@justtbirisii
|
Hidra - Barınak ▪︎Emirhan'dan▪︎
Günlerden 23 Aralık 2024. Aysu'nun doğum günü yani. Aysu olmadan geçirdiğim ikinci doğum günü. Sokaklarda avare avare dolaşmam da bundan. Hatay'da olsaydık geçen seneki gibi, sahile gider denizi izlerdim. Aysu ne de çok severdi denizi... Onu kaybedeli neredeyse iki sene olacaktı ama o hala benim içimde bir yerlerdeydi. Unutmam da kolay olmayacak gibiydi. Ellerim montumun cebinde öylece yürürken ileriden gelen ağlama sesiyle duraksadım. Kim ağlıyordu ki benden başka? Göz yaşlarım bir anlığına akmayı bıraktı. İki kişi aynı anda ağladığında yük oluyordu belki de bu sokaklara. Bir kaç adım attıktan sonra yolun kenarında parkta bankta oturmuş ve dizlerini kendine çekmiş bir kız gördüm. Rastgele yapıldığı belli olan eşarbı, yuvarlak gözlüğü ve en az kar kadar beyaz bir teni vardı. Üzerinde sadece bir hırka vardı. Kışın ortasında olduğumuzu var sayarsak üşüyor olmalıydı. Ağlama seslerinin ondan geldiğini anlamam zor olmamıştı. Yavaşça yanına yaklaştım ve bankın dibine kadar geldim. Hala beni fark etmemişti. Yeşil olduğunu gördüğüm gözleri ağlamaktan kızarmış şekilde ileride bir noktaya odaklanmıştı. Oturup oturmamak konusunda kararsız kalsam da cesaretimi toplayıp bankın en ucuna oturdum. Kız yanına birinin oturduğunu fark edince irkilerek bakışlarını bana döndürdü. Sonra yavaşça bankın diğer kenarına doğru kaydı ve ne yapıyorsa aynısını yapmaya devam etti. Aramızdaki sessizliği bozan kızın kulağındaki kulaklıktan dışarı taşan müzikti. Sözlerini anlayamasam da hoş bir melodisi vardı. "Ne dinliyorsun?" diye sordum hafif sesli şekilde. Kulaklığının tekini çıkarttı ve yüzünü bana döndü. "Hah?" "Ne dinliyorsun diye sordum." "Hidra - Barınak." Yavaşça kafamı salladım. Şarkıyı bilmiyordum, sadece söyleyen kişinin adını duymuştum. Uzun bir süre öyle oturduk. Kulaklıktan sızan melodinin değişmesinden şarkının bitip bir başkasına geçtiğini anlamıştım. Bu bir kaç kez oldu ve en sonunda müzik bir anda kesildi. Kız aceleyle hırkasının cebindeki telefonunu çıkarttı ve görebildiğim kadarıyla gelen aramayı cevapladı. "Alo? Evet, Merve'deyim anne. Mutfakta su içiyordum, o yüzden sesim gelmemiştir. Evet, ders çalışıyoruz. Ders çalıştığımız için duymayabilirim, haberin olsun. Tamam, görüşürüz." Neden yalan söylemişti ki annesine? Ya da neden şu an burada ağlıyordu? "Mervelerdeyim yalanı fazla klasik olmadı mı?" Daha şarkıyı başlatmadan sorduğum için sorumu duymuş ve bana dönmüştü. "Gerçekten Merve diye bir arkadaşım var ve buradan sonra onun yanına gideceğim." "Niye yalan söyledin peki?" "Beni ne kadar tanıyorsun da neyi neden yaptığımı sorguluyorsun? Dahası, neden tanımadığın bir kızın yanında oturuyorsun bu kadar zamandır?" "İlk olarak, ben kimseye yabancı gözüyle bakan biri değilimdir, tanışırız olur biter. İkinci olarak, eğer rahatsız olsaydın kalkardın veya benim kalkmamı isterdin mutlaka, hem kimseyi rahatsız etmediğim sürece istediğim yerde oturabilirim. Üçüncü olarak, beni ne kadar tanıyorsun da neyi neden yaptığımı sorguluyorsun?" Art arda neredeyse nefessiz kurduğum cümleler kızın afallamasına sebep olmuştu. "Tanışalım madem, adın ne?" "Emirhan," dedim elim uzatarak. "Ama sen bana Emir de." "Ben de Elif ama sen bana Ecrin de." diyip elimi sıktı. Ne olduğunu anlayamış halde öylece kızın yüzüne bakarken kız bir anda bir kahkaha patlattı. "Adım hem Elif hem Ecrin. Sen yine de bana Ecrin de." "Anlaştık," diyerek elimi çektim. "Neden ağladın?" "Sen niye ağlıyordun?" "Önce ben sordum, sen cevaplayacaksın. Sonra da ben anlatırım." Bakışlarım ondan uzaklaşıp uzakta bir noktada sabitlendi. "Ben, birini kaybettim. Çok sevdiğim birini. Bu gün de onun doğum günü ve ben ondan çok uzaktayım. Eğer yakınında olsaydım bir sürü lale götürecektim ona." "Kız arkadaşın mı?" "Evet." "Neden ayrıldınız ki? Yani, madem bu kadar seviyordun onu, niye uzaklaşmasına izin verdin?" "Ben izin vermedim zaten, o kimseden izin almadan gitti. Öldü." Öldü. Bir insanın bütün acıları tek bir kelimenin içine ne kadar da kolay sığıyordu... "Başın sağ olsun." "Sağ ol." Aramıza tekrar çöken sessizlikte benim göz yaşlarım da akmaya başlamıştı. Keşke Aysu'm yanımda olsaydı. "Bu gün benim de doğum günüm," diye lafa girdi. "Ve biliyor musun, kimse hatırlamadı. Annem bile. Gerçi, onu da anlamak lazım, başında bir sürü iş var kadının. Hatta bazen onlara yük olduğumu bile düşünüyorum." "Sen oların evladısın, onlara yük olursan asıl sorun vardır." "Olayın içinde olunca öyle olmuyor işte," dedi histerik bir sesle. "Dinlediğim şarkıda şey diyordu; Hayatımda kal'cağına kursağımda kalsın. Sırf onlara yük olmamak için kursağımda kalan o kadar çok şey varki..." "Ne mesela?" "Niye soruyorsun? Ben yaparım mı diyeceksin?" "Belki de, şu an sadece konuşup içini rahatlatman için dedim." İleriye bakan yeşilleri yüzüme çevrildi ve buruk bir gülümseme bahşetti dudakları. Sonra da eski ifadesizliğine bürünüp önüne döndü. "Mesela, ben hiç konsere gitmedim. Veya hiç bir arkadaşımla buluşup akşama kadar oturamadım, annem evde yorulmasın diye eve gitmem lazımdı hep." Elimi çekinerek omzuna koyup güç vermek istercesine sıvazladım. Bana bakmadı ama gülüşünü gördüm. Onun güldüğünü görmek beni de gülümsetmişti. "Bu arada," diyip bana döndü. "Ben seni okulda da görmüştüm." "Öyle mi?" "Evet, futbol takımındakilerin yanındaydın sanırım. Sayısaldaydın değil mi?" "Evet. Sen de eşit ağırlıksın galiba." Onaylar bir mırıltı çıkartıp önüne döndü. Ben de düşünce dünyamdaki Aysu'ma... Çok güzeldi, hatta benim için bir tek o güzeldi. Ama hatrımdaki yüzü ve sesi yavaş yavaş silinmeye başlamıştı. Fotoğraflardaki gülüşü artık sıcak değildi ya da. Aysu yavaş yavaş anıdan ibaret oluyordu benim için. Ama ben onu kaybetmek istemiyordum. Hayatta kaybetmişken bir de hatrımda kaybetmeye dayanamazdım. Göz yaşlarım tekrar ve tekrar yanaklarıma hücum ederken buna engel olmaya çabalamadım. Onun için döktüğüm göz yaşı bile güzel geliyordu ama o benden gidiyordu yavaş yavaş. "Ben gidiyorum," diyip ayaklandı Ecrin. "Okulda görüşürüz." Gülümsemesine gözümdeki yaşlara ters olarak gülümseyerek karşılık verdim ve el sallayıp uzaklaşmasını izledim. O gidince dudaklarımda asılı kalan gülümsememle beraber ben de oradan kalkmış ve eve doğru ilerlemeye başlamıştım. Aklım hala Aysu'daydı. Artık silinmeye başlayan hatırasıyla eve kadar olması gerkenden çok daha geç gelmiştim. Eslem'in uyuduğunu düşünerek zili çalmak yerine anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım ve sessizce içeri girdim. Saat on bire varıyordu, annem elbet beni merak etmişti. Odama geçmeden önce salona uğradığımda annem, ablam ve Yağmur'un beraber sessizce oturduğunh görmüştüm. Kapıya geldiğimi gördüklerinde annemin direkt kaşları çatılmıştı. "Neredesin sen?" "Bir arkadaşımın yanındaydım." "Kimmiş o arkadaş?" "Okuldan biri, tanımazsın." Annem başını sallayıp beni odama gönderdi. Onu dinleyerek tıpış tıpış odama geçtim ve üzerimi değiştirip kendimi yatağa attım. Aklıma Ecrin gelmişti. Bu gün doğum günüydü ve kimsenin kutlamadığını söylemişti. Üstelik, bunu söylemesine rağmen ben de kutlamamıştım. İçim vicdan denen şeyle sızlarken elime telefonumu aldım ve Instagram'a girdim. Okulun hesabını takip edenler arasından ismini arattığımda hesabı çıktı. Hesaba istek atıp direkt mesaj kutusuna girdim. @emir.hn: Doğum günün kutlu olsun, güzel gözlü kız Merak ettiğim için onun dinlediği şarkıyı dinleyerek geçen bir kaç dakikanın ardından mesajıma geri dönmüş ve takip isteğimi kabul etmişti. @eecrin.06: Teşekkür ederim, kızıl kafa
♡°♡°♡ |
0% |