@justtbirisii
|
Kapıyı açıp koridorda etrafa bakınan Emir'i buldu gözlerim. Buraya onu Elif göndermişti büyük ihtimalle. "İyi misin?" dedi endişeli sesiyle bana doğru gelirken. "Hayır," diye dürüstçe cevapladım bu soruyu. "Elif mi anlattı sana?" "Yanımdaydı, mesajlara bakınca seni merak edip geldim." "Kapıyı açan babam da olabilirdi." "Baban beni tanıyor sonuçta, ödev vesaire bir şey için geldiğimi söyleyip sıvışırdım." Bu çocuğun kafası cidden iyi çalışıyordu. İçeriye, salona geçip oturduk. O karşımdaki koltukta öylece bana bakıyor, ben de yerdeki halının desenleri inceleyerek düşünüyordum. Şimdi ne olacağını, geleceğimin -şayet öyle bir şey varsa- nasıl şekilleneceğini düşünüyordum sürekli. "Toprak'ın haberi var mı?" "Bilmiyorum." "Nasıl yani?" Anlatmak yerine basit yoldan telefonumdan ona attığım mesajları gösterdim. "Ne olduğunu niye anlatmadın ki?" "Anlatamadım, Emir. Anlatabilsem neden böyle yapayım?" "Haklısın." Ortama tekrar rahatsız bir sessizlik çöktü. Ardından kapı alacaklı gibi çalınarak bu sessizlik bozulmuştu. Tam kapıyı açmak için herketleniyordum ki Emir ayağa kalkıp eliyle durmamı işaret etmişti. "Sen odana geç, ben bakarım. Kapını da kimin geldiğine bakana kadar kilitleme." Emir'in dediklerine uyarak odama geçtim ve kapıyı kapadım. Ben bunu yapana kadar kapı bir kez daha çalınmıştı. Biraz sonra Emir'in kapının hemen ardından gelen fısıltısını duydum. "Furkan gelmiş." Kapıyı açmadığından emin olduğum için odanın kapısını aralayıp onu da içeri aldım. "Ne yapacağız?" diye sordum fısıltıyla. "Şimdilik gitmesini bekleyeceğiz. Sonra da seni bu evden çıkartmamız lazım." Benim gerginliğimin aksine o gayet sakin konuşuyordu. "Nasıl yani?" "Yağmur, farkında mısın bilmiyorum ama seni evlendirmeye çalışıyorlar. Üstelik seni daha önce defalarca kez istismar eden biriyle." Olmuş olanların ve olacakların elbet farkındaydım ama ben bunları önleyecek bir şey yapmamıştım. Yapamazdım da tek başıma. Ama şu an tek değildim. Emir vardı. Bana destek çıkacağını bildiğim dostum vardı. O bana abim hayattayken bile abilik yapardı, şimdiyse iş tamamen ona kalmıştı. O da bunun farkında olacak ki kendine görwv bilmişti bunu. "Birilerini bulup şikayetçi olmamız lazım. Daha sonrasında dava işleri vesaire olur büyük ihtimalle. Tam bilmiyorum ama ablamla konuşurum detaylar için." "Emir, teşekkür ederim. Benim için bu kadar uğraşmana gerek yoktu." Söylediğimle kaşları çatılmıştı. Bundan hoşlanmadığı her halinden belli oluyordu. "Sen benim kardeşimsin, tamam mı? Toprak abi seni sürekli bana emanet ederdi, ben de onun emanetine sahip çıkıyorum." Biz konuşurken ortamın duygusallığını bozan şey tekrardan aynı şekilde çalan kapı oldu. "Keşke ev bahçe katında olsaydı da balkondan kaçsaydık." diye haklı bir serzeniş duydum Emir'den. "Keşke." Kapı bir kez daha vurularak çalındı ve ardından buradan dahi duyabildiğim yükseklikte bir küfür etti. "Ben bir bakayım gitmiş mi diye." Emir odadan çıkıp kapıyo ardından kapadı ve Furkan'ın gidip gitmediğine bakmaya gitti. "Gitmiş, yani galiba." Kapıyı açıp odamdan çıktım ve balkona doğru ilerledim. Emir benim balkona çıktığımı anlamış olacak ki kolumdan tutup beni durdurdu ve "Ben bakarım," diyerek kendisi gitti. Bir dakikaya varan bir süre bekledikten sonra Emir balkondan içeri girmiş ve sırıtarak yüzüme bakmaya başlamıştı. "Gitti." Bir oh çekip yaslandığım duvardan güç alarak kendimi yere bıraktım. "Şu an oturamazsın, kalk da bir kaç eşya hazırla." "Niye?" diye saçma bir soru sordum. "Seni burada bırakamam herhalde. Bize geliyorsun ve olaylar çözülene kadar bizde kalıyorsun." "Annen bir şey demez mi?" "Olayları anlatırsak anlayışla karşılayacağından eminim. Hadi, sen eşyalarını hazırla." Oturduğum yerden kalkarak geri odama girdim ve bulduğum ilk çantaya lazım olacak eşyaları doldurmaya başladım. İşim bittiğinde benim için önemli ve zarar görmesini istemediğim eşyalarımı bazanın altına saklayarak odadan çıktım ve kapıyı dışarıdan kilitledim. Anahtarı da çantama attğımda tamamdım. "Hadi, gidelim." Emir'in peşinden evden çıktım ve metroya doğru ilerlemeye başladık. Sokaklarda etrafıma dikkat ederek yürüyordum. Sonuçta Furkan gitmişti ama babamı alıp beraber geliyor da olabilirlerdi. Metroyla bir kaç durak süren yolculuktan sonra ineceğimiz durağa varmıştık. Ben evlerine daha önce gitmediğim için Emir'i takip ederek ilerliyordum. Bir kaç dakika yürüdükten sonra yeşil-gri renkli bir apartmanın önünde durmuştuk. Cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açtı ve geçmem için tuttu. Onun önünden asansöre kadar ilerledim ve yanıma gelmesini bekleyip düğmeye bastım. "Annen evde mi?" "Nöbette. Ablam var evde, onunla konuşuruz ilk önce." Başımı hafifçe sallayıp gelen asansöre bindim. Kat numarasını bilmediğim için onun basmasınj bekleyip aynadaki yansımamj izlemeye başladım. Tam manasıyla çökmüştüm. Sadece böyle görünmüyordum, gerçekten öyleydi. Göz altlarım şişmiş ve kızarmış haldeydi, saçlarım dağınıktı, gözlerimin içi ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu ve yanağımda hala babamın attığı tokadın hafif izi duruyordu. Asansör kata geldiğinde ikimiz de indik ve ben Emir'i takip etmeye başladım. Kapının önüne geldi ve büyük ihtimalle kardeşinin uyuma ihtimaline karşılık anahtarla açtı. Ayakkabılarımızı çıkartıp içeri girdik ve salına geçtik. Elif ve Esin abla, yani Emir'in ablası, bizi bekliyorlardı. Elif beni görünce direkt ayağa kalkmış ve bana sarılmıştı. Ben de aynı şekilde ona sıkı sıkıya sarıldım ve bir müddet öyle durduk. "İyisin, değil mi?" diye sordu sonunda ayrıldığımızda. "Bilmiyorum." dedim. Bilmiyordum gerçekten de. Çok karmaşık bir ruh halindeydim. Kurtulmuştum, ama ne derece? Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı demişler sonuçta. Bir yandan da Doğa vardı. Ona ne olacaktı? O adam onun babasıydı, ona babalık da yapıyordu ama sırf benim yüzümden bundan mahrum kalmasını istemezdim. Ya da benim burada kaldığım sürede ne olacaktı Doğa'ya? Aklımda zibilyon tane soru vardı ama benim hepsine verecek tek bir cevabım vardı; bilmiyorum. Koltuklara dizildiğimizde bir süre herkes birbirine baktı. Konuya nereden girceğini bilemeden birbirine bakan üçünde geziniyordu gözlerim. Hiç biri bana bakmamıştı şimdiye kadar. "Ee?" dedim en sonunda sessizliği bozarak. "Yağmur," diye söze başladı Esin abla. "Elif bana olanları anlattı. Eğer babanın sana nasıl davrandığını kanıtlarsan o adamın bir ceza alacağından eminim. Ha, hak ettiğini alır mı, orası meçhul. Adalet sistemi malum herkesi serbest bırakıyor. Ama yine de seni ondan alırlar, büyük ihtimalle Doğa'yı da." Bir müddet durdu ve iç çekerek devam etti. "Ben bu işlerin içinde olmadığım için kesin bir şey diyemem, ama az biraz bildiğimi anlatıyorum. Başka bir akrabanız var mı size bakacak? Yani, eğer varsa velayetiniz ona verilir ama yoksa yetiştime yurduna gönderilirsiniz büyük ihtimal." "Yok, bildiğim kadarıyla." "Nasıl yani?" "O adam, benin gerçek babam değil. Benim babam ben doğmadan ölmüş. Eğer onun akrabalrından birileri varsa bilmiyorum." Esin abla dediklerim üzerine kaşlarını çatıp bir süre düşündü. Galiba sürecin nasıl işleyeceğini oturtmaya çalışıyordu. "O zaman bunu kanıtlamak için test yapacaklardır. Sonra da akrabalarına ulaşıp sizi alıp alamayacaklarını sorarlar. Biri çıkarsa onunla yaşamaya başlarsınız. Çıkmazsa da, ne olacağını söyledim zaten." Başımı sallayarak anladığımı belirttim. "Direkt gidip şikayetçi mi olacağız?" diye sordum sıkıntılı çıkan sesimle. "Evet. Bir avukat bulup dava sürecini başlatırız. Bu süreçte de seni himaye eden birileri var sonuçta. Annem olanlaru duyunca Doğa'yı da misafir etmekten gocunmaz." "Sevda teyze ne zaman gelir peki?" "Yarın sabah bitiyor nöbeti. O gelene kadar biz bakarız sana." "Ondan şüphem yok zaten." dedim gülümseyerek. Her şeye rağmen gülümsemek zordu. Ama yanımda bana destek çıkan birilerinin olması bunu kolay kılıyordu. Bu, çok güzel bir duyguydu. Birilerinin yanında olduğunu hissetmek, paha biçilemez bir şeydi. Tabii Toprak da olsaydı daha güzel olacaktı. "Elif, Toprak seni aradı mı?" "Hayır, bir şey mi oldu?" Derin bir nefes alıp her şeyi anlattım. "Aferin. Gerçekten aferinden başka bit şey diyemiyorum." "Ne yapsaydım? Babam beni evlendirecekken nasıl Toprak'la sevgili kalabilirdim acaba?" "Anlatsaydın. Anlardı eminim ki." "O kadar kolay değik her şeyi anlatmak. Konuşmanın sonunda ondan ayrılacağımı bile bile konuşmak inan ki hiç kolay değil." Dediğimle Elif susmuş ve arkasına yaslanmıştı. Haklı olduğumu anlamıştı. "Bu arada, okula da gidemezsin. Okulunu biliyorlar sonuçta, ne olacağı belli olmaz." "Şu işin sonunda her şey düzelecekse ona da tamamım." Konuşmamız içeriden paytak adımlarla gelen Eslem ile bölünmüştü. Esin abla direkt gidip onu kucağına aldı ve büyük ihtimalle yemek yedirmek üzere mutfağa götürdü. Biz de üçümüz salonda öylece oturuyorduk. Sonrasında ne olacağını bilmesem de ne olursa olsun yanımda dostlarımın olduğunu bilmek güzel hissettiriyordu. ♡°♡°♡ |
0% |