@jutenya
|
Taladro ft. Sezen Aksu gidiyorum
Mezopotamya...
İki nehrin arasında kalmış vaad edilen bereketli topraklar.
İki nehrin arasında olmasına rağmen suyla değilde kanla sulanan toprakları.
İnsan zalimdi.
Zalim olan insan coğrafya kaderdir. Sen bu coğrafyaya ayak uyduracaksın deyip suçu toprağa yükledi. Kendi zalimken... Zalim olan toprak dedi. Velhasıl kelam suç altın olsa yinede kimse kabul etmezdi.
Bu topraklarda ki insanlarda kendi zalimliğini toprağa yükledi.
Töre dediler.
Namus dediler.
Yazılı olmayan kurallarla töre deyip kural koydular. Kader diyorlardı lakin başkalarının hayatları hakkında hüküm verdiler.
Vaad edilen topraklarda mutluluk vaad etmeyen hayatlar.
Mezopotamya'da toprak anaydı...lakin annelerin kadın olduğu unutlumuștu. Toprakta tabiat oluşurken kadının rahminde insan oluşuyordu ve kadının rahminde oluşan canlı en çok kadını katlediyordu. Rahmin de can bulan erkek doğduktan sonra yetişip büyüdükten sonra töre adıyla hüküm veriyordu.
Peki töre neydi.
Töre kimdi.
Hangi yazılı kanun veya yasaydı. Terimleri kanunları nerede yazılıydı. Töreye kim şekil vermişti. Kanunlarını kim ortaya koydu.
Bu topraklarda yaşayan insan yazılı olmayan kuralları neden uyguluyordu.
Seven sevdiğiyle neden mutlu olamıyordu.
Veya sevmek niye ayıp ve yanlış kabul ediliyordu.
Suya aç olan topraklar niye bir birini seven gençlerin kanıyla sulanıyordu.
Gerçi en çok kadın ölüyordu.
Ya ruhu yada bedeni.
Her halükarda ölüyordu.
Kadının rahminde can bulan beden töre adı altında yine kadını katlediyordu. Töreye kurban kadının bedeni ölmese bile ruhu ölüyordu.
Bu yüzden zalim olan toprak değil... O toprağın üstünde yaşayan insandı. Toprakta oluşan tabiat ona zarar vermezken, kadının rahmin de oluşan varlık ona zarar veriyordu.
Oysa iki farklı cinsiyet hiçbiri üstün ırk değildi. İkisi de insandı... Lakin insan Nisyandı! Hata da insana mahsustu.
Mirhan hata yaptı.
Bedelini Zerya ödeyecekti.
Töreyi kanun sananlar hüküm benim diyeceklerdi.
Azad Saruhan ben toprağa da toprağın üstündekine de hükmederim. Kimsenin benim kaderimde hüküm vermesine izin vermem demesi bu topraklarda bir ilk olacaktı. Demek ki yazılı olmayan kurallar değişe biliyordu.
Ağa bensem hüküm benim... Bu kadar kesin ve net olan bir ağa...
Peki ya hu hüküm kendisinin yanında kimin kaderini yakacak kimin kaderine yön verecekti.
Mirhan'ın yaktığı ateş kaç kişinin yanmasına sebepti.
Zerya başına geleceklerden habersiz bir şekilde güne başladı. O kadar mutluydu ki içinde ki tedirginlik ve evde olmayan abisinin yokluğunu hiç düşünmedi.
Şimdiye kadar derdi tasası sadece okulu olan bir genç kız başına gelecekleri nereden bilsin.
Amed'in taş sokaklarını mutlulukla arşınlıyor. Gewer'in onu gördüğü gibi vereceği tepkiyi hayal ediyordu. Başta saklanıp sonra ortaya çıkabilir gibi munzurlukları düşünmüyor değildi
Misal en çok ona sarılmak beni ne kadar çok özledin demek istiyordu. Attığı adımlarla o anı hayal ediyordu. Misal başını göğsüne yaslayıp kokusunu çiğerlerine haps edinceye kadar kokusunu solumalıydı.
(bu şekilde hayal edin)
Genç kız evden çıktıktan sonra aklında günün hayali hızlı adımlarla çarşıya doğru ilerledi. Taş evlerin yan yana dizili olduğu sokakları geçerken yüzünde gülümse günün hayali ile ilerliyordu. Önce bir minibüse binip ineceği yere kadar arkadaşları ile whatsapp gurubundan mesajlaşmaya başladı. Çoğu arkadaşı onun gibi heyecanla sınav sonuçlarının açıklanacağı saati bekliyordu. Söz vermişti sonuçlara Gewer ile bakacaktı . O heyecanı sevdiği adamla beraber yaşayacaklardı.
Minibüsün durması ile ayağa kalkıp aşağı indi. Elinde ki telafonun titremesiyle gülümsedi. Kulaklığını kulağına takıp "yakışıklı doktorum."
Karşı taraftan aldığı "bu doktor sana hasta güzelim." cevabıyla kıkırdayıp "doktor olduğum da ilk reçete mi sana yazacağım."
"benim ilaçım sensin ve kavuşmamıza az kaldı."
Zerya etrafına bakanırak yürüyor. Aynı zamanda duyduklarıyla gülümsüyordu. Elini yüzüne dağılan saçlara götürüp "Havalimanına gittin mi?"
"Evet güzelim şimdi havalimanındayım. Birazdan son kontroller yapılacak. Geleceksin değil mi?"
"bilmiyorum Gewer babam akşam beraber gidelim dedi."
"sen amcamı ikna edersin güzelim."
"çarşı için izin aldım ama gelmeye bilirim. Gelemezsem kızamazsın değil mi?"
"gelemezsen akşam bizde kalırsın. Hasret gideririz."
Zerya kıkırdayıp "sen o yüzüğü parmağıma taktıktan sonra babam sizde kalmama asla izin vermez. Bekir Mirşah'ı biliyorsun. Dicle ablam ve Fırat abiye yaptıklarını unutmayalım."
"amcam bana kıyamaz."
Zerya kıyar. Kimseye acımaz diyecekti lakin sevdiği adamın hevesini kırmak istemediği için sustu.
Sessizliğinde aldığı "biliyorum Fırat abime kıyan bana da kıyar."zerdenișiyle kahkaha atıp" amcanı tanıyorsun."
"tanıyorum."
Bekir Mirşah kuralları kesin ve netti.
Genç kızın karşıdan aldığı "özledim" cevabıyla dudakları kenara kıvrıldı ve "bende özledim" deyişiyle telefonu kapatması aynı andaydı. Gewer'i sinirlendiğinin bilinçinde telefonu çantasına koyup gülümseyerek yoluna devam etti. Nasıl olsa gönlünü alırdı.
Kısa bir süre yürüdükten sonra önceden sipariş verdiği dükkana girip hediyesini paket yaptırdı.
Zerya istemese de Gewer sigara kullanıyordu. O da ona mezuniye hediyesi olarak bir çakmak, yüzük ve kehribar sigara ağızlığını takım halinde yaptırmıştı. Gewer öyle yüzük takmayı sevmeyen erkeklerden değildi babası gibi. Babası da çok severdi yüzükleri. Resmen evde gümüş yüzük koleksiyonu vardı .
Zerya hediyesini paketleyip aldı. Gewer'in beğenmesini çok istiyordu. Hem söz günü verdiğin de hatıra olarak onlara kalır diye düşünüyordu. Hediyesini eline alıp gülümseyerek yürümeye başladı. Bugün onsuz gecen son günüydü. Akşam ailelere açıldıktan sonra, artık sevdalarını gizlemeye gerek duymayacaklardı. En azından istedikleri vakit görüşebileceklerdi. Şimdi havalimanına bile gizli saklı gitmesi gerekiyordu. Bu düşünceler için de sokak arasına girip çantasında telefonunu aramaya başladı. Eniştesini arayıp onu alması için gelmesini isteyecekti.
Tam telefonu buldum diye sevineceği sırada ağzına kapanan el ile gözleri irice açıldı ne yapacağını bilemiyordu. Çırpınmaya başladı lakin etrafta kimse yoktu. Çırpındıkça geriye sürüklenmesi devam ediliyordu. Korkuyordu ve sesini çıkarmak için elinde bir imkan yoktu. Arkaya doğru sürüklenip arabaya bindirilmesi çırpınışları her şey aynı anda oldu.
Ellerini kaldırıp ağzındaki elleri çekmeye çalıştı. Bu sefer öbür kenarında bulunan yabancı adam ellerini tuttu. Zerya çırpındıkça çırpındı ama bunun hiçbir şeye faydası olmadı. Eli ile ağzını kapatan adam ona dönerek gözlerinde ki öfkeyle bağırarak, "uslu dur korkma sana bir zarar vermiyeceğim. Seni Mirhan abinin yanına götüreceğim. Ondan sonrası artık sana kalmış." Dedi ve önüne döndü.
Zerya korkulu gözlerle konuşan adama bakıyordu. Mirhan abisinin bu adamlarla ne işi olabilirdi ki hiç anlamıyordu? Abisi nasıl bir şeye bulaşmış olabilirdi ki tanımadığı adamlar onu kaçırıyor du.
Sessiz bir kabulleniş ile çırpınmayı bıraktı. Zaten yapabileceği hiçbir şey yoktu. Gücü yanındaki adamlara hiçbir şekilde yetemezdi.
Hızlı giden araba kısa bir yolculuktan sonra başka bir konağın önünde durdu. Zerya burayı hatırlamaya çalıştı ama bir türlü çıkaramıyorum. Hatırlamadığı için kendisine kızdı. Burası doğup büyüdüğü şehirdi. Burayı bilip tanıması gerekiyordu.
Kolundan hızlı bir şekilde çekilmesi ile arabadan indi. Etrafında en az on araba daha vardı. Onların arabadan inmesiyle onlarca adamda arabadan indi. Korkulu gözlerle etrafına bakındı. Kolundan çekiștirmesiyle "bırak kolumu sizin kız kardeşiniz yok mu?" canhıraş bir şekilde bağırmasıyla kolunu tutan el biraz daha gevşeyip omzunun üstünde ona döndü. Buz gibi giri irisler kısa bir süre ona bakıp "üzgünüm" dedi ve çekiştirerek konaktan içeri soktu. İçeride onu ne bekliyor bilmiyordu ama kurtuluşunun olmadığının farkındaydı .
İçeri girdiği gibi kolunu tutan adam onu hızlıca öne doğru itti.
Zerya kafasını kaldırdığında önce yerde oturan abisini gördü. Yüksek sesle "Mirhan abi" diye çığlık atıp onun yanına doğru koştu.
Beline birden sarılan kollar ile daha fazla ileriye gidemedi. Boynun da hissetiği nefes ile irkildi. Hiç tanımadığı biri şuanda onu tutmaya çalışıyordu. Ağlayarak "kimsin bilmiyorum ama bana ve abime yaptıklarının bedelini ağır ödeyeceksin." diye bağırdı.
Azad Saruhan duydukları ile tuttuğu kızın belini daha sıkıp kafasını kullağına yaklaştırdı.
" Önce abin yaptıklarının bedelini ödeyecek. Sonra sıra size gelecek."
Zerya kulağının dibindeki nefes ve duydukları ile kaskatı kesildi. Mirhan abisi kötü bir şey yapacak biri değildi. Yerde yüzü kanlar için de olan abisine baktı. Sonra yanında yeni fark ettiği kıza...
" Bak abimle ne sorunun var bilmiyorum ama bunu çözebiliriz. Lütfen elimden ne gelirse yapmaya hazırım. İstersen babamı arayayım gelsin. Emin ol ortada oluşmuş her türlü zararı gidermene yardımcı olacaktır."
Azad duydukları ile erkeksi bir kahkaha atıp öfkeli bir tonla burnundan soluyarak " Zaten sorunu siz çözeceksiniz ama baban değil sen!"
Zerya ellerini belindeki kollara götürüp çırpınmaya onu saran kollardan kurtulmaya çalıştı. Tabi gücü Azad Saruhan'a yeterli gelmediği için başarılı olamadı.
"Ben ne yapabilirim ki, elimden ne gelebilir ki?" Büyük bir nefes aldı. Sakin olması gerekiyordu hareket etmeyi bırakıp sakin bir tonda "Tabi yapabileceğim bir şey ise yapmaya hemen hazırım."
Azad Zerya'nın belinde olan ellerinden birini çekip, onun çırpınmadan dolayı dağılan saçlarını toplayıp bir kenara verdi.
Zerya bu hareketten rahatsız olsa da bir şey yapamadı. Kendisinden ne isteyeceğini bilmiyordu gözlerini kapatıp içinden sakin ol önce derdi ne onu anla diye kendisini teskin etmeye aklınca sakin kalmaya çalışıyordu. Bu yüzden sessizce bekliyordu.
Azad kollarında ki kızı omuzlarından tutup kendisine doğru çevirdi. Çenesinden tutup kafasını kaldırdı. Azad Saruhan ilk defa gördüğü mavi harelerle duraksadı. Gözleri dolu doluydu! O mavinin her tonundan nefret ederdi, gördüğü manzara kaşlarını çatmasına sebep oldu. Ona dikkatli bir şekilde bakıp ilk defa gördüğü kızı incelemeye başladı. Simsiyah saçları belinin aşağısına kadar geliyordu. Uzun boyu kilosuyla gerçekten idealdi ve çok güzeldi. Kollarında ürkek bir güvercin gibi kanat çırpıp uçmaya çalışıyordu. Bilmediği artık dünyanın öbür uçunada gitse ondan kaçamaz dı.
Zerya ise başta anın şaşkınlığı mı yoksa korkumu bilmiyordu lakin duraksayıp kara harelere bakıyordu. Gözleri zifiri bir gece gibi kap karaydı. Sesli bir şekilde yutkundu kalbi korkuyla hızlı bir şekilde atmaya başladı. Kendisine gelip zihnini topladığı anda çenesinde ki eli hızlıca itip yüzünü asarak bir adım geri gitti.
Azad Saruhan bu hareketten pek memnun olmasa da, kızın ürkekliğine verdi. Kollarını göğsünün altında çapraz bir şekilde bağlayıp duruşunu dikleştirti ve kuruyan dudaklarını ıslattı sesinden kendisinden emin bir tınıyla "Abin dün gece kız kardeşimi kaçırdı. Ben de karşılığın da bedel istiyorum. Bekar kız kardeşi sen olduğuna göre bu bedel sen olacaksın."
Zerya kaşlarını çatıp karşısındaki adama baktı. Ne demek istediğini anlamıyordu. Niye o bedel olsun ki? Kaşlarını çatıp gözlerini kısarak anlamadığını belirten bir tınıyla "Sen ne demek istiyorsun anlamıyorum? Niye ben bedel olayım. Babamı, amcalarımı ve aşiret büyüklerini çağır onlarla konuş. Ne gerekiyorsa yaparlar. Emin ol mağdur olmana asla izin vermezler." Genç kız ailesinde emindi olacakları duydukları anda ne gerekiyorsa yapacaklardı.
Azad kafasını olumsuz anlamda salladı. Bağırıp çağırıp anlata bilirdi ama bu kızın daha fazla korkmasını istemiyordu. Zaten karşısında ürkek bir ceylan gibi titriyordu. Malum karşısında ki kız onun gelin adayıydı. Daha doğrusu gelini.
"Bu öyle para pulla veya mal mülk ile karşılanacak bir şey değil. Abin kız kardeşimi kaçırıp namusumuza aile şerefimize leke getirdi. Bu yüzden kız kardeşimin yerine sen geleceksin. Yani berdel olacak. " Azad konuşurken Zerya'nın yüzünü dikkatli bir şekilde izliyor ve yüzünün aldığı şekilden onun ne kadar şaşırdığını fark ediyordu. Elini kaldırıp işaret parmağıyla Zerya'yı göstererek "Tabi seçim senin istersen abini burada öldürürüm? İstersen sen bu evden karım olarak çıkarsın? Abin de sevdiği kızla birlikte çıkıp gider?"
Zerya kafasını olumsuzça sallayıp bir adım geri gitti. Azad onun kabul etmeyen tavrıyla kaşlarını çatıp yüksek bir sesle " Şimdi karar ver hangisi. Ölüm mü, yoksa evlilik mi? "
Zerya duyduklarına inanamadı. Evet o da aşiret kızıydı ama hiçbir zaman böyle şeylere şahit olmamıştı.
" Sen ne demek istiyorsun bilmiyorum. Hem ben başkasını seviyorum. Zaten kısa bir süre sonra evleneceğim. Bu gece gelip beni isteyecek. Daha uçağı bile inmeden seninle evlenme mi istiyorsun?" Büyük bir nefes alıp kısa bir süre gözlerini kapattı. İçinden sakin ol sen Mirşah'ların kızısın ailen bir çıkar yol bulur diye kendisini teselli ediyordu. Gözlerini açıp kara irislerle göz göze geldi. Karşısındaki adamın kara bakışları bile onu korkutmaya yetiyordu. Sakin bir şekilde Azad'ı ikna etmek isteyen bir tınıyla "Lütfen bak hangi çağdayız böyle saçmalık olmaz. Çağır ailemi ortak bir karar verin. Belki başka bir çözümü vardır."
Azad Saruhan duydukları ile daha da sinirlendi. Gelmeden zaten araştırmıştı, ailenin büyük kızı evliydi. Zerya'dan başka kızları yoktu. Onun da sevdiği falan yoktu. Buraya gelmeden önce kız hakkında araştırma yapılmasını istemişti. Onun evlilikten kurtulmak için yalan söylediğini düşünüyor ve bu öfkesini daha çok artırıyordu. Bir kaç adım atıp Zerya'nın önünde durdu.Öfkeli bir şekilde Zerya'nın bir kolunu tutup arkasında birleştirdi. Diğer eli ile çenesini tuttu ve kendisine daha yaklaştırdı. Genç kızın gözleri titriyor ve kalbi çok hızlı atıyordu. Azad kollarındaki kızın kalp atışlarını duyuyordu lakin elinden gelen bir şey yoktu. Zerya'nın yüzüne tıslar gibi öfkeyle "Bana bak başka çözüm yok anladın mı? Hiçbir çözüm yok." Zerya kafasını olumsuzça sallayıp göz yaşlarıyla birlikte isyan eden bir tınıyla"hayır "dedi. Azad dolu dolu olan mavi harelere bakıp "Ya abinin canı ya da evlilik karar ver?"
Zerya kulaklarında evlilik sözcüğü tekrar tekrar dönüp dolaşmaya başladı. Sevdiği bir adam vardı ve sevmediği bir adamla evlilik yapılması isteniyordu, gözü yaşlı bir şekilde "lütfen belki başka bir çözüm vardır.?Bırak buna aşiret büyükleri karar versin." Azad'ın kara irislerine bakıp orada birazçık merhamet aradı. Başka bir yolu olmalıydı olmak zorundaydı.
Genç ağa ona dolu dolu gözlerle bakan genç kızla yutkundu. Hayır onun kalbinde hiç kimse için merhamet yoktu ve olamazdı! Lakin kollarında ki kızı daha tanımadan merhamet etmişti. Bu ilk merhameti ve hiç tanımadığı biri için ilk defa bu kadar çaba sarf edișiydi. Kafasını olumsuz anlamda salladı ve Zerya'yı kolları arasında döndürüp tekrar abisi Mirhan'a doğru çevirdi.
Kafasını boynuna yaklaştırıp gülümsedi. Boştaki eli ile belindeki silahı çıkarıp emniyeti açık olan silahı yerde oturan ikiliye çevirdi. Karșısında ki adam ve diğer varlık hiç düşünmeden hareket ediyorlardı. Daha doğrusu aptal arkadaşı kız kardeşine kapılmıştı. Ya da oyununa geliyordu.
Mirhan ve Havin'in elleri arkada ağızları ise beyaz bir bez ile bağlıydı. Bu yüzden ikisinden hiç ses çıkmıyordu. Oturdukları yerde çırpınsalarsa pek etkili oldukları söylenemezdi. İkisinin bu halleri çok hoşuna gidiyordu. Oysa daha hiçbir şey yapmamıştı.
Azad ağa adamlarına işaret edip ağızlarının açılmasını istedi. Zerya'nın kalbi ağzında atıyor korkuyla ne yapacağını bilmiyordu.
İki adam aynı anda ilerleyip Mirhan ve Havin'in ağızlarını açtı. Yüzü dağılmış bir şekilde ağzındaki ni tükürüp bağırarak konuşmaya başladı Mirhan.
"Sakın Zerya sakın kabul etme ben her şeyi göze alarak çıktım bu yola, çok istiyorsa aşiretleri toplasın bakalım nasıl bir karar verilir. Ölüm emri çıkarsa bile kabulum."
Zerya bir abisine bir de Havin'ne baktı. Evet onlar bir birlerini sevdikleri için bu yola çıkmıştı ama Zerya'nın da sevdiği vardı. Evliliği kabul etmek onların sevdasına haksızlık olmazmıydı?Gewer'in yüzüne bir daha nasıl bakardı? Ya da Gewer'siz nasıl yaşardı?
"Hayır evlilik çok ağır olur. Sevmediğim tanımadığım bir adamla evlilik zaten benim için ölüm olur. Hem ben başkasını seviyorum. Kaç yıl oldu bir birimizi bekliyoruz. Bugün sözümüz kesilecekti. Ben yapamam çağır aşiretleri bakalım ne karar çıkacak?"
Azad yanında duran kızın sevdasına sahip çıktığına inanmıyordu. Sırf evlenmemek için yalan söylediğini düşünüyordu bu yüzden onu sinirle dinledi. Birazdan ister zorla isterse yolla zaten eşi olacaktı. Madem abisi düşünmeden onuru ile oynayıp kız kardeşi ve üvey annesiyle ona oyun oynuyorlardı. O da düşünmeden karşısındaki herkesin hayatı ile oynardı.
" Zerya adın çok güzelmiş. Amed'de şimdiye kadar senin kadar güzeline hiç denk gelmedim."
Eğilip kafasını Zerya'nın omzuna koydu. Alayvari bir tını ve tavır vardı. Azad ağanın dudakları her konuştuğun da Zerya'nın yanağına değiyordu.
Zerya ise korkarak onu dinliyordu. Ayakları ve bedenin titremesini durduramıyordu. Gözlerini sımsıkı kapattı belki karşısındaki manzarayı görmese karar vermesi daha kolay gelecekti.
Azad ise dikkatlice izliyordu onu, korkmasını ,ikilemde kalınışını,.. Gözlerini sımsıkı kapatışı ona keyif veriyordu.
"Gözlerini aç Amed'in hırçın kızı. Aç ki birazdan olanlar aklından silinmesin. Ömrün boyunca neyi tercih ettin hep gözlerinin önünde dursun."
Zerya ağlayarak kafasını olumsuz anlam da salladı. Onu korkutmak için yaptığını düşünüyordu.
Azad Zerya'nın tepkisi ile gülümsedi." Eğer o gözleri üç saniye için de açmazsan andım olsun şarjördeki bütün kurşunları hiç durmadan o ikilinin üzerine boşaltacağım."
"Bir, iki üç!"
Üç sayısını duyduğu anda irkildi ve korkuyla gözlerini açtı. Yanındaki adam her dediğini yapacak birine benziyordu.
Azad Zerya'nın gözlerini açması ile gülümsedi. Şimdi ise karar vermesini kolaylaştırmayı sağlayacaktı.
"Aferin Zerya böyle akıllı bir kız ol. Şimdi o güzel gözlerinle abine bak. Sakın yaptığım şey senin geri adım atmana sebep olmasın. Çünkü artık kararın ne olursa olsun ben geri adım atmayacağım" deyip tetiğe bastı. Konağın avlusunda tek bir kurşun sesi Amed'in semasına karıştı.
Zerya duyduğu sesle çığlık attı. Gördüğü görüntü ile resmen çıldırdı. Kurşun abisinin omzuna gelmişti ve kolu şimdiden kanlar için de kalmıştı.
Kafasını olumsuzça sallayıp abisine doğru gitmek istesede Azad ağa onu sımsıkı tuttuğu için yerinden bile kıpırdatamıyordu. Kısa bir süre onun kolları arasında hareket edip çırpınmaya çalıştı lakin gücü yetmiyor ve çırpınışlarının boş olduğunu biliyordu.
Azad ağanın tekrardan silahı ile uğraşmasını korkulu gözlerle izledi. Azad dediğini yapacaktı.
Göz yaşları için de onun kara irislerine bakıp" lütfen " diye inledi. Eli kolu bağlı önünde tek bir çıkış yolu yoktu. Ne yapacağını neye karar vereceğini bilmiyordu.
Azad kafasını olumsuz anlamda salladı. Elindeki silah ile kolunu tekrar kaldırdı. Bir eli ile sımsıkı Zerya'yı tutmuştu diğeri ile ise kullanmak istediği silahı.
Zerya ellerini Azad'ın belin de duran eline koyup biraz gevşetti. Sonra arkasını dönüp Azad'a baktı. Karşısındaki adam uzaktan bile, ben tehlikeliyim diyordu. Ve Zerya ilk defa birinden bu kadar çok korkuyordu.
"Bak lütfen sana yalvarıyorum bırak abimi onu bir hastaneye götüreyim? Sonra tekrar bu konuşmayı yaparız. O çok kan kaybediyor. Bu kadar zalim olamazsın?"
Azad karşısında titreyerek konuşan Zerya'ya keyifle baktı. O istediğini alacaktı. Sadece Zerya fazla inat ediyordu. Şimdi bile kolundan tutup götürse ona kimse karşı koyamaz dı.
" Yanlış Zerya ben sana olacakları söyledim. "
Dudaklarını ıslatıp " Korkma! " Dedi sesinde net bir tını vardı.
"Abinin kan kaybından veya daha çok acı çekerek ölmesine izin vermiyeceğim."
Zerya Azad'ın son söylediklerini umutla bitirmesini bekledi.
"Çünkü Zerya birazdan tek bir kurşun ile yaşamına son vereceğim." Zerya şok geçirmiş gibi ona bakıyor Azad ise onu dikkatli bir şekilde inceliyordu. İstediğini alacaktı. Kafasını yana doğru eğip dalga geçer gibi "Ama üzülme hala umut var. Belki İbrahim Tatlıses gibi kafasına aldığı kurşun darbesinden ölmez. Gerçi o adam kalaşnikof mermisi ile hayata tutundu. Belki bir umut Mirhan'da başarır."
Söylediklerini bitirdikten sonra kolunu tekrar kaldırıp Mirhan'a doğru nişan aldı. Tetiğe bastığı gibi bu iş son bulacaktı. Belki yeni bir düşmanlık başlayacaktı ama bu Azad'ın umurunda değildi. O elinden geleni yapmış. Zerya ise kabul etmemişti.
Havin sevdiği adamın yerde kıvranıp kan kaybetmesini ağlayarak izliyordu. Abisinin merhamet etmesini beklemişti ama bunda yanıldığını hemen fark etmişti.
Mirhan yaralı hali ile Zerya kabul etme diye bağırıyor ve yerde bağlı bir şekilde çırpınıyor du kolu kanlar içinde kalmıştı. O şekilde biraz daha durursa kan kaybından bayılacaktı.
Tabi kabul etme demesi kolaydı. Zerya'nın yüreğin de kopan fırtınadan habersiz.
Zerya çığlık çığlığa bağırmak karşısındaki adamı öldürmek istiyordu ama gücü hiç birine yetmiyordu. Pes edip herşeyden vazgeçmesi o kadar kolay değildi.
Elini Azad'ın silah tutan koluna koydu sessizce ağlayarak "Tamam" dedi.
Azad cevabı zaten biliyordu.
"Biraz önce sana sonradan vereceğin cevap kabulum değil demiştim. Farkındaysan ben başladım ve başladığım işi yarım bırakmak hiç adetim değildir."
Zerya yaşlı gözlerle bakıyordu. Artık dayanamayacak raddeye gelmişti. Bugün onun için en mutlu günü olacağına kabusu olmuştu.
" Tamam dedim işte daha fazla ne istiyorsun.?Ne istersen kabulüm. Şimdi adamlarına lütfen söylede abimi hastaneye götürsünler."
Söyledikleri bitmeden üst üste duyduğu silah sesi ile çığlık attı .Zerya abisine bir şey olursa kaldıramazdı. Gözlerini sımsıkı kapattı artık ayakta kalacak gücü kalmamıştı.
Azad Zerya'nın tepkilerini dikkatlice izliyordu. Bu onun için bir uyarıydı aslında...
"Aç gözlerini Zerya açta verdiğin kararın sonuçlarını gör. Hadi biraz önce kesin dille konuşuyordun. Hem sen başkasını seviyordun ona haksızlık olurdu .Bence, korkma verdiğin karar doğruydu ,mutlu olmak senin de hakkın. Onlar kendi seçimlerinin kurbanı oldular."
Mirhan yerde çektiği acıdan ses çıkaramıyordu. Havin ise sesli bir şekilde ağlıyordu.
Zerya ise arkasını dönüp sebep olduğu şeye bakamıyordu. Bundan kaçamayacağınıda biliyordu. Yavaşça gözlerini açıp Azad'a baktı elleri ile bu adamı parçalamak istiyordu. Titreyen elleriyle Azad'ın yakasından tuttu.
Sadece "senden nefret ediyorum" diyebildi. Sonrası karanlıktı.
Azad Zerya'nın hareketlerinden onun bayılacağını fark etmişti. Onu tutarak kollarına yığılmasına izin vermişti. Zerya'yı hızlıca kucağına alıp merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladı. Üst basamakta durup. Aşağıdaki adamlarına seslendi.
"Yılmaz önce o şerefsizin yarasını sarın. Sonra da bir hoca bulup gelin elinizi çabuk tuttun."
Kollarında ki Zerya ile, buraya geldiğin de kaldığı odaya doğru ilerledi. Önünde durduğu odanın kapısını açarak içeri girdi.
Yatağa doğru ilerleyip onu yatağa bıraktı. Önce Zerya'nın yüzünde ki saçları kenara verdi. Kısa bir zaman gözlerini kızın yüzünde dolaştırıp ayağa kalktı. Artık geri dönüşü yoktu kimse onun onuru ve şerefi ile oynayamazdı. Mirhan kız kardeşini kaçırarak buna cesaret etmiş olsada Azad Saruhan anında ona cevabını vermişti. Kısasa kısas olacaktı. O yüzden aşiretlerin toplanmasını bile beklememişti.
Daha fazla düşünmeyi bırakıp ayağa kalktı. Kapıya doğru ilerleyip onu dışarda bekleyen hizmetliye doğru ilerledi.
"Fatma abla bana bir kolonya getir. Yılmaz geldiğin de oturma odasına geçsinler. Bir de gelin hanıma nikahta örtmesi için bir yazma ya da bir şal getir."
Onu şaşkınlıkla dinleyen kadına aldırmadan tekrar içeri girdi.
Yatağa doğru ilerleyip yatakta uyuyan Zerya'yı izlemeye başladı. Onları buraya sürükleyen şey kaderdi. Evlenmeyi hiç düşünmemişti. Ailesi ne kadar baskı kursada bir gün aşık olacağım kadın diyordu. Şimdi ise ilk defa gördüğü bir kızla nikah hazırlığı yapıyordu. Ve her nedense bu onu hiç rahatsız etmiyordu.
Kapının tekrar çalınması ile Azad "Girin" diye seslendi.
Fatma hanım içeriye elinde kolonya ile girdi. Elindeki şişenin kapağını açıp yatağa doğru ilerledi.
Azad ise Fatma Hanımı izliyordu ve yaptığı doğru değildi. Kendisinden izinsiz yapılan hiçbir şey onun hoşuna gitmiyordu. Boğazını temizleyip "Fatma Hanım şişeyi komidene bırakıp çıkın lütfen" dedi.
Fatma Hanım yanlış yaptığını Azad ağanın konuşması ile fark etti. Normalde de Azad ağa odada ise içeriye girilmesine asla tahammülü olmazdı.
Şişeyi bıraktığı gibi"affedersiniz" deyip arkasını döndüğü gibi hızlıca odadan çıktı.
Azad kafasını olumsuzça sallayıp komidinde duran kolonya şişesini aldı.
Bir ayağını yatağa koyup kolonyayı eline dökerek Zerya'nın burnuna götürdü. Bu işlemi tekrar tekrar yapıp kolonyayı Zerya'nın boynuna ve yüzüne sürdü. Karşısındaki kız gerçekten çok güzeldi. Yüzünde hiç makyaj olmayışı bunun kanıtıydı.
Zerya burnuna gelen keskin koku ve yüzünde dolaşan eller ile kendisine gelmeye başladı.
Gözlerini hafifce açıp tavana doğru baktı. Olduğu yer ona hiç tanıdık gelmedi. Elini kafasına koyup kendinsine gelmeye çalıştı. Boğazının kuruluğu ile sadece "su" diyebildi.
Azad ise cevap vermeyip sadece onu izlyordu. Yatağın başında duran sülahiye uzanıp bir bardak su doldurdu. Zerya'ya yaklaşıp kafasını yastıktan biraz kaldırıp suyu içmesine yardım etti. Biliyordu kendisine geldiği an kıyameti koparacaktı.
Zerya ona uzatılan suyu yavaşça içip kendisine gelmeye başladı. Yaşadıkları bir bir gözlerinin önüne gelmişti. Yaşadıklarını hatırladığı gibi ona içirilen suyu itti. Kafasını çevirip ona bunca şeyi yaşatan adama baktı. Tekrardan gözleri dolmaya başladı. Ne yani abisi ölmüşmüydü şimdi.
Kendisini biraz toparlayıp yumruk yaptığı elleri ile Azad'a vurmaya başladı elinde olsa bu adamı çiğ çiğ yerdi.
"Katil katilsin sen. Ömrüm de senin kadar cani acımasız birini görmedim. Ben de seni öldüreceğim. Babam abilerim yaptığını duyacak zannetmeki yaptığın yanına kar kalacak. Abimin ölümüne şahit olduğum gibi senin ölümününe de şahit olacağım."
Azad dur desede Zerya onu dinlemiyor elleri ile ona vurmaya çalışıyordu. Zerya hatırladığı ile duraksadı yaşlı gözlerle Azad'ın yüzüne bakıp dudaklarını yaladı.
Azad ise Zerya ne yapacağını merakla izliyordu. Zerya elini adamın beline götürüp orda olan silahı aldığı gibi onu hızlıca yataktan itti.
Azad anın şaşkınlığını yaşasa da hayretle Zerya'ya baktı. Önce itildiği yerden ayağa kalktı sonra ellerini ceplerine koyup gülümseyerek kafasını salladı. Zerya ile daha çok işi olduğu ortadaydı.
"Uzak dur benden pislik, bana yaşattığın şeyi asla unutmayacağım. Senden ömrüm boyunca nefret edeceğim. Nefes aldığım her anda adın ağzımda lanetleneçek." Yüzündeki yaşları silip "Abi mi öldürerek şerefinmi kurtuldu? Başınmı göğe erdi, ölümü hak edecek ne yaptı söylesene?..."
Gözlerini kıstı içindeki bütün nefretle "Sen hiç mi sevmedin? Hiç mi aşık olmadın? O kalbin başkası için hiç mi atmadı.?Bu kadar acımasız nasıl olabilirsin?"
Azad Zerya'nın öfkesini kusmasını keyifle izliyordu. Onun bu kadar cesaretli olması ona şimdiden hayranlık duymasına sebep oluyordu. Bu zamana kadar kimseyi uğrunda ölecek kadar istememişti. İstediğini de her zaman alırdı.
" Hayır Zerya kimseyi sevmedim kalbim kimse için atmadı. O duygunun ne olduğunu bilmiyorum, umursamıyorum. Ve doğrusunu söylersek öğrenmek istediğimi hiç sanmıyorum." Dudaklarını ıslatıp "Abine gelirsek ben Azad Saruhan'ım kimsenin şerefimle oynamasına asla izin vermem. Şimdiye kadar onurum için yaşadım ve yaşamaya devam edeceğim." Büyük bir nefes aldı ve bıkkın bir ifadeyle "Birilerinin başkasına duyduğu duygu umrumda değil. Sadece ben odaklıyım. Gerçi bunu fark ettiğini varsayıyorum." Öyleydi de on yıla yakın bir süredir ağalık yapıyordu.
"Yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. Asla geri adım atmam."
Katıydı Azad Saruhan katı kuralları vardı. Asla kimsenin çiğnemesine izin vermediği.
Zerya iblisin beden bulmuş hali olan adama baktı. Bir insan bu kadar kötü olmamalıydı. Bu kadar kötü ise yaşamamalıydı.
" O zaman sen ve şerefin bu dünyaya fazlasınız. Bu dünyada yaşamayı hak ettiğinizi hiç düşünmüyorum" deyip silahın namlusuna Azad'ın kalbine doğru çevirdi. Boşta elini silahın emniyet bölümüne götürüp kontrol etti. Madem Azad Saruhan kısasa kısas istiyordu. Abisinin kanı yerde kalmamalydı o zaman.
"Üzülme gittiğin yerde arkadaşların bol olacak. İblisler seni yanlız bırakmaz sıkılmazsın."
Azad duydukları ile yükses sesli bir kahkaha attı. Zerya'nın kendisinden bu kadar emin olması ona komik geliyordu. Abisinin yaşadığını söyleyip bu saçmalığa son verebilirdi lakin Zerya'nın ne yapabileceğini gerçekten merak ediyordu.
" Ahh Zerya ben onların yanına gitmeyeceğim. benim gideceğim yer. Seninkilerin tarafı olacak."
Zerya daha fazla dayanamayıp "kes sesini" diye bağırıp gözlerini kapattığı gibi tetiğe bastı ama beklediği gibi olmadı. Tekrar bassa da yine aynısı oldu. Silah boştu ve o bunu fark etmemişti.
Azad gülerek yatağa doğru yürüyüp Zerya'nın elinde bulunan silahı çekti. Şarjörü çıkarıp salladı.
"Kurşunların hepsini aşağıda kullandım. Sen bayılınca değiştirmeye fırsat bulamadım ne yazık. Artık beni öldürme çaban başka bahara kaldı. "
Zerya gözü yaşlı silaha baktı. Bir anlık öfke ile yapmıştı yine de başarısız olduğu için üzgündü.
Ayağa kalkıp elbisesinin eteğini öfke ile düzelti. Biran önce ailesine gidip yaşananları anlatması gerekiyordu. Bu zalime onlar ne yapacağını bilirdi.
Azad'ı kenara itip gitmek için hareket edince, Azad onu kolundan tutup kendisine doğru çekti.
Zerya kolundaki ele bakıp öfkeyle kafasını kaldırdı. Kolunu Azad'ın elinden kurtarmak istesede başaramıyordu. Azad'ın her dokunuşu etine batıyor gibiydi. Etiyle kanıyla ondan nefret ediyordu.
"Bırak kolumu gidip aileme yaptıklarını anlatacağım. Zannetmeki bunlar yanına kar kalacak. Elbet onlar senden hesap sorarlar. Madem kısasa kısas istedin. Biz de cana can isteyeceğiz."
Azad Zerya'nın gidikçe asileşmesini keyifle izliyordu. Bu sabah kız kardeşi kaçtığı için öfkeyle her yeri yıkıp yakmıştı. Daha aradan saatler geçmeden de bulmuştu. Başta Mirha 'ı öldürmek istesede kardeşine kıyamamıştı. Tabi onuru ve aile şerefine gelen bu lekeyide göz ardı edememişti.
Zerya ne kadar çırpınırsa çırpınsın dönüşü yoktu. O bir ağaydı yapması gereken belliydi. Madem Mirhan onları düşünmemişti Azad'da düşünmeyecekti. Zerya başkasını seviyorum demişti. Bunun doğruluğunu bilmiyordu açıkcası bilmekte istemiyordu ama bir yanı sırf Zerya kurtulmak için söylemiş olsun diyordu.
Azad Zerya'nın çırpınmalarının son bulmayacağını anlayınca onu kolundan tutup pencereye doğru sürükledi. Perdeleri çekip pencereyi açtı. Odasından avlu çok net görünüyordu. Zerya'yı önüne çekip avluyu görmesini sağladı.Adamları Mirhan'a ilk yardımda bulunuyorlardı. Zaten doktorda birazdan gelirdi.
"Beni verdiğim karar için pişman etme Zerya! Verdiğim karardan her an geri adım atabilirim. Ailen veya kimseden korkmuyorum. İstersen vazgeçelim." Zerya acı içinde ona bakıyordu lakin bu pek umurunda değildi.
"Beraber aşağı ineriz sen evine koşarsın ben de abinin kafasına sıkar cesedini sen daha evine yetişemeden kapına atarım?" Son sözleri keskindi.
"İstersen sabrımı daha fazla zorlama, ne dersin?"
Zerya ağlayarak abisine baktı. Daha biraz önce onu kaybetme korkusu yaşamıştı. Bu onun kaldıra bileceği bir yük değildi.
Hıçkırarak" tamam"dedi.
"Ne istersen kabulum" diye ekledi.
Azad onu tekrar kendisine çevirip cenesinden tutup kafasını kaldırdı. Dolu dolu gözlerine her an akan göz yaşlarına baktı. İlk defa biri üzülüyor diye üzülüyordu. Onu üzen o olsa da...
Ve bu bir kaç dakika önce tanıdığı kız içindi!
"Sen bu konaktan tam anlamı ile karım olarak çıkacaksın. Ne istersem itiraz etmeyeceksin. Birazdan nikahımız kıyılacak beni hiçbir şekilde zor durum da bırakmayaçaksın." Gözlerini kısa bir süre kapatıp açtı.
"Emin ol o nikah kıyılsa bile beni pişman ettiğin ilk anda geri adım atarım." Zerya tepkisiz halde onu dinliyordu ve elinde gelen hiçbir şey yoktu.
"Karar senin kaldıramam, yapamam dersen. Olacakları biliyorsun." ikisi de biliyordu lakin Zerya yinede umut etmişti içinden belki diye dua etmişti.
"Sana son defa soruyorum tam anlamı ile karım olmayı kabul ediyor musun?"
Zerya bakışlarını Azad'tan alıp aşağıdaki abisine baktı. Elinden kabul etmekten başka bir şey gelmiyordu.
"Tamam kabul ediyorum"dedi.
Bu Zerya için acıları kabul etmekti.
İlerde her aldığı nefes için pişmanlık yaşayacaktı.
Sadece bedenen değil ruhen bile ölmek isteyecekti.
Elleri her semaya açıldığın da bir avuç toprak için dua edecekti. Duası uzun bir süre kabul olmayacaktı.
Evet yeni bölüm ile aranızdayım nasıl buldunuz.
Yeni kurgu yeni kitap umarım beğenirsiniz.
Kitap hakkında sizin de düşüncelerinizi alayım. Sizce nasıl Zerya doğru olanı mı yaptı.
Azad'ı nasıl buldunuz.
Canlar okuduktan sonra yıldıza basmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.
Bizi jutenya82_ instagram hesabından takip edebilirsiniz.
Tiktok hesabım watpaddjutenya_ |
0% |