@justtbirisii
|
Buraya bir uyarı eklemem lazım; eğer deprem hakkında travmanız varsa veya hassassanız ilk tarihten ikinci tarihe kadar olan yeri okumayın lütfen. Ben her ne kadar yaşamamış olduğum için gerçekçi yazamasam da size kötü şeyler hatırlatmak istemem. Aynı şekilde taciz konularında da bu durumda olan varsa 7 Şubat tarihli yeri atlasın lütfen.
Fourth of July - Sufjan Stevens 6 Şubat 2023 - Hatay *İlahi Bakış Açısıyla*
Yağmur, zaten hafif olan uykusundan güçlü bir sarsıntıyka uyandı. Avize, yatağın yanındaki komodinin üzerindeki eşyalar, kısacası her şey sallanıyordu. Hemen yanındaki yatakta yatan kardeşine doğru hamle yaptı. Doğa'yı ilk başta sarsarak uyandırmaya çalıştı. Ama her zaman ağır olan uykusundan şimdi de uyanamıyordu. Ablasının ona şaka yaptığını düşünmüş, sma sonra rüyasına sızan telaşlı sesle bunun gerçek olduğunu anlamıştı. "Uyan," diye bağırıyordu ona Yağmur. En sonunda Doğa uyandığında sarsıntı geçmişti. Hemen sonrasında kapıları aceleyle açılmıştı. "İyisiniz, değil mi?" diye sordu anneleri aceleyle. Yağmur hala şokun etkisinden çıkamamış şekilde başını aşağı yukarı salladı. Doğa ise hala neler olduğunu kavrayamıyordu. "Hadi çabuk olun da dışarı çıkalım." Annelerinin verdiği komut üzere kızlar hemen hazırlanmaya başladılar. Üzerlerine montlarını geçirip bir iki eşya aldıktan sonra annelerinin peşinden onlar da dışarı çıkmıştı. Bütün şehir sokaklara dökülmüştü. Yaşanan felaket herkesi korkutmuş ve buna sebep olmuştu. Evlerinin hemen önündeki ufak parka sığınmışlardı. Herkes neler olduğunu çözmeye çalışırken etraftaki yıkılan binalaraın enkazları bu sorunun cevabını bas bas bağırıyordu. Asrın felaketini yaşamışlardı. Her yüzü esir almış tek bir ifade vardı; dehşet. Dehşete kapılmışlardı, ne yapacaklarını, şimdi ne olacağını bilmiyorlardı. Yapacak çok da bir şey yoktu zaten. Arama kurtarma ekipleri geldiklerinden beri enkaz altında kalmış bedenleri kurtarmaya çalışıyordu. Kimisi betonların altından sağ salim çıkarken kimisi için de vade çoktan dolmuş oluyordu. Saat öğlene varıyordu. Toprak, annesinin ısrarları üzerine onunla beraber girmeyi kabul etmişti. Çok tehlikeliydi elbet ama içeri girip sarınacak bir battaniye almak fena olmazdı. Yağmur da ağabeyi ve annesiyle girmek istese de biraz korkusundan, biraz da Doğa'yı tek bırakmamak için bundan vaz geçmişti. "Biz on dakikaya geliriz, siz bizi vekleyin burada." dedi anneleri ikisine. Zaten bir kaç kişi daha girmişti evlere, onlar da girip bir kaç şey alsaydı ne olurdu ki? Ama oldu. Sabahtan beri devam eden artçılar yerini yeni büyük bir depreme bıraktı. Yağmur gözünü salise ayırmadığı apartmanın içinde annesi ve ağabeyiyle beraber çöküşünü izledi. Göz yaşları yanaklarından süzülmeye başlamıştı bile. Bir yandan kardeşini sıkı sıkıya sarıyor, bir yandan da insanların koşuşturmasını izliyordu. "Abla," dedi Doğa titreyen sesiyle. "Efendim?" "Annem... iyi mi?" Doğa'nın dolu gözlerinden bir damla yaş taşınca Yağmur içinden başka bir parçanın kopup gittiğini hissetmişti. Yağmur acıya alışıktı. Baba dediği adam onu döverdi, aşağılardı sürekli. Ama Doğa acı çekmemişti. O, öz babasıyla büyüyordu mesela. Doğa tüm bunlar için çok küçüktü. Bu kadar büyük bir kayıp bu küçük bedene ağır gelirdi. İki kardeş saatlerce anneleri ve ağabeylerinden gelecek bir güzel haberi bekledi. Ama o haber, hiç gelmedi. Gelmeycekti de. Onlar, ölmüşlerdi. Yağmur hala olanlara anlam veremiyordu. Ağabeyleri kız kardeşlerini bırakmazlardı, bırakamazlardı. Toprak kendi ağzıyla söylemişti bunu ona. Peki, şimdi neden gitmişti? Doğa ölümü anlamak için çok küçüktü. Daha sekiz yaşındaydı. Yaşamanın ne demek olduğunu yarım yamalak bile fikri yokken nasıl ölümü kavrayabilirdi ki? Ama Yağmur biliyordu. Yaşamanın ne kadar kötü olabileceğini tatmıştı çünkü o. Çünkü o ölümü daha doğmadan tatmıştı. Babası o daha doğmadan ölmüştü. Annesinin yeni evlediği adam da ona sırf kendi çocuğu değil diye cehennemi yaşatmıştı. Halbuki onun hiç bir suçu yoktu. O sadece babası olmayan masum bir çocuktu. O adam hem Toprak'a hem de Yağmur'a bu yüzden kötü davranmıştı. İkisi de o adamın herkese karşı böyle olduğunu düşünmüşlerdi. Ama sonra Doğa doğmuştu, o adam Doğa'ya babalık yapmaya başlamıştı. Yine de buna şahit olmak üzmemişti onları. En azından kardeşleri mutlu büyüyecekti. Ama her mutluluğun bir sonu, her cümlenin bir aması vardı. Bu mutluluğun sonu da o gün yıkılan binayla gelmişti. Ve şimdi Yağmur, Doğa hariç kimsesi olmadan yaşayacaktı. Veya sadece yaşamaya çalışacaktı. 7 Şubat 2024 - İstanbul Yağmur bu eve, ona defalarca dokunmaya çalışan ve bir çoğunda başarılı da olan kuzeninin evine, gelmeyi hiç istememişti. Ne kadar haklı olduğunu da o sabah görmüştü. Uyandığı yatak onun değildi. Dahası, yanında biri vardı. İyice incelediğinde ortaya dahası da çıkıyordu. Yanında uyuyan ona defalarca kez dokunan Furkan'dı. Yataktaki çarşaflar kırmızıya boyanmıştı. Hayır, dedi içinden. Bu olmuş olamaz. Dehşetle yerinden kalkamaya çalıştı. Bacaklarının iç kısmında feci bir ağrı hissetmesiyle bu girişimi başarısız olmuştu. Yanında yatan Furkan hareketlenince o tarafa döndü. Uyanmıştı. Yüzündeki pis sırıtışla ona bakıyordu. "Sen de artık annen gibi orospu oldun." dedi ve kalkıp odanın içindeki banyoya girdi. Yağmur onun çıplak olduğunu o an fark etmişti. Kendini zorlayarak ayağa kalktı ve odanın her tarafından topladığı kıyafetlerini olabildiğince hızlı şekilde giydi. Yine aynı şekilde hızlı olmaya çalışarak odadan çıkıp kendi kaldığı odaya girdi. Bir sene öncesinde deprem yüzünden buraya gelmişlerdi. Amcası kısmen zengin sayılırdı. Ağabeyine ve iki kızına kocaman evinde iki oda açmak ona zor gelmemişti. Ama tüm bunlar Yağmur'a çok zor geliyordu. Furakn ondan iki yaş büyüktü. Daha önce de ona dokunmaya çalışmıştı. Bir kaç sene öncesinde, Yağmur böyle şeyler için daha küçükken, bunda başarılı da olmuştu. Şimdi ise çok farklı bir boyuta taşımıştı işleri.işlerie dair hatırkadığı son şey yediği yemekti, sonrasıysa karanlıktı. Evdeki herkes, Yağmur ve Furkan hariç, Hatay'a gitmişlerdi. Depremin yıl dönümüydü dün, mezarlık ziyareti yapacaklardı. Dolayısıyla evde yanlıza ikisi kalmışlardı. Yağmur odaya geçtiği an tuttuğu hoçkırıklarını bıraktı ve sarsılarak ağlamaya başladı. Her zerresine o sinmişti ve bunu çıkartması gerekiyordu. Ama çıkmayacaktı. Onun dokunuşları sonsuza kadar bedeninde kalacaktı. Kendini zar zor duşa attı. Lifle tüm vücudunu kanata kadar keseledi. O dokunuşlardan kurtulmak istiyordu. Hatta; bu bir istek değil, zorunluluktu. Üzerinden onu atmak zorundaydı. Ama yapamadı. Ne o gün, ne de ondan sonraki günlerde Yağmur o dokunuşlardan kurtulamadı. Ne zaman biri ona aniden dokunsa, ne zaman o küfürü duysa, ne zaman onun yüzünü görse o anlar tekrar tekrar yaşanıyordu zihninde. O sabahı, hayaline dahi sığmayan ama gerçekleşmiş şeyleri tekrar ve tekrar yaşamaya mahkum olmuştu. Ta ki Toprak Yağmur'a tekrar kucak açana dek... 22 Ağustos 2024 - Ankara Her şey fazlasıyla üzerine geliyormuş gibi hissediyordu. Ölmek istiyordu. Yaşadıkları fazla geliyordu. Babasının yeni evlendiği kadın bütün işleri onun üzerine yıkmaya çalışıyordu. Karşı da çıkarıyordu çünkü baba dediği adamın ona yapacaklarından korkuyordu. Ona yapması söylenen her şeyi yaptıktan sonra odasına geçti. Masanın üzerinde duran kalemlikten maket bıçağını aldı ve masanın başındaki sandalyeye oturdu. Keskin ve soğuk metali bileğinin iç kısmına değdirdi. Bir kesikten sonrası kurtuluştu, annesi ve ağabeyine kavuşmasıydı sonrası. Ölüm onu korkutmuyordu artık. Ölüm onun için kurtuluştu. Mutlak sonu biraz daha erkene çekmekten neden korksundu ki? Metal derisini hafifçe kesti ilk başta. Sonra devam etmek yerine biraz durup akan kanı izledi. Sonra daha fazla beklemeye lüzum görmedi, devam etmek için elindeki bıçağı iyice sıktı ve hali hazırda kanayan bileğine batırmak için hareketlendi. O sırada onu durduran bir şey oldu. İçeriden ufak bir kız çocuğunun sesi geldi. "Abla!" O kız çocuğu Doğa'ydı. Kalan tek dayanağıydı. Ne yaptığının farkına vardı o an. Doğa'yı, kardeşini geride bırakamazdı. Geride kalmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyordu ve bunu ona tekrar yaşatmaya hakkı yoktu. Etrafına bakınıp kanı durduracak bir şeyler ararken bir yandan da "Geliyorum," diye seslendi. Çantasından bir peçete buldu ve içinden bir kaç tane alarak bileğine bastırdı. Kanı az da olsa durdurup oraya bir yara bandı yapıştırdı. Kardeşi hiç haberi olmadan onun yaşama sebebi olmuştu. Yağmur son anda bir yaşama sebebi bulmuştu ve şehre yağan yağmur ikinci bir cesedin kanını temizlemekle yüklenmemişti. 9 Eylül 2024 Yağmur yeni geldiği ve sırf Elif burada diye buraya gelmeyi tercih ettiği okulunda ilk günündeydi. Sınıfını güç bela bulup içeri girdi. İki tane boş yer vardı; biri duvar kenarında tamamen boş olan sıra, diğeri de cam kenarında en arkada oturan birinin yanıydı. Tercihini boş olan sıradan yana kullanıp oraya oturdu. Hem, Elif de hemen önünde olmuştu böylece. Hiç bir ley yapmadan sırtnı duvara yaslamış müzik dinleyerek sınıfı süzüyor ve dersin başlamasını bekliyordu. Bir kaç kişinin bakışlarını üzerinde yakalamıştı. Büyük ihtimalle yeni olduğu için merak ettiklerini düşünüp üstelemedi. Yağmur üzerinde hissettiği bakışlardan sadece en arka cam kenarında oturan o çocuğunkilere takıldı. Göz göze geldiklerine bşr süre ikşsi de bakışlarını kaçırmadı. Yağmur, baktığı yeşillerde bşr tanıdıklık seziyordu. Bu tanıdıklık ruhlarının çoktan aşık olmuş olmasındandı belki de. Kapının olduğu taraftan bir ses gelince ikisi de o yöne baktı. "Toprak!" diye bağırmıştı kapının önündeki çocuk. Toprak. Kaybedeli neredeyse iki yıl olan ağabeyinin ismiydi. Sözlerin hedefi olan çocuğun gözlerinde yakaladığı tanıdıklık da bu ismşn yansımasıydı. Yağmur kapının ağzındaki çocuğun bir şeyler dediğini duydu ama aldırmadı. Toprak'ın yanındaki boşluğa oturmasını ve onunla sohbete başladığını izledi. İzlerken de bir şey fark etmişti. Toprak fazlasıyla ağabeyine benziyordu. Toprak da gözlerinin sürekli o kıza kaydığını hissediyordu. Ne vardı ki bu kadar ilgisini çeken? Bu soruya cevabını bşr ay sonra bulmuştu. Bir ay sonra onun yanına oturdupunda vermişti cevabını kendine. Çok önceden tanışmış ruhlar ve isimler, şimdi resmen tanışmış ve tekrar aşık olmuşlardı birbirlerine. Çünkü Toprak, zaten aşıktır Yağmur'a. Yağmur da delicesine severdi onu. Onların hikayesi de isimlerinden doğmuştu. Yağmur, tekrar uğramıştı Toprak'a.
♡°♡°♡
|
0% |