
Ben size bölüm atacağımı söyleceğimi atmayı unutmuşum, bir iki gün kadar falan hem de ldjdşndldn
Oy verin, lütfen.
İyi okumalarrr
Hidra ft. Defkhan - Arkamdan Koş
Hafta sonlarından nefret ediyordum. Nedeni ise annemle aynı anda tüm gün evde olmamızdı.
Annem yemek yapmak dışında tüm işlerden nefret eden bir kadın olduğu için tüm işleri bana yıkmaya çalışıyordu. Ben de onu kırmamak için çoğunu yapsam da benim de katlanamadığım şeyler vardı. Mesela çamaşırlarla alakalı her şey gibi.
Annem sadece iki kişi olduğumuzu unutup sanki bir ordunun çamaşırlarını ayırıyormuş gibi söylenerek işini yaparken ben de camları siliyordum. Kulaklığımın sol tarafını kulağımdan kaydırdığım için hem annemi hem de kulaklığımda çalan müziği net duyabiliyordum ve annemin söylenmelerini duymak kesinlikle iyi bir motivosyon değildi. Ve kulaklığı tam manasıyla takarsam da onu duymayacağım için azar yiyecektim.
Ula hayat!
"Hayır yani rengin daha koyu diye niye açık renklere solarsın ki?"
Annem çamaşırlara kızdıktan sonra onaylamaz bir ses çıkarttı ve elindeki kıyafet yığınını agresif şekilde makinanın içine sıkıştırdı.
"İnci!"
"Duyuyorum anne," dedim onun aksine bağırmayarak.
"Çamaşırlar bitince as tamam mı? Ben Fatma ablaya kahveye gideceğim, çağırmıştı şimdi ayıp olmasın."
Annemin bahsettiği ve beni göbeği açık giydiğim için kafir ilan eden kişi karşı komşumuzdu. Ayrıca yaşından beklenmeyecek şekilde fazlaca dedikodu ağına hakimdi. Hatta civardaki tek kadın kuaförü olan ve herkesin derdini dinleyen Neriman abladan bile daha çok şekilde hakimdi.
Geçiştirerek "Tamam," dedim ve kalan son cam olan kendi odamın camını silmeye gittim.
Annem de çamaşır makinasının olduğu dolabın kapağını kapatıp üzerindeki çamaşır suyu lekesi olan pijamalarını değiştirmek için odasına geçmişti.
Her ne kadar anneme tamam desem de çamaşırlar umrumda değildi. Annem evden çıktığı saniye ben de sprey boya almaya kırtasiyeye gidecektim. Oradan sonra da belki eski eve gider ve Rast'ın benden sonra gelip gelmediğine bakardım.
Ben odama girdiğim gibi çelik kapı kapandığında cam silmek için kullandığım suyu ve bezi bir kenara atarak pijamalarımın üzerine kostümümü geçirdim.
Yatağın altından aldığım ayakkabılarımı da giydiğimde dışarıyı kontrol edip camdan atladım ve evimize en uzak olan kırtasiyeye ilerledim.
Boyaları genelde internetten sipariş ederdim fakat bu sefer boyalarım aniden bitmişti ve Rast'ın çalacağım yeşil boyaları da yoktu. Zaten arada geceki kılığımla sesimi kalınlaştırıp her seferinde farklı bir tanesine olmak üzere kırtasiyerden de alsam da ufak bir yerdeydik ve o kadar kırtasiye yoktu.
Kırtasiye dükkanına girdim ve direkt konuya girerek "Sprey boya var mı abi?" diye sordum kalınlaştırdığım sesimle.
Adam beni görünce kaşlarını çatsa da arka tarafa gidip elinde büyük bir kutuyla geri geldi.
"Seç istediğini," diyerek kutuyu önüme bıraktı. Kutunun içinden yeşil, siyah ve beyaz olan tüm boyaları alıp adama döndüm.
"Ne kadar?"
"Üç yüz versen yeter."
Çantamdan üç tane yüzlük çıkartıp adama uzattıktan sonra siyah poşetteki boyaları da alarak kırtasiyeden çıktım.
Annem evden çıkalı henüz yarım saat olduğundan rahattım. Dün gittiğim eve gidip bir şeyler yapabilirdim yani.
Tam kırtasiyenin önünden gideceğim yere doğru hareket edecektim ki kırtasiyenin önünde duran beyaz ve tuğralı Doblo beni durdurmuştu. İçinden inecek her kimse beni görsün istemiyordum.
Durduğum köşeye iyice sinerek arabanın gitmesini beklemeye başladım.
Arabadan inen kişi garip şekilde tanıdıktı. Ben kim olduğunu çözmeye kalmadan yüzünü benim olduğum tarafa dönmüştü. Görkem.
Beni görse kesinlikle tanırdı. O yüzden saklanmak için her zamankinden biraz daha fazla çaba göstermem gerekecekti.
Niye gündüz gözüyle dışarı çıkarsın ki? Bilmiyor musun sanki tanıdık göreceğini?
Görkem arabanın bagajından aldığı kolileri kırtasiyenin içine taşıyıp bir süre içeride bekledi. Ben de onun çıkıp arabaya bindikten sonra siktir olup gitmesini beklerken yıllanmıştım.
Neyse ki on dakikayı geçirmeden Görkem gitmişti de ben de rahat bir nefes alıp istediğim yere gidebilmiştim.
Gittiğimde gördüğüm manzara duvardaki kocaman Rast yazısı ve o yazının hemen altında yanında boya tenekeleriyle uyuyup kalmış bir adamdı.
İşte aradığın Rast.
Adamın bana dönük olan yeri sırtı olduğundan ve sweatinin de kapüşonu kapalı olduğundan onu tanımlayabilmem çok zordu.
Dikkatini çekebilmek, veya uyandırmak, için geçen gün ondan çaldığım kırmızı boya tenekesini çantamdan çıkarttım ve ona doğru fırlattım. Boya tenekesi tam başının yanına düşmüş ve betona çarptığından tok bir ses çıkartmıştı.
Yerde yatan adam sıçrayarak kalktı ve anlayamadığım bir küfür etti.
Madem senden kaçıyor, sen de ondan kaç.
İçimdeki sese hak vererek hızlıca hemen dibimde olan merdivenlerden aşağı indim ve evden çıktım. Aslında bunu yapmamın nir amacı yoktu. Sadece oynadığımız saklambacı daha eğlenceli hale getirmek istemiştim.
Ben tam çıkacakken çok da yüksek olmayan bir sesle arkamdan "Medea!" diye bağıran bir adam duydum.
Bunun o olduğunu bilsem de çıktığı yoldan dönene dönek denir, diyerekten kapıyı kapatmaya tenezzül etmeden çıktım ve etraftaki insanlara dikkat ederek eve gitmek üzere yürümeye başladım.
◆
Karanlık.
Sevdiğim bir şeydi. İçinde saklanmama izin veriyordu. Ve saklanınca da özgür oluyordum.
Yakalanmadığın sürece her suçu işleyebilirsin minvalinde.
Neden felsefe yaptım bilmiyorum ama yine hava karardı ve ben yine boyalarımla dışarıdayım.
Acaba annem geceleri böyle şeyler yaptığımı bilse camlara parmaklık taktırmaktan vaz geçtiğine pişman olur muydu?
Kesinlikle olurdu.
Neyse, konu annem değil. Konu, benim gündüz Rast'ı görebilme fırsatım olduğu halde kaçmış olmam ve şu an meraktan gebermem.
Kediyi merak öldürür derler ya, o hesap.
Ama ben kedi değilim ve ölmem, o yüzden devam.
Harabe eve geldiğimde kapının gündüz bıraktığım gibi açık olduğunu gördüm. İçeri girerken ardımdan kapıyı sert çekilde kapadım ve merdivenlerden yukarı kata çıktım.
Uzaktaki sokak lambasının soluk ışığıyla aydınlanan evin duvarları kırmızı ve yeşil renklerle doluydu.
Kırmızı ve yeşil kesinlikle çatışıyordu.
Dün notu bıraktığım yere ilerledim ve onun dün gece ne yazdığına bakmak için kağıdı aldım. Köşesine kırmızı sprey boya bulaşmıştı.
Sakınmıyorum, emin ol. Sadece beni tanımak istiyorsan biraz daha çaba sarf etmen taraftarıyım. Zoru oynamak çok eğlenceli anlayacağın.
Boyalarımı almayı da bırak, dünya para veriyorum onlara.
-Rast
Ben uyurken beni görebilme şansın vardı ama bu sefer sen kaçtın. Bana kaçak diyorsun ama artık kaçak olan sensin Bayan Medea :)
-Rast
Bayan mı?
Kadın olduğumu nasıl çözmüştü ki?
Ön tarafında boşluk kalmamış kağıdı aldım ve arka tarafını çevirerek bu gece için kendi notumu yazdım.
Sen bir saklambaç oynuyorsun, ben de bu oyunda eğlenmeye çalışıyorum. Üstelik, ses hafızamı küçüseme, sesini duyduğum an seni tanırım.
Zoru oynamak hoşuna gidiyorsa oynamaya devam et, ben de senin bu tavırlarınla eğleniyor olacağım Prenses Rast :)
-Medea
Kağıdı yazdığım yazı iç yüzüne gelecek şekilde katladım ve geri yerine bıraktım. Daha ne kadar bu şekilde notlarla anlaşacaktık bilmiyordum ama bu oyun fazlasıyla hoşuma gitmeye başlamıştı.
Her zamanki gibi kulaklığımda müziğimi açıp moda girerek duvara figürümü çizmeye başladım.
Ben her zaman full odak çalışırdım ve gözlerimi işimden çok nadir ayırırdım. Bu sefer de boya almak için gözlerimi işimden ayırıp arkamı döndüğümde merdivenlerden inen bir siület gördüm. Hemen ardından da kapı gürültüyle kapanmıştı.
Yazdığım notun bıraktığım gibi olmadığını fark edince elimdeki boyayı yerine bırakıp oraya adımladım.
Saklambaç oynuyorsak bu sefer ebe olan sensin. Ama bu senin için körebe olcak çünkü ben bu notu yazarken bile fark etmedin.
Aslında ben zoru oynamıyorum, gözleri bağlı olan ebenin beni görememesi beni zor bir av yapmaz.
Gözlerini aç, Medea. Gözlerini açarsan gözünün önündeki beni göreceksin.
-Rast, ama prenses olmayan
◇◆◇
Rast'a çok fena düşüyorum ama onun gibisi benden uzak Allah'a yakın olsun.
Bu kurguyu yazmayı çok seviyorum çünkü istediğim gibi rap şarkısı koyabiliyorum ;)
Sonraki bölümde görüşürüz canlarım 🫶🏻
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.43k Okunma |
599 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |