Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@jutenya

Deniz Toprak ft. Taladro-Hazan vakti

 

Zerya'nın ağzından

 

 

Bilmediğim bir yerde nedensiz bir şekilde koșuyordum. Üstümde bembeyaz bir elbise taş duvarlı sokaklar da koşuyordum. Taş duvarlar sanki bana yön verir gibi etrafımda hareket ediyor belirsiz bir şekilde dönüyorlardı. Ya da dönen bendim. Sanki bir labirentti arkamdan beni kapmaya çalışan bir karanlık bir girdap ve ben o karanlığa kapılmamak için koşuyordum. Önüm aydınlık arkamda karanlık. Zihnim nerede olduğumu sorguluyor lakin kendimi koşmaktan alı koyamıyordum. Kısa bir süre nefes almak için duraksadım. Elbisemin eteklerini tutup hızlı hızlı nefes alıyordum "baba" diye bağırdım. Bilmediğim bu yerde babam yoktu veya beni duymuyordu. Daha sonra "Gewer" diye bağırmaya başladım. Lakin kimse yoktu ve ben korkuyordum.

 

Sonra bir şey oldu. Benim Gewer çığlıklarıma "șșșttt" diyen bir ses ve ben sesi tanımıyordum.

 

"bana gel seni kurtaracağım" diye tekrar aynı sesi duyduğumda elbisemin eteklerini toplayıp. Sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Koşarken "hızlı ol" diyen sese "düşerim dizlerim kanar" diye isyan ettim. Hem ben bu yabancı sese niye güvenip koşuyordum.

 

"düşmene izin vermem" diye tekrar o sesi duyduğumda nefes nefes adımlarımı daha hızlandırdım. Kısa bir süre sonra sokakların sonlandığını ve taş duvarların yıkıldığını fark ettim. Yıkılan duvarların taşları üstüme düşmesin diye nefesim kesilinceye kadar koşuyordum. Yabancı ses "bana doğru gel korkma kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim."dedi ve ben sese doğru koşmaya devam ettim.

 

Duvarlar yıkıldığında ortaya çıkan yemyeşil alanla nefes nefese durdum. Arkamda kapkaranlık bulutlar. Bir adım atsam yeşil alana geçiş yapacaktım. Yine o ses" gel "dedi. Başımı kaldırıp etrafıma bakındığımda beyaz gömlekli siyah pantolonlu yapılı bir beden yemyeşil alanda duruyordu. Elin de mavi bir orkide"

 

Arkamda ki karanlığa kapılmak istemiyordum. Lakin o yabancıyı tanımıyordum. Elini uzattı fakat yüzü görünmüyordu. Ben elimi uzattığımda arkadamda "hayır gitme" diyen sesle irkildim. Hızlı bir şekilde başımı çevirip arkamı döndüm. Bu Gewer'in sesiydi.

 

Sevdiğim adam. Bana doğru gelen karanlığın içinden geliyordu ve o karanlık çok yaklaşıyordu. Kararsız bir şekil de iki yöne baktım. Biri sevdiğim adamın olduğu karanlıktı. Diğeri hiç tanımadığım yüzünü görmediğim bir adamın aydınlığı.

 

Karsızdım!

 

Gewer'in sesi vardı lakin kendisi yoktu. Arkamda yemyeşil aydınlık alanda bulunan adam "acele et senin yerin o karanlık değil benim yanım" dediği anda bakışlarım onu buldu. Elinde mavi orkide vardı. Ve bana hiç yabancı gelmiyordu lakin diğer tarafta "gitme" diyen sevdiğim adam.

 

Ne olursa olsun Gewer deyip adımı karanlığa doğru attım. Lakin kolumdan tutulup belime sarılan elle durdum. Bakışlarım karanlıkta ve belime sarılan kolların şaşkınlığını yaşıyordu. Yüzünü görmediğim adam. Kulağıma eğilip "Ben senin kaderinim benden kaçamazsın" deyip aydınlık olan alana çekti.

 

İşte o an ne olduysa ol. Karanlık tarafta gök gürlüyor karanlık olan tarafta fırtına esiyordu. Bakışlarım korkuyla karanlığa gürleyen bulutlara döndüğün de Gewer'in "gitme seni seviyorum" sözleri kulaklarımda yankılandı. Kolları arasında olduğum yabancı adam beni sarmaladı. Karanlığın yarattığı fırtınadan esen rüzgarlar bedenimize ulaştı. Yabancı adam beni sarmalıyor sanki zarar görmemem için çabalıyordu. Başımı kaldırıp yüzünü görmek istediğim de bir şey oldu. Ben onun kollarından düşer gibi bir yerlerden düşüyordum. Ne olduğunu anlamadan irkildim ve korkuyla etrafıma bakındım. Telefonumun alarmı ile kendime geldim.

 

Gördüğüm bir kabustu. Yüzümü sıvazlayıp gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmaya çalıştım.

 

Bugün benim için çok güzel bir gün ve gördüğüm rüyayı yok sayarak yataktan kalktım.

 

Hem üniversite sınavımın sonuçları açıklanacak, hem de sevdiğim adam memlekete dönecek. Allah'ım hatırladığım detaylarla içim kıpır kıpır oldu.

 

Sevdiğim adam dünyam...söylemesi bile ne kadar güzel değil mi?

 

Onu ne kadar çok seviyorsun derseniz kelimeler anlamını yitirir.

 

Benim koca yürekli adamım Gewer!

 

İnsan birini ne zaman sevdiğini bilmez mi ben bilmiyorum? Hatırladığım her an onu çok seviyorum oluşumdur.

 

Adımı bile o vermiş bana...

 

Bu arada adım Zerya, yani yüreğim. Onun yüreği, gönlü benmişim. Sevdiğime adını bile ben verdim diyor. Yanlış duymadınız benim adımı bana o verdi. Küçücük bir çocuk küçük bir bebeğe adını veriyor ve iki küçük büyüdüklerinde bir birlerine aşık oluyorlar bu bizim hikayemiz. Masum ve güzel.

 

Gewer'de bu sene üniversiteden mezun oldu. Bu yüzden bu akşam aileme açılmak istiyor. Gerçi ailelerimiz bence biliyor ama bilmemezlikten geliyor. Okullar açılmadan sözü nişanı aradan çıkarmak istiyor beyefendi. Neymiş artık parmağımda onun yüzüğü olmalıymış. Sanki parmağım da şimdi olan yüzük ona ait değilmiş gibi. Şaşırdınız biliyorum. Sırf içi rahat etsin diye son geldiğin de kendisine ve bana yüzük yaptırmıştı. Öyle alyans gibi değil ama bir birimize ait. Benim koca yürekli adamım. Bu arada o tıp okudu umarım ben de kazanırım. Bu sene olmazsa seneye tekrardan denerim ama ikinci bir sene sınav stresi yaşamak istemiyorum.

 

Telefonumun saatine bakıp yataktan kalktım. Yoksa birazdan annem odama dalacak...

 

Önce yatağımı ve odamı topladım. Sonra banyo ilerleyip elimi yüzümü yıkayıp üstümde ki uyku mahmurluğunu ve gördüğüm kabusu atmaya çalıştım. Duș almanın daha iyi geleceğine karar verip güzel bir duş aldım.

 

Bu gün çok güzel görünmek istiyordum. Banyodan çıkıp elbise dolabımın önüne ilerledim. Önce beyaz iç çamaşırı takımı alıp kendimi kurulayıp giydim. İçimde minnaçık kelebekler kanat çırpıyor gibiydi. Mutlu olan yanımın yanında içimde bilmediğim bir his vardı.

 

Sonra da Gewer'in bana özellikle bugün giymem için aldığı beyaz ,üstünde çiçekler olan elbiseyi giydim.

 

Onu hava alanından almaya özellikle benim de gelmemi istedi. İkimiz de büyük bir heyecan yaşıyoruz. Tabi benim ki biraz daha büyük. Çünkü sınav sonuçlarım da açıklanacak.

 

Saçlarımı kenarlardan küçük örgüler şeklinde örüp arkada birleştirdim.

 

Çantama telefonumu ve cüzdanımı ekleyip spor ayakkabılarımı giydikten sonra odamdan çıktım.

 

Merdivenleri hızlıca inip konağımızın avlusuna indim. Diyarbakır güzel bir şehir yapısı insanı bilmiyorum ama yaşadığım şehri çok seviyorum. Görüș alanıma giren babamla "Günaydın" deyip babama doğru ilerledim. Yanağından sesli bir şekilde öpüp hemen yanında bulunan boş sandalyeye oturdum.

 

Babam hayranlıkla dikkatlice üstümü süzüp boğazını temizledi.

 

"Maşallah kızıma bugün ne kadar güzelleşmişsin. Hayırdır unuttuğumuz özel bir gün mü var?"

 

"Ya baba normalde çirkin miyim aşk olsun."

 

"Kızım hayırdır tamam normalde de çok güzelsin ama bugün ayrı bir güzelsin?"

 

 

(Zerya'nın üzerindeki elbise)

 

"

 

Babacığım biliyorsun bugün amcamlar yemek verecek. Ablam ve yengem yardıma çağırdılar. Öncesinde arkadaşlarla buluşacağım sınav sonuçları falan açıklanacak. Bu yüzden biraz özendim."

 

Yazar dan

 

Bekir Bey bıyık altından gülüp kızına baktı. Kardeşi kulağına bir şeyler çıtlatmıştı o da bekleme sözünü aldıktan sonra evet demişti. Bu akşam olacak çoğu şeyi biliyordu. Madem Gewer kızının okulunu bitirmesine kadar nişanlı kalmayı kabul ediyordu. Seve seve gönül rahatlığı ile kızını ona verirdi. Gewer yeğeni olduğu için değil gerçekten temiz bir genç olduğundan kabul ediyordu.

 

"Tamam kızım da ablan ve yengenler onca insan yapamıyorlar mı? Ne gereği var yine senin gitmene otur oturduğun yerde"

 

Zerya babasından beklemediği tepki ile kafasını kaldırıp şaşkınlıkla ona baktı.

 

Elin de çaydanlıklar ile Zayda Hanım masaya doğru gülümseyerek geldi. Kocası dün gece Gewer ve kızı için fikrini sormuş. O da olumlu cevap vermişti. Gerçi eşi kızına sormadan bir cevap vermeyeceğini eklese de Zayda Hanım kızının cevabını biliyordu ve gönül rahatlığıyla fikrini beyan edebilirdi.

 

Masaya oturduğu gibi gerginliği fark etti. Çünkü Zerya şaşkınlıkla babasına bakıyordu .

 

"Hayırdır Bekir bey kızınla arana kara kedimi girdi? İkinizden de ses çıkmıyor?"

 

Bekir bey Zayda Hanıma bakıp göz kırptı. Kızına gitme dedikten sonra Zerya'sı tek kelime etmiyordu.

 

"Bilmiyorum hanım kızın bugün ablasına yardıma gitmek istedi. Ben de izin vermedim. Hanım efendi galiba bana surat yapacak baksana cevap bile vermedi."

 

"Öyle mi kızım hayırdır sen genelde böyle şeyleri takmazdın?"

 

Zerya oflayarak önüne döndü. Oysa gidip sevdiği adamı hava alanında karşılamak istiyordu. Sevdiği giymesi için elbise bile yollamıştı.

 

Bekir Bey kızının asılmış suratını görünce daha fazla dayanamayıp kahkaha attı.

 

" Tamam kızım zaten dün gece ablan başımın etini yedi. Kahvaltını yap abin seni bıraksın."

 

Zerya tam itiraz edecekti ki Zayda Hanım müdahale etti.

 

"Bey Mirhan dün arkadaşları ile Mardin'e gitti , daha dönmedi. Awzer daha uyuyor. Dün gece Roşna ile baya geç geldiler. Kızcağız hamile uyandırmaya kıyamadım. Ferzan'da erken çıktı."

 

Zerya gülümseyerek "Baba zaten önce arkadaşlar ile buluşacağım. Ben kendim giderim. Olmadı eniştemi beni alması için ararım."

 

"Hem Dicle ablamın çarşıdan almak istedikleri vardı. Onları da hallederim."

 

Bekir Bey kızının tek gitmek için verdiği çabayı keyifle izliyordu. Onu biraz uğraştırmak hoşuna gidiyordu.

 

"Tamam kızım abilerin ortalıkta yoksa ben gelirim benim içim şimdi rahat etmez. Hem arkadaşlarının kim olduğunu görmüş olurum."

 

Zerya oflayarak tekrardan karşı çıktı. Babasının onu zorlayacağı kesindi artık. Bakışlarını annesine çevirip gülümsedi. Bu top sende lütfen babamı ikna et demekti.

 

Zayda Hanım kafasını olumsuz anlamda sallayıp gülümsedi baba kızın arasında kalmaktan nefret ediyordu.

 

"Tamam Bekir kızımla bu kadar uğraşma sanki ilk defa dışarı çıkıyor. Bırak gitsin arkadaşları ile buluşsun. Zaten sınav senesi kızım ev , okul, dershane arasında gidip geldi. Biraz rahatlasın."

 

Yeri gelince kızı için kendisine kızan Zayda Hanım şimdi onu tersliyordu. Bir de sözde kızını şımartan oydu.

 

" Tamam Zayda gitsin. Bir şey demedik. Ana kız bir olup üstüme gelmeyin."

 

Zerya babasının söyledikleriyle yerinden kalkıp ikisinin yanaklarını seslice öptü. Annesinin desteğini hiç unutmayacaktı. Babası kendisine karşı ilk defa karşı durmuştu. Şakamı gerçek mi bilmiyordu ama babası baya onu zorlamıştı.

 

Zerya farkında değildi bu anları tasasız mutlu olduğu son anlardı. Ömrünün en güzel anları olarak kalacaktı. Keşkeler ardı sıra dizilecekti, keşke çıkmasaydım. Keşke evim de babamın dizinin dibinde otursaydım diye diye içini kemirecekti...

 

Çantasını son defa kontrol edip gülümsedi. Sevdasına kavuşacaktı. Bu gece onlar için ilk adım atılacaktı.

 

Artık Gewer'in Zerya'sı. Zerya'nın Gewer'i...

 

Bilinmeyen kısmetler kaderler vardı. Zerya o bilinmez kaderi yaşayanlardandı.

 

Babasının paran var mı sorusuna sağ ol var demesiyle, yavaş adımlarla dışarı kapısına doğru yöneldi .

 

Zerya dışarı kapısını açtı ve arkasına dönüp baktı yüzünde kocaman gülümsemeyle bir elini kaldırıp el salladı. O an derdi tasası açıklanacak üniversite sınav sonuçları ve sevdiği adamı havalimanın da karşılamaktı.

 

18 yaşında genç bir kızın başka ne derdi olabilirdi ki?

 

Oysa Mezopotamya toprakları sudan çok kanla sulanıyordu. Burada ki insanlar zalim topraklar diyordu...lakin zalim olan toprak değil insandı!

 

İnsanların duygularına, aşklarına önem verilmezdi. Yazılı olmayan kurallar töre adı altında hüküm veriyor. İnsanların kaderlerine müdahale ediyorlardı.

 

Bekir Bey ve Zayda Hanım için bu an belki kızlarının mutlu gördükleri son andı. Yüzündeki gülümseme ömür boyu ikisinin zihnine kazanacaktı. Bir baba keşke o kapıdan çıkmana izin vermeseydim diye Amed'in gök semasını inletecek, kara taşlı kara bahtlı Amed bu figana sessizce sağır olacaktı.

 

Coğrafya kader di ve insanoğlu kaderinden kaçamıyordu.

 

Oysa Zerya başına geleceklerden habersiz yarınlar için hayal kuruyordu. Annesi günlerce ağlıyacaktı ,babası isyan edecekti. Mirhan yıkılacaktı.

 

Gewer kurduğu hayaller de bugün boğulacaktı. İmkansızlığın acımazsızlığını ilk defa tadacaktı.

 

Zerya kapıdan çıkmadan arkasını dönüp ailesine gülümsedi. Babasına eliyle son bir öpücük atıp taş evden çıktı. Onun kaderi o evin kara taşları gibi kara bahtına yazılmıştı.

 

Bir daha o kapıdan böyle mutlu hiçbir zaman çıkamayacaktı.

 

İnsan her şeyin önce hayırlısını istemeli, bir adım atarken diğerlerini de düşünmeli, bazıları çok bencildi. Arkasında yaratacak yıkımları bilmeden adım atarlar ve insanları mahvederlerdi.

 

Zerya ve Gewer başkalarının bedelini ödeyecek iki sevdalıydı. Oysa tertemiz sevmişlerdi, onların temiz sevdası kalplerinde ömür boyu yük olarak kalacaktı.

 

Hayalleri ,hayatları yarım kalacaktı...

 

Kendileri gibi!

 

Diyarbakır Karacadağ'ın lavlarının şekillendirdiği şehir. Ateşin yakıcı külünün insanların bağrına düştüğü şehir. Hem en vicdansızı hem de en merhametlisi...

 

Gewer ve Zerya'nın yürek burkan hikayesine şahitlik edecek olan şehir!

 

Zerya onu bekleyenlerden habersiz yüzünde ki mutlulukla adım, adım yürüdü onu bekleyen kadere...

 

Yürüdüğü sokakları adım adım arşınlıyor ve çevresine gülümseyerek bakıyordu.

 

Onu bekleyen kaderden habersiz yürüyordu...

 

Okudun ve beğendin ise lütfen yıldıza bas ve kitabın satırlarını parlat.

 

Unutmayın siz benim hayal evreninde bana ışık olan yıldız tozlarısınız ve benimle bu yolda devam ederek hayal dünyama ışık oluyorsunuz.

 

 

Şimdi yeni kurgu ile aranızdayım.

 

Ve yine bir töre hikayesi...

 

Sizce Zerya'nın başına ne gelecek.

 

Loading...
0%