Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@justtbirisii

Mert'in anlatımıyla*

Neredeyse iki sene olacaktı. Yağmurlu bir nisan gününde kaldırım taşına oturmuş hıçkırarak ağlayan bir kadın gördüğümde merakıma yenik düşüp yanına gitmiştim. Ailesini trafik kazasında kaybetmiş, haberi de yeni almıştı. Daha önce bir kaç kez arkadaki atölyeden çıkarken gördüğüm bu kadın ağlarken dahi yeşil gözleri ve uzun sarı saçlarıyla ilahi bir güzellikle kutsanmış gibiydi. İlk görüşte aşk var mıdır bilinmez, ama ben o an yağmurun bizi soktuğu hal gibi, sırılsıklam aşık oldum ona.

İki yıl boyunca camından gelen müzik söylemelerini dinledim, bahçesinde oyma yapmasını izledim, yağmurlu günlerde dışarı çıkıp ıslanmasını, kar yağdığı zaman kardan adam yapışlarını gördüm. Gördükçe de hayran kaldım.

Onu her izlediğimde, her duyduğumda deli cesaretiyle konuşmak istiyor, sonra da bana neden baksın ki diye vazgeçiyordum. Bir yandan da onu içimde büyütüyor, şarkılarımda ondan bahsediyor, onu hayatımın bir parçası haline getiriyordum.

Bir gün aradığım fırsat hiç beklemediğim yerden geldi. Sarp'tan. Sarp ile bir kaç senedir takışıyorduk. Mesele onların benim graffitimin üzerine kendininkilerini yapmalarıyla alevlendi. O gün de onlarınkinin üzerine çizdiğim 'neptün'ün halkasını çizerken arkamdan bağırdılar. Normalde koşarak eve gidecektim ama atölyenin camında siületini görünce oraya girmeye karar verdim. Kapıyı zorladım ama açılmadı. Cama vurup bağırmaya başladım. Sesini duyduğumda içim huzurla dolmuştu. Sadece geliyorum dese de beni sarhoş etmeye yetmişti.

Beni içeri aldığında soluk soluğa olduğumdan konuşamadım. Su istedim ve o getirene kadar çizdiği resimleri inceledim. En az kendisi kadar güzel çiziyordu. Hayran kalmamak elde değildi. Resimlerin çoğu soyuttu. O an aklıma bir fikir geldi: ben bir albüm çıkaracaktım ve kapak tasarımına ihtiyacım vardı. Eğer o yaparsa onunla bir kaç kere daha görüşebilir ve en azından adını öğrenebilirdim. Öyle de oldu. O da beni tanımış oldu. İlk izlenimim kötü de olsa da ona karşı bir şansımın olduğunu hissediyordum.

Kahve teklifi aklıma çok ani gelmişti ama iyi ki de gelmişti. Yine aklıma çok ani gelen bir fikirle ona ondan bahsettiğim nakaratı söylemeyi teklif ettim. Nakaratta açık açık o olduğu asla belli olmuyordu ama bir kadından bahsedildiği elbet anlaşılıyordu. Kabul etmesi beni daha da mutlu etmişti.

Bu sonsuz evrende

Güneşsiz bir yerde

En ücra köşesinde

Güneşi habersizken ondan

Döner Neptün'ün halkası

Bütün bu olanları Ufuk ve Fatih'e anlattığımda tepkileri kesinlikle görülmeye değerdi.

"Bu kız cidden yengemiz olcak gibi diyon, ha?"

"Oğlum dinlemedin mi adamı, gibisi fazla kaçar!"

"Abartmayın amına koyıyım. Kız sadece bi nakarat söylicek."

"Yanlız sen bana zorluk çıkartıyon, kaydı alan sen olmayınca hava hoş!"

"İdare ediver şu gariban kardeşini, ha?"

"İyi, sırf senin güzel hatrın için bak, başkasına yapmam bilirsin!"

"Sanki benden başkasıyla çalışıyon da..."

Kayıt günü onu motorla almaya gittiğimde aslında sadece belime sarılmasını istediğimden bunu yapmıştım.

"Otobüsle falan gitsek olmuyor mu?"

"Olmuyor, korkma gel hadi."

"Ya kaza yaparsak?"

"Ben her gün biniyorum, hiç kaza yapmadım. Gel, kaskı sana veriyim."

Utana sıkıla kaskı alıp arkama bindiğinde yavaş süreceğime dair benden söz aldı. Sonra da yavaşça ince kollarını belime doladı. Sırf onun için normalde asla gitmeyeceğim bir hızla gittim.

O yirmi dakika keşke hiç bitmeseydi, keşke hep kollarını belime sımsıkı dolamış, başını sırtıma yaslayarak arkamda oturuyor olsaydı. Ama stüdyo olarak kullandığımız ufak apartman dairesine geldiğimizde sona ermişti.

"Burası."

"Baya amatör bir yere benziyo"

"Öyle. Gel seni Ufuk'la tanıştırayım."

Çok stres olmuştu, titreyen bacağından ve dudağını kemirmesinden anlamıştım. Bir de Ufuk malı kızı daha da geriyordu, ve tabii ki beni de.

Stüdyoya Ufuk ile beraber girerken gitmesinden korktum.

"Bi de şu kızı sardın başımıza, sanki başımızda başka iş yokmuş gibi!"

"Yok tabi amına koyıyım. En azından benim yok."

"Ben sadece senin derdini düşünmüyorum ama." diyip kaydı başlattı. İlk verse bittikten sonra birden durdum. Ufuk şaşırmıştı çünkü hep tamamını birden alırdık.

"Devamı?"

"Araya nakarat giriyo ya."

"Kıza bakıcam diyemiyo da..."

"Ufuk!"

Çıktığımızda Meral telefonunu kulağından alıp çantasına koydu. Yüzündeki gergin ifade hala duruyordu. Ayağa kalktı.

"Naptınız?"

"İlk verse bitti. Onun nasıl olduğuna bakıp devam edicez."

"Bu arada benim acil bir işim çıktı da, beni geri bırakabilir misin Mert?"

"Bırakırım ama yarın buraya geri gelceksin."

"Gelicem, söz."

"Nereye gidiyoruz?"

"Ben tarif edicem"

Ceketimi ve telefonumu alıp çıktım. Ufuk pis pis bakıyordu. Ben de ona karşılığını vererek devam ettim.

Kaskımı yine ona verdim. Yolu bağırarak tarif ediyordu. Güldüm.

"Bağırmana gerek yok, yavaş gidiyoruz zaten."

Belime doladığı kolları gevşemişti. Utanmıştı büyük ihtimalle. Bırakmak istediğine emindim ama düşmekten de korkuyordu.

"Dur!" yavaşça durdum.

"Görüşürüz" diyip kaskımı verdi.

"Görüşürüz, yarın."

Gülümsedi ve arkasını dönüp gitti. Çok güzel gülümsediğinin farkında mı acaba?

Telefonuma baktım: Ufuk mesaj atmıştı. Bizim üçlünün her zaman buluştuğu o çardağa çağırıyordu. Ne olduğunu sordum ama cevap vermedi. Görüldü attı. Puşt.

Mororsiklete binip yola koyuldum. Yağmur başladığı için dikkatli sürmeye çalışıyordum. Ta ki çevre yolunda ne işi olduğunu anlamlandıramadığım o köpek yola atlayana kadar...

Yerde yatıyordum. Hareket etmeye, ayağa kalkmaya çalıştım ama sol bacağımdan gelen sızı bunu engelliyordu. Gözlerimi bile tam açamıyordum. Başımda iki kişinin konuşmasını duydum.

"Ailesi var mıdır, haber versek telefonundan?"

Üzerime eğildiğinde gözlerimi aralamaya çalıştım.

"Baygın değil!" sonra da bana döndü "İyi misin?"

Sadece kafamı sallayabildim. Telefonumu ceketimin cebinden bulup açtı. Şifre koymaya gerek duymamak işimi kolaylaştırmıştı.

"Kimin kimsen var mı?"

Ağzımı araladım, kısık bir şekilde "Ufuk" diyebildim sadece.

Adam telefonun kilitlenen açıp rehberde numarıyı buldu ve aradı.

"Alo? Arkadaşınız kaza yaptı, ambulansı aradık evet, hangi hastaneye gittiğini haber veririm, ambulans geldi zaten şuan."

Bunlar bayılmadan önce son duyduklarımdı. Nefes almak zorlaşıyordu, sesler boğuklaşıyordu, gözlerimi açamamaya başlıyordum.

Gözlerimi açtığımda hastanenin parlak beyaz ışığından geri kapatmak zorunda kaldım. Işığa alışmak için gözümü kırpıştırırken yanımdaki hastayla ilgilenen hemşire arkasını dönüp uyandığımı gördü. Gülümsedi ve -muhtemelen doktoru çağırmaya- gitti. Ne kadardır baygın yatıyorum acaba?

Bir kaç dakika sonra az önceki hemşireyle beraber bir doktor geldi.

"Kendinizi iyi hissediyor musunuz?"

Sadece kafa salladım. Konuşacak gücü kendimde bulamamıştım.

"Şimdi polisler gelip sizden ifade alacaklar, tarfik kazası olduğu için. Konuşabilecek durumda değilseniz bekleyebileceklerini söylediler."

"Konuşurum."

"Peki, ifadeniz alınınca odaya geçersiniz."

Biri kadın biri erkek iki polis yanıma geldiğinde olanları anlattım. Normal hızda gidiyordum, sonra karşıma bir anda köpek çıkmıştı ve ona vurmamak için bariyere vurmuştum. Teşekkür edip çıktılar.

Beni odaya aldıklarında yanıma hemen Ufuk ve Fatih geldi.

"Çok korkuttun bizi, piç!"

"Evet, endişeden gözümüze bi gram uyku girmedi."

"Sağolun varolun, siz olmasanız sahipsiz kalıcam."

"Yenge sahip çıkar sana." gülüştüler.

"Söylediniz mi ona?"

"Kendi zorla öğrendi."

"Arasanıza buraya gelsin, bir şey söylemem lazım ona."

"Yoksa?"

"Evet"

"Bu halde mi?"

"Ben Zeynep'e aşık olan motorcu çocuk gibi bi sonum olsun istemiyorum, bu kazadan sonra da aklım başıma geldi."

"Zeynep kim?"

"Salak, Kuzey Güney'deki."

"Ha! Sen bilirsin ama ben sonra yapmanı tavsiye ederim."

"Bi şey sorcam, ben ne kadar baygın kaldım?"

"Neredeyse iki gün."

"Yuh! Ben nası ölmemişim?"

"Şakası bile komik değil." dedi Fatih ciddiyetle.

"Evet. Bi an gerçekten ölücektin, kalbin durmuştu. Ve tabii bizim de."

Bunu dedikten sonra Ufuk odadan çıktı. Fatih hala başımda bekliyordu.

"Arar mı Meral'i?"

"Arar, ama şimdi değil. Kız daha yeni gitti."

"Burada mıydı?"

"Evet, sağolsun yarım saat de olsa gözümüz uyku gördü."

Hala uykusuzlardı ama. Gözlerini ovuşturup esniyordu sürekli.

Yarım saat sonra Ufuk odaya geri geldi. Hala somurtuyordu.

"Aradım, gelicekmiş."

"Yarım saat mi sürdü araman?"

"Bi hava alıp gedim."

"Sıra bende o zaman" Fatih ayaklanıp çıktı.

"Normalde senin bu halde olduğunu söylemeyecektim, bilmesini istemezsin diye ama çok ısrar etti." doğruydu, benim ölümle burun buruna geldiğimi bilsin istemezdim.

"Teşekkür ederim, iki gündür yaptığınız tüm fedakarlıklar için."

Ufuk hafifçe gülümseyip omzuma bir fiske vurdu. Acımıştı.

"Ah, hayvan herif! Ne vuruyon?"

"Gay gay hareketler yapma la sen de."

Bir süre sadece sustuk. Ufuk nereyse oturduğu sandalyede uyuya kalacaktı.

"Ufuk?"

"Ha?"

"Sence ne der?"

"Bilmem, ama bence o da sana karşı boş değil."

"İnşallah."

Fatih odaya geldi.

"Geldiler."

Kalbim güm güm atıyordu. İki yıldır beklediğim o ana sadece dakikalar kalmıştı.

Odaya girdi. Daha dün duracak olan kalbim onu görmemle deliler gibi atıyordu. Berbat haldeydim. Bir ayağım alçıdaydı, yüzüme bakmaya fırsatım olmasa da bir sürü morluk olduğundan emindim, kolumda serum takılıydı, hastane yatağında yarı uzanmış şekilde duruyordum.

"Bir şey mi oldu?"

"Seninle uzun zamandır konuşmam gereken bir şey var, Meral." Ufuk ve Fatih odadan çıktı. Yanlız kalmıştık. Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu.

"Uzun zamandır?"

"Garip gelecek ama iki yıl olacak neredeyse."

"Mert açıklar mısın?"

"İki yıldır, seni atölyenin önünde hüngür hüngür ağlarken görüp merakta yanına geldiğim günden beri, neredeyse her gün evimin yanında şarkılar söyleyerek resim yapan o kızla konuşma fırsatı arıyordum. Sarp piçi de bi boka yaradı ilk defa da buna vesile olmuş oldu. O gün özellikle senin camını yumruklamamın bir sebebi vardı Meral. İçimden bir ses ancak böyle olacağını söylemişti çünkü. Çünkü ben seni hiç tanımadansevmiştim ve tanıdıkça daha da çok sevmeye başlıyorum. Ölümle burun buruna geldikten sonra beklememeye, hemen söylemeye karar verdim."

Şaşkınlıkla suratıma bakıyordu. Ben de gözlerine odaklanmıştım. Çok güzeldi, her detayıyla mükemmeldi. Gülümsedim. Oysa hala şaşkınlığını gizlemeden suratıma bakıyordu.

"Bir şey demeyecek misin?"

Gülümsedi. Elimi tuttu ve yavaşça eğilip yanağımı öptü.

"Galiba yanlız değilsin. Seni seviyorum, Neptün."

Ayağa kalktı ve odadan çıktı. Karnımda kelebekler uçuşuyordu, kendimi sanki vücudumda kırıklar ve ezikler yokmuş gibi sapasağlam hissediyordum. Beni seviyormuş!


Loading...
0%