Yeni Üyelik
14.
Bölüm
@justtbirisii


Belki Biraz - Aklımda Biri Var


Toprak'la sevgili olmamızın üzerinden bir gün geçmişti. O gün dediğimiz gibi öğle arsında konuşulanlar hiç var olmamış gibi davranıyorduk ikimiz de.

Sabah erkenden gelmiş kitabımı okuyarak onun da gelmesini bekliyordum. Bir süre sonra koridordan gelen sesler geldiğini haber vermişti. Kitabımı çantama koyarak gözlerimi kapıya diktim. Çok beklemeden direkt bu tarafa baktığı için yeşilleriyle kesiştiğimde gülümsemesi büyüdü.

Adımlarını hızlandırarak yanıma gelirken Selim de kendi derdine yanıyordu. "Abi bari gözümüzün önünde yapmayın şunu, sizi gördükçe sap olduğum daha çok batıyor bana."

Toprak ona göz devirdikten sonra oturup çantasını sıranın kenarına astı. Sol kolunu omzuma dolayıp beni kendine çekmesiyle saçlarımda hafif bir öpücük hissetmem bir oldu.

"Günaydın güzelim."

"Günaydın."

Kapıdan ahıra girer gibi Hamza girdiğinde gözleri istemsizce o tarafa kaymıştı. Kendi sırasına gitmeyip bizim olduğumuz sıraya adımlamaya başladı. Toprak da onun buraya geldiğini görünce ayağa kalkıp karşısına dikilmişti.

"Ne var Hamza?" Siniri sesinden ve yumruk yaptığı elinden anlaşılıyordu.

"Sana günaydın Toprak." diye alayla karışık cevap verdi.

"Ne söyleyeceksen söyle de git başımdan."

"Şey diyecektim, 'sevgilin' soyadının neden değiştiğini biliyor mu? Ya da tescilli bir orospu çocuğu olduğunu?" Tükürür gibi konuşurken Toprak da yumruk yaptığı elini eklemleri beyazlayacak kadar sıkarak kendine hakim olmaya çalışıyordu.

O an yapmam gerektiğini düşündüğüm şeyi yaparak uzun zamandır kullanılmayı bekleyen kozumu ortaya koyup araya girdim.

"Uyuşturucu bağımlısı birine göre fazla cüretkar konuşmuyor musun?"

Böyle dememle ikisinin de gözleri hayretle bana döndü. Hamza'nın gözlerindeki hayret yerini öfkeye bırakırken üzerime gelmeye başladı. Toprak onu göğsüne elini koyarak durdurduğunda tıslar gibi konuşmaya başladı.

"Nerden bilebilirsin ki?" Sesi delirmiş gibi çıkıyordu. Tehdit eder gibi konuşmaya çalışsa da öfkesi ağır basıyordu.

"Kızarmış ve şişmiş göz altlarından, hiç kimsede görmediğim kadar solmuş teninden, kollarını sıyırdığın zaman görülen morarmış damarlarından, fazlasıyla agresif tavırlarından gayet de belli oluyor. Ayrıca, sınıfta içtiğin hapların hiç biri ilaç kutusundan çıkmıyor ve ağrı kesiciye de benzemiyor."

Tüm sınıfın gözleri bizim üzerimizdeydi. Hayret dolu bakışlarını bir bana bir de Hamza'ya değdiriyorlardı.

Hamza ağzını açıp sessizce bir şeyler geveledi ve geri kapadı. Bir hışımla sınıftan çıktığında ben de eşyalarımı alıp Toprak'a döndüm.

"Eşyalarını topla, gel benimle."

Kafasını olumlu manada salladı. Ben de doğruca sınıftan ve ardından okul binasından çıktım. Toprak'ın arkamdan geldiğinden emin olduğumdan kontrol etmeye ihtiyaç duymadım. Biraz sonra dibimde biten bedenle duraksayıp ona döndüm.

"Teşekkürler."

"Gerek yok, zaten uzun zamandır bunu yapmak istiyordum."

"Ee, napıyoruz şu an?"

"Zaten hiç bir derse odaklanamayacaktın, ben de gereksiz sorularla başının şişmesini engelliyorum."

"Yani okuldan kaçıyoruz?"

"Evet."

Kolundan tutup onu bahçe kapısının dışına doğru hızlı adımlarla sürüklemeye başladım. Çoğunluğun okula geldiği saatler içinde olduğumuzdan bahçe kalabalık sayılırdı. Nöbetçi hoca da o an eyrafta gözükmediğinden rahatça bahçeden çıktık.

Kapıdan çıktığımızda adımlarımı yavaşlatmıştım. Toprak iyice dibime girip kolunu omzuma attı ve bedenimi kendine çekti.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bilmem," sonradan aklıma gelen şeyi ilave ettim, "metronun ordaki parka mı gitsek?"

"Napıcaz parkta?"

"Bilmem, ben gittiğimde salıncakta sallanıyorum genelde."

'Ciddi misin' dercesine baktığında omuz silkip önüme döndüm.

"Ya da sadece otururuz, olmaz mı?"

"Ben seninle her şeyi yaparım."

"O zaman salıncakta da sallanırız."

"İlla sallanıcaz yani?"

"Evet."

"Peki, teslim oluyorum."

Gülüp başını yere eğdi. Düşünceli bir hali vardı.

"Ne düşünüyorsun?"

"Bir şey sorucam ama yanlış anlama."

"Anlamam, sor."

"Hamza'ya söylediklerin, onu gözetliyormuşsun gibi konuştun."

"Kıskandın mı?" dedim gülerek.

"Yani, olabilir."

"Ben tenefüslerde müzik dinlerken sadece tavana mı bakıyordum sence? Hepinizi, tüm sınıfı gözetliyordum ben. Tüm sınıfın çoğu şeyini biliyorum ben. Sadece ona özel bir şey değil yani."

"Kimin neyini biliyorsun mesela?"

"Sude'nin senden hoşlandığını ve her fırsatta seni dikizlediğini mesela."

Muzipçe gülüp "Sanki sen de kıskandın gibi?" diye sordu.

"Olamaz mı?"

"Olabilir, neden olmasın."

Biraz hiç konuşmadan yürümüştük. Sessizliğe dayanamayıp cebimden telefonumu ve kulaklığı çıkarttım.

"Hep ayrı dinliyorduk, bu sefer beraber dinleyelim mi?"

"Sence hayır der miyim?" diyip elimden kulaklığın tekini aldı ve kulağına taktı. Ben de diğer teki kulağıma takıp listemde çalmak için müzik aramaya başladım. Karar veremediğimde listeyi oynatma tuşuna bastım. Çalan şarkıyı duyduğumda memnuniyetle dudaklarımın kenarı kıvrılmıştı. Adamlar - Zombi.

"Biliyorum bunu."

"Bil bir zahmet, bir ara çok popülerdi."

Başımı göğsüne yaslayıp şarkıyı mırıldanmaya başladım.

"...Dışına baksan kat kat cila, içeriyi kemiren tahta kuruları..."

Nakarat kısmına geldiğimde Torak da nispeten daha yüksek sesle bana eşlik etmeye başladı.

"...Cigerimi deliveren aşkı görün / Tutun kolumdan beni Fas'a götürün / 4 mevsim bir yolunu bulup yasa bürünürüm / Yarasa süper ama yaramasa karabasan..."

Şarkı bitene kadar parka gelmiştik. Ben direkt oyun parkının olduğu yere ilerleyip okul saati olduğu için boş olan salıncaklara ilerledim. Kulaklığı çıkartıp şarkıyı durdurdum ve salıncağa binip sallanmaya başladım. Arkamdan hissettiğim dokunuşla kafamı çevirip oraya baktım. Toprak arkama geçmiş beni sallıyordu.

"Sen de geçsene şuraya." diyerek elimle yanımdaki boş salıncağı gösterdim.

"Ben buna sığmam ki?"

Salıncaklar çocuklar için yapıldığından haliyle çok büyük değildi.

"Bir şey olmaz, sığarsın."

Pes ederek arkamdan çekildi ve yanımdaki salıncağa kuruldu. Hafifçe sallanmaya başladığında ben de çalan müziği sesi dışarı vererek devam ettirdim. Yaşlı Amca - Ve Ben.

"Bak bunu bilmiyorum." sonra da sesini açaltıp daha çok kendine kendine konuşur gibi "Gitarla da çalınır." diye ekledi.

"Sen kendi bildiklerinden aç o zaman."

İki salıncağın arası çok olmadığından telefonu uzattığımda rahatlıkla almıştı. Biraz telefonla uğraştıktan sonra hoparlörden hoş bir melodi çıkmaya başladı. Telefonu bana geri verdiğinde ekrandan çalan şarkıya bakıp onun şarkılarının olduğu listeye ekledim. Belki Biraz - Aklımda Biri Var.

Ben kulağıma aşina olan melodiyi tanımaya çalışırken Toprak da şarkıya eşlik ediyordu.

"...Vay be benim aşık olduğum kıza bak, isterdim seninle olmak ve yaşamak..."

Şarkıyı söylerken bir yandan bana bakıp sırıtıyordu. Dışarıdan biri görürse kesinlikşe deli derdi bu hallerine.

"Yoldan geçenler deli diyorlardır bu haline." dedim gülerek.

"Kimin ne dediği umrumda değil," cümlesini tamalamadan kalkıp karşımda dikilmiş ve salıncağı demirlerinden tutup durdurmuştu "ben zaten senin delin olmuşum."

Ani iltifatıyla kalbim göğüs kafesimi bir hayli zorlarken yüzüne aval aval baktığımdan emindim. Ne ara açıldığını bilmediğim ağzımı çenemi yukarı doğru ittirerek kapadı ve kolumdan kavrayıp bedenimi yavaşça salıncaktan indirdi.

"Yavrum bu kadar etkileneceksen bir daha konuşmayayım ben seninle."

"Yok, konuş da kalbime indirmemeye dikkat edersen sevinirim. En son ne zaman iltifat aldığını hatırlamayan biriyle karşı karşıyasın çünkü."

"Tamam güzelim, gel şöyle oturalım biraz." diyip beni bir ağacın dibine doğru sürüklemeye başladı.


***


Uzun zamandır geçirdiğim en güzel günün sonunda yine kürkçü dükkanına, ev demeye bin şahit olan bu eve gelmiştim. Masal bitmiş, kül kedisine yapışan büyü bozulmuş, kül kedisi sefil yaşamına dönmüştü.

Evde Doğa da vardı gerçi, benim yaşama sebebim. Ama Doğa da büyüyordu ve büyüdükçe benden gittikçe uzaklaştığını görüyordum.

Hep böyle olurdu zaten; ya büyüdüğün için ailenden uzaklaşırdın, ya da ailenden uzaklaştığın için büyürdün.

Yarım saattir aynı sayfayı baştan okumama rağmen anlamadığım için kitabımı kapayıp bir kenara koydum. Telefonumu alıp Toprak'a yazacaktım ki bildirim çubuğunda gördüğüm bilinmeyen numaradan olan mesajlar beni oraya yönlendirmişti.


Bilinmeyen numara: Sabah yaptıklarının yanına kalmayacağından emin olabilirsin

Bilinmeyen numara: O orospu çocuğu sevgilin de sen de yaptıklarınızı ödeyeceksiniz

Bilinmeyen numara: Mesela işe o sözde sevgilinden ayrılıp bana gelmekle başlayabilirsin

Bilinmeyen numara: Zaten onunla sırf göz ününde olduğu için berabersin

Siz: bu ayaklar bana sökmez Hamza

Siz: kiminle neden birlikte olduğumu da sana soracak değilim

Siz: ayrıca, minik sırrın konusunu hocalara açmak için hala gecikmedim ve dersleri iyi olan bir öğrencinin sözüne güveneceklerinden emin olabilirsin

Siz: yani, yanlış kişiye bulaştın

Siz: bir de bana olan ilgini de açıkladığın iyi oldu, Toprak'ı bu saatten sonra tutabilene aşk olsun

Bilinmeyen numarayı engellediniz.

 

♡°♡°♡

Loading...
0%