@justtbirisii
|
TV Girl - It Almost Worked
◇Toprak'tan◇ Son bir haftadır olan hiç bir şeye anlam veremiyordum. Yağmur beni sevmediğini ve sevemeyeceğini söylemiş, sonrasında bana önce olduğundan daha samimi davranmaya başlamıştı. Tatilin ilk günü evimin önünde görmüştüm onu mesela, bilerek gelmediğini biliyordum ama neden durup beni dinlemişti ki? Sonra bir hafta sonrasında olanlar vardı. Ben ağlarken beni teselli etmeye çalışmıştı, terslediğim zaman üzüldüğünü sesinden anlamıştım. Hiç duygu yakalayamadığım sesinde üzüntü vardı... Bütün bu yaşananlar koca bir kamera şakasıydı sanki. Bana karşı olan çelişkileri kafamı allak bullak ediyordu. Ben onu unutmaya çabalarken o sürekli bana kendini hatırlatıyordu. Bir de şiirde bahsettiği Deniz vardı tabii. Sevdiği başka biri varken bana neden böyle davrandığını anlamıyordum. Bütün bunların yanında bir de hocaların sınıf listesindeki değişikliği fark etmesi vardı. Neredeyse hepsi ne olduğunu sormuştu bana. Kısa ve geçiştirci cevaplar veriyordum çoğuna ama sıkılmıştım artık. Bir de Hamza gelip nedenini sorgulamıştı üstüne. Sınıfta anlaşamadığım nadir kişilerdendi ve bunu sorması sinirlerime dokunmuştu. Hepsi önceki günde kalmıştı. Şu an edebiyat dersinde hocanın anlattığı şairleri dinlemeye çalışıyordum. Edebiyattan hatta tüm sözel derslerden nefret derecesinde iğrenmeme rağmen sınıfı geçmem için en gerekli derslerden biri kendisi olduğundan katlanıyordum. Aslında, Yağmur'dan anlatmasını da isteyebilirdim ama... oralara hiç girmek istemiyorum. Zil çaldığında yeni gelen çocuk iki gündür olduğu gibi bizim olduğumuz yere gelmişti. İlk geldiğinde Yağmur'un ona gülmsemesi içimdeki kıskanç tarafı çıkartsa da şiirde gwçenin o olmadığından emin gibiydim. Sonuçta Emir ve Deniz'in ne alakası olabilirdi ki? Aklıma dün Burak'la olan konuşmamız geldi. Ben hıcanın sorgulamasına maruz kalırken o Emir'in kızlarla konuştuklarını dinlemiş ve birazını anlatmıştı. "Çocuk Yağmur'a 'başın sağ olsun' dedi sonra." "Ee?" "Deprem falan bir şeyler zırvaladı. Elif'e sorduğumda da 'depremde bir yakınını kaybetti' dedi." "İyi de bundan bana ne?" dedim umursamaz bir tavırla. "Nasıl bana ne ya? Sen daha dün kız bana yazdı diye havalara uçmadın mı?"
"Sorun da o zaten. Gelip 'ben seni sevemem' dedikten sonra böyle davranması. Aklımı yitirtecek bu kız bana!"
"Bence o işi çoktan halletmiş ama sen bilirsin."
İki gündür kafamı sıraya koyup müzik dinlemekten başka bir şey yapmıyordum. Dinlediğim müzikler de hep onun bana önerdikleriydi. Unutmaya çalışan birine ne kadar da tezat değil mi? Tıpkı onun da bana karşı olan tezatlığı gibi... Ders zili çaldığında Emirhan sonunda sıranın başında dikilmeyi bırakmış ve kendi yerine gitmişti. Benim rahatsız olduğum kadar Burak'ın da ondan rahatsız olduğunu biliyordum. Hatta çocuk sevgili olduklarını bile bile Elif'e öyle bir bakıyordu ki sanırdınız ki kızla sevgili olan kendisi. Neyse ki ne Elif ne de Yağmur onu çok takmıyordu bu konuda da Karşıyaka bir mezar daha görmek zorunda kalmıyordu. Derse fizikçinin gelip beynime münasip şekillerde muameleler yapmasını beklerken dersin başlamasından beş dakika sonra sınıfa giren matematik hocamız herkesi şaşırtmayı başardı. "Fizk hocanız bu gün raporlu olduğu için yok, yoklamanızı alıp serbest bırakacağım sizi. İsteyen sessiz şekilde bahçeye de çıkabilir." Hocanın dedikleri sınıfı oldukça memnun ettiğinden sınıfta bir alkış tufanı koptu. Hoca sınıfı susturup yoklamayı aldı ve ses çıkartmamamız konusunda bizi tekrar ve tekrar uyararak dışarı çıktı. Hoca çıkınca Selim yanımıza geldi. "Hadi gelin de maç yapalım dışarıda." Bırak maç yapmayı, şuradan şuraya gidecek takati kendimde bulamadığımdan kafamı iki yana sallayıp masaya gömdüm. Burak da yanındaki sevgilisiyle sobete daldığından geri yerine gitmel zorunda kalmıştı. Ders boş olduğu için Yağmur yanımda resim çiziyordu. Ben de tabii ki kafamı sıraya koymuş onu izliyordum. Resim çizerken onu izlediğimi fark etmeyecek kadar çok odaklanıyordu, o yüzden resim çizdiği zamanları iple çekiyordum. Resim çizerken saçları onu bunaltmış olacak ki her zaman bileğinde olan tokayı çıkartıp saçını topladı. Toka bileğinden çıkınca sweatin kapattığı bileğinin geri kalanı da açığa çıkmıştı. Belli belirsiz bir iz görmek eminim ki o an için beklediğim son şey olabilirdi. Hayır, hayır. Bunu yapmış olamaz. Yağmur'un ailesiyle alakalı sorunları olduğunu biliyordum ama intihara kalkışacak kadar ileri gitmeyeceğini düşünüyordum. Ya da gider miydi? Bileğine kitlenip baktığımı fark edince ilk önce bana, sonra da bileğine bakıp sweati çekiştirerek bileğini kapadı. Ama ben bu konuyu burada kapatmak istemiyordum, kapatmayacaktım da. "Yağmur." "Efendim?" "Bi gelsene benimle." "Geliyim." Dün ona olan tavırlarımdam sonra karşı çıkmaması garibime gitse de onu kolundan tutup yangın merdivenine kadar götürdüm. "Yağmur bileğinde ne var?" "Ne gördün de ne zannettin bilmiyorum ama bileğimde bir şey yok Toprak." Sürekli aynı ifadesiz soğuk tonu kullanması canımı yakıyordu. "Emin misin?" "Evet." İkna olmamıştım. Bedeninin yanında sallanan kolunu kavrayıp sweati sıyırdım. Gördüklerim gözlerimin kocaman açılmasına sebep olmuştu. Kolunda kocaman bir yanık izi ve bir kaç çizik vardı. Ve tabii ki bileğindeki o çizik... Ben hiç bir şey yapamazken o boşluğumdan faydalanıp aceleyle kolunu geri indirip gitmek için hareketlenmişti. Kolundan tutup geri çektim. Biraz fazla sıkmış olacağım ki acıdığını belli eden bir ses çıktı ağzından. "Sen mi yaptın onları?" "Toprak bırakır mısın kolumu?" "Cevap vermediğin sürece bırakmam." "Acıyor, gerçekten. Bir yere gitmem ama lütfen bırak." Yaptığım hatanın farkına varıp kolunu sıkmayı bıraktım ve merdivene oturdum. O da sırada da olduğu gibi soluma oturdu. Yüzümü ona çevirdim, o ise yere bakıyordu. "Özür dilerim, acıtmak istememiştim." "Sorun değil. Zaten acıtan sen değilsin." "Yağmur, cidden sen mi yaptın onları?" "Sadece bunu." bileğindeki izi gösterdi. "Neden?" "Çünkü beni yaşatacak hiç bir şeyin kalmadığını düşünmüştüm." sesi hala aynı monotonluğundaydı. "Peki neden vazgeçtin, yapabilirdin sonuçta, bu şeyi..." "Ölmeyi." diyerek benim söyleyemediği bir çırpıda söylemişti. Her şeye rağmen nasıl bu kadar soğuk kanlı olabildiğine şaşmıştım. "Evet." "Yapıcaktım da ama sonra Doğa seslendi. Beni hayatta tutan tek sebep oydu." Geçmiş zaman kullanmıştı. "Niye geçmiş zamanla konuştun ki?" İçim içimi yiyordu. Zaten nasıl yemesindi ki? Sevdiğim kızın intihar etmeye çalıştığını öğrenmiştim, nasıl normal halimde yaşamıma devam edebilirdim ki? "Çünkü artık öyle değil." ♡°♡°♡ |
0% |