@justtbirisii
|
Redd - Nefes Bile Almadan Günlerden 23 Şubat, yani Toprak'ın doğum günü. Güneş sanki bu güne özel biraz daha sıcak, hava biraz daha aydınlık gibiydi. Ya da çok aşktan bana öyle geliyordu. Ben Toprak'a doğum günü hediyesini çok önceden vermiştim. Hediye maç bileti olduğu için de böyle olması gerekmişti. Maç Fenerbahçe - Galatasaray derbisiydi. Tam da Toprak'ın doğum gününe denk gelmesi de isabet olmuştu, çünkü kendisi biraz holigan olacak şekilde Galatasaraylıydı. Ben de Galatasaraylıydım ama asla onun kadar fanatik olamazdım. Şu an da İstanbul'a giden otobüsteydik. Toprak cama yaslanmış uyukluyordu, ben de uzun yollarda uyuyamamak gibi saçma bir alışkanlığım olduğundan onun omzuna yaslanmış telefona bakıyordum. Tahminimce iki saatlik daha yolumuz vardı ve Toprak uyanacağa benzemiyordu. Kulaklıklarımı takıp bir şarkı açtım ve iyice Toprak'a sinerek gözlerimi yumdum. Uyumak gibi bir amacım yoktu, sadece hayallere dalmak güzeldi. Üstelik içinde Toprak olduğunda daha bir güzeldi. "Kelebek kadar ömrümüz var Sevmek lazım hemen başlayalım" Başımı yasladığım yerde hissettiğim hareketlilikle başımı kaldırdım ve o tarafa döndüm. Toprak uyanmış, ayılmaya çalışıyordu. "Günaydın," drdim neşeli sesimle. "Günaydın." Sonunda ayılmayı başarabildiğinde gülümsemiş ve yanağıma bir öpücük kondurmuştu. "Ne dinliyordun bensiz?" Sorusuna cevap vermek yerine kulaklığın tekini çıkartıp ona verdim. Sevgili olduğumuzdan beri o yanımdayken hep onunla dinlerdim. Ya da o çalardı, beraber söylerdik. "İçimde dolaşan alkol gibi Sana git gide sarhoş oluyorum Ruhumu kaybetmiş gibi Sadece senin için yaşıyorum" "Güzelmiş," dedi ve elimden telefonumu alıp "Ama ben başka bir şey açacağım," diyerek başka bir şarkı açmıştı. Façanga - Herkesten Güzelsin Şarkının melodisi yavaş yavaş kulağıma doluyordu. Bacaklarımı kendime doğru çekip başımı da tekrar Toprak'ın göğsüne yasladım ve candan dışarıyı izlemeye başladım. Saçlarımın arasında hissettiğim öpücükle gözlerim huzurla kapandı. "Ah benim güzelim kaybediyoruz Bu yaşananları kaydediyoruz Bir gün gelecek belki bir son yazılacak Bizim için de bir güvercin salınacak" Yolculuğun sonuna kadar da aynı şekilde devam etmiştik. En sonunda da bana kötü anılarımı hatırlatan bu şehre geldiğimizde çantalarımızo da alıp otobüsten inmiştik. Ben şehri kısmen bildiğim için bu trafikte taksiye binme riskini göze almayıp bir geceliğine kalacağımız otele kadar toplu taşıma kullanmaya karar vermiştik. Tabii İstanbul şartlarında toplu taşımanın da çok bir farkı kalmadığı için yolculuk nerdeyse bir buçuk saat sürmüştü. Sonunda kalacağımız yere vardığımızda önce resepsiyondan kalacağımız odaların anahtarlarını almış, sonra da eşyalarımızı bırakıp üzerimizi de değiştirdikten sonra maça gitmek üzere çıkmıştık. Ben ikimizin de yüzüne bunun için yanımda getirdiğim boyalarla kırmızı sarı çizgiler çizmiştim. Zaten ikimizin üzerinde de forma vardı, ek olarak da üşümemek için üzerimize ceket almıştık. Tarafımız fazlasıyla belliydi ve benim tek temennim yolda holigan bir Fenerbahçeliyle karşılaşıp başıma iş almamaktı. Neyse ki öyle bir şey olmamış ve sağ salim stada varmıştık. Rams Park adeta kırmızı ve sarıya boyanmıştı. Her tarafta tribün bestelerini bağıran gruplar vardı. Arada Toprak da onlara katılıp tüm gücüyle bağırarak eşlik ediyordu. Ben de sadece gülüp geçmekle yetiniyordum. Taraflar ısınmak için sahaya çıktığında Toprak boğazı acımaya başladığından olsa gerek besteleri söylemeyi bırakıp sahayı izlemeye başlamıştı. "Bir fotoğraf çekinelim mi?" diye sordum hevesle. Birlikte gerçekten çok az fotoğrafımız vardı. "Olur tabii." Telefonumun kamerasını çıkartıp ikimizi de kadraja alacak şekilde tuttum ve gülümseyerek art arda kamera tuşuna bastım. Telefonu indirip çektiğim fotoğraflara bakarken Toprak da yanağıma bir öpücük kondurup geri çekildi. "Bir gün," diye konuşmaya başladı hülyalı sesiyle. "Ben de şu sahadakilerin arasında olmak istiyorum." "Olacaksın," dedim sanki aksi kabul edilemez gibi. "Emin ol ki hayallerine ulaşacaksın." "Hepsine mi?" "Hepsine." "Benim hayallerimin hepsinde sen varsın, o zaman da olur musun peki?" "Her zaman," dedim gülümseyerek. "Ölüm dışında hiç bir şey beni senden ayıramaz sevgilim." Toprak'ın dudakları hafifçe kıvrılmış ve "Bayılıyorum sana," demişti. Yüzüme doğru eğilip iyice dibime girdi. "Ayıltırım o zaman," diyip dudaklarına varla yok arası bir öpücük kondurdum ve geri çekildim. "Bir şey söyleyeyim mi," dedi kolunu omzuma atarak beni kendine çekerken. "Sen böyle yaptığında ben ayılmak yerine iyice sarhoş oluyorum, şarkıda da dediği gibi." Otobüste dinlediğimiz şarkıdan bahsediyordu. "İçimde dolaşan alkol gibi, sana git gide sarhoş oluyorum," diye mırıldandım sözleri. "Aynen öyle." "Bu arada, doğum günün kutlu olsun. Gerçekten de iyi ki doğmuşsun." "Teşekkür ederim," diyip başımın üzerini öptü. "Ayrıca sabah da söylemiştin aynısını." "Olsun, iyi ki doğduğunu hatırlatman gerekiyor." Özellikle de onun doğumu annesinin hayatını değiştirmişken birilerinin çıkıp ona iyi ki doğdun demesi gerekiyordu. "İyi ki doğmuşsun, iyi varsın." Çenemi göğsüne yaslayıp hastası olduğum yeşillere gülümseyerek baktım. "İyi ki sen varsın sevgilim," dedim sen kısmını vurgulayarak. Biz konuşurken takımlar ısınmayı bitirmiş, İstiklal Marşının okunduğu açılış seromonisi başlamıştı. Oradan sonra da oyuncular sahadaki yerlerine geçmiş ve takım kaptanları orta noktaya gelip el sıkışmış ve para atışı yapıldıktan sonra ilk düdükle beraber maç başlamıştı. *** Otele döndüğümüzde tam manasıyla haşatım çıkmıştı. Maçta ben oynamamıştım ama o atmosferdeki heyecan bile insanı yormaya yeterdi. Yine de, değmişti. Çıkışta imza alma fırsatım bile olmuştu. Formamın üzerinde kocaman şekilde Barış Alper'in imzası vardı. Odada yığılmış yatarken birden kapı çaldı. Yatakta dikelip "Gel," diye seslendim. Kapı aralanıp koridordan giren ışık karanlık odanın içine sızdığında karanlıkta tam seçemediğim bir kafa siületi girmişti görüş açıma. Tam seçemesem de Toprak olduğunu anlamıştım. Yavaşça içeri geçip kapıyı ardından kapattı ve ilerleyip yatağın ucuna oturdu. "Uyku tutmadı, ben de seni göreyim dedim," diye açıklama yaptı. Ama o konuşurken kısılan ve oldukça garip çıkan sesi yüzünden onu ciddiye alamıyordum. Salak gibi her pozisyona bağırarak tepki verirse olacağı buydu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve "İyi yapmışsın, beni de uyku tutmadı," dedim. "Beraber uyuyalım mı?" diye bir teklif attı ortaya. "Olmaz, Toprak. Git kendi odana uyu." Dudaklarını büzdü ve yüzünde yavru köpek gibi bir ifadeyle bakmaya başladı. Bendeki son nokta o ifade olurken artık kahkahamı tutamayıp saldım. "Gülme ya," dedi bıkmış sesiyle. "Sesimin berbat halde olduğunu ben de biliyorum." "Biliyor olman güzel," dedim gine gülerek. Toprak'ın yatakta iyice yanıma yanaşıp dibime girmesiyle gülüşüm donmuştu. "Şimdi de gülecek misin acaba?" diyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Her zaman olduğu gibi nefeslerimiz kesilene kadar birbirimize yapışık kalmış ve nefeslerimiz tükendiğinde ancak ayrılmayı akıl etmiştik. Ayrılmamıza rağmen Toprak'ka aramdaki mesafe bir, belki iki santim ancak vardı. Nefeslerimiz birbirine karışırken "Her zaman," diye cevapladım az önceki sorusunu. "Her zaman gülerim." "Sen gülersen bana da gülmekten başka çare kalmaz herhalde," dedi her zamanki flörtöz tavrıyla. "Çok istiyorsan," diyerek yorganın ucunu açtım ve yatağın boş kalan kısmına elimle bir iki kez vurdum. "Gelebilirsin." Toprak zaten dünden hazır olduğu için yatakta ona açtığım yere girdi. Ben de geri yatar pozisyona gelip ona arkamı döndüm. Arkamdan karnıma sarılan kolun sıcaklığı beni ısıtırken onun kokusu eşliğinde hayatımın en güzel uykularından birine daldım.
♡°♡°♡ |
0% |