@justtbirisii
|
*Medyadaki Burak «Elif'ten» Hayat bazen olması gerekenden çok daha güzel ilerler ya, ben o zamanlarda olduğuma emindim. Çünkü her şey şüpheli şekilde güzel ilerliyordu. Tabii klasik ufak prüzler dışında, matematik gibi. Veya fizik de olabilir, siz ne derseniz. Sabah kalktığım gibi telefonuma düşen mesaj yığınıyla karşılaştım. Mesajların çoğu Burak'tandı. Bir yığın mesajı görünce bir şey olduğunu düşünüp girdim fakat mesajlar bambaşka bir şey hakkındaydı. Burak: Sen bu saatte uyuyorsundur kesin, o yüzden mesajlarım sabah görülcek ama ben yine de yazıyorum Burak: Çünkü ben neredeyse üç senedir bunu yapmak istiyordum Burak: Çok saçma bir istek ama o zamanlar senin doğum gününü kutlayabilmek benim için çok mümkün değildi Burak: Ve ben de sana iyi ki doğduğunj söylemek istiyordum Burak: İyi ki doğmuşsun sevgilim Burak: İyi ki doğmuşsun ve iyi ben seni sevmişim Burak: Keşkeler yerine hep iyi kiler seninle olsun çünkü sen benim en büyük iyi ki'msin Burak: Doğum günün kutlu olsun güzelim Mesajları yüzümde aptal bir sırıtışla okurken yukarıdan arama bildirimi geldi. Burak arıyordu. "Alo?" "Günaydın," dedi neşeli sesiyle. "Uyandırmadım, değil mi?" "Yok, ben uyanmıştım zaten. Sen niye aradın?" "Bence biliyorsun." "Biliyor muyum?" Yanımdaki yatakta yatan ablam çoktan uyanıp yataktan kalkatığı için bu kadar rahat konuşabiliyordum. Yoksa beni asla rahat bırakmazdı. "Doğum günün kutlu olsun güzelim." "Teşekkür ederim. Mesajlarını görmüştüm zaten." "Olsun, bir de söyleyeyim dedim." "Ben şimdi kapatayım, okula geç kalacağım yoksa." "Tamam, okulda görüşürüz o zaman." "Görüşürüz." Telefonu kapatıp hızlıca okul için hazırlanmaya başladım. Her şeyi hazırladığımda annemlerin yanına, mutfa girdim. "Günaydın," diyerek giriş yaptım. "Gnaydın." "Nasılmış bakalım doğum günü kızı?" "Süper," diye cavap verdim babama. "Ama acelem var, geç kaldım." Babam elindeki ekmek arasını bir kaba koyup kabı da elime tutuşturdu ve beni öyle yolladı. *** Okul çıkışı Burak bizi (bu 'biz'in kim olduğunu açıklamıyorum, her zamanki tayfa işte) bir yere götüreceğini söyleyip peşine takmıştı. Geldiğimiz yer Burak'ın annesinin pastanesiydi. Ama bu sefer tamamen boştu. İçeri girdiğimizde Pınar abla bizi sevecen şekilde karşılamış ve oturacağımız yeri göstermişti. Sonra da Burak'la beraber arka tarafa gitti. Herkes fazla sessizdi. Bu her dakikayı beraber geçirip konuşacak hiç bir şey kalmadığı içindi büyük ihtimalle ama yine de rahatsız ediciydi bir süre sonra. "Ne susuyorsunuz, konuşsanıza az!" diye benim yerime isyan etti Selim. "Ne konuşalım istersin?" "Ne bileyim abi, çok sıkıldım ben böyle." "Siktir git Selim." Toprak'ın küfretmesiyle Yağmur anında ağzına yavaşça bir tane geçirmişti. "Ayıp." "Aynen enişte, çok ayıp." Ecrin de cık cıklayarak bize destek çıktığında Toprak resmen yerin dibine girmişti. "Bozulma hemen," dedi Yağmur onun mıralini düzeltmek için. Bir anda etraftaki tüm ışıklar kapandı ve arkamı dönük olduğum yerde bir hareketlilik hissettim. Ortam çok karanlık olmasa da yine loştu. Arkama doğru döndüğümde elinde munları yanan pastayla bana doğru gelen Burak'ı gördüm. Oturduğumuz masaya geldi ve pastayı önüme koydu. "İyi ki doğdun," dedi arkamdan bana sarılırken. Ayağa kalktım ve kollarımı boynuna doladım. "Teşekkür ederim." Byrak bedenlerimizi ayırarak beni geri masaya döndürdü ve "Hadi üfle mumları," dedi. Ben tam üfleyecekken Ecrin beni durdurup "Dilek tut önce," demişti. Durup bir süre ne dileyeceğimi düşündüm. Sonunda karar verdiğimde içimden dileğimi söyledim ve mumları üfledim. Umarım hayatım hep böyle mutlu ve huzurlu ilerler. Ben mumları üflediğimde herkes alkışlamaya başlamış ve aynı anda ışıklar da açılmıştı. Pınar abla da yanımıza gelmiş ve doğum günümü kutlamıştı. Sonrasında da pastayı alarak ben sizi yalnız bırakayım diyerek gitmişti. Yağmur bir anda masaya bir paket çıkarttı ve önüme doğru itekledi. "Hediyen." "Gerek yoktu, gerçekten." "Bana aldığın nediyeden sonra elbette ki vardı." Lafım ağzıma tıkıldığında hediye paketini içinde ne olduğunu merak ederek açtım. Marker seti almıştı. Hem de bu ekonomide. "Hangi organını feda ettin tam olarak?" "Senin için ölürüm bile, bir organın lafı mı olur," diye devam ettirdi Yağmur şakamı. Diğer kerkes bize garip garip baksa da aldırış etmedim. "Teşekkür ederim." Paketin içinden bir de ince defter çıktı. Tam açıp içinde ne olduğuna bakacaktım ki Yağmur beni durdurdu. "Sonra aç onu." Onu dinleyip defteri geri pakete koydum. Yağmur'dan spnra herkes teker teker hediyelerini vermişti. Ecrin kelebek figürlü bir kolye, Emir de onunla uyumlu olacak şekilde bir bileklik almıştı. Toprak bir eskiz defteri ve Selim de bir kupa almıştı. Hepsine teker teker teşekkür edip sarıldıktan sonra geri oturdum. Yanımda oturan Burak masanın altından bir şey uzatınca ne olduğuna baktım. Lego çiçeklerden bir buket. "Şaka yapıyorsun!" Elindekilere dikkat etmeye çalışarak ona sarıldım. Gerçek çiçekleri sevmezdim, çünkü hemen solarlardı ama bunlar çok güzeldi. Üstelik Burak da ne kadar çok istediğimi elbette ki biliyordu. Geri çekilip yüzümden hiç silinmeyen gülümsememle Burak'a baktım. "Ne kadar teşekkür etsem az." "Senin için yaptığım her şey," duraksadı ve işaret parmağıyla dudaklarımd asılı kalan gülümsememi göstererek devam etti. "Bunu görmeye değer."
♡°♡°♡ |
0% |