@justtbirisii
|
Bakışlarım masadaki kahveyle karşımdaki ikili arasında gidip gelirken kafamdaki düşüncelerden, daha çok o düşünceleri istila eden Gece'den, kurtulmaya çalışıyordum. İstiyordum ya sanki. "Hilal, sen bizi dinliyor musun?" diyen Esin'le kafamı masadan kaldırıp ona baktım. "Bir şey mi oldu?" "Yok, sen uyumaya devam edebilirsin Turunç," diya alaya aldı beni Enes. "Dalmışım. Ne diyordunuz?" "Enes beye laf anlatmama yardımcı olmanı istiyordum ama sen leyla olmuşsun, duymuyorsun bizi." "Ne leyla olması ya?" diye çıkıştım anında. Asla bir gecenin bir yarısı tesadüfen tanıştığım birine deli olmuyordum. "Aynen şekerim," dedi Esin imalı bir gülüş ile. "Ondan." "Ne olduğunu bana da anlatırsanız çok memnun olacağım," diye araya girdi Enes. "Senin Turunç şu geceleri buluştuğu adama aşık olmuş." "Ne?!" Enes'in abartı tepkisiyle tüm kafe bize dönmüştü. Kaşlarımı çatarak ikisine korkutucu olduğunu umduğum bakışlar atmaya başladım. "Ne bağırıyorsun gerzek herif!" "Yalnız, gerzek falan ayıp oluyor." "Olsun." "Atışmayı kesin," diye aramıza girdi Esin. Üçümüz bir araya geldiğimizde sürekli atışıyorduk. O günü de tamamen atışarak geçirmiştik. Yaklaşık bir, bir buçuk saat daha onlarla oturduktan sonra ben dersim olduğu için kalkmıştım ama onlar daha oturacaklardı. Yalnız kalmalarını da istemiyor değildim, çöpçatan yanım onları fazlasıyla yakıştırıyordu. Gerçi, bunda Esin'in Enes'ten hoşlandığını bilmem de yatıyor olabilirdi. Ben dışarıdan bakan bir göz olarak onun da Esin'den hoşlandığından neredeyse emindim ama Esin Enes'in ona arkadaştan başka bir gözle bakmadığını söyleyip duruyordu sürekli. Zaten ona olan hislerini de bu yüzden açmıyordu, arkadaşlıklarını mahvetmek istemiyordu. Otobüs durağında otobüsü beklerken telefonumu bildirim gelmiş mi diye kontrol ettim. Gece mesaj atmıştı. Gece: ben bu gece de gelemeyeceğim, kusura bakma Okuduğum mesaj sinirlerimi bozmuştu. Son iki gündür Gece'yle neredeyse hiç konuşmuyorduk. Kıvanç'la olan tartışmadan önce konuşmuştuk en son adam akıllı, sonrasında da garip bir şekilde uzaklaşmıştı benden. Zaten o günden sonra Gece'nin yanında sarışın bir kız görmüştüm bir iki sefer. Biri markete giderken yolda gördüğümdeydi, biri de balkonda karşı camda gördüğümdü. Hiç tanışmamış olmamıza rağmen o kızdan hiç hazzetmiyordum. Beni kendinden uzaklaştırırken kendine yaklaştırdığı herkese karşı aynı duyguları besliyordum. Hayır canım, ne kıskançlığı? Mağarada mıyız? Hilal: Tamam Hilal: Ama bak bu üç oldu, endişeleniyorum Gece: endişe edecek bir şey yok Gece: annem ve kız kardeşim bir haftalığına yanıma geldiler, o yüzden pek evden çıkamıyorum Kız kardeşiymiş. Hilal: Açıkladığın için teşekkür ederim Hilal: Doğru düzgün konuşmayınca haliyle endişe etmiştim Gece: dediğim gibi, boşuna endişelenmene gerek yok Gece: hatta benim için hiç endişelenmene gerek yok Hilal: Duymamış olayım Hilal: Hadi bizim görüşmediğimiz sürede başına bir şey geldi, Allah korusun tabii, ne olacak? Gece: bir şey olmayacak Gece: bana bir şey olsa bile bunun için endişe etmeni gerektirecek ne var ki? Hilal: Gece Hilal: Sen benim için yoldan geçen biri değilsin Hilal: Elbette ki senin için endişeleneceğim Hilal: Evet, belki tanışalı çok çok üç hafta oldu ama sen benim için fazlasıyla değerlisin Hilal: Hem de kalbimi seninle dolduracak kadar /gönderilmedi Gece: teşekkür ederim Hilal: Sana değer verdiğim için teşekkür etmene gerek yok Gece: bence var Gece: ailem dışında biri beni ilk defa bu kadar önemsiyor Gece: daha çok da dünyadan umudumu kesmememi hatırlartığın için bu teşekkür Hilal: Rica ederim o zaman Otobüs geldiğinde telefonun ekranını kilitleyip direkt otobüse binmiş ve fakülteye gitmiştim. Zaten dersim iki saatlik bir şeydi, ondan önceki iptal olmuştu. Hızlı adımlarla dersin yapışacağı dersliğe ilerleyip boş bulduğum ilk yere oturdum. Ders için lazım olan şeyleri çantamdan çıkartırken bir yandan da göz ucuyla hocanın gelip gelmediğine bakıyordum. Bir anda göz ucuyla gördüğüm tanıdık beden irkilmeme sebep olmuştu. Normalde sınıftakilere dikkate etmezdim ama onu daha önce görmediğime emindim. Gördüğüm Kıvanç'tan başkası değildi. Yüzüm ekşirken Kıvanç ilerleyip arkamdaki sıraya kadar geldi ve oturdu. Onu umursamadan önüme döndüm ve hocayı beklemeye başladım. "Naber?" dedi arkamdan gelen ses. Cevap vermemeyi tercih ettim. "Hilal?" diye tekrar seslendi, ben de tekrar cevap vermedim. Neyse ki o tekrar denemeden hoca gelmişti. Geldiği gibi anlatmaya başlamadan önce Kıvanç ayaklanıp "Pardon, yanlış sınıfa girmişim," dedi ve çıktı. Onun çıkması beni rahatlatmıştı. O çıktıktan sonra da hoca ders anlatmak için tahtanın önüne gelmişti. "Öncelikle, sizden istediğim denemelerden bir tanesiniseççeceğimi söylemiştim. Birini seçtim ve şu an ünlü bir dergide yayında." Kimi seçtiğine bakmak için notlarını karıştırdı ve sınıfa döndü. "Hilal Seda Tuncay." İsmimi duymamla gözlerimin kocaman açılması bir olmuştu. Benim yazdığım yazı bir dergide yayımlanmıştı. Benim yazdığım yazı. Dergide yayımlanmıştı. Sınıftan beni tebrik eden bir kaç kişi olmuş olsa da ne dediklerine dikkat edememiştim. Çünkü şu anki heyecanım her şeyden fazlaydı. Yazımın dergide yayımlanması demek pek çok konuda önümün açılması demekti. Mesela artık yıllardır kenarda beklettiğim hikayelerimi yayınlamak için fırsatım vardı. Hayatım boyunca en çok istediğim, hayal ettiğim şey artık gerçek olmaya çok yakındı. O gün dersi neredeyse hiç dinleyememiştim. Hoca yazılardaki eksik yerlerden ve nasıl geliştirilebileceğinden bahsediyordu. Ama benim zihnimde tek duyduğum şey kendi iç sesimin artık senin zamanın, diyişiydi.
🌙
Hilal hayallerine kavuşmaya çok yakın artık, darısı sizin başınıza canlarım🫶🏻 Şimdilik çok çok öpücükk <3 |
0% |