10. Bölüm

«10» Ben Yeşilim, Sen Kırmızısın

uranüs
justtbirisii

Ara vereceğim dememe rağmen bölüm attım bence bir kıyak geçersiniz (oy yorum falan işte)

İyi okumalarrr

Future ft. Drake, Tems - WAIT FOR U

Akşam olmuş, kuaförden eve dönüyordum. Aklımda dün Utku'nun bana söyledikleri dönüyordu.

Ne demek benden hoşlanıyordu?

En son ikiziyle aynı şeyi yaşadığımda pek de iyi şeyler yaşamadığım için ondan uzak durma taraftarıydım. Hatta bunu hemen uygulamaya koyacak ve akşam o eve gitmeyecektim. Graffiti yapabileceğim birkaç yer daha vardı, pek sevmesem de şu an oralara kalmıştım.

Sevmeme sebebim de çoğunun evlerin arasında olması ve birinin de mezun olduğum liseye yakın olmasıydı.

Eh, bunlar görmezden gelinebilir şeylerdi ve ben iki yıldır alıştığım bu rutini bozmayacaktım.

Ellerim ceplerimde, başım öne eğik ilerlerken birden bir şeye çarpmıştım. Ama her gün ilerlediğim bu yolun üzerinde çarpacağım bir şey olmadığına emindim.

Kaşlarımı çatarak neye çarptığıma bakmak için başımı kaldırdığımda çarptığım sert şeyin bir şey değil, birisi olduğunu gördüm. Utku.

Her taşın altından çıkmasa ölürdü sanki.

O değil de bu çocuğun göğsü niye bu kadar sert? Boş yere etkileniyoruz burada.

Hayır, etkilenmiyoruz.

"Sana da selam," dedi alayla.

Sadece göz devirdim. "Ne işin var senin burada?"

"Çarşıya giderken de mi sana soracağım? Ha, sormamı çok istiyorsan sevgilim olabilirsin."

Yavaş gel be adam!

Yüzündeki sırıtışa bir tane yapıştırmak istiyordum. Yine de bunu yapmayıp derin bir nefes aldım ve sabır diledim. "Siktir git, Utku."

"Ben de seni seviyorum güzelim," dedi ve burnumu sıkıştırdı. Geri çekildim ve yanından geçerek uzaklaşmaya çalıştım. Çalıştım, çünkü kolumdan tutup beni engellemişti. "Sana yürümemi istemiyorsan söyleyebilirsin, İnci."

"Sana az önce siktir git dedim ve söylememiş mi oluyorum?"

Gerçekten, erkeklere direkt söylemediğiniz sürece ne demeye çalıştığınızı anlamıyorlardı.

"Bana daha çok flört ediyormuşsun gibi geldi," dedi omuz silkerek.

"Ağzının ortasına bir tane geçirmekten başka bir şey istemiyorum. Oldu mu?"

Kolumu sertçe çekerek ondan kurtardım ve hızlı adımlarla yoluma devam ettim. Son zamanlarda fazla sinir bozucu olmaya başlamıştı.

Mezun olduğum ve tüm anılarımı zihnimin çöp kutusuna boşalttığım lisemin yakınlarındaki boş bir arsadaydım. Arsanın etrafında birkaç yıkık duvar olduğu için buralara yabiliyordum. Etraftaki bekçiler beni görmediği sürece gayet iyiydi aslında ama bu taraflarda bekçiler fazla dolanırdı.

Çantamı çıkarymaya bile gerek duymayarak ve biri gelirse fark etmek için kulaklığımı takmayı es geçerek hızlıca çizmeye başladım. Elim zaten alışkanlıkla hızlıydı ama şu an üzerimde daha da hızlı olmalıymışım gibi bir baskı vardı. Yani, en azından ben öyle hissediyordum.

Arkamdan duyduğum adım sesleriyle anında elimdeki sprey boyayı çantama attım ve kaçmak üzere hazırlandım. Ama duyduğum başka bir ses, beni durdurmuştu. "Sakin ol, İnci. Benim."

Bu, Utku'ydu. Yine.

"Senin altından çıkmadığın taş yok mu acaba?" diye sordum arkamı dönerken. Benim maskeli olmama karşın o normal giyimindeydi.

Dilini damağına vurarak hayır manasında bir ses çıkarttı. "Yok, beğenemedin mi?"

"Beğenemedim. Hem ben sana 'siktir git' demedim mi ben mi yalnış hatırlıyorum?"

"Dedin; ama ben uğraşmayı severim, özellikle de böyle güzel bir şeyle uğraşmayı."

Dediğine göz devirerek çantamın içine az önce attığım boyayı aldım ve işime devam ettim. Utku'nun arkamdan bana doğru yaklaştığını hissetsem de aldırmadım. Bir şey yapmaya çalışsa bile kıymetlisine bir tane geçirip iki büklüm ederdim, çok sıkıntı olmazdı.

"Bir şey soracağım ama yanlış anlama," dedi sesi kulağımın dibinden gelirken. Bedeninin varlığını da hemen arkamda hissedebiliyordum.

Elimi aşağıya indirip teneke kutuyu hareket ettirdiğim takdirde istediğim yere gelecek şekilde ayarladım. Sonuçta tedbir gerekliydi. "Anlarım."

"Yine de soracağım," dedi pişkin pişkin.

Elindeki tenekeyi daha acil durumlarda kuşlanacaksın İnci, kendine hakim ol.

"Niye böyle her gece çıkıp yapmak zorundaymışsın gibi hareket ediyorsun?"

Çünkü geceleri insanların beni yargılayacak bakışları olmuyor ve ben kendim olabiliyorum. Bunu yapmak da benim kendim olduğumu hissetmem demek. Eğer bu kadar sık yapmazsam benliğimi kaybettiğimi hissediyorum.

İçimden verdiğim cevap çoğunda olduğu gibi içimde kaldı. "Sana ne?"

Yakınlığı beni artık rahatsız etmeye başladığında bir adım yana kaydım ve ona döndüm. Kaşlarım çatılmış, sinirili olduğunu düşündüğüm şekilde ona bakıyordum.

"Merak ettim," dedi omuz silkerek. "Bizi buraya senin merakın getirmedi mi zaten en başında?"

Haklıydı. Ben ilk başta köprü ayağına atılmış o kırmızı renkli Rast taginin kime ait olduğunu merak etmeseydim ve o notu yazmasaydım şu an bu durumda olmayacaktı.

Bu duruma benim merakımla gelmiştik ve bu yüzden ben de onun benim hakkımda bir şeyleri merak etmesine söz söyleyemiyordum. İyi halt ettin İnci.

"Gerçi, ben halimden memnunum," dedi flörtöz tavrıyla.

Artık göz devirmekten gözüm çıkacaktı. "Ben hiç memnun değilim nedense."

"Niye? Birilerinin senden hoşlanması kötü bir şey mi?"

"Hayır. Ama birilerinin bana istemediğim halde sulanması kötü bir şey."

Derin bir nefes aldı. "Niye istemiyorsun ama? Ne yaptım ben sana?"

Buna bir cevap veremezdim, kendi içimde bile. Sadece içimden bir his onu itiyordu bende, durum bundan ibaretti.

"Asıl sen niye istiyorsun?" diye sordum ben de bu sefer.

"Birinden hoşlanmak için neden aramazsın, İnci. Sadece olur."

"İşte benim için de aynı. Birini istememek için de nedene ihtiyaç duymazsın, sadece olur."

Onu onun silahıyla vurmam bariz şekilde moralini bozmuştu. "Öyle olsun, ama yine de beni kabul et isterdim."

"Ben neden bu kadar uğraştığını anlayamıyorum," diye mırıldandım elimdeki tenekeyi çalkayıp duvara dönerken.

Beni duymayacağını düşünmüştüm ama gecenin sessizliği içinde beni elbette duymuştu. "Çünkü insan istediği şeyler için uğraşır."

"Beni isteme, Utku, lütfen," dedim yalvaran sesimle. "Çünkü böyle giderse ikimiz de çok yorulacağız."

Ya da sen en sonunda ikizin gibi bana iftira atıp işin içinden sıyrılacaksın ve tüm yük bana kalacak.

"Sadece tek bir şans, İnci. Lütfen." Onun da sesi benimki gibi çıkmıştı.

Bana ne ara bu kadar bağlanabilmişti?

"Hayır, Utku." Gözüm duvardaki yeşil graffitiye takıldı. "Ben yeşilim, sen kırmızısın. Yeşil ve kırmızı asla yan yana olmaz."

Serseri sırıtışını gördüm. "Olacak, göreceksin."

Ben az önceki halini nasıl bir anda üzerinden atabildiğini sorgularken o bana arkasını dönmüştü. "Görüşürüz, İnci."

Arkasından bakakalmış, hiç bir şey diyememiştim.

Renk sklasında bile zıt olan renkleri nasıl bir araya getireceğini merak ediyordum doğrusu. Doğanın kanunlarına karşı çıkacaktı herhalde.

Kendi kendime onun bu yersiz çabasına ve asla akıllanmamasına güldüm ve işime döndüm.

Denesindi, nasıl olsa benim duvarlarımı kolayca yıkamazdı.

Kolay kolay güvenen biri değildim ve Utku benim en nefret ettiğim yüzün neredeyse bir kopyasına sakip olarak duruma eksilerde başlıyordu.

O buna uğraşırlen benim çok eğleneceğim kesindi. Tabii o da Uraz gibi yapmazsa.

◇◆◇

Sonraki bölümde görüşmek üzere canlarım 🫶🏻

Bölüm : 22.01.2025 21:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...