Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@justtbirisii


Canozan - Toprak Yağmura


"Yağmur intihar etmi-"


"Toprak. Dur da bi dinle."


"Peki, dinliyorum." aslında sadece kötü bir şey söylememesini umarak kafamdaki kötü senaryoları susuturuyordum.


"Artık tek sebep o değil..." duraksadı ve zeminde olan bakışlarınıngözlerime çıkarttı "...çünkü artık sen de varsın."


Kulaklarıma inanamıyordum. Kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi atarken sevinç çığlıkları atmamak için kendimi zor tutuyordum.


Az önceye kadar sadece zeminle bakışırken şimdi gözlerimin içine bakıp gülümsüyordu.


Ani bir kararla kollarımı bedeninin etrafına sarıp sıkıca kucakladım onu. Sarılmama karşılık vermesini beklemiyordum ama vermişti.


Bedenlerimiz birbirine yaslı olduğundan onun da kalp atışlarının benimkinden farksız olduğunu hissedebiliyordum.


Geri çekilip yüzüne baktım. Hala daha gülümsüyordu, dahası bakmaya doyamadığım o gözlerin içi de gülüyordu.


"Ben mi kafayı yedim yoksa az önceki ilan-ı aşk mıydı?"


"Öyleydi, kafayı yemedin."


"Sen hani beni sevemezdin?"


"Hala sevemem, hala yapmamam lazım ama elimden bir şey gelmiyor."


"Peki koluna ne olduğunu anlatacak mısın?"


Sert şekilde yutkundu. Merdiven boşluğunun sessizliğinde en ufak sesi bile duyabildiğimizden bunu da duymuştum.


"Babam yaptı."


"Baban mı?"


Hafifçe başını olumlu manada salladı. Sanki başı ona büyük bir yükmüş gibi ağır ağır harket etmişti.


"Devamını anlatmana gerek yok, hala biraz önce söylediklerinin etkisinde kalmak istiyorum."


Sadece hafifçe tebessüm etti.


Sonrasında ağzını açıp bir şeyler söyleyecek oldu ama sustu ve başını nefes almak istermişcesine yukarı kaldırdı.


"Ben de seni seviyorum."


"Ne diyeceğimi nasıl anladın?"


"O kadar uzın süre birini izleyince hareketlerini ezberliyorsun."


Tekrar gülümsedi. Gülümsemesini seyretmekten daha güzel bir şey yok diye düşünürken benim sayemde gülmesinin bunun da önüne geçtiğini fark ettim.


Bir süre sadece sessizce orada oturduk. Sessizliği bozan şeyse çalan teneffüs zili oldu.


"Ben sınıfa gidiyorum."


Bu sefer ona engel olmadım, çünkü gittiğinde kaybolmayacaktı.


"Måneskin - Coraline."


Koridora açılan kapıyı açacağı sırada dönüp bana baktı.


"Ne?"


"Şarkı, anlattıkların aklıma getirdi."


"Tekrar etsene."


"Måneskin - Coraline"


"Canozan - Toprak Yağmura"


Gülümsedi ve kapıyı açıp çıktı. Bense teneffüs bitene kadar hem aldığı itirafın hem de anlattıklarının etkisiyle orada oturdum kaldım.


***

◆Yağmur'dan◆


Toprak beni yangın merdivenine sürüklerken kesinlikle hislerimi ona açmak aklımın ucundan geçmemişti. Anlık gelen bir cesaretle yapmıştım bunu. Pişman mıydım? Asla, asla böyle bir şey için pişman olamazdım.


Ona ilk kez sarılmış, kokusunu doyasıya içime çekmiştim. Onu ilk defa bu kadar çok hissedebilmiştim. Tek yapacağım da son olmamasını ummmaktı.


Yanından ayrılıp hala düzene girmeyen kalp ritmimle sınıfa girdiğimde Elif sorgular bakışlarla beni bekliyordu.


"O sırıtış ne öyle?" diye sordu Elif sinsice gülerek. Neler olduğunu az çok tahmin etmişti.


Yerime oturup her şeyi anlattım. Kolumdaki izin neden ve nasıl olduğunu bildiği için hiç sıkıntı etmeden her detayı söylemiştim.


"Helal olsun sana! Ben dedim dedim yapmadın, bak geldin yine dediğime."


"Biraz öyle oldu, evet."


Biz konuşurken zil çalmış ve Toprak da sınıfa geldi. Dudaklarında sarhoş bir gülümseme vardı. Bana bakrak yanıma oturduğunda gülümsemesine karşılık verdim.


"Siz artık sevgilisiniz yani?"


Elif'in değinin üzerine Toprak'a baktım. O da aynı anda bana baktığında göz göze geldik. Gözlerimi ondan ayırmadan Elif'e cevap verdim. "Galiba, evet."


Konuşmaya o ana kadar katılmayan Burak da arkasını dönüp sorgular bakışlarını üzerimizde gezdirdi.


"Ben rüya falan mı görüyorum yoksa sen bu maymun suratlıya mı baktın?" dedi Toprak'ı kastederek.


Gülerek cevap verdim "Biraz öyle oldu."


Toprak sahte bir şaşkınlıkla bir Burak'a bir de bana bakıp "Şimdi de maymun suratlı olduk ha? Öyle olsun." diye sitem etti.


Elif çoktan elindeki telefonla uğraşmaya başladığında Burak da önüne döndü. Toprak'a döndüğümde zaten bana baktığı iin yeşilleriyle kesişmiştim.


"Bir şey sormam lazım, yoksa kafayı yerim."


"İstediğini sorabilirsin."


"Şiir defterini okuduğumu söylemiştim ya hani?"


"Evet?"


"Ordaki şiirde yazdığın Deniz kimdi?" Elif'in de söylediği gibi yanlış anlamıştı. Bir şeyde de haksız çık be kızım!


"Sendin. Seni seviyorum derken neden şiirime başkasını yazayım ki?"


"Nasıl yani?" cidden anlamamış mıydı yoksa salağa mı yatıyordu?


"Bayağı bayağı. Sonuç olarak Hazar da bir deniz olmuyor mu?"


"Benim kafam bazen çalışmayı bırakıyor da, kusura bakma." dedi gülerek. "Bu arada, çıkışta müsaitsen bir şeyler yapalım mı?"


"Ben hiç bir pkul çıkışında müsait olmuyorum, kusura bakma."


O ana kadar yüzümden düşmeyen tebessüm o an solmuştu. Benim gülüşümün solduğunu görünce onun da yüzü düşmüştü.


"Bir şey varsa bana anlatabilirsin."


"Var ama şu an anlatamam." dedim sınıfta olduğumuzu kast ederek.


"Öğle arası konuşalım mı? Ben yemeğimi alıp gelirim yanına."


Başımı aşağı yukarı salladım.


Gerilen ortamı dağıtmak için eskiz defterimi açıp onu çizdiğim resimlerden birini açtım.


"Bak, nasıl olmuş?"


"Çok güzel. Sana ayrı çizdiklerine ayrı bayılıyorum."


"Ayıltırım o zaman." diyip yanağına ufak bir öpücük kondurdum.


Bir anda bunu yapmamı beklemediğinden şaşırdı.


Bir anlığına sınıfta olduğumuzu unuttuğumdan etrafımı kontrol etme ihtiyacı duydum. Herkes kendi halinde olduğu için kimse bize bakmıyordu.


"Bir daha öpsene."


"Sonra, sınıftayız."


Aslında ben de onu öpmek istiyordum ama sınıfta olduğumuzdan utanmıştım.


***


Öğle arasında sınıf yine her zamanki gibi boştu. Çantamdan çıkarttığın sandviçe hiç dokunmamıştım. Kafamda söyleyeceklerimi toparlayarak Toprak'ı bekliyordum.


Sınıfın kapısı açıldığında beklediğim gibi içeri Toprak girdi. Yerine oturup gövdesini bana doğru çevirdi. Ben zaten sırtımı duvara dayadığım için ona bakıyordum.


"Niye bir şey yemedin?"


"Canım istemedi."


"Bak, anlat dedim diye illa anlatmak zorunda değilsin. Seni zorlamam."


"Biliyorum, ama bunları bilmen gerekiyor."


Derin bir nefes alıp kafamdakileri son kez gözden geçirdim ve anlatmaya başladım.


"Ben aslında İstanbul'dan gelmiyorum, yani tam olarak öyle değil. Deprem olana kadar Hatay'daydım, sonra evimiz yıkılınca amcamların yanına oraya gittik. Ve ben orada sadece evimi bırakmadım, annemi ve abimi orada bıraktım ben."


Artık yokluklarına alıştığım için ağlamadan rahatça anlatabiliyordum her şeyi. Önceden olsa aklıma geldikleri an ağlardım. Bunu düşününce dudaklarımdan buruk bir gülüş firar etti.


"Sonra babam burada birini buldu, yani bulmuş. Bize buraya geleceğimiz gün anlattı her şeyi. Sonra buraya taşındık, Elif bu okulda diye kaydımı bu okula yaptırmak istedim, karışmadı. Beni kızı olarak görmez çünkü babam, zaten öz kızı da değilim. Abim ve ben annemin eski kocasından olan çocuklarız, ne abimi ne de beni sevdiğini hissettim şimdiye kadar. Bana bu evde yaşamak istiyorsan her işi sen yapacaksın, bu kadının eline iş vermeyeceksin dedi, ben de gidecek başka bir yerim olmadığından kabul ettim. Dediğini yaparsam çatmaz bana, sadece arada bir eve sarhoş gelince ya da sinirini çıkartacak birini aradığında yapar bunları."


Tavana bakan gözlerimi Toprak'a indirdim. Bana değil, sıraya bakıyordu öylece.


"Keşke seni oradan çekip çıkarabilsem."


"Ben yapıcaktım aslında..."


Neyden bahsettiğimi anlamış olacak ki "Hayır, bunun konusunu açma bir daha, lütfen." diyerek lafımı kesti.


Bir süre ikimiz de sustuk. Ortamdaki soğukluk dışarıdaki yağmurlu havayı geçecek derecedeydi, üstelik okulun cayır cayır yanan kaloriferlerine rağmen.


"Bana öğrenirsen benden iğrenirsin dediğin bunlar mıydı?" diye sordu bakışlarını sıradan ayırmadan. Yüzüme bakmaya korkuyor gibiydi.


"Sayılır."


"Hala anlatmadığın şeyler var yani?"


"Sen de bana her şeyi anlatmadın."


"Haklısın, anlatayım. Aslında olayların hiçbiri benimle alakalı değil, hepsi annemle alakalı. Annem babasını küçükken kaybetmiş, abisi bakmış ona. Reşit olunca da bakamam ben buna diyip geneleve vermiş zorla. Babamla, yani biyolojik babamla, orada tanışmışlar. Ben aslında sadece annemin kaçış biletiydim, ama o adam annemi bırakıp başka bir kadınla evlenmiş. Şimdi de çıkıp babalık yapmaya çalışıyor. Resmiyette babam o olduğu için soyadım da değişti."


Onun bakışları sıranın üzerindeyken benim bakışlarım onun üzerindeydi. Ben onu dertsiz tasasız bir hayattan çıkmış olarak bilirken onun yaraları da benimkiler kadar derindi. Bir çırpıda anlattığı bunca şey kim bilir onda ne yaralar açmıştı.


"Beklemiyordun değil mi?" Dudaklarından buruk bir gülüş firar etti. "Ben olsam ben de sevgilimin orospu çocuğu olmasını beklemezdim."


"Toprak, geçmişte zorla yaptırılan bir şey ne seni ne de anneni bir küfre alet edemez. Kimse de bunun için ne anneni ne de seni suçlayamaz. Hem, ben de yaşadım bunları."


"Nasıl yani, 'yaşadım' derken neyden bahsediyorsun?"


"Beklemiyordun değil mi? Ben olsam ben de sevgilimin bekaretini çoktan kaybettiğini beklemezdim." dedim onu taklit ederek.


Sıranın üzerinden hiç ayrılmayan bakışları gözlerime çıktı. Yeşillerinin etrafını kırmızı bir renk sarmıştı.


"N-nasıl yani?"


Güldüm. Biliyordum böyle olacağını.


"Biliyordum." diye mırıldandım.


Dizlerimi iyice kendime çekerek başımı ellerim ve dizlerimin arasına gömdüm.


Kolumda hissettiğim dokunuşla başımı tekrardan kaldırdığımda Toprak'ın yumuşak bakışlarıyla karşılaştım.


"Senin böyle bir şeyi yapmayacağını, ancak zorla yapacaklarını biliyorum. Sadece şaşırdım biraz. Dediğin gibi, beklemiyordum ama bu senden iğrenmem için bir sebep olamaz. Hatta ben seni öyle görüyorum ki hiç bir şey beni senden iğrendiremez."


Çok sakin ve teselli eder gibi konuşmuştu. Dedikleri içimi rahatlatırken gözüme akmak üzere gelen yaşlar geri gitmişti.


"Teşekkür ederim, daha anlatmadan neler olduğunu anladığın ve peşin hükümlü olmadığın için."


Dizlerimi indirip kollarımı boynuna doladım. O da ellerini belime sararak karşılık vermişti.


"Keşke bunların hiç yaşanmamış olmasını sağlayabilseydim." diye fısıldadı kulağıma doğru.


Belimdeki kollarını gevşeterek yüzümü görmek için geri çekildi.


"Keşke bu günü bunlarla kirletmeseydik."


"Hala yaşanmamış gibi davranma şansımız var."


Güldü. Bu kadar güzel gülmek suç değildi de neydi?


"Haklısın. Biz bunları hiç konuşmadık, sadece yangın merdiveninde konuştuğumuz kadarını hatırlıyoruz, tamam mı?"


Aynı şekilde gülerek karşılık verdim."Tamam."


Ve o gün benim hayatımda yeni bir başlangıç olmuştu. O gün benim hayatımın yeni bir boyut kazandığı, benimle beraber yaralarımı saracak birini bulduğum gündü. O gün benim duvarlarımın yıkıldığı gündü.


♡°♡°♡

Loading...
0%