
Selamlar, bölümleri sıklaştıracağım bir süre. Siz de oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen.
İyi okumalarrr
Stabil - Uyu
Utku ile beraber harabe eve girdiğimizde ben direkt üst kata çıkarken o kapıyı arkamızdan kilitleyip benim yanıma öyle geldi. "İçeri odaya geçelim, orası daha rahattır."
Dediğimi yaparak kapısı açık olan tek odaya girdim. İçeride tek kişilik yataktan biraz daha geniş bir şilte ve demirden ufak bir dolaptan başka bir şey yoktu. Çantamı çıkartıp kapının kenarına koyduktan sonra kendim de şiltenin üzerine oturdum. Utku da gelip şiltenin diğer ucuna oturdu ve sırtını duvara yasladı.
"Anlatmam için zorlamayacak mısın?"
"Senin özelin, sen bilirsin," dedi omuz silkerek. Yine de merak ettiğini tahmin etmek zor değildi. Kim olsa merak ederdi.
"Ben yine de anlatacağım." Anlatmaya ihtiyacım vardı. "Babam hakkında az da olsa bir şey biliyorsundur, annem söylenmeden pek duramaz."
"Evet, Işıl hoca bazen eski anılarını anlatıyordu."
"Babam bizi terk etti." Ağzımdan bir solukta çıkan bu cümle, benim hayatımın başlı başına değiştiği o noktaydı. "Öncesinde de annemle sürekli kavga ederlerdi. Ben babamın eve alkollü gelmesine alışarak büyüdüm hatta. Annem hep kızardı, babam da kapıyı çarpıp çıkarttı. Bir gün; çıktıktan sonra eve kendisi değil, boşanma kağıdı geldi."
Gözlerime kadar gelen göz yaşlarımı geri göndermek için gözlerimi sıkıca yumdum. Şu an güçsüz yanımı ona göstermemeliydim.
Omzuma konan sıcak bir elin varlığı ilk anda irkilmeme sebep olsa da sonrasında iyi hissettirmişti. Hatta kendime itiraf etmekte ne kadar zorlansam da o elin sahibi de bana iyi geliyordu.
"Ağlamak seni rahatlatacaksa ağla, İnci."
Sesindeki o anlayışlı tını beni istemsizce ona çekmişti. Dibimdeki vücudunun beni çekmesine daha fazla karşı koymadan kendimi ona doğru bıraktım. Başım sert göğsüne çarparken kolları da bedenime sarılmış ve soğuk havada içimi ısıtmıştı.
"Babamın terk etmesinden sonra annem uzak bir yerlere tayin istemişti, sonuç olarak da buraya geldik. Babam çok defa bana ulaşmaya çalıştı, hatta yaşadığımız yeri buldu. Evin önüne kadar gelip benimle konuşmak istemişti yazın ama ben kabul etmemiştim. Sonrasında gitti zannetmiştim ama gitmemiş."
Sesim ağladığım için boğuk çıksa da amacım Utku'nun anlaması değildi. Sadece anlatmak, içimdekileri dökmek istemiştim.
Utku'nun bedenimi saran kollarından birinin eksikliğiyle ne ara kapattığımu anlamadığım gözlerimi açtım ve ona baktım. Yanaklarıma süzülen göz yaşlarını özenle sildi. İşini bitirmesine rağmen eli hala yanağımda duruyordu.
Siyah gözleri içine düşüyormuşum gibi hissettiriyordu. Kurduğumuz göz kontağı onun gözlerinin yüzümdeki daha aşağı bir noktaya bakması ile kesilmişti. Dudaklarıma baktığını fark ettiğimde kucağından kalktım hızla.
Ben bir miktar yana kayıp gözlerimi kaçırırken Utku da tek kelime etmedi. Bana baktığını fark etsem de beni öpmek istediğini fark ettiğim için ona bakmamaya çalışıyordum. Gerçi asıl sorun bunu fark etmem değildi, asıl sorun bunu istiyor olmamdı.
Avıç içlerimi ağrıyan gözlerime bastırdım. "Çok uykum var." Bir an önce eve gitmem lazımdı ama babamın dışarıda bir yerlerde olma ihtimali beni ürkütüyordu.
Onu o halde gördüğümde aklıma gelen tek şey de eve o halde gelip bana attığı dayaklar olmuştu zaten.
"Burada uyuyabilirsin, ateş yakarsak sıcak olur."
Şu an bu teklifi reddetmeyecektim. Gözlerimden uyku akıyordu ve eve de gidemeyecektim. Annemin de sabahları bana dokunmadığını bildiğim için bu gece burada kalacaktım.
Bir şey demeden bedenimi şiltenin üzerine bıraktım. İki büklüm halde, kafam yastığa gelecek şekilde uzanıyordum. Göz ucuyla Utku'nun bir köşede yığılı olan odunları kibriyle tutuşturduğunu gördüm. Odada yayılan sıcaklık ve ışık havayı anında değiştirmişti.
"Ayakkabılarını çıkart da yorganın altına gir," dedi Utku yanıma doğru gelirken.
Doğrulup dediğini yaptım. Ek olarak da üzerimdeki kalın poları ve şapkamı çıkarttım ve yorganın altında öylece uzanmaya başladım.
"Sen gidecek misin?" diye sordum hemen karşımda yerde oturan Utku'ya.
"Hayır, seni yalnız bırakmam."
Dediğiyle hafifçe gülümsedim. "Sen de gel böyle, uykusuz kalma benim yüzümden."
Şaşırdığı bariz şekilde belli olsa da belli etmemeye çalıştı. "Alışığım, bir şey olmaz."
Göz deviridim dediğine. "Bence ben fikrimden vaz geçmeden gel de uyu."
"Hayır, İnci."
Daha fazla ısrar etmedim. Yine de az önce gözlerimi açık tutamamama sebep olan uykumdan şimdi eser yoktu.
"Sen hep burada mı kalıyorsun?" diye sordum Utku'ya.
"Genellikle, bazen annemlerin evinde kaldığım da oluyor."
"Madem gidebileceğim yer var, neden burada kalıyorsun ki?"
"Çünkü kovulduğum yere gitmek pek adetim değil."
Kısaca kestirip attığı şeyin altını şimdi deşmek istemiyordum. Belki sonra ne olduğunu sorardım ama şu an pek anlatacağa benzemiyordu.
Ayaklandı ve yatağın dibine geldi. "Hala gelmemi istiyor musun?"
Bir şey demeden başımı salladım. Üzerindeki siyah paraşüt montu çıkarttı ve benim polarımın üzerine attı. Ayakkabılarını da çıkartıp benden en uzak köşeye uzandı. Benim sırtım ona dönük ols ada üzerimdeki delici bakışları hissetmemek olanaksızdı.
Saçlarımda bir elin hareketini hissettim. "Saçlarınla oynasam kızar mısın?"
Bir şey demedim. Önceden olsa tepki gösterecek olsam da şimdi gıkım çıkmazdı. Hatta hoşuma bile giderdi.
Kabul et işte, seviyorsun.
Kabul etmişim zaten, sadece haberim yok.
Yaşadığım iç farkındalıkla beraber gözlerim huzurla kapandı. Saçlarımda dolaşan ellerinin mayıştırıcı varlığı beni iyice uyku moduna sokmuştu.
Biraz sonra kulağıma gelen sesler içimi daha bir ısıtmaya yaramıştı. Utku, şarkı söylüyordu.
"Uyu, uyu
Gözlerine bakar bakar ağlarım
Beni görme sakın
Güçlü olmak zorundayım
Uyu, uyu
Yıldızlar parlar her gece
Rüyalarında ben yoksam eğer ne farkeder"
Sesi çok güzeldi. İçimde bir yerlerde bir şeylerin filizlenmesine sebep oluyordu bu hoş tını. Hatta öyle ki odanın içinde yanan ateşten üzerimdeki yorgandan daha çok ısıtıyordu beni.
◆
Sabah uyandığında burnumdan içeri sızan koku yabancı da olsa hissettirdikleri tanıdıktı. Gözlerimi açıtığımdaysa görebildiğim tek şey Utku'nun yüzüydü. Dudağının kenarındaki derin yara izi ve hemen onun yanındaki piercingi görüş açıma giriyordu.
Onun uyuyor olmasından ve üzerimdeki muzırlıktan o yara izinin çenesine yakın kısmından öptüm. Biraz kımıldansa da uyanmamıştı.
Yattığım yerden kalktım ve telefonumu almak için çantama bakındım. Dün bıraktığım yerdeydi.
Üzerimden yorganı attığım için üşümüştüm. Üstelik gece Utku'nun yaktığı ateş de sönmüştü ve dolayısıyla içerisi buz gibiydi. Kenardaki polarımı üzerime geçirecekken duraksadım ve pnun yerine hemen üzerinde duran Utku'nun montunu aldım.
Bir nebze daha çok ısınırken çantamı da aldım ve telefondan saate baktım. Sekiz buçuk olmuştu ve ben çoktan geç kalmıştım. Neriman ablaya özür dolu bir mesaj yollayıp geciktiğimi haner verdikten sonra çantamı da alarak çıkmaya yeltendim. Zaten anahtar giydiğim montun cebindeydi. Kapıyı açtıktan sonra geri kenara bırakmayı planlıyordum.
Yine de, ona haber vermeden gitmek istememiştim. Çantamın içinden kalem kağıt çıkartıp ona bir not bıraktım.
Birden gittiğim için üzgünüm ama işe geç kalmışım. Sen de uykunu al diye uyandırmak istemedim, gideceğin bir yer vardıysa özür dilerim. Ayrıca montuna da birazcık çökmüş olabilirim, helal et. Zaten akşama tekar gelirim, çok istersen de o zaman alırsın.
-Medea
Notu katlayıp yerdeki ayakkabılarının altına sıkıştırdım. Sonra da sönmüş küllerin üzerine bir iki odun parçası daha atıp kenara koyduğu kibritle tutuşturdum.
Aşağı inip cebimden, daha doğrusu Utku'nun montunun cebinden, çıkarttığım anahtarla kapıyı açtım ve çıkmadan anahtarı kapının kenarına koydum. Nasıl olsa görürdü.
◇◆◇
Bir süre buralardayım, artık bölümlerin arası o kadar çok olmaz.
instagram; justtbirisii
Sonraki bölümde görüşmek üzere canlarım 🫶🏻
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.43k Okunma |
599 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |