Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@jutenya

Bölüm şarkısı

 

Zeynep Dizdar/ vazgeç gönül

 

Merhaba evet ben.

 

Biliyorum çok beklettim ama ben çok hastaydım. Ben iyileştim bu sefer çocuklar salgına yakalandı. Ateş kusma perperişan bir dönem geçirdim. Allah'ım salgın evin içinde bir döngü halinde evrim geçiriyor resmen.

 

Beni takip etmeyen arkadaşlar hemen şurayı @Jutenya_ tıklayarak takip edin. Çünkü burada daha 1k bile olamadık.

 

Hedef 25k

 

Elbet birgün olacak.

 

Neyse çok şey etmeden bölüme geçiyorum.

 

Ve unutmadan.

 

Hepiniz benim hayal dünyamın evrenin de en parlak yıldızlarısınız ve hepinizi çok seviyorum.

 

Keyifli okumalar.

 

************************************

 

"Söylesene Elfida gökyüzüne bakıp kayan her yıldızda seni dilesem olur mu? "

 

"Papatya falından umudu kestik şimdi de yıldızlara mı saralım. "

 

"Ben papatya falına seviyor sevmiyor diye hiç bakmadım ki Elfida

 

- her yaprakta sen seviyor derken ben senin için ölürüm diyordum"

 

"Peki şimdi! Şimdi ne yapıyorsun Afran"

 

"Afran Zeynep'i seviyor, Zeynep Afran için ölüyor"

 

......

 

......

 

......

 

"Yıldız kayarken dilek tutmak daha mantıklı!

 

- gel biz dilek tutalım Afran. Zaten papatya falına bakarak yanlış yaptık"

 

"Neden Elfida"

 

"Papatyalar koparılanca kokar. Ben kokmak istemiyorum Afran"

 

"Elim hala havada tutup bana gelmeni bekliyorum Elfida! "

 

"Yıldız kaydı dilek tut Afran"

 

"Benim tek dileğim sensin Elfida"

 

"Belki Elfida dediğin için dileğimiz kabul olmuyor Afran"

 

"İsmini dilime sen yasaklamadın mı Elfida? "

 

"Kalbine de yasaklamadım ya Afran"

 

"Yıldız kaymasa da kalbim hep seni diledi Elfida"

 

 

 

"Yıldız kaydı bir dilek tut Elfida "

 

"Kutup yıldızı kaysa bile biz kavuşamayız lakin kalbimde ki tek dua sensin Afran"

 

************************************

Bazı masalar bittikten sonra başlar.

 

Ve bazen umut yakardı. Bittiği yerde başlasa da sen çok yanmış olurdun. Ve yeni bir masala başlamak için takadin kalmazdı.

 

Kadir'in takadi tükenirken aşık olduğu kız bir başka adamın kolları arasında aşk sarhoşuydu. Gözlerini kırpmadan karşısında ki tablodan alamadan izledi. Zihnine kazımalı saniye saniye orada yer edinmeliydi. Hem başkasını seveni sevmek ona göre değildi.

 

Saat gece yarısıydı ve ayaz soğuk vardı. Lakin Kadir oldukları karanlıkta gördükleri için olduğu gece'de ölmek istedi. Bedeni biz tuttu fakat soğuktan değil gördüklerindendi. Dile gelmeyen umutlar birer birer yıkıldı.

 

Afran'ın kolları onu ısıtmak ister gibi Zeynep'i sardığında yutkundu. Genç kızın yüzünde ki gülümse büyüdüğün de Kadir yutkundu çünkü Zeynep ona hiçbir zaman böyle gülümsemeyecekti. Yaşadığı mutluluk gözlerine o kadar yansıyordu. Mona Lisa'yı çizen Leonardo bu ana şahit olsa tablosuna konu olarak Zeynep'i işlerdi.

 

Zeynep gülümsedi Afran parıldayan gözlerle onu izledi. Soğuk havadan dolayı dudaklarından çıkan nefes buhar olurken ikisinin aşkla kenetlenen bakışları.

 

Mevsim kıştı lakin onların kalpleri güllük gülistandı.

 

Aşk maşukunu arardı.

 

Zeynep'in maşuku Afran... Afran'nın maşuku Zeynep'ti.

 

Genç adam bakışlarını ondan çekmeden dudaklarına bir buse kondurdu ve geri çekilip alnına dudaklarını bastırdı. Adamın hareketleri kendine mühürler gibiydi ve Zeynep bu dokunuşları memnuniyetle kabul ediyordu.

 

Kadir gözlerini yumdu.

 

Aşk maşukuyla güzeli.

 

Seven de sevdiğiyle!

 

Adamın sustuklarının yanına boğazında hevesleri takılı kaldı. Yutkunamadı! Yutkunmasa ne olacaktı.

 

Adamın izlediği tablo bir yangındı ve alevleri onu yakıyordu. Dişlerini sıkıp gözlerini açtı. Rojawan'ın eli omzunda yer alırken elini itip neddn seslendiğini bilmeyen bir bilinmezlik ile "Zeynep" dedi. Elinde ki dosya kayıp giderken gördüğü şey ona bir kabus gibi geliyordu. Sanki bir iki adım atsa karşısında ki tablo silinecek gibiydi.

 

'Zeynep'

 

İkisi de duydukları sesle ile endişeye kapıldılar. Korkuyla döndüklerinde gördükleri süliet onları şaşırttı.

 

Kadir öfkeyle ikisine doğru adımlayıp kolundan tutup kendisine çekti. Lakin Zeynep'i belinden tutan el buna izin vermemiş çattığı kaşlarıyla ona bakıyordu.

 

Elini yumruk yapıp kaldırdığın da Zeynep'in korkudan titreyen gözleri onu durdu. Dişlerini sıkıp öfkeyle Afran'a baktı.

 

Zeynep temkinli adımlarla ikisinin arasına girdiğinde Kadir onunla gözgöze gelmek istemedi. Genç adamın gözlerinde acı ve hayal kırıklığı peydah bulurken genç kızın gözlerinde korku ve telaş vardı.

 

Rojawan üstünde ki şaşkınlığı atıp Kadir'i kolundan tutup geri çekti ve Afran'a bakmadan azarlar bir tınıyla "Zeynep gecenin bu saatinde hangi cesaretle burada olduğunu bilmiyorum ama yaptığın yanlış" dedi. Sesi buz gibi sanki karşısında bir yabancıyla zoraki muhatap oluyor gibiydi.

 

Afran "ben " dediğin de genç kız omzunun üstünde sevgilisine dönüp yalvaran gözlerle "sus lütfen" dedi ve tekrar Rojawan'a dönüp mahcup bir ifadeyle "abi biz " dedi lakin Rojawan devamına izin vermeden sinirli bir şekilde " siz ne! Kızım yaşınız başınız kaç, biri kaçtı benim başımı yaktı sende abilerini katil mi yapmak istiyorsun " diye sesini yükselti.

 

Kadir'in gözlerinde boşluk kalbinde kırıklık.

 

Zeynep tedirginlikle "abi siz yanlış anladınız" deyip kendini savunmak istediğinde Rojawan dişlerini sıkarak "arkadaşında aşık olduğunu iddia edip bir gece o zırtapoza kaçtı" dedi ve burun kemerini sıkıp kafasını eğdi kız kardeşim değil arkadaşın demişti. Bıkkın bir nefes alıp "seni uyarıyorum Zeynep bir daha gizli saklı bir şey yapmayacaksın. Eğer çok seviyorsun evlenmek gibi bir niyetin varsa dürüstce ailene anlat ama bunu yaparken iyice düşün daha yaşın geç hayatını bunun için harcama, belki ileri de şimdi hissettiğin duyguları his etmeyeceksin" diye onun duygularını anlamaya çalıştı.

 

Kadir konuşacak halde değildi.

 

Afran "biz " dediğinde Zeynep parmaklarını onun parmaklarının arasından geçirerek ellerini birleştirdi. Mevsim kış lakin ikisinin birleşen elleri bedenlerini ısıttı. Parmak uçlarıyla birleşen elleriyle sımsıcak bir duygu ılık ılık kalplerine aktı. Kadir'in bakışları ellerine giderken nefes almakta zorluk çekiyordu.

 

Rojawan onun bu halinin farkında dirayetli olması için içinden dua etmekten başka bir şey yapamıyordu. Elbet arkadaşına bu acıları yaşattığı için karşısındakinin ağzını burnunu dağıtacaktı.

 

Nasıl kahrolacası bir duyguydu sevmek. En acısı da sevdiğin kalpte sevilmemek ve sen böyle düşünürken seni kahreden bir gerçek gözlerin de peydah olur. Sessiz bir filim de çığlık atan bir izleyici gibi sen izlersin o başkasını sever. Kadir yaşadığı anda tam da bunu yaşıyordu. Sessiz bir aşk filmin izleyicisi gibi sadece izliyordu.

 

Zeynep bakışlarını abim dediği adamlardan çekip Afran'a baktı. Gözlerinde ki parıltılar anında değişti. Gülümseyerek "ben yanlış bir şey yapmıyorum. Afran'a çok seviyorum ve ona aşığım. İleride elbette ki evleneceğim adam ve İstanbul'a döndüğüm de bunu aileme söyleyeceğim" dedi.

 

Afran'ın dudakları kenara kıvrıldı. İçine ılık bir şey akıp giderken kalbinde kelebek özgür kalmış gibi kanat çırpıyordu. Eğilip dudaklarını Zeynep'in anlına bastırdığın da Kadir kendine hakim olamayarak atılıp Afran'ı yakasından tutup yumruğu suratına indirdi. İlkinde kalbine inmek üzereyken ikinci öpüşü sindirecek halde değildi. Bu orada olan herkesi şaşırttı.

 

Kadir attığı yumruktan sonra yakasına yapıştığın da Afran dişlerini sıkıp "Zeynep seni abisi kadar değerli gördüğü için karşılık vermeyeceğim ama bir daha tekrarı olursa sana saygı duyacağım bir neden kalmaz " dedi ve sinirle yakasında elleri itip "ikiniz de onun abisi değilsiniz bırakın ilişkimize tepkiyi ailesi versin. Ben Zeynep'i seviyorum gerekirse onları da karşıma almaya hazırım" dedi.

 

Zeynep acı çeker gibi üzüntüyle "Affan haklı Kadir abi " dedi ve sevdiği adamın yüzünü elleri arasına alıp bakışlarını aşık olduğu cehre de gezdirdi. Bu adama aşıktı. Elini kaldırıp titreyen bakışlarla "kanamış" dedi. Sesi kırgın ve üzgündü.

 

Kadir öfkeden delirmek üzereyken Zeynep'in rahat tavrı onu delirtmek üzereydi. Rojawan ise sadece dostunu ve acısını düşünüyordu.

 

Afran Zeynep'in elini tutup avuç içini öptü ve yüzünde ki gülümseme ile "sana olan her yola kanım dökülse ne olacak sonu sen olsunda yürüdüğüm toprak kanımla sulansın" dedi.

 

Zeynep üzgündü.

 

Bakışlarını Kadir'e çevirip " ben onu seviyorum. Ailemin karşı çıkacağını düşünmüyorum ama olaki karşı çıktılar sevmeye devam edeceğim. Ondan başkası bana haram benden başkası o'na, kimsenin bize engel olmasına izin vermeyeceğiz " dedi.

 

Bakışları tekrardan Afran'ı bulduğunda "şimdi git sevgilim yarın önce anneme, İstanbul'a döndüğümüzde de abileremi ilişkimizi anlatacağım" dedi ve kısa bir süre Kadir'le gözgöze geldi. Kafasını olumsuzca sallayıp "Kadir abi sizde rahat olun başta kızsalar da elbet beni anlayacaklar" dedi.

 

Zaman geçerken coğrafya ve zihniyet değişmiyordu. Zeynep bunu yaşayıp anlayacak kişiydi.

 

Kadir'e kızgın olduğu için daha fazla diyaloğa gerek duymadan yanından geçip gitti.

 

Kadir burun kemerini sıkarken Afran keskin bir tınıyla "onu kardeşin gibi sevmediğini biliyorum" diye şüphesini dile kederdi.

 

Kadir duyduğunu algılamaya çalışırken Afran kendine güvenen bir edayla " o sana abi gözüyle bakıyor. Bırak öyle kalsın. Ondan uzak dur "dedi. Arkasını dönüp gideceği anda Rojawan onu kolundan tutup kendisine çevirdi. Yarı alayvari bir tınıyla " Zeynep elimizde büyüdü. Onun iyiliğini istiyoruz. Sandığın gibi bir durum yok öyle olsa bile bunu konuşmak sana düşmez" dedi.

 

Afran önce Rojawan'ın elini sirkeler gibi kendisinden uzaklaştırdı sonra aynı tavırla "konu Zeynep ise benim ilgilendirir. Ben çevresinde abi gibi durup aslında aşık bir adam istemiyorum" dedi.

 

Son sözleri Kadir'i çileden çıkarmaya yetmişti. Rojawan'ı kenara itip Afran'ın yakasından tuttu ve duvara yapıştırdı. Burnundan solar bir şekilde " lan sen kimsin de bana bunları söylüyorsun. Senin haddine mi lan bu sözleri dile getirmek. Ben zaten istesem onu alırdım. Kendime yakıştıramadığım için bu hâldeyim " diye gürledi.

 

Afran başta yakasında ki elleri itmek istedi lakin Kadir'in yüklediği kaba kuvvet ile durup "Zeynep seni bir abi gibi seviyor sana aşık değil. Evin tek kızı sen istesen bile önce kızlarına danışacaklar ve sende bunu biliyorsun" diye aklında ki gerçeği fütursuzca dile getirdi.

 

Genç adamın korkuya mahal verecek hali yoktu. Zaten şirazesi kaymak üzereydi.

 

Akıl mı? Aşk mı? Denge terazisini hangisi ağır basardı. Kadir'in "lan" deyip kalkan elini bileğindeb tutup " Zeynep beni seviyor. Sende bu gerçeğin farkındasın o ndan uzak dur" dedi ve onu itip " sırf onun sana olan saygısı yüzünden el kaldırmadım lakin bu gece olanın tekrarı olursa şiddete şiddetle karşılık vermekten çekinmem " dedi.

 

Kadir burnundan solarken Rojawan tepki gösteremiyordu. Gerçi ne diyebilirdi. Kadir dostu olsa bile haklıydı!

 

Afran dönüp giderken. Kadir öfkeyle yumruğunu taş duvara geçirdi. Ne söyleye bilirdi.

 

Afran haksız mıydı?

 

Rojawan onu sessizce izlerken ellerini duvara dayadı. Kısa bir süre boş boş duvara baktıktan sonra kafasını duvara yaslayıp içinde binlerce bir acı barındıran bir tınıyla " haklı "dedi ve üzüntüyle inler gibi " o bir başkasını severken benim onu sevmeye hakkım yok " diye isyan etti.

 

Genç adam bu kalbine darbe yemişti. Doğruyu kabul etmese ne olacaktı. Hisli bir nefes alıp başını yasladığı duvardan çekip bedenini döndürdü. Rojawan'la gözgöze geldiğinde "bazen sessiz sedasız vazgeçmek ve olduğu sessizliğe gömülmek gerekir. Belki de çekip gitmek uzaklaşmak" diye söylenip bir iki adım atıp yere düşürdüğü dosyayı aldı. Doğrulduğun da sanki görmek istediği gerçekliği kabul etmek istemez gibi tuttuğu dosyayı sıkıp duvara fırlattı ve histerikli bir kahkaha atıp " o bir başkasını seviyor lan" dedi. Sesi gür ve isyankardı. Sesi taş duvaralara çarpıp boş sokaklar da yankılanırken ilk defa kim duyar öğrenir tasası taşımıyordu.

 

Bu gece koca cüsesinin omuzlarına değil kalbine kocaman bir yük almıştı. Boğuk çıkan sesiyle "beni değil bir başkasını seviyor" diye yaşadıklarını protesto ederken geleceğin ona ne getireceğini bilmiyordu.

 

Rojawan onu teselli edecek bir durumda olmadığı için suskundu. Ya da içini dökmesini istiyordu.

 

İri bedeni göğsünü şişirtecek kadar bir nefes alıp " ben onun aşkıyla yanıp kül olurken o bir başkasını seviyor " dedi ve elini yumruk yapıp sert bir şekilde göğsüne indirdi. Eli sızlayan yere giderken " o burada diye göğsüm acıyor" deyip durdu.

 

Bu gece isyankardı! İsyanları bitmiyordu.

 

Suskunluk orucu etmeliydi.

 

Çenesini dikleştirip " Rahmân ve Rahim olan Rabbim'in adıyla and olsun ki bundan sonra aşkımı bir daha dile getirmeyeceğim. Es-Semi olan Rabbim şahidim olsun ki bu gece sondu bundan sonra onu kalbime haram kılacağım" diye yemini sonlandırdı.

 

Büyük yeminler büyük andlar içildi.

 

Dönülmez yollara bazen adım atmakla değil dilden dökülenlerle girilirdi.

 

Kadir kendince and içmiş yemin etmişti. Elbet kefareti zor olacaktı.

 

Rojawan şaşkındı. Ağzını açıp sus demek istedi lakin şer de hayr-ı da aramak gerikirdi.

 

Kadir'in duvara fırlattığı dosyayı alıp arkadaşının kararının en iyisi olduğu düşüncesiyle elini omzuna koyup "sabah olmak üzere hadi şu lanet dosyayı verip gidelim " dedi.

 

Kadir onu onayladığın da beraber yürüyüp konağa İlerlediler. Rojawan elini dostunun omzuna atıp "boşver kardeşim belki bundan vardı bir hayır" dedi. Kadir onu Botan konağına geldiklerinde içeri girmeyip bekleyen Zeynep ile ikisi de duraksadı.

 

Rojawan birkaç adım geri durdu. En azından Zeynep ile aralarında ki sorunu çözmek için Kadir'e fırsat vermek istiyordu.

 

Zeynep biraz tedirgin biraz da kızgın.

 

Kadir'le göz göze geldiğinde bıkkın ve yorgun bir tavırla " Kadir abi seninle konuşmamız gereken konular var" dedi ve kısa bir süre gözlerini yumup açtı.

 

Genç kızın gözlerine çökmüş bir hüzün Kadir'in gözlerinde ise pes ediş vardı.

 

Genç kız kuruyan dudaklarını ıslatıp "bak Kadir abi, beni çok sevdiğini biliyorum lakin Afran'a yaptığını kabul edemem" dedi.

 

Kadir bugün daha ne kadar sınanacağını bilmeyen bakışlarla 'dur sen bu kadar zalim misin'demek istiyordu lakin sustu.

 

Zeynep yüzüne dağılan saçlarını kenara verip " bak abi ben duygularımdan eminim, onu çok seviyorum ve onun da beni çok sevdiğini biliyorum. Bizimkilerle tanışmayı çok istedi ben sınav senem diye bu stresi yaşamak istemedim" diye devam etti.

 

Rojawan durgunlaşan dostunun gerisinde daha fazla dayanamayıp " kızım sen hangi kafasındasın. Baban ve Baran duyarsa ne olacak lan bu nasıl bir sorumsuzluk "diye çıkıştı.

 

Zeynep beklemediği tepki ile çenesini kaldırıp " ben yanlış bir şey yapmıyorum sadece sevdim" dedi. Ses tonu kırgındı.

 

Genç adam Zeynep başım hiç eğilmedi de gönlüm bir sevdaya eğildi. Sevdama kör olan gözlerine aşıktım. Bir idam mahkumunun celladına aşık olması gibi bir şeydi lakin hiç dile getirmedim. Bundan sonra and olsun getirmem diye içinden söylendi.

 

Nasıl kahrolacası bir duyguydu sevmek. En acısı sevdiğin kalpte sevilmemek ve sen böyle düşünürken seni asıl kahreden onun bir başkasını sevdiğini görüp onun dilinden aşkını dinlemek.

 

Kalbi o konuşurken beni sevmediği kadar çok seviyorum seni... Ya da senin bir başkasını sevdiğin kadar. Lanet olsun ki! Düşüncesi bile insanı çıldırttırdı.

 

Zeynep'e bakmadan Rojawan'a dönüp " bizi ilgidiren bir şey yok. Biz abileri değiliz Zeynep'te ne yaptığını biliyor " dedi. Sesi duygusuz ve hissizdi.

 

Zeynep'e döndüğün de "içeri gir Baran seni bu saatte dışarda görürse ona açıklama yapamazsın" dedi. Dil belki bitti derdi lakin gönül bu ya kıyamıyordu.

 

Zeynep "Kadir abi ben " dediğin de duyduğu "oğlum nerede kaldığınız " sesiyle endişeyle irkildi.

 

Kapıya çıkıp kız kardeşini gördüğün de kaşlarını çatıp " Zeynep sen burada ne yapıyorsun " diye merakını dile getirdi. Sesi durumdan memnun olmadığı bir tondaydı.

 

Zeynep tedirgince "ben derken" Kadir aldığı sesli bir nefesle " Mevsim'in telefonu Zeynep'in çantasın da kalmış buraya geldiğimi görünce getirmemi istedi. Ben de rica ettim kız aşağı getirdi. Dosyayı da ona verecektim sen geldin" dedi ve dosyayı uzatıp " bu kadar işkolik olma yarın ki toplantıyı erteleye bilirsin" dedi. Sözde unutacak diline bile almayacaktı lakin kıyamamıştı. Biliyordu abisine bu saatte aşağıda oluşunu açıklayamazdı.

 

Konunun değişmesiyle Baran kaşlarını çatıp " benim hatun aylardır burada ve sıkıldı. İşleri toparlayıp İstanbul'a geçmek istiyorum "

 

Her ortamın hiç değişmeyen bir delisi vardı onların ki Rojawan'dı. Dudaklarını büzüp " vay be; hatunculuk adama gecenin bilmem kaçında dosya getirtir"diye alayvari bir şekilde konuştu.

 

Baran Kadir'den aldığı dosyayla "bunu bu gece berdelle evlendiği kızın kolunda halay başı olan adam söylüyor" dedi ve Zeynep'e dönüp " okullar yağış yüzünden tatil edildi içeri gir birkaç gün daha buradasın" dedi.

 

Rojawan tek kaşını kaldırıp "ulan şimdiden kıskanmaya başladınız. Artık benim de ne hissettiğimi anlarsınız" duygularını dile getirirken amacı konuyu iyice dağıtmaktı.

 

Kadir arkasını dönüp " hadi eve yoksa sabaha kadar senin sitemini duymak zorunda kalacağız " dedi ve onu kolundan tutup sürükledi. Arkasını dönmeden " yarın şirkette görüşüz "dedi ve arabasına ilerleyip arabaya bindi ve oradan uzaklaştı.

 

Gece soğuktu lakin bu gün yaşadıkları içini buz kesmişti.

 

Zeynep soğuktan üşüyen ellerini birbine sürterek abisine döndüğünde " bu soğukta incecik giyinmişsin " dedi ve üstünde gördüğü ceketle kaşlarını çattı. Sorgulayan bakışlarla "üstündekini nerden buldun" dedi.

 

Zeynep'in eli üstünde ki hırkaya gittiğinde hatırladığı detayla istemsiz bir şekilde dudakları kenara kıvrıldı. Afran seni çok özledim bekliyorum dediğinde firsat bulduğu gibi dışarı çıkmıştı ve üstüne bir şey almayı akıl bile edememişti. Afran' da onu o halde görünce hırkasını çıkarıp ona giydirmişti. Baran abisine bakıp "ben aşağı indiğim de Kadir abi üşürüm diye verdi" dedi ve içeri girdi. Daha fazla konuşmak istemediği için hızlıca odasına koşup yatağa girdi. Eline telefonu aldığı gibi "sevgilim özür dilerim " yazıp gönderdi.

 

Gece kimisine uykusuz kimisine rahat bir uykuyla sonlanırdı.

 

Zeynep sevdiği adamın hayali ile yatakta uyurken Afran aynı hayalleri kuruyordu.

 

Kadir ise kalbinin kapattığı kapıları ile sabahı sabah etti. Kaç sigara içildi kaç saat geçti saymadı. Gecenin bitimini gözlerinin kamaşmaması ile anladı.

 

Gün ve gece birbirinden ayrışırken gündüzün ışıldaması herkesi farklı bir aleme götürüyordu

 

Zeynep kahvaltıya indiğinde abisi Baran çıkmak üzereydi. Genç adam kız kardeşini gördüğünde ona doğru ilerleyip "Günaydın bacım yengenle yade taziye ziyaretine köye geçtiler bende şirkete geçiyorum" dedi.

 

Zeynep onu onayladığını belirtir bir şekilde kafasını sallayıp " tamam ben de Mevsim'i alıp Hilal'e giderim " dedi.

 

Baran kısa bir süre kız kardeşine bakıp "hava soğuk giderken adamlar seni bıraksın hastalanırsan annem bir daha gelmeye izin vermez" dedi ve dudaklarını kız kardeşinin saçlarına bastırıp dışarı çıktı.

 

Zeynep'te geldiği gibi yine yukarı çıktı. Önce Mevsim'i arayıp onu idare etmesini istedi daha sonra Afran'a mesaj atıp onu görmek istediğini. Hızlı bir şekilde hazırlanıp konaktan çıktığında adamlar onu bırakmak isteseler de o yürümek istediğini söyleyip abisinin söylemlerine rağmen red etti.

 

Birkaç sokak uzaklaştıktan sonra birden kolundan çekilmesiyle ağzından küçük bir çığlık firar etti lakin gördüğü cehreyle yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Önce etrafına bakındı sonra rahat bir şekilde ayak uçlarında yükselip Afran'ın yanağına küçük bir öpücük kondurup geri çekildi ve sevdiği adamı hayran bakışlarla sözdü. Afran uzun yapılı bedeni giydiği siyah kaban boğazlı kazağı kont pantolonuyla genç kızın yüreğini hoplatıyordu. Genç adam onun yüzüne dağılan saçlarını kulağının arkasına verirken "sevgilim beni özlemiş mi? " dedi ve bu sefer onu öpen taraf kendisi olmuştu.

 

Zeynep ondan biraz uzaklaşıp "gece aklımdan hiç çıkmadın " dedi.

 

Afran boşver der gibi omuz silkeleyip " sen o adama beni sevdiğini söyledikten sonra gerisini hiç takmadım " dedi ve kollarını bedeninden geçirip onu kucağına aldı. Zeynep bu anı hareketle kızgın bir ifadeyle isyan ederek " Afran yapma böyle şeyler biri görücek başımız belaya girecek" dedi lakin Afran' ın bunu umursamadığı ortadaydı. Genç kız kollarını onun boynuna sararken genç adam halinden memnun bir şekilde " görsünler töre derler hemen bize düğün yeri kurarlar. Nikah şahidimiz sana abi ayağıyla yavşayan o manyak olur" deyip Zeynep sinirlenirken sırtındaki eliyle arabanın kapısını açıp onu koltuğa oturttu ve emniyet kemerini takıp "bu soğukta kolay kolay kimse dışarı çıkmaz sokaklar bize ait" dedi ve kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçti.

 

Arabayı çalıştırdığın da Zeynep sitem eder gibi " bak Kadir abiyi tanımıyorsun. O gerçekten iyi biri beni de küçük kız kardeşi Mevsim'in ayırmaz. Evet fazla sahipleniyor ama elinin altında büyüdüm. Bu yüzden üstüme çok düşüyor" dedi.

 

Afran ona bakıp "siz kadınlar gerçekten bu kadar safmısınız yoksa bu benim sevgilime özel bir şey mi? " sesi alayvariyi ve bu hali Zeynep'i sinirlendiriyordu.

 

Zeynep kollarını göğsünde birleştirip "sen çok fesatsındır" diye küskün alınmış bir tonda hislerini dike getirdi.

 

Onun bu çocuksu hali Afran'ın dudaklarının kenara kıvrılmasına sebepti. Üstelenip sevdiğini daha fazla üzmemek için "tamam güzelim konuyu kapatalım bir daha da konuşmayalım. Hem bugün bir başkasını anıp günümüzü mahfetmek istediğim en son şey" dedi.

 

Zeynep gözlerini kısıp onu onaylarken dudaklarını büzüp " her neyse haklısın şimdi söyle bu güzel sevgilini nereye götüreceksin" diye meraklı bir tınlama ile konuştu.

 

"Mardin'li olmana rağmen hiç gitmediğin bir yere"

 

"Mardin'li olup gitmediğim pek bir yer olduğunu hiç düşünmüyorum çünkü buraya geldiğim de altını üstüne getirinciye kadar gezerim. Kuzenlerim artık gitmem için dua eder" diye onu yanıtladı.

 

Afran ona bakıp " akrabalarının hepsi burada yaşıyor ve amcan ağa lakin siz İstanbul'da yaşıyorsunuz bunu bir nedeni var mı? " diye merak ettiği konuyu dike getirdi.

 

Zeynep kafasını olumsuzca sallayıp "bilmiyorum ama annem buraları pek sevmez mecbur kalmadıkça gelmez. Belki babam da annemin isteğine uydu"

 

"Babam hanımcı diyorsun yani"

 

" değil ama olsa bile bu kötü bir şey mi? "

 

Afran onun parmaklarını parmakları arasından geçirip dudaklarına götürdü " yok güzelim damat ve kayınbaba toprağı aynı olur derler" dedi çapkınca ona bakıp dudaklarını Zeynep'in eline bastırdı.

 

Zeynep pembeleşen yanaklarına eliyle hava yaparken "burası sıcak mı oldu ne" dedi.

 

Afran elini bırakmadan direksiyona uzatıp " yani doğru diyorsun " dedi. Onun utanan sevgilisine rağmen konuyu kapatmak gibi bir niyeti yoktu.

 

Zeynep elini onun omzuna vurup " beni utandırmak hoşuna gidiyor değil mi? "

 

"Evet! Pembeleşen yanakların bunu anında gösteriyor ve sen çok tatlı oluyorsun"

 

Zeynep konunun uzayaçağının bilince yola döndü. Bir saatlik bir yolculukta didişerek arabayı park edip indiler.

 

Zeynep etrafına bakındığın da buraya önceden gelmediğini anladı ve Afran'ın haklı olmasına surat astı.

 

İçeri girdiklerinde kenara da bir odun sobası köy odası şeklinde dizen edilmiş tatlı bir mekan görselliği ile içini ısıttı. Afran elini tutup "beğeneceğini bildiğim bir yer olduğu için rahatım." dedi ve Onu sedir yerine sobanın yanında dizilmiş minderlere yöneltip önce onun çıkarmasına yardımcı oldu. Zeynep'in elini tutup çatılmış kaşlarla " ellerin buz gibi hiç dikkat etmiyorsun" dedi ve bileklerinden tutup sobaya doğrulttu. Bu hareketti Zeynep'in sadece bedenini değil kalbini ısıttı. Sobanın yaydığı sıcak hava ile ısınan avuçlar adamın dudaklarıyla buluştuğun da Zeynep yutkundu.

 

Genç adam elini uzatıp sanki onun gerçekliğini sorgular gibi yüzüne dokunup "nasıl bir şeysin bilmiyorum ama hayatıma girdiğin andan sonra yaşama bakış açım değişti" dedi yüzünü elleri arasına alıp dudaklarını onun anlına bastırdı. Her seferinde sanki kendini oraya mühürlemek ister gibi hareket ediyordu.

 

Zeynep'i kolları arasına aldığında yanlarında duran orta yaşlı kadınla "Aziza teyzem bize güzel bir kahvaltı" dedi ve bakışlarıyla Zeynep'i gösterip "sevgilime seni çok meth ettim. Mahçup olmak istemiyorum" dedi.

 

Aziza hanım bakışlarını Zeynep'e çevirdiğin de genç kız gülümseyerek " Afran takılıyor ben mekana şimdiden aşık oldum " dedi. Sesi samimî ve doğaldı.

 

Afran koluyla sardığı sevgilisine dönüp "sen bana aşıksın güzelim mekan falan hiç hoş değil" diye küçük bir zerdenişte işte bulundu.

 

Aziza hanım ikisine gülen gözlerle bakıyordu. İki sevgili küçük küçük atışırken çok tatlıydılar.

 

Zeynep isyan etmek üzereyken orta yaşlı kadın araya girip "siz ısınırken ben size kahvaltı getireyim " dedi ve kişinin kafasini sallamasıyla arkasını dönüp onlardan uzaklaşıp mutfağa girdi.

 

Zeynep etrafına bakınıp hayranlıkla " yöreyi yansıtan mimarî düşemeleri seviyorum " dedi.

 

O etrafına bakınırken Afran bakışlarını ondan almadan " ben de senin olduğun her yeri seviyorum " dedi.

 

Zeynep duyduğu her iltifat ile mutlu oluyor utanıyordu. Kısa bir süre sonra ikisi didişerken elinde tepsi Aziza hanım ve yanında genç bir adamla geldiler. Sofra serilip tepsiler yere indirildiğin de Afran çatalı eline alıp " güzelim aç ağzını" dedi ve aldığı kahvaltı yapmaya başladı.

 

Demlikler sobanın üzerine konulduğu için çayı sıcak sıcak içeceklerdi. Afran ayağa kalkıp kazağının kollarını yukarı çekip demliğe uzandı. Bileğine sardığı bandana elinde güzel dururken ikisi için çay doldurdu ve sevdasını eliyle doyuruyordu. Kimse olmadığı için ikisi de rahattı.

 

Zeynep'in gözleri ışıl ışıl bakıyordu. Afran ise o gözlerde boğulmaya hazır bir adamdı.

 

Aşk maşukunu arardı ya Zeynep'in maşuku Afran'dı.

 

Genç kız artık tıka basa doyduğunu için onun reçel sürüp uzattığı ekmeği kafasını sallayarak yemeği red ediyordu. Afran dudakları kenara kıvrılmış bir şekilde

 

Kahvaltıdan sonra Aziza Hanım elinde üç kahve fincanı koyduğu tersiyle beraber yanlarına gelip önce servis etti. Sonra da yanlarına oturup " söyle bakalım Zeynep burayı beğendin mi? "Diye söze girdi.

 

Zeynep önce Afran'a sonra da Aziza Hanıma bakıp keyifli bir şekilde " evet çok beğendim ve hayatımda ilk defa bu kadar çok yedim" dedi.

 

Afran onu kolunun altına alıp " Aziza teyzem çok sağol her şey çok güzeldi " dedi ve Zeynep Zeynep'in burnunu sıkıp "kuş kadar yiyor ama ben ellerimle besleyip onu doyurdum" dedi.

 

Zeynep gözlerini irice açtığında " gözlerine öldüğüm kadın kendine dikkat etki ben de rahat nefes alayım " dedi ve dudaklarını onun göz bitimine bastırdı. Gözlerden öpmek ayrılık getirir derlerdi bu yüzden Afran öperken göz bitimini öpüyordu.

 

Aziza hanım ikisine hayranlıkla bakıp "mutluluğunuz daim olsun gençler. Hadi kahvelerinizi soğutma dan için " dedi.

 

İkisi kahvelerini eline alırken merakla " ailelerinizin ilişkinizden haberi yok değil mi? "

 

Afran dudaklarını birbirine bastırıp " yok daha açılmadık " dedi. Ona kalsa hemen söylerdi lakin sevdiğini zor durumda bırakmak istemiyordu.

 

Zeynep başını onun göğsüne yaslayıp " Rojawan abinin düğünü atlatalım Afran'ı bizimkilerle tanıştıracağım. Önce Çınar abim ve annem daha sonra ailenin geri kalanları " dedi.

 

Afran'ın duydukları kalp atışlarının ritmini değiştirmeye yetmişti ve Zeynep bunun farkındaydı. Bakışlarını ona çevirip elini kalbine koydu. İnce sesi sanki bir şarkıya seranat eder gibi " ben duygularımdan eminim ve seni çok seviyorum. İleri de aynı yastığa baş koymak istediğim adamsın " dedi.

 

Afran kalbinin üzerinde duran eli tutup dudaklarına götürdü ve efsunlu bir tınıyla "Ji te behtir, ez hezdıkım Zeynep" dedi ve dudaklarını avuç içine bastırdı.

 

(Seni senden çok seviyorum Zeynep) Genç adam düzgün konuştuğu kürtçesi ve kullandığı cümleyle kalp ritmini değiştirdi. Biraz önce onun için endişelenen kendisi şimdi de kalbi için aynı şeyi düşünüyordu. Zira aşk kalbe zarardı.

 

Aziza hanım kahvesini yudumlarken ikisini hayranlıkla izledi.

 

İki aşık önlerine dönüp kahvelerini duydumlarken Zeynep biraz utanmıştı lakin mutluydu ve mutluluğu yüzüne yansıyordu.

 

Kahvelerini içip tepsiye bırakacakları anda Aziza hanım keyifli bir şekilde " fincalarınızı kapatın size fal bakacağım " dedi.

 

Afran kaşlarını çatarken Zeynep merakla fincanını kapatıp " anneannem de el falına bakar ama her nedense bana bakmaz" dedi.

 

Aziza hanım dudaklarını büzüp "kızım ben Hewlin hanım kadar işin üstadı değilim. Pek anlamasam da öyle herkese bakmam sadece sevdiğim insanalara bakarım" dedi.

 

Afran kuruyan dudaklarını ıslatıp " Aziza teyzem annemle çok yakın arkadaşlarmış. Arkadaşlıkları ilkokulda başlayıp devam etmiş. Babam bize ortaokul da fal baktı der" diye konuştu lakin annesinden bahsederken ses tonu biraz düşmüştü.

 

Aziza hanım geçmişi anıp genç adamın mutlu anına hüzün düşünmemek için "baban abartıyor" deyip eğildi ve parmağını Zeynep'in kapattığı fincana koydu "galiba soğumuş " dedi ve fincanı açtı.

 

Baktığı gibi kaşları çatılmıştı. Yutkunup "galiba erken açtım" dedi ve aynı şekilde Afran'ın fincanını açtı. Zeynep'in "bekleseydiniz" uyarısını göz ardı etmişti.

 

Bakışlarını ikiliye çevirip dudaklarını birbirine bastırarak " anlamadığımı söylemiştim öylesine laklak için bakacaktım ama erken acınca olmadı " dedi ve fincanları tekrar kapatıp tepsiye koydu ve ayağa kalktı.

 

Adımları içeriyi bulurken " kahve kuruyunca makine temiz yıkamıyor. Kahvaltı benden olsun. Bir daha gelişi " dedi ve adımlarını durdurup omzunun üstünden buğulu gözlerle ikisine baktı. Kafasını çevirip gözünden düşen yaşı gizledi. Aldığı hırıltılı bir nefesle " seni tanımak güzeldi Zeynep "dedi ve mutfağa girdi.

 

İkisi anlamaz bir şekilde kaşlarını çatarken Afran montuna uzandı ve cebinden bir miktar para çıkarıp küçük mindere bıraktı.

 

Zeynep Zeynep'in elinden tutup ayağa kaldırdığın da " Aziza teyzi bazen anlayamıyorum" deyip onun kabanını ona giydirdi. Kendi montunu giyerken cebinden eldivenlerini çıkarıp Zeynep'e giydirdi. Eli onun elini tutarken "buranın arkasında çok güzel bir yer var. Manzarası muhteşem" dedi ve onu çıkışa yönlendirdi.

 

Kapıyı açıp Zeynep'in çıkmasını bekledi. Çıktıktan sonra kapıyı örtüp beraber arabaya doğru ilerlediler. Afran arka kapıyı açıp oradan bir bere ve atkıyı çıkardı. Dikkatli bir iş yapar gibi Zeynep'in rüzgarda dağılan saçlarını kenara verdi ve şapkayı başına geçirdi. Daha sonra atkıyı boynuna dolayıp dudaklarına küçük bir buse kondurup atkıyı burnuna kadar çekti ve "dikkatli olalım soğuk almanı istemiyorum" dedi ve onu mekanın arkasına yönlendirdi.

 

Zeynep kahkaha atıp yüzüne örtülen atkı yüzünden boğuk çıkan sesiyle "abart Afran abart" diye sitem etti.

 

Afran bakışlarını ona çevirip surat asarak " ayağın kırıldığın da kaç gün sana hasret kaldım. Günler nasıl geçmedi ben biliyorum. Hastalanırsan aklım hem sen hastasın diye kaçacak. Hem de seni göremediğim için delireceğim " diye onu protesto etti.

 

Zeynep'i elinden çekiştirirken " zaten seni istediğim zaman göremiyorum. Bir de hastalanırsan deliririm" diye devam etti.

 

Küçük dar bir patikadan yürüdükten sonra Zeynep gördüğü yerle ayaklarını yere vurarak isyan etti ve bağırarak " hayır beni öldürsen bile oraya gelmem" dedi.

 

Afran ona döndüğünde dudaklarını büzüp "ben istemiyorum" dedi.

 

Afran onu anladığını belirttiğini ifade eder gibi kafasını salladı ve elini bırakmadan arkasını döndü. Kısa bir süre düşünüp hızlıca ona döndü ve eğilip onu sırtına aldı. Zeynep Afran'ın sırtında çığlık atarken o adımlarını hızlandırdı.

 

Geldikleri yerde Afran onu indirdiğin de Zeynep bir koala gibi ona sarılıp " Afran benim yükseklik korkum var. Kendimide telkin verip bunu göz ardı etsem de bu kadarına cesaret edemem.

 

Afran kollarını onun bedenine sarıp " bunu öğrendiğim iyi oldu. Senden ilgi beklediğimde hemen bir uçurum kenarına gider bundan faydalanırım " dedi.

 

Zeynep kafasını kaldırıp "pis fırsattcı " diye onu azarladığın gür bir kahkaha atıp " evimizde bir uçurum kenarında olabilir " diye devam etti.

 

Zeynep kafasını onun göğsüne yaslamasıyla "korkma güzelim senin için en güvenli yerdesin. Canımı vereceğimi bilsem sana bir şey olmasına izin vermem" dedi.

 

Zeynep bunun bilincinde başını kaldırmadan olumlu anlamda salladı.

 

Ellerinde olsa bu anının hiç bozulmasını istemezdiler. Onlar o haldeyken Aziza hanım üst katın balkonunda gözü yaşlı bir şekilde ikisini izliyordu. İç geçirip "ah Yorgo ayrı düşen tek biz değiliz. Jiyan aşkı için canından olurken oğlu " dedi ve durdu. İçli bir nefes alıp "Tanrı onları kutsasın ve merhametini esirgemesin" dedi ve istavroz çıkardı...

 

Afran ve Zeynep ise kendi aşk dünyaların da mutlu oldukları anın keyfini çıkarıyordu. Zeynep'in kulağına eğilip kısık bir tonla "korkma " dedi. Zeynep'in sırtını okşarken sakin olmasını bekliyordu.

 

Genç kız bira sakinleşince "bana güven " dedi ve Zeynep'in titreyen bedenini kolları arasında çevirdi.

 

Genç kız yüzünde hissettiği rüzgar ile sırtını iyice onun göğsüne taşlarken oldukları uçuruma rağmen içini bir huzur sardı. Afran kulağına eğilip "gözlerini aç sevgili" dedi. Sesi boğuk ve efsunlu bir müzik gibi aşk vaad ediyordu.

 

Zeynep gözlerini açtığında önünde sanki bir dünya serili gibiydi. Afran'ın dudaklarına kadar çektiği atkıyı çekiştirip önünde ki manzaraya hayran bakışlarla "çok güzel " dedi ve elini uzattı.

 

Afran kocaman elini onun elinin altına koyduğunda kış ayı ben varım der gibi kar tanelerini serbest bıraktı. Zeynep çenesini kaldırıp kar tanelerinin yüzüne değmesini sağlarken başını Afran'ın çenesine dayadı.

 

Genç adam sanki eksik parçasıyla tam olmuş gibiydi. Oldukları anda dünya sanki onlar için dönüyor. Çevresinde ki her şey aşklarına şahitlik eder gibiydi.

 

Genç adam kolunu onun beline sararken Zeynep'i bedenine yapıştırır gibi bedenine yapıştırdı.

 

Zeynep iki elini açıp avazı çıktığı kadar " Zeynep Afran'ı seviyor" diye bağırdı.

 

Karın yeni yeni atması ortamda ki sessizlik onun gür sesinin yankılanması... Her şey onların masalına yarışır gibiydi.

 

Afran iki koluyla onu iyice sarmalayıp " Afran Zeynep'ini çok seviyor ve aşkı için deliriyor "dedi.

 

Deliriyor... Birinin birine duyduğu aşk için delirmesi. Bazı kelimeler havada kalmazdı. Geleceğin tabiri olurdu. Hem aşık olan insan tam da akıllı sayılmazdı.

 

Zeynep bu sefer kendi dilin de gür bir sesle " ez te hezdıkım dilemin" diye bağırdı. Uçurumun kenarında sesi yankı yaparken.

(Seni seviyorum yüreğim)

 

Afran'ın dudakları kenara kıvrıldı ve "ez jı te hezdıkım evinamın" diyen gür sesi yankı yaptı.

 

Seven sevdiğiyle mutluydu. İkisi yanyana çok mutluydu.

 

Kar şiddetini hafif hafif artırırken. Kollarını onun bedeninden ayırmadan onu biraz geri çekti. Zeynep kolları arasında döndüğünde gülümseyerek " üşüdüm dönelim " dedi.

 

Afran dudaklarını onun alnına bastırıp "buz gibi olmuşsun" dedi ve geri çekildi. Adamın dudaklarıyla vücud ısısına bakması Zeynep'in içini eritti. O dokunuşla üşüyen bedeni yaz mevsimindeymiş gibi ısındı.

 

Afran onun elini tutup yürümeye başladığında Zeynep gördüğü şeye dikkatli bakıp "Afran bu ne " dedi.

 

Afran onun baktığı yere baktığında umursamaz bir tavırla " o dilek ağacıymış eskiden gelip kurdele falan bağlarlarmış ama ben bu tarz şeylere inanmıyorum " dedi.

 

O öyle konuşsa da Zeynep'in bakışları yağan karla ağacın dallarında sallanan kurdele ve çaputlardaydı. Omuzlarını kaldırıp heyecanla "bende inanmam ama çok güzel görünüyor gidip birkaç resim çekelim mi? " diye isteğini dile getirdi.

 

Afran durup önce ona sonra ağaca baktı. İnanmıyordu lakin sevdiğini kıracak değildi. Sessizce onu onaylayıp ağaça doğru ilerledi.

 

Ağacın önünde durduklarında Zeynep cebinden telefonunu çıkarıp sevdiği adamla birkaç poz çekti. Afran'da aynı şeyi yaptıktan sonra merakla ağacın etrafında dönüp "sence bu ipleri bağlayanlar gerçekten inanınıp mı yapıyorlar yoksa eğlencesine mi? "

 

Afran bilmiyorum der gibi kafasını salladığın da kısa bir süre gözlerini kısıp ağaca baktıktan sonra ellerini çırparak " Afran ya biz de bağlasak mı " diye şakıdı. Genç adam kaşlarını çatıp ona baktığında "ya gerçekten inanmıyorum ama her nedense ilgimi çekti. Ben zaten Allah ve kişi arasında ki duaya kimsenin olmaması gerektiğini ve ondan başka kimseden medet umulmayacağına inanıyorum. Lakin yinede ilgimi çekti? " dedi.

 

Afran kısa bir süre düşünüp "tamam " dedi ve etrafına bakınıp " peki ne başlayacaksın " diye devam etti.

 

Zeynep'in hevesli oluşu inanmadığı bir şeyi yaptırıyordu.

 

Zeynep boynunda ki atkıyı çözmeye başladığında genç adam onu durdurup " dur onu çıkarırsan üşürsün biz başka bir şey bulalım " dedi. Etrafına bakınıp üstünü süzdüğün de aklına gelen şeyle gülümsedi. Montunu yukarı çekip bileğinde olan bandanayı Zeynep'e göstererek " bunu bağlayalım " dedi ve bandanayı açıp Zeynep'e uzattı.

 

Genç kız yerinde zıplayarak " sen bir harikasın " diye kahkaha attıktan sonra gözlerini kısıp ağaça baktı ve gördüğü taşa doğru ilerledi.

 

Afran meraklı bir tınıyla " ne yapıyorsun" dediğinde eğlenir bir sesle " yüksek bir yere bağlayacağım. Benim bağladığım tüm kurdelelerden bağımsız tek başına olacak " dedi ve taşa çıktı. Eğer buradan da yapamasa ağaça çıkacaktı. Yada Afran'ı çıkartırdı.

 

Çıktığı taşla ağaça bakınıp "off buradaki dalların hepsin de var" diye keyifsiz bir tınıyla konuştu.

 

Afran önce onu izledi sonra pes eden bir tınıyla ona doğru ilerledi ve taşın önünde eğilip "omuzlarıma çık " dedi.

 

Zeynep onu ikiletmeden omuzlarına çıktı lakin yinede elinde ki bandanayı bağlayacak boş bir dal bulamadı. Bu sefer pes eden taraf Zeynep'ti. Ellerini indirip " indir beni buradaki dalların hepsine ip bağlamışlar. Ağaça çıkmamız gerekir ben vazgeçtim" diye de devam etti.

 

Afran eğilip genç kızı yere indirdiğin de sevgilisinin yüzünde ki mutsuz ifadeye kıyamadı. Elinde tuttuğu bandanayı alıp " ver ben çıkar boş bir dala bağlarım "dedi. Zeynep sessizce onu izlerken o montunu çıkarıp ona uzattı ve ağaça tırmandı.

 

Genç kız biraz önce çıktığı taşa tekrar çıkıp onu yönlendirerek istediği dalı gösterdi.

 

Afran ona bakıp üstüne çıktığı ağaçın dalına, daha doğrusu sevgilisinin istediği dala bandanayı bağlayıp " Zeynep "diye bağırdı.

 

Zeynep yemyeşil gözlerini ona çevirdiğinde ağacın kenarında olduğu uçurumu gösterip " Zeynep buradan düşersem üzülür müsün? " dedi.

 

Zeynep kafasını olumsuz canım sallayıp "üzülmem" diye onu cevapladı.

 

Afran aşağı indiğinde çattığı kaşlarıyla "şimdi ben uçurumdan düşsem üzülmez misin? " diye bu sefer meraklı bir tınıyla konuştu.

 

Zeynep Afran'ın çıkardığı montu ona uzatıp "üzülmem" dedi ve o montunu giyerken "arkandan atlayacağım için o acıyı hissedecek zamanım olmaz " dedi.

 

Afran montunu giyerken duraksadı ve onu hızlıca kendisine çekti. Dudaklarını anlına bastırırken "ben de sensiz ölürüm" dedi.

 

Kısa bir süre ağaca bağladıkları bandanın kar ve rüzgarla hareket etmesini izleyip arabalarına doğru ilerlediler.

 

Kahvaltı yaptıkları küçük mekanın önünde elinde çay tepsisiyle duran Aziza hanımı gördüklerinde şaşırsalarda orta yaşlı kadın tepsiyi onlara uzatıp "için içiniz ısınır" dedi.

 

İkisi mutlu ve huzurluydu. Onları ısıtan ellerinde ki çay değil beraber oluşlarıydı.

 

Aziza hanıma teşekkür ettikten sonra arabaya binip oradan uzaklaştılar.

 

Afran son olarak onu Defrulzafaran manastırına götürdü.

 

Zeynep içeri girerken gözlerini gezdirip "ben daha önce buraya gelmiştim" dedi. Dışarı da kar yağıyordu ve buraya gelmeleri ona biraz anlamsız gelmişti.

 

Afran elini bırakmadan "biliyorum ama sana bir itirafta bulunmam gerekiyor" dedi. Uzun denilecek bir süre sevdiği kızın gözlerine bakıp "Zeynep ben Süryaniyim yani Hristiyanım " dedi.

 

Zeynep'in çatılan kaşları yüz ifadesi adamın yüreğini hoplattı...

 

 

Bazı korkular gün yüzüne çıkıyor ve beklenmedik sonuçlar doğurdtuyordu.

 

"Pepukamın ez be te tamam na be "

 

Uzun bir bölümdü geçen bölümün yorum sınırı dolmadı ben yinede bölüm verdim lütfen bol bol yorum yapmayı unutmayın.

 

Loading...
0%