@justtbirisii
|
Toprak ve yağmur metaforik iki aşıktır ve insanlar onları giderek uzaklaştırmaktadır. Yağmurun belki de son zamanlarda bu kadar üstümeze gelmesi bundandır, bilinmez. Yağmur sevdiğine kavuşamamasının sorumlusunu bilerek onu cezalandırıyor bir nevi. Yine de bizlerin en büyük cezası üstünü örttüğümüz topraktan yağmur sonrasında gelen o müthiş kokudan mahrum kalmaktır bence. ————— *İlahi bakış açısıyla Hilal: Bu arada Hilal: Benim her koşulda seçeceğim yer senin yanın olurdu Gece telefonun bildirim panelinden gördüğü mesajlara cevap vermek yerine sadece gülümsemekle yetinmişti. Hilal belki ona böyle demişti ama bunu yanlızca ona değer verdiğinden yaptığını biliyordu. Sonuçta o Gece'yi, Gece'nin onu gördüğü gibi görmüyordu. Hem, yanındaki adam doğruyu söylemişti. Gece hiç bir zaman tek kelimelik dahi olsa cümle kuramazdı. Tabii ameliyat olmazsa... Son zamanlarda bu konu fazlasıyla zihnini kurcalıyordu. Kaza ilk olduğu zamanlar daha küçük olduğu için ameliyat olamamıştı ama zarar çok büyük olmadığı için doktor bir konuşma terapistine gidilerek sorunun çözülebileceğini söylemişti. O zamanlar küçük bir çocuk için çok fazla şey yaşadığı için tedavi geri dönüt vermemişti ve sonrasında da zarar kalıcı hale geldiğinden ameliyat zorunlu hale gelmişti. Sonra da zaten alıştığı için gerek duymamıştı. Ama şimdi farklıydı. İyileşmek, tekrardan konuşmak için sebebi vardı. Hilal vardı. Gelen başka bir mesajla zihninin bir kısmını ondan arındırıp dikkatini oraya verdi. Zira onun zihninden tamamen çıkması söz konusu bile değildi. Güneş: Abi Güneş: Yarın annem de benimle gelecekmiş Güneş: Gelme dedim ama beni dinlemiyor Gece: gelmesi sana ne gibi bir yan etki yaratabilir Güneş? Gece: hem ev benim evim, sana ne oluyor? Güneş: Ne biliyim Güneş: Annem olunca beni dışlıyorsunuz gibime geliyor Gece: ne haddimize? Güneş: Dalga geçme Güneş: Hem ben ciddiyim Gece: canım kardeşim Gece: eğer her fırsatta konuşmaya atlamasan veya annem benimle konuşmaya çalıştığında izin versen bu dediğin yaşanabilir Gece: hem bu saatte niye ayaktasın sen? Güneş: Saat daha on iki olmadı, abi Gece: olsun Gece: yarın sabahtan otobüsünüz var Güneş: Sana da tatil değil mi? Güneş: Sen gelseydin buraya Gece: o dediğin öyle olmuyor küçük hanım Gece: canım müdürüm hafta ortasına toplantı koymasaydı dediğin olabilirdi gerçi Güneş: Müdürüne olan sevgin göz yaşartıyor kfldkdşdjdşdjdl Gece: ne demezsin Gece: konuyu değiştirdiğini de anlamadım sanma Gece: şimdi hemen gidip yatıyorsun Güneş: Tmm Güneş: İyi gecelerrrr Gece: sana da 🌙 Gece sabah otogara gitmesi gerektiğini hatırltan alarm ile uyanıp hazırlandı. Annesi ve kız kardeşi okulların bir haftalık tatil olmasından faydalanarak hem Ankara'yı gezmek hem de onu ziyaret etmek için yanına geliyorlardı. Cüzdan, telefon ve anahtarlarını alıp apar topar aşağı indi. Sabah saatleri olduğu için trafiğe takılacaktı ve büyük ihtimalle geç kalacaktı. Aklına gelen şeyle oflayıp kendini araba koltuğuna bıraktı. İki eliyle yüzünü sıvazlayıp biraz olsun kendine gelmeye çalıştı. Hiç bir işe yaramamış olsa da kontağı çevirip arabayı çalıştırdı. Normalde kesinlikle bir saatten kısa sürecek olan yolculuk sabah trafiği eşliğinde neredeyse bir buçuk saate varmıştı. Gece sonunda park edecek bir yer bulup arabayı oraya bıraktı ve yolcuların indiği yere doğru ilerlemeye başladı. Gittiğinde annesi ve kız kardeşini ellerinde bavullarıyla onu beklerken buldu. Güneş abisini gördüğünde asık suratında anında gülümseme belirmişti. Heyecanla ufak bir çocuk gibi el sallayıp selam verdi. Gece de hafifçe tebessüm edip ona el sallayarak karşılık verdi. "Hoş geldiniz." "Hoş bulduk oğlum," diyip kollarını sıkıca boynuna doladı anında annesi. O çekildiğinde bu sefer Güneş çok daha sıkı şekilde sarıldı Gece'ye. "Hadi, eve gidince giderirsiniz hasretinizi," diyerek onları ayırdı anneleri. Gece, Güneş'in elinden bavulu aldı ve onların önünden arabaya ilerledi. Arabanın yanına geldiklerinde Güneş annesinden önce ön koltuğa kurulmuştu. Gece de bavulu bagaja yerleştirip şöfor koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. "Ne kadar yolumuz var?" diye sordu Güneş. Sonra da anisinin yandan attığı bakışla bu sorunun ne kadar gereksiz olduğunun farkına varmıştı. "Özür dilerim, bazen unutuyorum." Gece gözünü yoldan ayırmadan elini boş ver manasında salladı ve geri tüm dikkatini yola verdi. Tüm yol boyunca kimseden çıt çıkmamıştı. Trafik biraz daha rahatladığı için daha az süren bir yolculuğun ardından apartmana varmışlardı. Gece arabayı durdurdu ama inmeden önce gördüğü kişi onu duraklatmıştı. Karşı apartmandan çıkan Hilal arabanın olduğu tarafa ters yöne doğru ilerlemeye başladı. Durağa gidiyor olamlı, diye geçirdi içinden Gece. Sonra da kafasını toparlayıp arabadan indi ve bagajdan valizi de alarak yukarı çıktı. Ankara'nın havası karamsardı bu gün. Yağmur yağacaktı, belliydi. Gece çoğu kişinin aksine menundu bu durumdan. Tıpkı bir çocuğunkiler gibi görürdü gözleri yağmuru. Ama şimşekten korkmayan bir çocuk. Yağmurun onu ürkütmediği, annesinin tüm itirazlarına rağmen yağmur altında ıslanan, su birikintilerinde gezinen bir çocuktu bu. Ve Gece'nin içinde canlı kalan tek çocuk yanı buydu. Hilal ile birlikte. Ev 1+1 olduğu için Gece annesine kendi odasını verecek, kız kardeşiyle beraber kendisi salonda kalacaktı. Güneş ilk başta neden kendisinin yatak odasında kalmadığı yönünden nazlansa da sonrasında susmuştu. Her ne kadar on dokuz yaşında bir genç kız olsa da abisinin onu prenses gibi yetiştimesinden dolayı bazen ufak bir kız çocuğu gibi davranabiliyordu, özellikle de abisine karşı. Gece ikisini evde bırakıp markete gitme bahanesiyle evden çıktı. Biraz hava almaya ihtiyacı varmış gibi geliyordu. Sanki içine sığmayan, taşan bir şeyler vardı son zamanlarda. Cebindeki paketten bir sigara çıkarttı ve markete doğru ilerlerken yaktı. İçindeki o şey neydi? Bilmiyordu. Önceden hep bir şeyleri eksik hissederdi, şimdi ne ona fazla hissettiriyordu? Aşkından mıydı yoksa? Gece kafasındaki sorulara makul bir cevap bulamayıp her zaman sığındığı o düşünceye sığındı. Hilal'e. Şarkıda "ve bir kadın meleklerden alınmış bir izin gibi/ benliğimin belirtisi sanki parmak izim gibi" dediği kadın ancak o olabilirdi. (Hidra-Gibi) Melekler ancak onun kadar ihtişamlı olabilirdi. Yahut mitolojilerdeki ulu tanrıça tasvirleri. Gece Hilal'i benzetenilecek tabiri bilmiyordu. Ama bildiği şey, kainatta gördüğü en eşsiz şey olduğuydu. Veya kalbindeki her şey.
🌙
Bölümün başı yine Hilal'in yazdığı denemeden bir kesit. Ben yanlışlıkla burayı bayağı boşlamışım, yeni fark ettim, kusura bakmayın. Galiba Yağmur'un Uğradığı Toprak final yapana kadar böyle devam eder bölümler ama sonrasında düzelir diye düşünüyorum. Bu arada, söylemiş miydim ben Gece'ye çok fena düşüyorum 🫠🫠🫠 Şimdilik çok çok öpücükkk <3 |
0% |