım

Sadece unutup geçeceğimi düşünme..."

Yuhlamalar giderek destek verici seslere döndüğünde korkuyla atan kalbim artık heyecanla atmaya başlamıştı.

Şarkımı beğeniyorlar mıydı? Ya da sadece sesimi mi?

Bunu şu an düşünmeye hızlı bir son verip gözlerimi kapattım ve şarkıya bütün eforumu sarf ederek devam ettim. Çok uç notaları bile dikkatlice çıkıp indim. Zaten aşırı yükseğe çıkmam gereken bir şarkı değildi ama bunun tehlikesini almaya gerek yoktu.


Yaklaşık 3 dakika sonra şarkım bittiğinde gözlerimi merakla araladım.


250 kişi şaşılmayacağı üzere bana bakıyordu. Şarkımı gözlerimi açtığımda bitirdiğimi anlamış olmalılar ki büyük bir tezahürat koptu ve kulaklarım duyduğu şeye inanamadı.

"Bir daha!" Alkış sesleri. "Bir daha!" Gene bir alkış sesi..

"Eee," dedi bir anda kulaklığımdan yükselen ses. Patronumdu ve oldukça keyifli gibiydi. "Müşterileri kıracak mısın yoksa kırmayacak mısın parlayan yıldızım?"


Gülümsedim ve bu sefer daha net bir sesle patronuma, "Müşterileri kırmayalım." dedim. Müzisyen grubuyla da bir kaç saniyelik bakışmalı onay aldıktan sonra yeniden nakarata girdim. Normelde diğer şarkıma geçmeliydim ama görünüşe göre bu şarkı insanların duymak istediği tek şarkıydı benden şu anlık.


Aynı şarkıyı bu sefer daha gür ve daha profesyonel söylerken patronumun yüzünde ki tepkiyi merak ettiğim için kafam Vip kısmına yöneldi.


Oradaydı ve elinde ki viskiyi şerefe dercesine bana kaldırmıştı göz göze geldiğimizde gülümseyerek.


Bende ona şarkı sırasında kısa bir gülümseme yollarken onun bulunduğu masanın yanında ki masada bulunan maskeli insan kısa bir an dikkatimi dağıttı. Bakışlarım şarkıya devam ederken onda kaldı. Yanında 3 kişi daha vardı ve aralarından biri daha onun gibi maske takıyordu. VIP kısmında olduklarından ötürü, buranın önemli müşterileri oldukları belliydi.

Tüm odağı sadece benmişim gibi duran bu keskin ama küçük gözlerin sahibi kimdi bilmiyordum ve umurumda o an değildi. Ama o gece bittiğinde, tanıdık ama yabancı gözlerin verdiği derin hissi unutmak çokta mümkün olmadı.

BÖLÜM SONU

Ben kesin paslandım ya. abi şu yazı stiline bak? 2016 amatör yazarı gibiyim. oldu olacak sadece;

Yoongi: mrb

Hyesu: Sanada mrb

şeklinde yazayım dvbjdfjvf

neyse neyse

umarım bölüm hoşunuza gitmiştir

Vote vermeyi unutmayın öptümm🖤🖤


Loading...
0%