Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@justtbirisii

*Meral'in anlatımıyla


Mert mumları üfleyip pastayı Feyza'nın eline tutuşturdu.

"Napıyorsun ya?"

Feyza'ya hiç bir cevap vermeden beni belimden kavrayıp havaya kaldırmıştı.

"Dur, napıyorsun!"

"Bi şey yapmıyorum."

"Mert indirsene beni."

"Niyeymiş?"

Mert'in arada gelen çocukça davranma perileri bazen çok sinir bozucu olabiliyordu, özellikle de başkalarının yanındayken.

"Düşücez."

"Ben zaten sana düşmüşüm, daha düşsem ne olur?"

"Yeter artık cidden, flörtleşmenizi bitirin de şu pastayı yiyelim."

Atlas'ın araya girmesiyle Mert beni bırakıp Atlas'a yöneldi.

"Sana ne lan? Doğum günü olan ben değil miyim?"

"Kardeşim sensin de, abartmasan mı bazı şeyleri?"

"Neyi abartmışım?"

İkisi birbirine girmeden bu sefer araya giren Feyza olmuştu.

"Biz pasta yemeyecek miydik?"

"Yiyecektik, ama Mert beyi ikna etmemiz lazım."

"Ben iknayım zaten, sadece sevgilimle arama girmezseniz sevinirim." bunu derken yanıma gelip kolunu bana dolamıştı.

"Mert ben de biraz daha sakin olursan sevinirim. Hem Atlas haklı."

"Yavrum senin beni savunman gerekmez miydi, hani sevgilin benim ya?"

"Kim haklıysa onu savunuyorun Mert."

Biz atışırken Feyza'nın bize doğru olan bakışları "Yeter artık" der gibiydi.

"Hadi yiyeceksek yiyelim şu pastayı."

Feyza'nın yere çöküp pastayı da koymasıyla herkes pastanın etrafında toplaşmıştı.

"Ee, nasıl yiyeceğiz?"

"Benim çantamda çatal vardı."

Çantamın içinden peçeteye sarılı plastik çatalları çıkartıp herkese dağıttım ve herkes bir anda pastaya daldı.

Pasta tamamen bitmeden herkes yavaş yavaş pes etmişti.

"Napıcaz bu kalanı?"

"Atın gitsin." diye geçiştirdim. Leyla yerden pastayı alıp kenardaki çöp kutusuna attı ve geri yanımıza geldi.

"Ne zaman gitmeyi planlıyorsunuz?"

Leyla'nın sorusu daha çok hala bıkmadan usanmadan futbol muhabbeti yapan Mert ve Atlas ikilisineydi.

"Çok istiyorsan gidelim şimdi."

"Gitsek iyi olur, saat geç oldu."

Heekes sırasıyla ayaklandı ve diğerleri Atlas'ın arabasına, biz de Mert'le tabii ki motoruna binmek üzere park alanına gittik.

Vedalaşma faslından sonra herkes evlerine dağılmak üzere ayrılmıştı. Feyza da Leyla'nın ısrarlarına rağmen zaten yakınlarda olan eve yürüyerek gitmeyi tercih etmişti.

Hava saat iyice ilerlediğinden soğumaya başlamıştı. Üzerimde sadece crop olduğu için üşümeye hatta hafiften titremeye başlamıştım.

Mert de bunu fark etmiş olacak ki hafifçe sırıtarak "Üşüdün mü?" diye sordu.

Kafamı salladım ve ısınmak için kollarımı kendime sarıp ellerimle yukarı aşağı yapmaya başladım.

"Ben sana dedim üzerine bir şey al diye." diye söylenerek üzerinideki sweatini çıkartıp bana giydirdi.

"Sen aldın ya işte, ikimize de yeter."

Cevap vermeden gülümsedi ve kaskımı uzattı. Kaskı kafama geçirmeden önce gözüm kasktaki tage ilişti. Bu bana ait demenin bir başka yoluydu, çok da hoşuma gidiyordu. O an aklıma bir şey geldi, kazadan beri Mert sürekli yaptığı şeyi yapmamıştı, graffiti. Sarp'la da sırf bu yüzden takışmışlardı zaten.

"Ne düşünüyorsun öyle?"

"Hiç." biraz duraksadıktan sonra devam ettim "Evinde sprey boya var mı?"

"Var da, napıcaksın sprey boyayı?"

"Napabilirim?"

Kasktan ağzını göremesem de gözlerinin kısılmasından gülümsediği belli oluyordu.

"Anladım ne yapmaya çalıştığını, bin bakalım. Önce eve, sonra da yapacağımız yere gidelim."

Gülümseyip kaskı kafama geçirdim ve arkasına geçip kollarımı vücüduna doladım.

Evin önüne geldiğimizde saat bire varmak üzereydi. Yine de ikimizin de uykusu yoktu ve Mert'le bunu yapmazsam gözüm açık gideceğimden adım gibi emindim.

Mert yukarı çıkıp hem sprey boyaları hem de kendisi için başka bir sweat getirmişti.

Sweati üzerine geçirip boyaları koltuğun alt kısmına koydu ve tekrardan sürmeye başladı. Nereye gideceğimizi sorma gereği duymamıştım çünkü körü körüne güvenebileceğim biriyle yola çıkıyordum.

Geldiğimizi on beş yirmi dakika sonra motorun durmasıyla anladım. Etrafta pek çok graffitinin olduğu yol kenarında duvarlarla çevrili boş bir arsaya gelmiştik.

İnip kaskları çıkarttık ve boyaları alıp duvarlara boş bir yer bulmak için bakınmaya başladık.

"Gel bak yer buldum."

"E dolu burası."

Karşısında ROCKY yazan bir graffiti vardı. Bir de arkasında belli belirsiz bir S harfi vardı.

"Ben bir şey göremiyorum."

Sırıtarak duvardaki graffitiye bakıyordu. O zamana kadar düşmeyen jetonum o an tak etmişti. Sarp'ın yaptığı...

"Sarp değil mi?"

"Hı hı. S.Rocky." mahlası dalga geçer bir tonda söylemişti.

"Bence boş bir yere yapalım."

"Yavrum boş burası zaten."

"Mert çocuk gibi davranmayı keser misin?" gözlerimi etrafta gezindirip boş bir yer aramaya başladım. "Bak, gel buraya yapalım." diye az ötedeki boşluğu gösterdim.

"İyi, sırf sen istiyorsun diye kabul ediyorum ama." sesinde bıkkınlık vardı.

"Sonra gelip üzerini kapatacaksın yani?"

"Ne bekliyorsun ki?"

Göz devirip elimdeki lacivert ve mavi boyalarla az önce işaret ettiğim yere doğru ilerledim.

Mert'in arkamdan gelip gelmediğini kontrol etme zahmetinde bulunmamıştım çünkü geldiğini biliyordum. Duvarın önüne geldiğimde boş boş bakmaya başladım.

"Neptün mü?"

"Ne?"

"Ne yapıcaz?"

"Ne istersen."

"Sen her zaman ne yapıyorsan onu. Ben sonra kendim bir şeyler eklerim."

Elimden lacivert boyayı alıp salladı ve sıkmaya başladı. Duvarda bir şekil oluştuğunda bu sefer doldurmaya başlamıştı. Ben ise hiç bir şey yapmadan öylece onu izliyordum.

"Çok hızlı yapıyorsun."

"Biri görmesin diye."

"Şurdaki benzinlikteki pompacıların son umurayacağı şey biz oluruz emin ol."

"Alışkanlık, her zaman gecenin bi körü yapmıyorum."

O işini yaparken ben de telefonumu alıp şarkı açmaya koyuldum.

"Beraber yapmayacak mıydık?"

Başımı telefondan kaldırmadan "Evet, sen bitir ben sonradan bir şey eklicem." diye cevap verdim.

"Neye bakıyorsun sen?"

"Şarkı açacaktım."

Telefonu elimden kaptığında dibime girdiğini yeni anlayabilmiştim.

Telefondan bir şarkı açıp geri elime tutuşturdu.

"Yoldan geçenler bizi deli zannedicek."

"Ya da sarhoş."

"Ben zaten sarhoş olmuşum," benim sorgular bakışlarım eşliğinde gözlerini yaptığı graffitiden ayırıp bana çevirdi ve devam etti "senin sarhoşun."

"Sana bir şeyler olmuş bu gün fazla iltifat ediyorsun."

"Şikayetçi misin yoksa?"

"Yo, alışkın değilim sadece."

"Alıştırırım."

Gülümseyip geri yaptığı işe döndü. Gölgelendirmeler dahi her şey bittiğinde graffitinin köşesine tagini atmıştı.

"Sen hiç bir şey yapmadın hani?"

Bir Mert'e bir de yaptığı graffitiye bakıp aklıma gelen şeyi uygulamaya koymak üzere harekete geçtim.

Elime tekrardan mavi ve lacivert boyaları alıp Mert'e döndüm.

"Omzuna alsana beni."

"Napıcan?"

"Yukarısına bir şey çizicem."

"Gel hadi."

Yere çömüp omzuna çıkmamı bekledi. Çıkınca da bacaklarımdan kavrayıp geri ayağa kalktı. Düşecek gibi olsam da başından tutunup dengemi sağlamıştım.

Graffitinin yukarısına ufak bir Neptün figürü çizmeye koyuldum. İhtiyacım olan boyaları Mert'ten istiyordum, o da dikkatlice eğilip bana veriyordu.

İşim çok uzun sürmeden bittiğinde beyaz boyayla tag attıktan sonra Mert beni indirmiş ve yaptığımız graffitinin fotoğrafını çekmişti.


***


Bütün herkes Leyla'nın evine toplanmış Mert'in gelmesini bekliyorduk. Beni sabahtan işimiz var bahanesiyle ablam alıp buraya getirmişti, Mert'i de yarım saat öncesinde arayıp çağırmıştım.

Aradığım zaman uykudan yeni uyandığı için gelmesi biraz uzun sürmüştü. Dün gece eve sabaha karşı dört civarı geldiğimizden o saatte uyumasını garipsememiştim.

Hatta benim de uyuyor olmam güzel olurdu ama parti organizasyonu benim başıma kaldığı için mecburiyetten uyuyamamıştım.

Biraz sonra kapı çaldığında heyecanla kapıyı açmaya gittim. Kapıda beklediğim gibi Mert duruyordu.

"Niye çağırdın ki beni, hem bu kalabalık ne?" diye söylenerek ayakkabılarını çıkarttı ve içeri geçti.

Salona geçtiğimizde konfeti patlamış ve herkes bir anda alkışlamaya başlamıştı. Alkışlar bittiğinde arkadan Fatih'in açtığı isme özel doğum günü şarkısı duyulur olmuştu.

"Tekrardan iyi ki doğmuşsun!"

"Gece kutladınız zaten, ne gerek vardı?"

"Biz yoktuk ama o zaman." diye atladı Fatih.

"Evet, biz de yoktuk." ablam da Fatih'e arka çıkmıştı.

"İyi bakalım." diyip ortadaki masada duran pastanın üzerindeki mumları üfledi.

"Dilek dileseydin."

"Benim en büyük dileğim gerçek olmuş zaten, dilek dilemeye ne gerek var?" derken bana bakıp gülüsüyordu. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim ce hediyemi getirmek için içeri odaya gittim.

Paketlediğim tabloyu alıp içeri geri gittiğimde herkes kendi köşesine çekilmiş sevgilisiyle konuşuyordu.

Ben de ortada öylece duran Mert'in yanına gidip ekimdeki paketi uzattım.

"Al, hediyen."

Benim hediyeyle geldiğimi gören Atlas, Leyla ve Feyza da yanımıza gelmiş paketin içinden ne çıkacağına bakıyorlardı.

Mert paketi yırtmamaya çalışarak açtı ve içinden çıkan resmi incelemeye başladı.

"Teşekkür ederim, çok güzel olmuş."

"E, yaptık bi şeyler."

"Gerçi sen varken hediyeye gerek yoktu ama."

Tabloyu kenara koyup kollarını belime doladı ve sıkıca bedenimi sarmaladı.

Sarılmasına karşılık verdiğimde kulağıma eğilip "Teşekkür ederim, her şey için." diye fısıldadı.

Göremediğini bilsem de sadece gülümsedim.


☆°☆°☆

Mert'in şu hallerine ayrı bir düşüyorum ama maalesef Meral'e kaptırdım.(Evet, kendi yazdığım karakteri kıskanacak kadar delirdim.)

Loading...
0%