Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@justtbirisii


Sınıfta kendi halimde takılırken gözüm yine ona takılmıştı. Sene başından beri aynı sınıfta olmamamıza rağmen tek kelimeyle olsun konuşmadığım tek kişi. Sadece sınıftan bi kaç kızla konuştuğunu görmüştüm, bir de derslerde konuşurdu. Dersleri iyi gibiydi, henüz daha sınavlar başlamadığı için tam bilmesem de hocaların gözdesi olmuştu bile.


Bu senenin başında gelmişti, İstanbul'dan babasının işi yüzünden gelmişler. Onun hakkında tüm bildiklerim bunlardı.


Düşünce zincirimi bozup merakımı başka bir köşeye kaldırmamı sağlayan Selim'in sesi olmuştu.


"Taş gibi kız di mi?"


"Ne?"


"Kestiğin kızı diyorum, taş gibi kız da kimseye yüz vermiyor."


"Kesiyor muymuşum?"


O söyleyene kadar kıza kitlenip baktığımı fark etmemiştim. Hatta hala gözlerimi üzerinden ayırmamıştım. Ama o izlediğimi fark etmiş olacak ki bakışları benimkiyle kesişti. Gözlerimi hemen onun üzerinden alıp bana sırıtarak bakan Selim'e diktim.


"Sen bu kızdan hoşlanıyon herhalde. Bana bu kadar uzun bakmıyon konuşurken."


Anlamaz bakışlarımı üzerinde gezdirirken o da yanındaki Burak'ı dürtükleyip onu da bana döndürdü.


"Bak Toprak şu kıza abayı yakmış."


"Abartma Selim, dalmışım. O kıza baktığımı bile fark etmemişim."


"Çocuk haklı, her şeye bi kılıf uydurup durma."


"Ben dedim diyeceğimi, siz nasıl anlarsanız anlayın."


Sohbetimiz hocanın gelmesiyle bölünmüştü. Kim çeker ilk ders olan edebiyatı? Ben çekemeyeceğim için kendimi iyice duvarla sıranı arasına gömüp başımı sıraya koydum. Uykum yoktu ama hocanın konuşması zaten getireceği için bu bir sıkıntı değildi.


"Uyuyanlar uyansın, bu dersi rehberlik olarak işleyeceğim."


Serap hocanın sınıf hocamız olduğunu bir anlık unutmuştum. Büyük ihtimalle oturma düzenini değiştirecekti. Çünkü sıra arkadaşım Kerem daha sene başlayalı bir ay olmadan okul değiştirmeye karar vermişti.


"Yer değişikliği yapacağız. İlk önce, Toprak kalk ordan, Yağmur'un yanına. Sırayı boşaltıp tenefüste çıkarın sınıftan."


Bunu bekliyordum. Bir tek ikimizin yanı boş olunca hocanın bunu yapacağı kaçınılmazdı.


Selim'in pis sırıtışı eşliğinde zaten açmadığım çantamı alarak duvar kenarındaki sıraya doğru ilerledim.


Her zaman arkasındaki duvara sırtını yaslayıp ayaklarını sıraya koyardı. Ben gelince ayaklarını toplayıp oturuşunu düzeltmişti. Çantamı sıranın kenarına koyup hocanın diğerlerinin yerlerini değiştirmesini izledim.


"Selam."


Cevap yok. Kafasını sıraya koyup kollarının arasına aldı. Acaba duymadı mı diye kolunu dürttüm.


"Yapma." sesi çok soğuk ve düz çıkıyordu, tek bir duygu zerresini bünyesinde barındırmıyormuş gibi.


"Duymadın mı dediğimi?"


"Duydum."


"Niye cevap vermedin?"


Tekrar cevap vermedi. Sıra arkadaşımla iyi anlaşamazsam nasıl geçicek bu okul yılı? Gerçi zaten hocalar siz artık sınava hazırlanıyorsunuz diye goy goy yaptırmazdı bize ama yine de insanlarla iletişim kurmak önemli sonuçta.


Hoca herkesi kızlı erkekli oturtup mümkün olduğunca konuşmayı engellmeye çalışmıştı. Önüme Burak'ın gelmesine sevinsem de eski yerim hocanın gözüne bu kadar gözükmediği için orayı özlemiyor değildim. Burası da arkalardaydı ama iki seneden fazladır aynı yerde oturunca bi garip gelmişti.


"Rahatsız olan varsa da olmasın yerlerinden çünkü çoğu hocanızdan şikayet aldım çok konuşuyorlar diye." saatine baktı ve devam etti "Zaten son on dakika kalmış, serbestsiniz. Sonraki ders ders işlerim."


Hocanın sözüyle önümde otuan Burak'ı dürtükledim.


"Pişt."


"Noldu?"


"Canım sıkıldı, senin anlatcakların vardır diye."


"Yok bu sefer," başıyla Yağmur'u işaret edip devam etti "hem sen onunla konuşsana." dedi ve geri önüne döndü.


Ben de yanımda başını sıraya koymuş kulağında kulaklığıyla müzik dineleyen kıza baktım. Tekrardan kolunu dürttüm.


Yavaşça başını kaldırdı ve kulaklığının tekini çıkarttı.


"Ne var?" bu kez sesinde bıkkınlık vardı. Bu da bir şeydir. Sonuçta herhangi bir duyguyu hissedebildiğini öğrenmiş olduk.


"Ne dinliyorsun?"


Göz devirip sıranın altındaki telefonun ekranından şarkıyı gösterdi. Adamlar - Acının İlacı.


"Güzel şarkı."


Başını hafifçe sallayıp eski pozisyonuna geri döndü. Yapacak başka bir şey olmayınca ben de çantama sokuşturduğum kulaklığı çıkartıp aynı şarkıyı dinlemeye başladım.


Şarkı zaten beş dakika olduğundan bittiğinde diğerine fırsat vermeden zil çalmıştı. Kulaklığımı geri çantama sokuşturup kantine inmek için ayaklandım.


"Kantine mi?" ses sınıfın öbür ucunda kalmış olan Selim'den gelmişti.


"Geliyosan gel hadi."


"Tamam."


Kantinden elimde poğaça ve kahveyle beraber döndüğümde Yağmur önünde oturan Elif'le konuşıyordu.


Yerime oturup poğaçamı yemeye başladım. Bir yandan da belli etmemeye çalışarak Yağmur'a bakıyordum.


"Hele de o ablanın dildoları iki adamın götünden çıkarttığı sahnede patlamıştım." gülmüştü, onu ilk defa gülerken görmüştüm. Çok güzel gülüyor.


Filmden konuşuyorlardı herhalde.


"Cidden harikaydı. Benim önerdiğim bir şeyi izlediğine göre kıyamet mi kopucak?" sesi bana olduğundan çok daha yumuşak ve neşeliydi. Kıskanmadım değil.


Birden gözleri bana döndü. Onunkilerin bana ulaşmasıyla benim gözlerim de aynı şekilde elimdeki yarım poğaçaya döndü.


"Ne bakıyorsun?" sesi tekrar aynı düzlüğüne kavuşmuştu.


"Daha doğrusı niye öyle bakıyorsun?"


"Nasıl bakıyormuşum?"


Elif bıyık altından gülerek "Boş ver." dedi ve önüne döndü.


"Elif ne demeye çalışıyorsun?"


Lafa bu sefer Burak girdi "Aşık gibi bakıyorsun diyor."


"Sen nerden gördün lan?"


"Ha inkar etmiyon yani?"


"Kodumun malı." diyip kafamı derste çekeceğim uykuya hazırlayarak sıraya gömdüm.


Hocanın gelmesiyle herkes ayağa kalktı, tabii ben de.


Geri oturduğumda kafamı sıraya koyup gözlerimi ona doğru çevirdim. Kapalı gözlerimin atasından izlemeye başladım onu. Ben onu izliyorum!?


Aslında uzun zamandır bakışlarım onu benden habersiz buluyordu. Yaşadığım fatkındalıkla gözlerim açılmıştı.


"Bakma." aynı soğuk ton.


"Bakmıyorum."


"Tabi."


"Sabahın köründe nasıl böyle ders dinleyebiliyorsun?"


Cevap vermeden aynı ciddi ifadesiyle omuz silkip önüne döndü ve dersi dinlemeye devam etti.


Ondan hoşlandığımı o an fark etmiştim. Elif'in yaptığı ufak ima bir kaç gündür kafamı kurcalayan şeylere cevap bulmuştu.


Ben Yağmur'u seviyordum ve onu anlatmak istesem şöyle anlatırdım:


Kimseyle konuşmazdı, sadece ilk geldiğinde başına üşüşen kızlardan bir iki tanesiyle muhabbeti vardı, o kadar. Teneffüslerde tek yaptığı yeşillerini tavana dikerek müzik dinlemekti. O kapalı bir kutuydu ve ben açmak için can atıyordum. Çünkü o her şeyiyle çok güzel gelmişti ve benim olsun istemiştim.


♡°♡°♡


Loading...
0%