@justtbirisii
|
Adamlar - Sarılırım Birine *Medyadaki Mert Koşup sarılmama rağmen hala gerçek olduğuna inanamıyordum. "Sen buranın yolunu bilir miydin?" "Biliyormuşum demek ki." "Çok özlemişim seni." "Ben de seni ablasının bi' tanesi," diyip daha da sıkı sarıldı. "Dur boğulcam şimdi!" Beni bırakıp mutfağa geçti. Ben de çantamı ve hırkamı vestiyere bırakıp arkasından gittim. "Döktürmüşsün yine." "Yaparım öyle şeyler. Sen nerdeydin bakalım, atölye boştu." "Bi arkadaşla buluştuk." "Kimmiş o arkadaş?" diye sordu imalı çıkan sesiyle. "Sarp, liseden." Ablamla uzun zamandır konuşmadığımız için onun yokluğunda olan her şeyi anlattım yemekte. Sonra da sofrayı toplayıp film izlemeye karar vermiştik. "Ne izleyelim?" "Bilmem, sen misafirsin, sen karar ver." "Ben artık misafir değilim Meral." Gözlerim kocaman açılırken elimdeki kumandayı bırakıp ablama döndüm. "Ne?! Burda mısın artık yani?" "Belki İstanbul olur ama Türkiye'den çıkmam." Tekrardan sıkıca sarıldım. Ablamı çok özlemiştim. Hayatım garip bir şekilde yüzüme gülmeye başlamıştı. Bu kadar gülmesinden sonra ne zaman ağlatır, bilmiyordum. Ama bildiğim uzun zaman sonra yaşıyor gibi hissettiğimdi. "Annemlerin yanına da gittin mi?" "Evet, uzun zaman sonra. İyi geldiğini söyleyemem ama ihtiyacım varmış gibi hissediyorum." Konu annemler olduğunda dayanma gücüm pek olmadığı için konuyu değiştirme ihtiyacı duymuştum. "Ee, hangi filmi izleyelim?" "Fallen Angels?" "Olur. Hadi ben filmi açıyım sen de mısırı patlat." "Tamam." *** "Sevgilinin yanına mı gidiyosun?" "O sevgilim değil, henüz." "Sevgilin değil de neyin? O seni seviyor, sen onu seviyorsun, neyi bekliyosunuz?" "Ben teklifimi yaptım, ama verdiğim kitabı bitirmesi lazım." "Yoksa?" "Evet." "Sen var ya..." "Şimdi atölyeye gidiyorum ama, sen de gel istersen. Leyla da gelecek hem." "Geleyim bari, oradan da işlerimin başına geçerim." "Burdaki yöneticiyle yer mi değiştirdiniz?" "Evet." Atölyeye gittiğimzde Leyla kapıda bekliyordu. Bayağı beklemiş gibi bir hali vardı ama toplasan on beş dakika beklememişti. Ablamla olan ufak hasret giderme seanslarındam sonra içeri geçtik. Annemden sonra atölyeyi bayağı bir değiştirmiştim. "Buraya bu kadar değişiklik yapacağını düşümemiştim." "Bana baktıkça ağlamayacağım bir yer lazımdı." Ablam dediğinden utanmış gibi resimlerime göz gezdirmeye başladı. Bir resmin önünde durdu. Tabii ki Uranüs'ü çizdiğim resimi seçmişti. "O meşhur resim bu mu?" "Evet. Umarım çizdiğime pişman olmam." "Umarız," diye düzeltti Leyla ve devam etti "Sen bu gün gitmiyor musun aşkının yanına?" "Öğleden sonra gideceğim. Kaç gündür atölyeye girmedim doğru düzgün. İşlerimi biraz halletmem lazım." Asla başına oturamadığım o seramik vazonun başına oturdum ve sonunda yapmaya başladım. Ablam ve Leyla oturmuş içeride sohbet ediyordu. Ama ben yine kulağımda kulaklık olduğundan ne konuştuklarını duymuyordum. Buna rağmen ablamın Leyla'ya Atlas ile ilgili bir dizi soru sorduğundan emindim. *** "Şimdi Ufuk Atlas'ın abisi ve Mert de Ufuk'un arkadaşı olduğuna göre Mert de mi benimle yaşıt oluyor?" "Bilmiyorum, ama olsa da çok sıkıntı olmaz yani." Ablamın arabasındaydık. Bizi hastaneye bırakıp öyle geçeceğini söylemişti ama ben sırf Mert'in nasıl biri olduğunu merak ettiği için geldiğinden emindim. "Nasıl bilmiyorsun ya, insan bi yaşını sorar. Ya otuz beş yaşında boomer çıksaydı?" "Melek abla sen de abartıyorsun. Atlas'a sordum, bizimle yaşıtmış." "İyi. Benimle yaşıt olsa ben alırdım elinden zaten." "Abla!" "Şaka yaptım kız, alınma hemen." Hastanenin önüne geldiğimizde ablam park edicek bir yer bulmak için bizi indirdi. Kendisi de son anda gelmeye karar vermişti. Odaya girdiğimde Mert'i elinde benim verdiğim kitabı okurken buldum. Son sayfalardaydı, hatta belki de son sayfada. "Nasıl bu kadar çabuk okudun?" "Elinden düşürdü mü acaba?" dedi Fatih. Sonra da odadan çıkmıştı zaten. "Seni özledikçe okudum. Hemencicik bitiverdi öyle." "Bitirdin mi?" "Son sayfadaydım, notunu görünce bitirmeye gerek duymadım." Son cümleyi kurduktan sonra kitabın son sayfasındaki nottan bir parça kağıdı koparıp kitabı geri verdi.
Sana bir sepet gülle ısırılmış üç elmayı böyle gönderiyorum. Isıracak mısın?
(Yazarın notu: ne demek istediğimi açıklarsam uzın sürer, gidin kitabı okuyun. Ama kısaca kitaptaki kız erkeğe bu şekilde teklif ediyor.) Daha yeni oturduğum sandalyeden kalkıp ona sarıldım. Biraz fazla sıkmış olacağım ki elleriyle ittirmek zorunda kaldı. "Acıttın," diyerek yüzünü buruşturdu. "Özür dilerim, bir anlığına kaza geçirdiğini unutmuşum," dedim utançla başımı öne eğerken. "Niye utandın ki şimdi?" Utanınca yanaklarımın kızarmasından nefret ediyordum. Başımı öne eğip geri sandalyeye oturdum. "Utanmana gerek yok. Yanakların kızarınca çok tatlı oluyorsun." "Teşekkür ederim." Birden ablam odaya daldı. Mert tanımadığı için anlamamış halde bir ablama bir de bana bakıyordu. Ayağa kalkıp tanıtma gereği duydum. "Mert, bu ablam Melek. Abla, bu da Mert." sonra da ablamın kulağına eğildim "Ayrıca tebrikler, ortamın içine ettin." Ablamsa sadece pis pis gülüyordu. Ben buna nasıl bu kadar sene katlanmıştım? "Memnun oldum. Meral seni ağzından düşürmüyor." "Abla senin işlerin yok muydu?" sinirle dişlerimin arasından konuşuyordum. "Var, ufak bir hasta ziyareti yapayım dedim. Ama gitmemi istiyorsan gideyim." Başımla çıkmasını işaret edip kapıyı onun için açtım. Pis pis sırıtarak çıktı. Mert sadece gülüyüyordu. "Ablana karşı niye bu kadar sinirlisin ki?" Ablam odadan çıkınca geri sandalyeye oturdum. Elimi Mert'in elinin üzerine koydum ve yüzünü incelemeya başladım. Bir sürü morluk ve şişlik olmasına rağmen hala çok yakışıklıydı. Saçları neredeyse gözlerini kapatıyordu. Onu dikkatlice incelediğimi fark edince yaralı dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Gülümsemesine bir buse kondurup geri çekildim. "Çok güzelsin," dedi birden. "Güzelliğin on pare etmez, bendeki aşk olmasa, demiş Aşık Veysel." "Ama sen aşk bu dünyada hiç var olamamış olsa bile çok güzel olurdun." "Nasıl yapıyorsun bunu?" "Neyi?" "Bu kadar güzel konuşmayı." "Ben o kadar sözü neyle yazıyorum sence?" diyip güldü. Eğilip dudağından öptüm. Tam çekilecektim ki beni kendine çekti ve daha sert şekilde tekrar öptü. "Ne zaman taburcu oluyorsun?" "Yarın." "Üç dört güne dememiş miydin?" "Seni gördükçe iyileşiyorum demek ki." Eliyle tuttuğu elimi kaldırıp öptü. Onun yanındayken gerçekten sevildiğimi hissediyordum. Sanki bir rüyadaydım da uyandırılmaya korkuyordum. Annemle babamın ölümünden sonra düştüğüm karanlıktan beni atölyeme çat kapı gelen bir yabancının tutup çıkartması aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama gerçekti ve ben yavaş yavaş kendimi onun aşkına bırakıyordum. Ona her baktığımda daha çok bakmak, her öptüğümde daha çok öpmek istiyordum. Sanki yıllardır görmediğim birini görmüş de hasretimi gidermek istiyor gibiydim. Belki de o benim yıllardır beklediğim kişiydi. "Ne düşünüyorsun böyle de seni böyle gülümsetiyor?" "Seni." "Ben seni böyle güldürebildiğime göre bayağı bi şey başarmışım demektir." "Neyi mesela?" "Seni." Leyla ve Atlas odaya girip bütün ortamın içine edene kadar sohbet etmiştik. Ne kadar olmuştı emin değilim, ama bir saati geçtiği kesindi. Ama ben hala ona doyamıyordum. "Meral artık gitsek mi? Saat beşe geliyor." "Yuh! O kadar olmuş mu?" "Fark edememen normal." pis pis sırıtarak bir bana bir de Mert'e baktı. "İyi, gidelim." sonra da Mert'e dönüp devam ettim "Yarın görüşürüz." "Yarın ben burda değilim ki." "Evine kabul edersin herhalde." "Seni kabul etmeyip de kimi edeceğim?" Konuşmamız Leyla'nın tekrar araya girmesiyle bölündü. "Bölüyorum ama gitsek mi artık?" "Tamam Leyla." Yol boyunca ikisi kendi arasında konuşmuş, ben de kulaklığımı takıp müzik dinleyerek camdan dışarıyı seyretmiştim. Beni evime burakıp onlar kendi randevularına gitmişlerdi. Eve girdiğimde ablam beni bekliyordu. "Ee?" Gülerek sorduğu soruya yine gülerek cevap verdim. "Elmayı ısırdı."
☆°☆°☆ Melek ve Meral'in diyaloglarını kafam güzelken yazmış olabilirim, çok takılmayın. Şimdilik çok çok öpücükk🎀 |
0% |