Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@justtbirisii

Okul çıkışı Selim, Burak ve Kerem'le beraber kola çekirdek yapmak için okulun oralardaki bir parka gitmiştik.

Kerem'le okuldan ayrılıp spor lisesine geçtiğinden beri takımın antrenmanları dışında görüşmüyorduk. Zaten antrenmanlarda da vaktimiz olmadığı için konuşamıyorduk doğru düzgün.

"Abi sen niye bizim gruptan çıktım, ben onu anlamadım." diye sordu Burak Kerem'e.

"Grubun adında Fenerlilere Ağlamak Serbest yazıyor, sence ben o grupta kalır mıyım?" (bkz. 8. Bölümün sonundaki text kısmı)

Kerem'in sert çıkışına rağmen Burak ona tam olarak 'piç sırıtışı' denilen sırıtmayla bakıyordu.

Ben de gündüz okulda olanları düşünmekten konuşmaya çok dahil olmuyordum. Hamza yaptıkları yüzünden üç gün uzaklaştırma almıştı. İyi de olmuştu, üç gün boyunca iyice kinlenip onu gördüğüm an iki seksen yere yapıştırabilirdim.

O an hem okulda olduğumuz hem de Yağmur kötü halde olduğu için istediğim kadar hıncımı çıkartamamıştım. Ama bunun acısını en iyi şekilde çıkartacağımdan emindim.

Bir anda üzerime atılan çekirdek kabuğuyla gerçekliğe döndüm.

"Kim attı onu?"

"Eben, Toprak." Bunu diyen tabii ki de çekirdek kabuğunu atan Kerem'di. "Daldın gittin yine."

"Bir şey düşünüyordum."

"Bu gün olanları mı?"

Kafamı sallayıp Burak'a onay verdim.

"Takma kafana, uzaklaştırma aldı işte."

"Biri bana ne olduğunu anlatabilir mi?"

Ben konuyu düşünmek dahi istemediğim için Burak ve Selim Kerem'e onlara anlattığım kadarını anlatmıştı. Onlar tabii ki Yağmur'un geçmişte de buna benzer şeyler yaşadığını bilmiyorlardı, sadece bu günki olanları üstü kapalı biliyorlardı.

"Yağmur iyi mi peki şimdi?"

"İyiydi en son, evine gittikten sonrasını bilmiyorum."

"O piç niye her bokun altından çıkıyor ki? Hem, bu senin annenin meselelerini nereden biliyor?"

"Ne biliyim amına koyayım. Duymuştur bir yerden, eli uzun sonuçta."

"İyi de sen bizim dışımızda kimseye anlatmadın ki, biz de kimseye anlatmayız zaten."

Burak ve Selim de onaylar mırıltılar çıkartarak Kerem'e katıldıklarını belli etmişti.

"Bi' dakika," diye lafa atladı Burak. "Sen bize anlatırken okuldaki soyunma odasındaydık, birileri duymuş olabilir."

"Kim girmişti bizden sonra?"

"Erdem..." diye mırıldandım yavaşça. Sanırım o çocuktan hazzetmemek için elimde daha fazla sebep vardı artık.

"Götünü sikicem onun." diye sinirle sinirle çıkışan Burak'tı. Hep ilk sinirlenen o olurdu, şimdiki gibi.

"Yavaş, bekaretini o piçle harcama."

Kerem'in dalga geçmesiyle az önceki karamsar hava biraz dağılmış, hepimiz gülmeye başlamıştık.

"Oğlum ben okuldan ayrıldım diye mi tüm entrikalar yaşanmaya başladı? Resmen Türk dizilerine dönmüş okul."

"Aslında okul hep böyleydi, sadece bize sıçramamıştı." diye söylendim. Daha çok içime konuşmuşum gibiydi.

"Ben hala senin şu baba meselesinde kaldım. Ne oldu onunla?"

"Bir şey olduğu yok, iki haftada bir gidip geliyorum işte."

Aslında çok şey oluyordu. Annem o adamla barışmak istiyordu, hatta o adam da bunu istiyordu.

"Abi tamam ne dram yaptınız ya, yeter be!"

"Selim ilk defa haklı bir şey söyledin kardeşim, helal olsun."

Kerem'in dediğine Selim hariç hepimiz gülerken Selim de hepimize pis pis bakmakla meşguldu. Karamsar hava artık tamamen dağıldı diyebilirdim.

"Bu arada, siz beni şu gruba ekleyinsenize. Grupta değilim diye Burak'ın sevgili yaptığından bile haberim olmuyodu."

"Ben ekleyeyim."

"Burak, bi dur sonra yaparsın onu. Ben sana başka bir şey soracağım."

Dediğimle Burak telefonunu önümüzdeki masaya bırakmış ve çatılmış kaşlarıyla bana bakmaya başlamıştı.

"Sor abi."

"Yağmur bana bir şeyler anlattı, geçen hafta sizin yengeyle aranız bozukken bir şeyler olmuş. Bi anlatsana onları tam."

Yağmur bana Burak'ın Elif'e dokuzuncu sınıfta kaybettiği bilekliğini verdiğini söylemişti. Ben de haliyle neredeyse iki sene boyunca bizden niye sakladığını merak etmiştim.

"Toprak, neler olduğunu biliyorsun işte, niye şey diyip duruyorsun?"

"Üşendim anlatmaya."

"Ben de üşenme hakkımı kullanıp anlatmıyorum o zaman."

"N'oluyor amına koyayım?" Selim'in araya girmesiyle atışmamız sona ermişti.

"Bu mal, Elif'i ta dokuzdan beri seviyormuş ama bize anlatmamış."

"Neyi anlatıp anlatmayacağıma sen mi karar vereceksin?"

"Boşu boşuna gerilmeyin, adam anlatmak istememiş demek ki."

Kerem'in araya girmesi beni durdurmamıştı. Benim her şeyimi anlattığım dostumun benden bir şeyler gizlemesi zoruma gitmişti.

"Ben daha çok niye anlatmadığına takılıyorum, hayır güvenemedin mi bize de anlatmadın?"

"Anlatsaydım ikide bir başıma kakacaktınız, güvenmediğimden değil yani, başımı şişirmeyin diye."

Herkes uzun nir süre susmuştu bu konuşmadan sonra. Burak da kendince haklıydı, ben de. İki taraf da haklı olunca söyleyecek bir şey kalmıyordu.

"Kusura bakma, gereksiz çıkıştım." diye lafa girdim. Eğer bunu demeseydim büyük ihtimalle kahrımdan uyku girmeyecekti gözüme.

"Sorun değil." dedi Burak gülümseyerek.

"Ha, şöyle ya. Öpüşün barışın şimdi."

"Öpüşelim mi?"

"Ben okeyim."

Herkes tekrardan kahkaya boğulduğunda grup eski neşesine dönmüştü. Aramızda çözülmemiş mesele kalmayınca ya da kimsenin derdi olmayınca bu ortam çok neşeli oluyordu zaten.

"Oğlum ikinizin de sevgilisi var gay şakası yapıyonuz hala."

"Ben aslında Burak'a yanığım, gizlemek için Yağmur'la sevgili oldum."

"Kusura bakma, aşkın karşılıksız."

Yüzümde yalandan alıngan bir ifadeyle Burak'a baktım. O beni hiç takmadan çekirdek çitliyordu. Sanırım bu yasak aşk(!) başlamadan bitmişti.

Arka cebimdeki telefonumun titremesiyle yerimde kıpırdanak telefonu aldım ve açtım. Arayan annemdi.

"Alo?"

"Hazar, annecim çabuk eve gel."

"Ne oldu anne?"

"Sen gel eve, görürsün."

Annem telefonu suratıma kapattığında telefonu kulağımdan alıp öylece bakmaya başladım.

"Beyler benim gitmem lazım, görüşürüz." diyip kenarda duran çantamı aldım ve ayaklandım.

Hepsinden birer 'görüşürüz' duyduktan sonra kafa selamı verip yavaşça eve doğru yürümeye başladım. Saat yediye geliyordu.

Yağmur şu an büyük ihtimalle yemek yiyordu, arasam açardı. Ben de bu yüzden rehbere girip nasıl olduğunu sormak için onu aradım.

Telefon bir kaç çalıştan sonra açılmıştı.

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır, sadece nasıl olduğunu merak etmiştim."

"Ha, ben de bu saatte arayınca bir şey oldu zannettim."

"Güzelim ben sana nasıl olduğunu merak ettim diyorum, sen ne diyorsun."

"İyiyim Toprak. Daha kaç kere söylersem inanırsın bilmiyorum ama iyim."

"Seni o halde gördükten sonra bu kadar sormamı garipseme bence."

"Bunları konuşmasak? Hatta ben şimdi kapatsam da akşam arasam seni?"

"Bir şey mi oldu?"

"Her zamanki şeyler işte. Kapatmam lazım, öpüyorum seni."

Telefon tekrardan yüzüme kapandığında buna snirlenmek yerine sırıtıyordum. Yağmur'dan güzel sözler duymak çok olan bir şey değildi ve olduğunda da ben bu halde oluyordum. Aklımı kaybetmiş gibi oluyordum.

Eve vardığımda evin önünde gördüğüm tanıdık araba her şeyi kavramama sebep olmuştu. O adam gelmişti, yine.

Korkarak kapıyı çaldım. Kapıyı açan İlkin'di. Onu görmek beni biraz olsun rahatlatmıştı.

"Hoş geldin." dedi arkamdan kapıyı kapatırken.

"Hoş buldum, sen de hoş geldin."

"Neler olduğunu az çok tahmin ediyorsundur."

"Etmek istemiyorum."

Bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemediğim için yukarıya, odama çıktım. Bu konudan kaçışım olmadığını biliyordum ama yine de, kendimce kaçmaya çalışıyordum.

"Hazar, gel hadi oğlum!"

Annemin sesiyle hızlıca üzerimi değiştirip aşağı indim. Mutfaktaki yemek masasında her zaman iki tane olan tabaklar dört taneydi.

Herkes zaten oturmuştu. Ben de geriye kalan yere oturdum ve herkese teker teker bakmaya başladım. Bir açıklama bekliyordum, her ne kadar duymaya can atmasam da.

"Hazar, anlamışsındır zaten ne olduğunu, çok açıklamaya gerek yok ama sen yine bizim ağzımızdan da duy."

Annem lafını bitirdiğinde ne söyşeyeceğini toparlamaya çalışmak için biraz bekledi. O sırada lafa Zafer Bey atlamıştı.

"Biz annenle evlenmeye karar verdik."

Bu cümleyi duymamla daha yeni oturduğum masadan kalkmam bir oldu.

"Size afiyet olsun, ben tokum."

Yukarı odama çıkıp kapıyı ardımdan kilitledim. Cidden, şimdi olacak şey miydi bu?

Bu gün zaten yeterince kötü geçmemiş gibi bir de üstüne bunu duymak beni mahvetmişti.

Üzerime montumu alıp yanıma sadece telefonumu alarak kendimi evden dışarı attım. Kapı sesini duymuşlardı muhtemelen ama aldırmadım.

Biraz yanlız kalmaya ihtiyacım vardı. Ya da belki de beni anlayacak birine.

Bilmiyordum. Kafam çorbaya dönmüştü. Bu gün okulda yaşananlar, evde olanlar hepsi üzerime üzerime geliyor gibiydi.

Ve galiba tüm bunların tek bir ilacı vardı; Yağmur. Kendine ilaç olamayan ama bana çok iyi gelen sevgilim.

Şu an onu göremeyecek olsam da yakınında olmak bile bana iyi gelecekti, emindim.

Karar vermiştim, ilacımın yanına gidecektim.

 

♡°♡°♡

Loading...
0%