Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.Bölüm

@jeonsexual97

Satır arası yorum yaparsanız çok mutlu olurum =)

Yıldızı doldurup başlasak bölüme=)

Keyifli Okumalar ♡

"Ruby etrafımda dönüp durma artık! 17 yaşındaki çocuk sadece güçlerini kullanmayı başaramadığın için zarar verdin. Ki şimdi kendisi sağlıklı bir hayat sürüyor."

Elina'ya olanları anlattığımda elbette çok sevinmişti ve çoktan düğünümüze kadar planı yapmıştı ama Darian'ın haberi bile olmadığı düğünümüzden(!) önce baya büyük engeller vardı.

17 yaşımdan beri bastırmak için deli gibi saf ettiğim kar gücüm ve Darian'ın bırakın bana aşık olması, daha tanımıyordu bile!

"Elina ben sadece 30 saniye birine temas etsem anında o insana soğukluk yayıyorum. Ya Lisa'nın yanında da ona istemeden zarar verirsem? Darian benden anında nefret eder ve ucube diye anar beni. Yok ben vazgeçtim," dedim korku dolu sesimle ve telefonuma sarılıp Lisa'nın numarasının üstüne basarak aramaya başladım. "Lisa'ya başka biri ile grup olmasını söyleyeceğim. Zaten onunla herkes grup olmak ister-"

Ne yaptığımı anlayan Elina hızla bana atılıp telefonumu almaya çalışsa da elimi havaya kaldırmıştım.

"Ruby hemen ver şu telefonu bana!-"

"Alo?"

Lisa'nın ince sesini duyduğum gibi konuşacakken Elina telefonu elimden aldı ve süveterini eline kadar çekip ağzıma kapattıktan sonra, "Alo Lisa'cım sen misin?" dedi ilk kez duyduğum sevimlilik dolu sesiyle.

Bana hep abla edasıyla konuşan insanın iki saniyede kediye dönüşmüş olması, ağzımı kapatmasına gerek olmadan dilimi yutmama sebep olmuştu.

"Evet benim. Siz kimdiniz acaba?" Lisa'nın sesini yeniden duyduğumda Elina'ya dikkat kesildim.

Cilveli bir şekilde güldü ve, "Ben Ruby'nin ablasıyım. Onun telefonundan arıyorum. Elina Rosewick. Şu büyük omuzlu arkadaşınla aynı bölümde okuyoruz. Belki bilirsin."dedi.

"Aaaa o hep bahsettiği kız- auch! Felix!"

Kısa bir süre kesik kesik gelen seslerle Elina'yla birbirimize garip garip baksakta Lisa'nın nefes nefese, "Tanıştığımıza memnun oldum Elina'cım. Naber?" demesiyle Elina anında yeniden moda girmişti.

Lisa az önce Elina'ya sahiplik ekiyle hitap etmişti...

"Çok iyiyim tatlım. Ruby laf arasında senden bahsetti. Grup çalışmanızı benim evimde yapmaya ne dersin? Çok ferah ve geniş bir çalışma odamız var. Babam İktisatçı olduğu için de envai çeşit kitapların bulunduğu devasa bir kütüphaneye sahibiz."

"Çok iyi olur unni. Benim için yarın okul çıkışı uygun."

Elina, "Harika o zaman, bekliyorum. Ah, tatlım Ruby istiyor.. veriyorum bir saniye." diyerek tırnaklarını yiyen bana telefonu uzattığında bir süre almamak için çaba göstersem de korkutucu bakışlar atan bir Elina'nız varsa hayır demek manasız kalıyordu.

En sonunda elime telefonu tutuşturduğunda, "Lisa selam." dedim Elina'ya gözlerimi devirip. Bana anında dil çıkartmıştı. "Kusura bakma lütfen bu saatte arayıp rahatsız ettik seni ama Elina pek yerinde duran biri değildir. Yarın okulda sana sormamı bekleyemedi."

Lisa kıkırdadı. "Sorun değil Ruby. Zaten Elina ile tanışmak istiyordum."

Merakla, "Neden ki?" dedim.

"Bizi duyuyor mu?"

Aynada makyajını kontrol eden Elina'ya bakıp, "Hayır." diye mırıldandım. Lisa fısıldayarak konuşmaya başladığında, neden fısıladadığını anlamasamda dediklerine dikkat kesilmiştim. "Fekix ondan hoşlanıyor da o yüzden tanışmak istiyordum ama ona şimdilik söyleme lütfen. Felix kendi cesaretini toplayınca açıklayacak."

Kısa bir öksürük krizi yaşayıp, "Gerçekten mi?" dedim şaşkınca. Elina'da bir ara ondan hoşlanıyordu ama bu bir yıl önce falandı.

"Evet ama bu şimdilik sır."

Kısa bir onaylamadan sonra vedalaştığımızda telefonu kapatıp Elina'ya tebessüm ederek döndüm. Felix'in ondan hoşlandığını duysa mutlu olur diye düşünüyordum ama Lisa sır demişti.

Genede ağzını aramakta fayda vardı.

Yatağıma başımı elime yaslayarak uzandım ve saçlarımla oynarken, "Büyük omuzlu olan arkadaşla nasıl gidiyor bari? Geçen yıl ki hislere devam mı?" dedim keyifli bir sırıtışla.

Elina rahatça omuz silkti. "Evet ama öyle aman aman aşık değilim. Gene de önümde diz çöküp evlilik teklifi etse evet der miyim? Elbette!"

"Vay anasını bu aşık olmamış halin mi yani?" diyerek şaşkınca mırıldandığımda, "Evet." dedi. "Ya ne sandın?"

"Hiiiç...."

...

Dün akşam eve dönerken Lisa'nin gömleğini kuru temizlemeye vermiştim ve şimdi de okula gitmeden önce almaya gidiyordum.

Bugün bizi Elina'nın babası Jensen amca bırakacağı için geç kalma gibi bir derdimiz yoktu, yani rahattım.

Evimizin bir sokak ilerisinde bulunan kuru temizlemeciye vardığımda, kadına parayı uzatıp gömleği almış ve uzunca kontrol ettikten sonra teşekkürlerimi sunarak oradan çıkmıştım.

Baya uyarıda bulunduğum için kadın extra dikkat etmişti ve hiç bir sıkıntı gözükmüyordu.

Orta halli bir aileye sahip olduğum için gucci ve channel gibi markalara yabancıydım. Bu yüzden ne kadar olduğunu bile bilmediğim gömleğin zarara uğraması beni zor duruma sokardı. Gömleğin bulunduğu karton poşeti, bugün siyahlara bürünmemin aksine açık mavi rengini tercih ettiğim eldivenli elimle kavramış ve Elina'nın olduğu yere doğru ilerlemiştim.

Kapılarının önünde duran arabalarının içi boştu. Bu da demek oluyordu ki geç gelmemiştim. Açık olan vantilatörümü kapatıp çantaya koyduktan sonra telefonumu elime aldığım sırada kapı açılma sesiyle bakışlarım karşıya döndü.

Jensen amca ve Elina buraya doğru geliyordu.

"Günaydın kızım. Nasılsın?" Beni fark eden Jensen amcaya gülümsedim. Benim gücümü bilmiyordu. Elina bize gelip anlattığında oradaymış ama o çocuk hayali sanıp çokta kafaya takmamış eşiyle.

"Günaydın Jensen amca. Ben çok iyiyim. Sen nasılsın? Belin nasıl oldu?"

Belini biraz ovdu ve omuz silkerek Elina'ya bir bakış attı. "Bilmem, doktor hanıma soralım bence?" dedi şakacı bir ses tonuyla. Ben gülerken Elina gözlerini devirmişti. "Eğer salonda maç izlerken o sert koltukta uyumaya bir son verirsen babacığım," Sahtece gülümsedi. "çok daha iyi olacaksın inan bana."

Jensen amca havaya doğru elini salladı ve ağırca arabaya ilerlemeye devam etti. "Reçetenizi hiç beğenmedim doktor hanım. Başka bir fikir oluştuğunda haber verirsiniz."

Arabaya varıp bindiğinde ben de Elina'nın koluna -kalın giyinmemin verdiği güvenle- girdim ve, "Neden yumuşak, böyle oturunca senin içine gömülmene sebep olan koltuklardan almıyorsunuz? Huylu huyundan vazgeçmez biliyorsun." diye merakla sorduğumda Elina omuzlarını düşürdü.

"Denemedim mi sanıyorsun Riri? Ne zaman koltukları değiştirelim desem onlar annenin seçtiği takımlardı, değiştiremem diyor."

Dediği şeyle neredeyse ayaklarım yürümeyi kesecekti ama kendimi kontrol edip arabaya vardım ve düşen yüzümü sesime yansıtmamaya çalışıp sessizce, "Anladım." diye mırıldandım.

Elina'nın annesi ne yazık ki kanserden 6 yıl önce vefat etmişti. Ve o bunu yavaş yavaş atlatsa bile babası hala ilk günkü gibi eşinin yokluğuna alışamamış ve etrafındakilere buna alışamadığını gösteriyordu.

Onu anlıyorduk ama. Ne de olsa liseden beri sevgili olup, büyük bir aşkla evlendiği kadını kaybetmişti.

Ve 28 yılını beraber geçirdiği insanı kaybedince aklını kaçırmamasına sebep olan tek şey; Elina'nın varlığıydı.

Herkes arabaya bindiğinde Jensen amca radyoda 80'li yıllara ait şarkılar açıp eşlik ede ede bizi okula bırakmıştı.

Bugün benim dersim öğleden sonraydı. Kütüphanede araştırma yapmak için erkenden gelmiştim. Elina'nın ise bütün gün dersi vardı. Ayrıca kadavra kesimine katılması için üniveristeye bağlı hastaneye geçecek diye biliyordum ama akşam Lisa ve ben onların evine geçerken bize yetişeceğini bana belirtmişti.

Normalde kütüphanede çalışacaktım ama orada yeme içme yasaktı. Ve benim canım tam şuanda çikolatalı mocha ve limonlu cheesecake çekiyordu. Bu yüzden kafeteryanın puflarla dolu olan yerine araştırma için almam gereken kitapları alarak geçmiştim.

Burası üniversitede favori olan yerimdi. Özellikle cuma günleri çünkü bugün öğleden önce dersi olmayan tek fakülte bölümü; eğitim fakültesiydi. Bu yüzden tek tük insanlarla dolu sessiz bir yer oluyordu.

Cheesecake'imden bir lokma yiyip ağzıma yayılan ekşimsi tat ile birlikte mutlulukla gülümsediğim sırada birinin omzuma hafifçe pat patladığını hissettim.

Ve ağzım dolu olduğu için kediye benzer halimi umursamadan arkamı döndüm.

Gördüğüm yüzle gözlerim büyümüş ve yediğim o leziz cheesecake bana zehir olmak istercesine boğazıma takılarak beni güçlü bir öksürüğe maruz bırakmıştı. Karşımdaki kişi muhtemelen giderek kırmızıya dönen halime bakıp endişeyle önümdeki masanın üzerinde bulunan suyun kapağını açıp hızla ağzıma dayadı.

Suyu içmeye başladığımda boğazımda ki yanma hissi giderek geçmişti ama şimdi de gerginlikten midem bulanıyordu. Su yeterli olduğu için ağzımdan çekmek niyetiyle elinde tuttuğu şişeye uzandığımda ellerimiz birbirine değmişti ve tanrı şahidim: ben daha önce hiç böyle bir sıcaklık hissetmemiştim.

"İyi misin?"

Darian Roman, bana endişeli gözlerle bakarken kafamı sağa sola sallayıp sayende asla iyi olamayacağım! diyerek ona ağır romantik sözler sıralayan kızı zapt etmeye çalışarak, "İ-iyiyim, evet." dedim mırıldanırcasına.

Eliyle yumuşak olduğuna yemin edebileceğim sarı saçlarını karıştırdı. "Bir anda arkanda belirdim diye korktun sanırım, üzgünüm."

Sesine ilahi okumak isteği...çık aklımdan!

Ellerimi deli gibi sağa sola salladım. "Hayır hayır! Sorun değil. S-sen bana bir şey mi diyecektin?" Kafasını sallayıp iyice karşıma geçti. "Sadece Lisa bugün gelemeyeceğini sana haber vermemi istedi. Akşam onun evinde buluşmanız uygunsa da, seni ben götüreceğim. Tabi rahatsız olmazsan."

Dedikleri ile bir süre kulağım çınlarken nayhoşça ona baktığımın farkında değildim ama kendime engel de olamıyordum. Şu anda bana resmen o siyah Tesla'sına binmeyi teklif ediyordu. Onunla, baş başa olarak yolculuk yapacaktım-

"Hey?"

Elini yüzüme doğru salladığında irkilip, "Ha? Ah pardon, aklım biraz dağınık. Olur tabi! Senin dersin kaçta bitiyor?" dedim cevabı bilmeme rağmen.

Saat 16:00'da.

"Saat 4'te bitecek. Senin?"

"Benim de o saatte bitiyor. Nerede buluşalım?"

"Öğrencilere ayrılan B1 blok park kısmında siyah tesla var. O benim arabam. Orada buluşalım olur mu?" Darian'ı mırıltılarla onayladığım sırada birden, "Böyle isimsiz konuşunca garip hissettim. Adın nedir, sormamda sıkıntı olur mu?" dedi ve ben o an ruhumun beni terk ettiğine şahit oldum.

Sakın kekeleme, sakın kekeleme, sakın kekeleme-

" R-Ruby Lee."

Senin iç sesin olduğum için kendimden nefret ediyorum Ruby...

Minik gamzesini gösterecek kadar gülümsedi. "Güzel isim. Tanıştığımıza memnun oldum Ruby. Ben de Darian Roman. Çıkışta görüşürüz o zaman."

Bir şey dememe izin vermeden arkasını dönüp gitmeye başladığında hala onun arkasından öküzün trene baktığı gibi ağzım açık izlediğimi fark edip kendimi minik bir tokat atarak önüme döndüm. Ama yüzümdeki o aptal sırıtma olduğu gibi yerinde duruyordu.

Ta ki şoktan çıkmamla birlikte salak gibi kekelemelerimi hatırlayana kadar.

Kendimi puftan geri atıp tepinmeye başlarken kısık bir çığlık bırakmıştım. "Kesin beni sorunlu sanıyor ya kahretsin!"

Rezil olmalara doyamadığımı kafeteryaya girip bana garipçe bakan insanlarla anlamış ve darmadağın ettiğim lacivert -1 yaşından beri bu renkti- uzun saçlarımı düzelttim ve ağzıma büyük bir lokma cheesecake atıp araştırmama geri döndüm.

Tabi yüzü iki de bir gözümün önüne gelen aşık olduğum çocukla bu artık imkansızdı. Birde bir kaç saat sonra onun arabasına binecektim ben değil mi?

"Bugün de ölmezsen bir daha sana kara da su da ölüm yok Ruby Lee."

BÖLÜM SONU

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir

Vote💜

 

Loading...
0%