@justtbirisii
|
Adamlar - Dal *Medyadaki Emirhan ▪︎Ecrin'den▪︎ Konser alanının uğultusu beni boğuyor gibi olsa da dayanılmayacak seviyede değildi. Daha konserin başlamasına yarım saat gibi bir süre vardı ve biz önlerde bir yer bulabilmek için çok erken gelmiştik. Hani kargalar bokunu yemeden derler ya, o misal. Yanımızda iki tane çift olunca ben de mecbur Emir'le takılmak zorunda kalmıştım. Onunla takılmamda bir sakınca yoktu elbette ama... Her ne kadar kendime bile itiraf etmekten utansam da ondan hoşlanıyordum. Başkasını sevdiğini bile bile, başkası yüzünden acı çektiğini bile bile onu seviyordum. Seni severdim, sana rağmen. "Çok durgunsun bu gün?" Emir'in konuşmasıyla rastgele bir yere takılmış gözlerimi onun gözlerine çıkarttım. Çok uzunda zalımın oğlu... "Bir şeyim yok, içimde garip bir his var sadece." "Yine mi?" Nerdeyse her dışarı çıktığımda içimde garip, sanki kötü bir şeylerin olacağını haber veren bir his olurdu. Çoğu zaman da yanılmazdı, eve gittiğimde annemin türlü azarlarına maruz kalırdım. Örümcek hislerim var diyorum, anlamıyorsunuz. Annemle aslında kötü bir ilişkim yoktu. Sadece ben hep kimseye yük olmadan yaşamaya çalışan çocuktum ve benden beklenen çok fazlaydı. Bu beklenti de beni fazlasıyla boğuyordu. Konser işi için de annemden grupla gideceğim için izin alabilmiştim. Kalabalık olduğumuz için izin vermişti. Yine de on ikiden önce eve varmış olmam gerekiyordu. Emir'le biraz daha havadan sudan sohbet ettikten sonra grup konser alanına çıkmış ve çalmaya başlamıştı. Adamlar dinlemeyi severdim, hatta belki en sevdiğim grup bile olabilirdi. Gerçi başka rakipleri de var ama, seviyordum işte. Hem de çalınan her şarkıya eşlik edecek kadar seviyordum. Bir kaç şarkı çalındıktan sonra telefonumdan saati kontrol etme ihtiyacı duymuştum. On olmuştu. "Bir saate benim çıkmam lazım," dedim yanımda duran Emir'e. Kafasını sallayarak anladığını belirtti ve "Ben bırakırım seni," dedi. Hemen yanımızda duran Toprak ve Yağmur'a baktım. Toprak'ın elinde 'cigerimi deliveren aşkı görün' yazan bir pankart vardı ve oku Yağmur'u göstryordu. Allah'ım lütfen, şöyle sevilmek istiyorum, çok mu? Çok, dedi içimden başka bir ses. Konser alanında Dal şarkısının melodisi çalmaya başladı. Sanırım en gereksiz yeteneğim şarkıları introlarından tanıyabilmekti. Çok sevdiğim sözler de girdiğinde şarkıya eşlik etmeye başladım. "Yaralı bağrına dizmiş inciler..." Omzumda hissettiğim hareketlilikle irkilip o tarafa döndüm. Sağ omzumda bir el ve elin tuttuğu inci bir kolye vardı. Emir'in eli. Başka bir gereksiz yetenek, insanları ellerine bakarak tanıyabilmek. Silkinip geri çekildim ve yüzüne baktım. Gülümsüyordu, ta en derinimi ısıtacak kadar sıcak şekilde hem de. "Yapma bunu, lütfen," diyip konser alanından çıkmak üzere hareketlendim. Kolumdan tutan aynı el yüzünden bu girişimin başarısız olmuştu. Sertçe tutup beni kendine doğru çekti. Geri çekilmeyeceğimi bilecek kadar beni tanıdığı halde kolumu bırakmamıştı. "Neyi yapmayayım, Ecrin?" "Bunu işte. Bana bu kadar iyi davranmak zorunda değilsin, bana hediye almak zorunda değilsin, hatta suratıma bile bakmak zorunda değilsin. Ama sen bunları o kadar içten yapıyorsun ki ben iyice..." Kendimi frenleyip az daha yapacağım itirafı durdurmuştum. Emir karşımda karmaşık bir ifadeyle yüzümün her zerresini inceliyor ve ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu. "Sen iyice ne? Bana düzgün bir cevap verir misin Ecrin?" Derin bir nefes alıp az önce yapmayayım diye kendimi durduğum şeyi söyleyiverdim. "Ben iyice sana düşüyorum. Seni seviyorum, Emir. Hem de ne kadar imkansız olduğunu bile bile. Şimdi çekip gitsen ve yüzüme bile bakmasan hakkındır, sonuçta-" "Ecrin," diye araya girmesiyle susmak zorunda kaldım. "İmkansız değil. Ondan sonra nasıl oldu, nasıl yaptın ben de bilmiyorum ama," yüzünde garip bir gülümsemeyle yüzünü iyice bana doğru eğdi ve dibime girdi. "ben de seni seviyorum, güzel gözlüm." Şoka girmiş halde sadece Emir'in gözlerinin içine bakıyordum. O, beni seyordu. Hem de tüm imkansızlara rağmen. Elini kolumdan çekti ve yüzümü avuçlayıp alnıma derin bir öpücük kondurup geri çekildi. Şoktan yeni çıkabilmiş halde sarhoş şekilde gülümseyerek parmak uçlarımda yükseldim ve yanağını öptüm. "Şimdi," dedi arkama doğru geçerken. "İzninle şu kolyeyi takıyorum." "Tabii ki." Emir arkama geçip incitmekten korkarcasına hareketlerle kolyeyi boynuma taktı ama geri çekilmek yerine ellerini arkamdan belime doladı. "Şimdi biz sevgili mi oluyoruz?" "Hayır, amca oğlu oluyoruz." Emir'in kulağım dbinde attığı kahakahayle başı hafifçe diğer tarafa kaçırmıştım ki Emir yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurmuş ve beni dondurmuştu. Çok güzel geçen bir konserin ardından biz diğerlerinden çok önce konser alanından ayrılmıştık. Malum, 'my life may rules ama bir annem sorayım' felsefesi. El ele otobüs durağına yürürken aiçimde yine o sıkıntı vardı. Ya da örümcek hisleri, ne diyorsanız işte. Bazıları da anksiyete diyor gerçi ama. Emir de üzerimdeki huzursuzluğu fark etmiş olacak ki "Nieyin var?" diye sorma ihtiyacı duymuştu. "Sanki yanlış bir şey yapıyormuşuz gibi hisediyorum. Yani, sonuçta senin sevdiğin biri vardı ve öldü. Böyle olunca sanki senin duygudal boşluğundan faydalanmışım gibi bir şey oldu." "Haklısın böyle düşünmekte ama bunlar emin olösadece kuruntu. Geçmişte ne olduğu önemli değil. Hem eğer sen benim duygusal boşluğumdan faydalanacak olsan bana askerlik arkadaşınmışım gibi muamele etmezdin, emin ol." Emir sözleriyle içimi fazlasıyla rahatlatmıştı. Doğruyu söylüyordu. Ben ondan faydalanacak bir şey yapmamıştım, o kendi beni tanımış ve sevmişti. Eh, ben de sevilmeyecek insan değilim şimdi. Dedi sürekli kendinde kusur arayan kız. Kendi iç çatışmamı bir kenara koyarak şu an içimde bulunduğum duruma baktım. Sevdiğimin elini tutuyordum, üstelik onun da beni sevdiğini biletek yapıyordum bunu. Mutluydum. Uzun zaman sonra, gerçek manada mutlu olduğumu hissediyordum.
♡°♡°♡ |
0% |