10. Bölüm

Bölüm 7 : Bilinçaltı part 2

Furkan Özdemir
jrblack

Etrafta bir anlığına derin bir sessizlik oldu. Ne demek siz kimsiniz ? burada neler oluyordu ? Stefan sadece zatürreydi ama neden böylesine bir cümle kurmuştu ? Stefan sadece annesi ile dalga geçiyor olmalıydı değil mi ? ......

o an Stefan ın annesinin ve odanın içerisinde olan kişilerin aklından geçen tek şey bunlardı , birazdan stefan onlara şaka yaptım demeliydi değil mi? Yoksa demeyecek miydi ?

Derin sessizliği dedesinin ona seslenişi bozmuştu ;

- Evlat hadi dalga geçmeyi bırak , nasıl oldun daha iyi misin?

hafif yorgun , halsiz bir ses tonuyla ;

- Siz neden bahsediyordunuz , ne dalga geçmesi ......

Stefan ın söyledikleri o kadar yavaş bir şekilde ağzından çıkıyordu ki tıpkı yoğun düzeyde alkol almış bir kişi konuşuyor gibiydi. Stefan ın ağzından çıkan her bir kelime bunun bir hayal olmadığını gösteriyordu ve ailesini derin bir karamsarlık hissi kaplamaya başlıyordu. Annesi ağlar ve çaresiz bir şekilde eşine doğru hareket edip ona sıkıca sarılır , gözlerinden çıkan damlalarca yaşa engel olamaz. Oğlu ve kızının kendilerinde olmadıklarını gören dede akıllıca bir hareket yaparak doğruca doktorun yanına gider , durumu incelemesi için Stefan ın odasına çağırır. Doktor kısa bir muayene sonrası normalde olmaması gereken bir durum diye açıklamaya başlar . Bu durumun yüksek ihtimal vücudun hastalık anında ki dengesizliğinden kaynaklı olabileceğinden bahseder. Durumun detaylı bilgisi için bir beyin tomografisi çekilmesi gerektiğini söyler . Doktorun bu dediğini duyduğu andan kendisine sarılan eşini yavaşça bırakarak doğruca hastane içerinde randevu almak için sekreterin olduğu bölüme doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başlar baba. Kaybedecek bir saniye bile yoktu çünkü bu durum kalıcı mı olacak yoksa geçici mi bunu öğrenmeleri gerekiyordu. Zaman aile için ilerlemeye devam ediyor telaşları her an her saniye artıyorken saatin sesi beyinlerinin içerisinde yankılanıyor . Stefan ise odasının içerisinde etrafın sessizliğine şaşıyor ve sadece izliyordu ama sanki onun için bir şey eksikti. Bilinç.....

Zannedilir ki bedeni bu dünya da yaşayan herkesin bilincide buradadır peki ya bedenen burada olup bilincini kaybedenlere ne demeli ? İşte Stefan ın bedeni şuan bu dünyada yaşıyor , uyanık ve konuşabiliyor ama ona benliğini veren , herkesin bildiği stefan işte o nerede ?

 

Kuş seslerinin etrafa yaydığı o mükemmel melodiler , söyledikleri şarkılar ahhhhhh sanki insanın ayağını yerden kesercesine mükemmel bir duygu ve haz yaratıyor. Bir de buna eşlik eden baharın o taze kokusu varsa işte sanırım orada bir ömür geçirebilirdi. İşte her şeyin böyle olduğu bir ortamda gözlerini yavaşça aralamaya başlar stefan . Pamuktan daha yumuşak bir çimenliğin içerisinde bulur kendisini. Gözlerini tam bir şekilde açtıktan sonrasında göz altlarında hafif ağrılar hisseder ve ellerini göz atlarına götürdüğünde şiş bir halde olduğunu fark eder . Sanırım bu çok uzun süredir uyuduğunun bir göstergesiydi ha bir de buna hafif baş ağrıları eşlik edince işte bu durumdan kesinlikle emin oldu . Elleri ile gözlerinin ovuşturduktan sonra ellerini aşağıya doğru indirirken bir anlığına kollarının yannık bir durumda olduğunu ve hatta kolunda ki etlerin dahi pişmiş bir vaziyette olduğu bir sekans gördü ve tam işte o an hatırladı çünkü stefan en son bir yerde sıkışıp kalmış , acılar içerisinde kıvranıyordu. Hatırladığı en son şeyler en son artık acılara dayanamayan ve bitap düşmüş vücudunun yerde hareketsiz yatışıydı ama bir dakika bir şeyler daha olmuştu sanki peki ya ne olmuştu işte o kısım Stefan için gerçekten bulanık bir hal almıştı. Tama belki o kısmı hatırlayamamıştı ama bunlar sadece bir rüya değil miydi ? Öyle olmalıydı çünkü vücudu şuan gayet normal bir durumundaydı ama neden evinde değildi ya da başka bir yerde çünkü buraya bakındığında buraya ait olmadığını her saniyede anlıyabiliyordu Stefan. Yumuşak çimenin üzerinde bu düşünceler içerisindeyken burnuna kaçan bir tüy parçası Stefan ı derin bir şekilde hapşırmasına neden oldu. Hapşırmanın verdiği şiddet ile yattığı yerden doğrulduğu gibi üzerinde gezinen minik böcekleri görür ve olduğu yerden tıpkı bir kurbağa gibi minik bir çığlık ile sıçrar . Ayağa kalktığı gibi üzerini hızlı bir şekilde çırpar ve hatta üzerindeki kıyafetleri hızlı bir şekilde çıkartır ve onlarıda çırpar. Tüm bu işleri bitirdikten sonra olduğu bölgeden hızlı adımlarla uzaklaşır Stefan çünkü o minik böcekler onu tekrar bulabilirdi onlardan uzaklaşmalıydı yani o öyle düşünüyordu. Tüyleri diken diken olmuş bir halde olduğu yerden uzaklaşırken bir anda ortamın güzelliğini bozacak bir ses duyulur ;

-GRRRRRRRRRRR

Stefan ın karnı bu ses ile birlikte tıpkı bir çizgi film sahnesi gibi hareketlenir. Bu ses Stefan için bir alarmdı , artık yemek yemeliydi. Böceklerin üstüne çıkması nedeniyle olduğu yerden hızlıca uzaklaşırken hiç etrafına dikkat etmeyen Stefan onun için çalan alarm ile birlikte gözlerini hızlı bir şekilde etrafına çevirdi.. Etrafı olabildiğince yeşil , ağaçlarla dolu bir orman gibiydi ama o kadar sık bir şekilde konumlanmış ağaçlar yoktu. Aslında bir vadi gibiydi. Evet normal şartlarda gerçekten çok güzel bir manzaraydı ama şartlar pek normal değildi ki açlıktan ölecek gibi hissediyordu Stefan, bir an evvel yemek yemeliydi. Stefan hızlı adımlarla etrafı yokluyor, yiyecek birşeyler arıyordu. Yollar bir inişli bir çıkışlı bir şekilde ilerliyordu. Stefan için aç geçen her dakikada ilk uyandığında duyduğu mükemmel kuş sesleri yerini tek bir tel üzerinde bir notaya bağlı kalmadan git gel yapılan bir kemana bırakıyordu. Artık kulakları ağrır bir duruma gelmişti . Çok geçmeden karşısına meyvelerle dolu bir ağaç çıktı . Stefan ağacı gördüğü gibi gözleri parıl parıl parlamaya başlamış ve ağzından belki de litrelerce su akmaya başlamıştı. Çok beklemeden ağaca yarınlar yokmuş gibi hızlıca bir saldırı gerçekleştirdi Stefan ve avuçlar dolusu meyveyi aşağıya doğru indirdi ve yemeye başladı. Stefan yedikçe kendine gelmeye başlar ve gözleri dünyayı tekrar görmeye başladığı gibi ağzında ki o tatlı tadın yerini acı , tatsız bir tat almaya başlar , yediği yumuşak meyve yerini kesmesi bir o kadar zor hale gelir. Bütün bunlar sonrası ne yediğine ilk başta dikkat etmeyen Stefan galiba çürük meyve yedim diye elinde ki meyve sandığı şeye baktığında elinde bulunan şeyin bir insan kolu olduğunu fark eder . Dehşet verici gözlerle elinde bulunan kolu yere doğru fırlatır ve ağzında bulunan bütün o şeyleri hızlıca çıkarır ve çok geçmeden olduğu yere kusmaya başlar. Kusması hafif kesildiğinde ağaca doğru baktığında ağacın dallarında asılı bir şekilde duran çocuklar görür ve hepsinin boynunda bir şeyler yazmaktadır ;

 

- BEN BİR KORKAĞIM VE ÜLKEM İÇİN SAVAŞMAYI REDDEDİYORUM.

Bu buuuu bunlar ne böyle , niye böyle bir şey var oğhhhhhhhh

Stefan kusmaya midesinde yediği hiçbir şey kalmayana dek devam eder. Kusmaya devam ettiği sırada gözlerinde yaşlar akmaya başlar ;

 

-Burada neler oluyor böyle , neden ben sürekli böyle şeyler görüyorum, bunlar rüya mu değil mi onu bile bilmiyorum ama umuyorum gerçek değildir, ama bunlar çok gerçekkkkk(Bağırıyor)

Kusmaktan rengi solmuş bir durumdayken gün yavaş bir şekilde batıyordu ve güneş yavaş yavaş yerini Ay a bırakıyordu. Stefan gün ışığının şimdilik olduğu yere veda ederken bir anda bu tablo ile ilgili bir şey hatırlamıştı . Gözleri kızarmış, rengi solgun , ağzı kirli bir halde iken ağzından çıkan kelimeler bu durumun nedeni olan kişileri tanımlıyordu ;

- Nazi Almanyasının seçkin birliği olan SS ler .

İzlediği belgeselde bu tarz şeyleri kendi çocukların acımasız bir şekilde yaptıklarından bahsetmişti . Gerçekten utanılası iğrenç bir durumdu. Stefan halsiz bir halde bu düşünceler içerisindeyken çok geçmeden gün ışığı tamamen bulunduğu bölgeyi terk etti ve artık kuşların sesini etrafta bulunan cırcır böceklerinin sesi aldı. Stefan kendisini zorda olsa artık bu iğrenç tablodan uzaklaştırmak için hareketlendirdi . Stefan ağacın olduğu bölgeden arkasına bile bakmadan uzaklaşır ve böylesine bir şey yaşadığı bir yerde başka kötü bir olay olmaması için güvenle geceyi geçirecek bir yer aramanın peşine düşer......

Stefan oradan uzaklaşır ama arkada görmediği bir şey vardır.

Stefan ın ağacın olduğu yere ilk geldiğinde açlıktan fark etmediği bir tabela vardır ve o tabelada ;

KABUS AĞACI: Bu alem rüya alemi! Kâbus görmek istemiyorsan az ye..... yazmaktadır.

 

Bölüm : 03.02.2025 00:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...