@justtbirisii
|
•Eymen'den• Elimde taşıdığım kocaman tuval ile birlikte okula doğru ilerliyordum. Okul müdürümüz sabahçı öğrencileri daha kargalar bokunu yemeden okula getitmek istediğinden gözlerim yarı aralık şekilde yürüyordum. Eğer okul yarım saat kadar daha geç başlasaydı okula beni babam arabayla bırakacaktı ama bu saatte evde benden başka kimse kalmak zorunda olmadığı için şu an elimdeki gövdemden büyük tuval ile birlikte sürünüyordum. Bir anda arkamdan gelip omzuma abanan bir varlıkla sarsılmış ve daha kim olduğunu görmeden "Ananla baban kardeş falan mı Samet, bu ne hayvanlık?" diye sinirle söylenmiştim. Kim olduğunu bakmadan anlamamın sebebi de bu saatte bu hayvanlığa enerji bulabilecek tek yaratığın Samet olmasıydı. "Sana da günaydın kardeşim," dedi Samet arkamdan çekilip yanımda yürümeye başlarken. "Gün aymış gibi mi amına koyayım?" "Haklısın." Samet Barkın'ın teyzesinin oğluydu, ilk başta oradan tanışıyorduk. Sonra da ben bu okula geçtiğimde biraz daha yakın olmuştuk. Arada böyle hayvanlıkları tutsa da iyi çocuktu, ayrıca Helin'le de onun sayesinde tanışmıştım. Okul evime yürüyerek yarım saatti ve ben daha yolun yarısında bile değildim. Samet gelince yol biraz daha çekilir hale gelmişti ama yine de uykumun olduğu gerçeğini değiştirmiyordu bu. "Ne ödevin var yine?" diye sordu sessizliği bozarak. "On kasım için, sergi yapılacakmış. Size de söylemediler mi?" "Söylediler de bizim malzemeleri eve götürmemiz daha zor ya hani, ödev olarak vermiyorlar." Samet heykel sınıfındaydı. Yaptığı heykeller, özellikle de seramikler, fazlasıyla güzel oluyordu. Hatta bildiğim kadarıyla hocanın son sınıflardaki favorisiydi. Cebinden çıkarttığı paketten bir sigara çıkartıp yaktığında yüzümü buruşturdum. Küçüklüğümden beri babamdan aşina olduğum bu maddeye karşı feci bir ön yargın vardı. Samet'ten bir iki adım uzaklaştım ve öyle yürümeye devam ettim. "Ne kaçıyon lan, gelsene buraya," Samet beni ensemden yakalayıp kendine çekti ve sigaradan çektiği nefesi yüzüme üfledi. Öksürerek can havliyle ondan uzaklaştım ve bir süre benden uzaklaşmasını bekledim. Tabii ki olduğu yerde durup beni bekliyordu. "Nasıl bir fantezi dünyan var amına kodumun salağı? Niye yüzüme sigara dumanı üflüyorsun?" Samet fazlasıyla sesli bir kahakaha patlattı ve yanıma gelemk için bir iki adım attı. "Oğlum sen de süt bebesi misin de kaçıyorsun sigaradan?" "Sigarayla süt bebesi olmanın bir alakası yok. Neden içtiğinizi de anlamıyorum zaten," diye söylendim ve yürümeye devam ettim. "Alışkanlık," diyerek geçiştirdi beni. Onaylamaz bir ses çıkartıp içimden elimdeki tabloyu streç filmle sardığıma şükrettim. Yolun kalanı da çok sakin geçmişti. Okula vardığımız zaman Samet ancak bitirdiği sigarasını söndürdü ve vedalaşarak sınıflarımıza gittik. Sınıfa girdiğim gibi tekli olan sırama oturdum. Cam kenarı, en arka; mis gibi yer. Tabloyu duvarla sıranın arasına koyup duvara dayadım ve başımı sıraya koyarak dersin başlamasını beklemeye başladım. Sınıfımda pek arkadaşım yoktu, sadece gerektiği zaman konuşuyordum. Zaten bu senenin başında gelmiştim ve kimseyle iyi anlaşma gibi bir derdim yoktu. Ders başlayana kadar biraz uyukladıktan sonra hoca girince mecburen başımı sıradan kaldırıp dersi dinlemeye başladım. 🍂 "Eymen," diyerek arkamdan ciyaklayarak gelen kıza bakma ihtiyacı bile duymadan resim sınıfına girdim. Kız arkamdan koşar adım yetişip omzuma dokundu ve "Bir bakar mısın?" diyerek beni durdurdu. Her ne kadar hiç uğraşasım olmasa da arkamı dönüp kensisinden hiç hazzettmediğimi belli eden yüz ifademle kızın yüzüne bakmaya başladım. Kız benim yüz ifademi görünce yüzünü hafif ekşitir gibi oldu ama bozuntuya vermeden devam etti. "Sen Samet'le yakındın değil mi?" Kıza sadece başımı sallayarak cevap verdim. "Fırat hoca soruyordu da, nerede biliyor musun?" "Bilmiyorum," dedim umursamazca ve kızı arkamda bırakıp sınıfa girdim. Arkamdan teşekkür ettiğini duysam da aldırış etmedim. Sınıfta sadece bir iki kişi vardı ve hepsi de kendi halinde takılıyordu. Ben de bir köşeye geçip sabah getirdiğim tuvali açtım ve kenara koydum. Hoca bu güne kadar teslim etmemizi söylediği için aceleye gelse de güzel bir Atatürk portresi olmuştu. (temsili) Eserime son kez bakıp gururlandıktan sonra telefonumdan bu derste çizeceğimiz konu için referans aramaya başladım. Ben tam içime sinen bir şey bulmuştum ki hocayla beraber sınıfın geri kalanı da sınıfa girdi. Hoca herkesten ödevleri toplayıp en beğendiklerini sergiye koyacağını söyledikten sonra bizi resimlerimizi çizmek için kendi halimize bırakmıştı. Büyük ihtimalle arada çizdiğimiz şeylere bir iki gereksiz fırça darbesiyle müdahele edip geri telefonuyla ilgilenecekti. Hoca derste müzik dinlememize karışmadığı için kulak üstü kulaklığımı takıp resim yaparken dinlemeyi sevdiğim çalma listemi açarak resmime başladım. Full odak eskizi çizdikten sonra astarda hangi rengi kullanacığıma karar vermek için tekrar telefonumdan resme baktım. Uzun bir incelemeden sonra bej rengi bir astar atmaya karar verdim ve boyaların durduğu köşeye ilerledim. Herkes şu an boyaların başına çullandığı için ön taraflardaki birinden rica etmek durumda kalmıştım. "Beyza, bej rengini verebilir misin?" Beyza bana hiç bakmadan istediğim boyayı uzattı ve kendi işine döndü. Ben de istediğimi almış olmanın sevinciyle bıyayı havaya atıp çevirdim ve geri tuttum. Bagetlerle bu hareketi yapınca çok havalı duruyordu ama şu an çok saçma durmuştu. Boyayı sulandırıp ince bir katman halinde tuvale yaymakla bir süre uğraştım. Ben işimi bitirene kadar maalesef ki bu günlük iki ders olan resim dersinin bittiğini haber eden zil çalmıştı. Eşyalarımı toparlayıp kullandığım fırça ve paleti de yıkadıktan sonra tuvalin arkasına ismimi yazarak resim sınıfından çıkıp öğle yemeği için yemekhaneye indim. Yemekhanede çok fazla kişi olmuyordu, genelde herkes kantinden yemeyi tercih ediyordu ama ben biraz ailemin zoruyla buradaydım. Sıraya girip yemeğimi aldıktan sonra oturmak için müsait bir yere geçtim. Ben yemeğimi yediğim sırada karşıma oturan kızla irkilerek ona baktım. "Oturdum ama birini beklemiyordun, değil mi?" Beyza'ya başımı iki yana sallayarak cevap verdim ve önemdeki yemeğe geri döndüm. "Ee, nasılsın?" "İyi, sen?" "İyi gibi." Onun sohbet etme çabasına karşın ben sadece yemeğimi yiyip kalmak ve sonrasında eğer vakit kalmış olursa bahçede basketbol oynayanlara katılmaktı. Hiç birini tanımasam da oynamama ses etmiyorlardı, hatta iyi oynadığımı bile söylemişlerdi. "Buraya neden geldiğimi hiç sorgulamadın belki ama beni arkadaşım gönderdi," dedi kız direkt konuya girerek. "Senden hoşlanıyormuş,aktırmadan ağzını ara falan dedi ama ben ağzında bakla ıslanan biri değilimdir, o yüzden direkt söylüyorum." "Pek yakın değilsiniz o zaman arkadaşınla?" "Yani, pek sayılmaz." Kız elini boş ver dercesine salladı ve sözlerine devam etti. "Senin gibi nemrut suratlıda ne bulmuş onu da ablamış değilim de, her neyse. Hoşlandığın biri falan var mı?" Nemrut suratlı mı dedi bana o? Felaket yakışıklıyım demezdim ama kesinlikle nemrut suratlı da değildim. Hatta bence gayet sempatik bir görünüşün vardı, sadece bu okuldakilerle çok yüz göz olmak istememiştim. "Var," dedim başımdan savmak için. "İyi," dedi kız önündeki tabildotu da alarak kalkarken. "Görüşürüz o zaman." Benim yanımdan kalkıp az ilerideki bir kız grubuna doğru ilerledi. İçelerinden birisi, Beyza yanlarına gittiği an soru yağmuruna tutan, daha önce bir kaç kez Arya'nın yanında gördüğüm bir kızdı. Benden hoşlanın o olduğunu tahmin ediyordum. Birilerinin benden hoşlanmadı fikri beni rahatsız ediyordu, özellikle de Helin dışında birilerinin. Çünkü içimdeki efendi kişiliğim buna kesinlikle karşı çıkıyordu. Yemeğimi hızlıca bitirip masadan kalktım ve öğle arasının bitimine henüz yirmi dakika olduğu için bahçeye çıktım.
🍂🍂🍂
Samet'i çok seviyorum, çok tatlı çocuk valla. Siz de sevin, ileride işimize yarayacak çünkü ;) Kendinize çok çok iyi bakın canlarım, şimdilik görüşürüz <3 |
0% |