Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@justtbirisii


Mert'le ilk defa buluştuğumuz kafede bu sefer onun hakkında daha fazla şey öğrenebilmek için Buğra'yı bekliyordum. Yaklaşık yarım saat olmasına rağmen hala gelen giden yoktu. Önümdeki kahve bardağıyla oynayarak oyalanmaya çalışıyordum.

Biraz sonra kapının açıldığını haber veren zilin sesi duyulduğunda Buğra da kapıda belirmişti. Gözlerimiz kesiştiğinde çatılmış kaşları gevşemiş ve oturduğum masaya doğru gelmeye başlamıştı.

"Günaydın."

"Günaydın." diyerek elimle karşımdaki sandalyeyi gösterdim.

"Ne sormak istiyorsun tam olarak?"

"Konuya bu kadar çabuk gireceğini tahmin etmemiştim."

"Kardeşimin sevgilisiyle baş başa buluşmak çok hoş bir şey değil ve olabildiğince az sürmesini tercih ederim."

"Kardeşim?"

Kardeşim demesine şaşırmıştım çünkü kuzen olduklarından emindim.

"Anlaşıldı, sana her şeyi en başından anlatıcaz."

"Mümkünse."

"Şimdi, nerden başlayacağımı tam bilmiyorum aslında."

"Sen başla bir yerden, ben anlarım."

"Peki." biraz duraksadı ve uzun bir nefes aldı. "Mert'in annesinin nasıl ödüğünü biliyor musun?"

"Hayır."

"Serkan, balkondan aşağı atmıştı teyzemi."

"Kim?"

"Eniştem, maalesef. Sarhoşmuş, sinirlenince kadını aşağı atmış. Mert de ordaymış, annesinin ölüsünü görmüş. Sonrasında herkes teyzem için kendi intihar etti dedi, Mert bir tek kendisi gördüğü için kimseyi inandıramadı. Ordan kaçtı ve annem Mert'i bizim eve aldı, üç sene psikiyatride tedavi gördü ve sonrasını sen de biliyorsun."

Gözlerim açılabileceğinden çok daha fazla açılmış ve dahasını da zorluyordu. Buğra'nın bürün bunları nasıl tek solukta ablatabildiğine mi yoksa tüm bu yaşananlara mı şaşırmam gerektiğini bilmiyordum.

"Yeterli mi?"

"Sanırım, evet." Zorlukla konuşuyordum. "Sen nasıl bunları çok normalmiş gibi anlatabiliyorsun?"

"Mert aklına getirmek istemediğinde doktora her şeyi ben anlatmıştım, anneme de. Şimdi de aynı şey oluyor, alışığım yani."

Yüzünde mimik dahi oynamıyordu. Bunca olan şeye karşı nasıl bu kadar tepkisiz olduğunu anlayamıyordum.

"Benimle işin bittiyse gidiyorum."

Kafamı salladım ve öylece masanın üzerinde artık soğuk olan kahveme bakmaya başladım. Sandalyenin hareketini ve Buğra'nın kalkmasını duydum fakat tepki veremedim. Az önce duyduklarımın etkisiyle orada öylece oturuyordum.


***


Buğra'yla olan buluşmamızdan sonra doğruca atölyeye gitniş ve kendimi resme vermiştim. Fırçanın boyayla tuval üzerindeki ahenkli dansı beni gerçeklerden uzaklaştırabilcek tek şeydi. Ama olmuyordu, aklım hep duyduğum hikayeyle meşgul oluyordu.

Benim sadece duyduklarımdan bu kadar etkilendiğimi düşünürsek Mert'in psikiyatride tedavi görmüş olması garip değildi. Daha öncesinde kendi yaşadıklarımı fazla görürdüm ama şimdi daha öncesinde intihara girişmiş olmaktan dahi utanıyordum.

Ben belki kendime bir amaç bulup yaşamıştım ama onu ne hayatta tutmuştu ki? Bunca şeye dayanamamış, hastalanmıştı ama yaşamak hiç yük olmamış mıydı ona, tıpkı iki sene öncesinde bana olduğu gibi?

Aklımda bir sürü soru vardı ve bu soruların belki de sonsuza kadar cevapsız kalacağını biliyordum. Mert'e soramazdım, tekrardan bir kriz anına tanıklık etmek istediğim son şeydi. Mert dışında onun içini bilecek kimse de yoktu.

Düşüncelerin içinde o denli kaybolmuştum ki ben bu satırları yazarken atölyeye birinin geldiğini, arkamdan yaklaştığını ve yanıma oturup yazılanları okumaya çalıştığı ancak fark edebilmiştim. Mert gelmiş ve başımda elimdeki deftere neler yazdığımı okumaya çalışıyordu. Onu fark eder etmez defteri hızlıca kapatıp ona döndüm.

"Ne ara geldin sen?"

"Şimdi, fark etmedin mi?"

"Dalmışım. Okudun mu ne yazdığımı?"

"Paniklemene gerek yok, okumadım. Ama adımın geçtiğini gördüm."

"Çünkü seninle alakalı." ağzını açacak oldu ama konuşarak engel oldum "Hiç okuyım mı deme, bitince okuyacaksın. Hatta belki bir şeyler eklemek istersin diye boşluklar bıraktım."

"Ya, iyi bakalım. Ne zamana biter peki?"

"Bilmem, mutlu sona ne zaman ulaşırsak."

"Son hüzünlü olmadığı sürece ben bir ömür bitmesini beklemeye razıyım."

"Ben de ömrümün sonuna kadar yazmaya."

"Bak ben ne için geldiğimi unuttum."

"Ne için geldin?"

"Pazar bayram ya, teyzem gelinimizi getir de bi tanışalım dedi. Yani, sen de istersen tabii."

"Neden olmasın, gideriz."

Aslında mutlu bile olmuştum. Onca sene Mert'i yetiştirmiş kadını tanımak güzel olabilirdi. Uzun zamandır bayramda birilerini ziyaret etmediğimden ufak bir nostalji de iyi gelebilirdi belki.

"Bu arada, sen Buğra'yla konuşacaktın, konuştun mu?"

"Evet, buraya gelmeden onunla buluşmuştuk."

"Ne anlattı?"

"Hatırlamak istemiyorum."

Dudaklarından buruk bir gülüş ile birlikte "Ben de..." diye bir fısıltı firar etti. Sonrasında hemen eski haline döndü. "İstediğini alabildin mi diye sormuştum, merak ediyordun ya."

"Alamaz olaydım. Başka bir şey konuşsak olur mu?"

"Olur."

Ama ne o ne de ben tek kelime etmemiştik. Bir süre sonra aramızdaki ölüm sessizliğini bozan Mert olmuştu.

"Ne diyeceğim, hazır havalar güzelken bir pikniğe mi gitsek?"

"Gidelim! Çok güzel olur."

"Ama sadece ikimiz olalım, ablanları falan çağırmak yok." küçük bir çocuğu azarlar gibi konuşmuştu.

Gülerek "Tamam, sen nasıl istiyorsan öyle yaparız." diye cevap verdim.

Uzanıp yanağımdan öptü ve geri çekildi.

"Benim gitmem lazım, stüdyoda işlerim var."

"Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Mert çıktıktan sonra ben de geri defterime döndüm.


***


"Ne demek ben geri New York'a gideceğim?!"

Eve gelir gelmez ablam ortaya bombayı atıp geri yurt dışına gideceğini, ordaki işlerin onsuz aksadığını söylemişti.

"Meral dur bi, açıklayacağım."

"Neyini açıklayacaksın? Bir daha gitmeyeceğim dedin, burdayım dedin ama şimdi geri gideceğini söylüyorsun!"

"Elimde olsa inan yapmazdım ama şartlar..."

"Sikmişim şartını!"

Bir anda aklıma gelen şeyle duraksadım. Ablam hiç bir zaman işlerini yeteri kadar umursamamıştı ki! Kesinlikle bunun altında başka bir sebep olmalıyıdı.

"Eğer gideceksen şu saniye git çünkü bundan sonra yüzünü görmek istediğimden emin değilim."

Hiç bir şey demeden anahtarlarını aldı ve evden çıktı. Ben de elimdeki telefondan Ufuk'un numarasını bulup tuşladım. Ablam işleri önemsemeyeceğine göre kesinlikle onunla alakalıydı.

Telefon bir kaç çalıştan sonra açılmıştı.

"Alo."

"Ablamla aranızda ne oldu?"

"Meral bi sakin ol. Hem nereden çıkartıyorsun bir şeyler olduğunu?"

Meral demesiyle arkadan Mert'in sesini duymam bir olmuştu.

"Bir aydır her şey kusursuz ilerlerken birden işleri bahane ederek ülkeyi terk etme planları yapmış çünkü sevgilin!"

"Şu an konuşamam, sonra anlatsam?"

"Hayır, şu an anlatıyorsun."

"Bak, şimdi çok sinirli olduğunun farkındayım, biraz sakinleş, sonra konuşalım."

Ve telefon yüzüme kapandı, yine ve yine. Evin içinde ordan oraya mekik dokuyordum sinirimin geçmesi için ama geçmiyor, her saniye daha da katlanıyordu.

Biraz sonra kapının çalmasıyla o tarafa yöneldim. Delikten baktığımda gelenlerin Mert ve Ufuk olduğunu gördüm. Kapıyı açıp onları içeri buyur ettikten sonra bir saniye sahi beklemeden sorguya başlamıştım.

"Anlat doğru düzgün her şeyi."

"Aslında çok bir şey olmadı, sıradan bir kavgaydı. Sonrasında ben seni hak etmiyorum gibi şeylerle ayrılmak istedi, ben de üstelemedim. Sonradan öğrendim ki başka biriyle görüşüyormuş."

"Bunlar ne kadar sürede oldu?"

"İki günde. Sonra ben konuşmak istediğimde kabul etmedi, her yerden engellemiş zaten."

"Konuştuğu kişi orda olduğu için New York'a gidiyordur."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

Bir anda her şey oturmuştu. Ablam oradaki uzun soluklu ilişkisi kötü sonlandığı için buraya gelmiş, eaki sevgilisi ona geri dönmek istediğinseyse geri onun yanına gidecekti.

Aklımdan geçenleri dışımdan dile getirmemiştim. Çünkü Ufuk bunları öğeenirse kullanıldığını düşünecekti ve her şey iyice kötüleşecekti.

Sehpaya koyduğum telefonumu geri elime alıp rehberden ablamın numarasını tuşladım. Aradığımda kulağıma gelen sesle bir şok daha yaşadım.

Engellemiş.

☆°☆°☆

Karakterlerin umutlarını boşa çıkartmakta üzerime yok :)

Şimdilik çok çok öpücükk ♡♡♡

Loading...
0%