Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@justtbirisii

Evin içinde bir oraya bir buraya giderek olanları sindirmeye çalışıyordum. Ablamın önceliğinin hiç bir zaman ben olmadığımı kabullenmiştim ama bu sefer farklı olur diye ummuştum sadece.

Umut. İnsana kendine verdiği tüm sözleri, tüm kabullenişlerini unutturabilecek güçteki tek şeydi umut. Aynı zamanda insana yaşamak için bir sebep verbilecek tüm gücün sahibi bu tek kelimeydi.

Ama neden umudum beni yarı yolda bırakmıştı?

Hayır, beni beslediğim umut kırıntıları değil, onları büyütüp yeşerten ablam yarı yolda bırakmıştı.

Çalan kapı ziliyle düşünce zincirimden sıyrılarak o tarafa doğru yöneldim.

Hole gittiğimde Mert'in Leyla ve Atlas'ı içeri aldığını gördüm. Leyla'yla göz göze gelmemizle üzerime atlayıp sarılması bir olmuştu.

"Ben her zaman yanındayım." diye fısıldamıştı kulağıma doğru yatıştırıcı sesiyle.

Sinirden sıktığım yumruklarımı açıp sarılmasına karşılık verdim ve yüzümü boynuna gömerek şimdiye kadar akmamak için direnen göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Ne kadar aürw öyle kaldığımızı bilmiyorum ama en sonunda ben biraz olsun rahatladığımı hissedince ayrılmıştım ondan.

"Ne olduğunu baştan anlatsananıza."

Atlas'ın sesiyle o tarafa baktım. Elimle salonun kapısını işaret edip "Geçin şöyle." dedim ve onların arkasından ben de geçtim.

Ufuk hala bıraktığım yerde oturuyordu. Geri kalan herkes de koltuklara yerleştiğinde olan biteni baştan sona anlatmıştım, hatta söylenmekten kaçındığım şeyleri bile.

"Ablam olduğu için utanıyorum resmen."

"Sen onun böyle olduğunu kabullenmemiş miydin zaten, başta tamamen burada kalacağını düşünmemiz hataydı." diye söylendi Leyla.

"Bu sefer farklı olur diye düşünmüştüm."

Mert beni iyice kendine çekerek kolumu omzuma attı ve başımı göğsüne yasladı.

"Leyla kız zaten üzgün bir de sen üstüne gitme."

"Ben kendime de kızıyorum, yıllardır değişmeyen Melek şimdi mi değişecek?"

Birden yükselen telefon sesiyle herkes susmuş ve telefonun sahibinin telefonu açmasını beklemişti.

Leyla çantasından telefonunu çıkartıp ekrana baktı. Ekrana bakmasıyla yüzünü ekşitip ekranı bana çevirmesi bir oldu. Beni engelleyen ablam Leyla'yı arıyordu.

"Açıyım mı?"

"Aç, hoparlöre al."

Başını sallayıp aramayı cevapladı.

"Leyla?"

"Ne oldu? Yine her şeyi arkada bırakıp 'sen kardeşime göz kulak ol' demeye mi aradın?" dedi Leyla sinirine hakim olamayarak.

"Leyla dur da bir dinle."

"Neyini dinleyebilim acaba?!"

"Sen dinlersin de Meral'e anlatırsın diye aramıştım ama sen de dinle iyorsun beni."

"Ben de buradayım, abla." bilerek abla kelimesinin üzerine vurgu yapmıştım.

Telefon benim konuşmam üzerine kapanmıştı. Kaçıyordu, yine ve yine her şeyi arkada bırakarak kaçıyordu.

"Ona güvenmek benim salaklığımdı." diye mırıldandım sinirle.

Mert kolumu dürterek "Kalk hadi, gidiyoruz." dedi ve beni ayağa kaldırdı.

"Nereye?"

"Gidince görürsün."

Bileğimden tutarak beni arkasında sürüklemeye başladı.

Motorla yaptığımız kısa bir yolcuktan sonra durduğumuzda Mert'in mükemmel fikrinin beni mezarlığa getirmek olduğunu gördüm.

"Annen ve baban sana iyi gelebilir diye düşündüm."

"İyi düşünmüşsün."

Ben ezbere bildiğim yolları giderken o motorun yanında kalmıştı. Beni yanlız bırakmıştı, karşı da çıkmamıştım.

Her zaman sığınağım olan yere geldiğimde göz yaşlarım tekrardan yanaklarımdan aşağı süzülmeye başladı. Burası kendimi asla sıkmadığım, istediğim gibi istediğim duyguyu yaşadığım yerdi.

Annemin ve babamın yanındayken kendimi hiç olmadığım kadar rahat ve güvende hissediyordum. Sığınacak yegane limanım burasıydı, bu iki ölü beni yaşatıyordu.

"Ablam tekrar gitti." diye hıçkırıklarımın arasında konuşmaya başladım.

"Siz bizi birbirimize emanet ederdiniz hep, ablam niye emanete sahip çıkmıyor? Görmüyor mu ona ihtiyacımın olduğunu?"

Ağlamam daha da şiddetlenirken konuşmayı bırakıp yüzümü kolllarımın arsında toprağa gömdüm.

Arkamdan bana sarılan kollarla irkilip oraya döndüm. Mert arkamdan gelmiş ve kollarını bana dolamıştı.

"Ben yanındayım." diye fısıldadı yatıştırıcı sesiyle.

"Biliyorum."

Orada ne kadar durduğumu, ne kadar ağladığımı bilmiyordum, tek bildiğim gerçekten rahatlatmış olduğuydu.

 

***

 

Mert'in bana gidelim mi dediği pikniği kafamın daha çabuk dağılması için biraz daha öne çekmiştik. Ama onun istediği gibi yanlız değildik, yanımızda Leyla, Atlas, Ufuk, Kağan ve Buğra da vardı.

Bir saatten biraz daha fazla süren bir araba yolculuğunun ardından şehrin öbür ucunda olan güzel bir piknik alanına gelmiştik. Hemen yanımızdan cılız bir dere akıyordu, etrafta da çok fazla insan yoktu. Huzurlu hissettiriyordu.

İlla mangal yapalım dedikleri için Ufuk ve Buğra mangalın başına geçmişlerdi. Kağan da bize daha yeni bulduğu sevgilisinin, yani Fatih'in, bayram yüzünden memlekete gidişinden yakınıyordu.

"Ya ben yıllar sonra ilk defa bir sevgili yapmışım, o da beni burakıp gitti resmen!"

"Abartma sen de, bayram diye ailesinin yanına gitti." diye sitem eden kişi Kağan'a kesinlikle dayanamayan Atlas'tı.

"Öf, iyi be. Ben gidiyim de ateşi yakmakarına yardım edeyim bari, yakamadılar bir türlü."

Yere serdiğimiz örtünün üzerinden kaktı ve az ötede manfalın başında ateşi harlamaya çalışan ikilinin yanına gitti.

Bu sefer üçü beraber biraz uğraştıktan sonra ateş hala yanmayınca muhteşem öneri Buğra'dan gelmişti.

"Yok, bu yanmayacak! Ben şu yan taraftakilerden ateş isteyeyim bari."

Başka çareleri olmadığı için diğerleri de mecbur kabul etmişti.

"Bu piknik işi de iyi oldu, hem biraz kafa dağıtmış olduk."

Kafamı sallayark Leyla'ya onay verdikten sonra zaten dibimdeki Mert'e iyice sokuldum. Başımın üzerinde hissettiğim öpücükle gözlerim kapanmıştı.

Biz otururken Buğra da elinde yanan bir odun ve çatılmış kaşlarıyla geri gelmişti. Yanan odunu söndürmemeye dikkat ederek mangalın içine attı ve işi diğerlerine bırakıp bize dopru gelmeye başladı.

"Mert, tahmin et ateşi aldıklarım kim çıktı?" sesi huzursuz ve tedirgin çıkıyordu.

Mert de tanıdık birilerini beklemiyor olduğundan kaşlarını çatarak "Kim?" diye sordu.

"Zafer abi. Bir kaç tanıdığıyla beraber gelmişler."

"Beni sordu mu?"

"E herhalde. Ben de işi var dedim, yine de İlkin'i pek ikna edmedim. Biter birazdan yanında."

"İyi."

Anlamaz bakışlarımı ikisi arasında gezdirerek bir açıklama bekliyordum.

"Küçük amcam, baba tarafından görüştüğüm tek kişi." diye açıklama yaptı Mert.

"O kadar şeyden sonra mı?"

Yüzünü ekşiterek uzaklara daldı bir süre.

"Bunları konuşmanın hiç sırası değil gibi."

Anlayarak başımı salladım ve tekrar göğsüne yaslanarak uzanmaya döndüm.

"Bozuldun mu?"

"Niye ki? Bu konularda hassas olduğunu biliyorum, üzerine gitmem hata olur zaten."

"Ben yine de şöyle söyleyeyim, o olayların olduğu zaman amcam İstanbul'daydı ve döndüğünde iş işten geçeli çok oluyordu. Yine de anlayışla karşıladı beni."

"Anladım, anlattığın için teşekkür ederim."

Her ne kadar ankadım desem de aklım İlkin'in kim olduğuna takılmıştı. Sormayıp gelince görmeyi bekledim.

Biraz sonra on beş yaşlarında bir kız neredeyse koşarak yanımıza doğru gelmişti. Mangalın başımdaki üçlüyle bir iki kelime ettikten sonra bizim yanımıza doğru gelmişti. Beni gördüğünde şaşkınlıktan bir an duraksamış ve baştan aşağı süzmüştü. Sonrasında kim olduğumu anlamış olacak ki yüzünde pis bir sırıtışla Mert'in diğer yanına oturmuştu.

"Nasılsın Mert abi?"

"İyiyim İlkin'ciğim, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim, LGS'nin açıklanmasını bekliyorum."

"Sen yapmışsındır bir şeyler, ben güveniyorum sana." diyip kızın saçlarını dağıttı. Sonra da bana döndü ve "Tanıştırmayı unuttum, bu İlkin, kuzenim. İlkin bu da sevgilim, Meral." diyerek bizi tanıştırmış oldu.

İlkin bana parlayan gözlerle bakarak "Yoksa bu o hep bahsettiğin kız mı?" diye sordu Mert'e. Mert ona hafifçe başını sallayarak cevap verdiğinde ufak bir sevinç çığlığı atmıştı.

"Biliyor musun, Mert abim sürekli senden bahsediyordu, evimin yanında bir kız var diye."

Hevesli konuşmasına sadece hafifçe gülerek karşılık verdim.

Yemekler hazır olana kadar İlkin'le sohbet etmiştik. Laf arasında hiç tanımadığı bir abisinin olduğundan ve bunu yeni öğrendiğinden bahsetmişti. Bu konuyu en az onun kadar ben de merak etsem de çok irdelememiştim. Çünkü İlkin de çok bir şey bilmediğini, sadece babası konuşurken kulak misafiri olduğunu söylemişti.

Gün sonuna kadar gerçekten çok eğlenmiş ve kafamı tamamen dağıtmıştım. Bu ortam bana gerçekten çok iyi geliyordu.

 

☆°☆°☆

İlkin'in bahsettiği abisi diğer kitabımdaki Toprak oluyor, yani buradaki Mert ve diğer kitaptaki Toprak kuzen oluyor.

Şimdilik çok çok öpücükkk♡♡♡

Loading...
0%