@jutenya
|
Biliyor musun Afran senden sonra papatya falı hiç bakmadım.
Biz papatya falın papatya çiçeğinin yapraklarını seviyor, sevmiyor diye çektik Elfida, kavuşur muyuz kavuşamayız diye hiç çekmedik. Seni sevmek bir ladesti kalbim de olman yetmedi.
************************************
Aşk üç harf tek kelime, insan oğlunun cennete kovulma sebebi.
Aşk sadece masumiyet miydi?
Ya da aşk hangi kullara helal kılınmış veya hangi kullara yasaklanmıştı.
Kadir kendince yasaklı olan meyve ilgi duyuyor ve Âdem'in yaptığı hatayı yapmak istemiyordu. Olduğu şehri sevdası için seviyordu.
Dervişin maşuku çölde olsa cennetti.
Kadir'in ki de o meseleydi.
Bir zümrüt yeşili gönlünü beyhudeye çevirmişti ki; cennetin yeşillikleri bile yanında sönük kalıyordu.
Yine kendine verdiği sözler bir çift zümrüt göz için bertaraf edilecekti. Sesli bir nefes alıp Mardin manzarasına baktı. Sesli bir nefes alıp kafasını cama yasladı.
Uzağa bakar gibi değilde Zeynep'ine bakar gibi bakıyordu.
"Ey yar figanu mahşer olsa, gönlümde olana bir sual eder misin?
Zeynep olan tarafıma bir çare, bir derman bulur musun? "
Varmıdı ki dermânı?
Diline yasaklı olsa dudaklarına en yakışan isim değil miydi Zeynep!
Zeynep, Kadir içi sabrın en güzel haliydi.
Kadir göğsünü sıkıştıran hasretle sekreterini arayıp iki bilet ayarlamasını istedi. Yarın gidip sevdasına kavuşacaktı. * * * Zeynep yeni güne gülümseyerek uyandı. Afran'ı arayıp aramama arasında kalsa da, yaptığı şey yüzünde gülümseme olarak kalmıştı. Yataktan kalkıp pencerisini açtı. Her sabah yaptığı ilk şeydi odasını havalandırmak. Arkasını dönüp yatağını düzeltti. Annesi bu konularda biraz katıydı. Odası düzenli ve tertipli olacakmış. Dolabına ilerleyip okul üniformasını giydi. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra saçlarını tarayıp topladı. Öyle makyaj yapan bir kız değildi zaten.
Odasına tekrar girip çantasını ders programına göre hazırladı. Artık hazırdı kahvaltısını yaptıktan sonra çıkabilirdi.
Aşağı indiği gibi mutfağa ilerledi. Annesi gülümseyerek onu karşıladı.
Annesinin kıymetlisiydi, babasının göz bebeğiydi Zeynep.
"Günaydın" deyip direk kahvaltı masasına geçti. Masaya bakınca iki servisin ve özentinin fazla olduğunu anladı.
"Anneciğim hayırdır. Kahvaltıya biri mi gelecek. Hazırlık var gibi."
Selvi hanım kızına yaklaşıp saçlarından öptü. Gül kokulusuydu. Evin en küçüğü, oğullarından sonra gülgoncası gibi doğmuştu. Evin neşesi, nazlısıydı.
"Evet kızım Çınar abinin arkadaşları Kadir ve Rojawan gelecek. Dün Mardin'den gelmişler akşam abin kahvaltıya çağırdı."
Zeynep duyduğu isimler ile gülümsedi. İkisini de abilerinden ayırmazdı. Kadir abisinin sözü vardı. Halhal getirecekti bu dönüşün de...
" Ayyy anne umarım ben okuldan dönmeden gitmezler. Kadir abimin bana sözü vardı. Halhal getirecekti. Urfa ve Mardin el işçiliği farklı oluyor."
Selvi hanım gözlerini kısıp kızına baktı. İstekleri bitmiyordu. Evden memlekete kim gitse uzun bir liste verip gönderiyordu. Kadir bir halhal ile yırtmış gibi görünüyordu.
" Kızım en son Kemal abin gittiğin de sana halhal getirmişti. Ondan önce Çınar abin Urfa'dan gümüş eldiven seti, ondan önce de, baban yanlış değilsem. Hayır sürekli takı takan biri de değilsin. Doğru söyle koleksiyon filan mı yapmayı düşünüyorsun."
Zeynep annesinin söyledikleri ile yüksek sesli bir kahkaha attı. Bu konuda babası ve abilerini sık boğaz yaptığı bir gerçekti ama ne yapsın bir defa taksa bile seviyordu takıları.
" Anne ne yapayım seviyorum otantik şeyleri. Hem ordan gelen takı ve tokalar burda öyle her yerde bulunmuyor."
Annesi kızına bakıp kafasını salladı. Babası evin tek kızı diye çok şımartıyordu.
"Tamam hadi kahvaltını çabuk yap. Okula geç kalacaksın yoksa."
Zeynep annesinin söyledikleri ile telefona bakıp. Elindeki son lokmayı ağzına atıp hızlıca ayağa kalktı. Gerçekten geç kalıyordu.
"Ya anne bak lafa tuttun beni geç kaldım." Deyip hızlıca çıktı evden. Zaten son senesiydi. Hiç bir konudan geri kalmaması lazımdı. Bahçeye çıktığı gibi Kadir ve Rojawan ile karşılaştı Zeynep. Adımlarını yavaşlatıp Günaydın deyip gülümsedi.
Kadir için gün de dünyası da şimdi aymıştı. Karşısında küçük sevdiği vardı. Bazen içindeki duyguyu kendisine hiç yakıştıramıyordu ama işte gönlüne de söz geçirmiyordu.
"Günaydın Zeynep okula mı?"
Zeynep okul kelimesini duyduğu gibi yüzünü ekşitti. Artık geç kaldığı kesindi.
"Evet Kadir abi okula, biliyorsun bu sene zor bir sene olacak benim için. Şimdiden sınav stresine girdim resmen. İnşallah ilk sene de istediğim bölümü tuttururum. Bir yıl daha bu eziyeti çekmek istemiyorum."
Gün aydı demişti yaaa, işte o gün abi kelimesi ile kararmıştı. İçine attı Kadir. Almıştı! Alışmaya mecburdu. Arkadaşının küçük kız kardeşiydi. Duyulmasa bile yanlıştı.
Kadir Zeyneb'in nefes almadan konuşması ile gülümsedi. İçine attı tüm hislerini.
Zeynep genelde tuttuğunu koparan birisiydi. Başaracağına da inanıyordu.
" Bu kadar kafana takma Zeynep. Sen zeki bir öğrencisin, başaracağına inanıyorum. "
Zeynep öğrenci lafı ile tekrar geç kaldığını hatırladı.
"Başarılı bir öğrenci olup olmadığım sınavdan sonra belli olacak ama, sizinle biraz daha konuşmaya devam edersem cezalı bir öğrenci olacağım kesin."
"Siz yukarı çıkın annem sizi bekliyor. Çınar abim daha güzellik uykusun da, ben de okula. Artık akşama kadar kalırsanız, döndüğüm de size abimi red eden yenge adayımı anlatırım." Deyip cevaplarını bile beklemeden bahçeden çıktı. Artık Kadir abisi gitmek istese bile Rojawan abisinin kalacağını biliyordu.
Kadir sevdasının söyledikleri ile kafasını olumsuz anlamda salladı. Rojawan'ın içine kurt düşürüp gitmişti.
Rojawan Zeyneb'in arkasından hala bakan Kadir'in omzuna vurarak. "Leyla, Leyla baktığın yeter. Hadi yukarda harika bir kahvaltı sofrası bizi bekliyor. Daha Çınar'ı red eden gizemli hatunu konuşacağız. Çınar'ın yerle olan egosunu ezmek çok güzel olacak."
Kadir'in mecnun hali Rojawan'ın hiç hoşuna gitmiyordu. Arkadaşına içine atma gönlündekini dile getir desede bir türlü omu ikna edemiyordu. Gerçi şuanda takılması gereken konu yukarda güzellik uykusunda olan egosu Ağrı dağın da olan arkadaşı Çınar'dı. Zeynep ile konuştuktan sonra o egoyu ayakları ile ezmek için herşeyi yapacaktı.
Zeynep geç kaldığı için bir taksi çevirip bindi. İlk dersi Geometriydi. Sabahın erken saatine bu dersi koyan okul yönetimine için bütün iyi dileklerini dileyip arkasına yaslandı. Çantasından telefonunu çıkarıp kaç gündür kaydedip aramayamadığı numaraya watsaptan girdi.
"Tamam gelip beni inandır" yazıp gönderdi. Kim olduğunu söylememişti eğer aklında yer edinmişse hemen anlardı.
Anında telefonuna gelen bildirim ile gözleri irice açıldı. Heyecanla telefonu tıklayıp mesajın açılmasını sağladı.
"Bana bu şansı verdiğin için teşekkür ederim. Emin ol pişman olmayacaksın."
Zeynep'te pişman olmamak için dua etti. Geleceğin ona ne getireceğini bilmeden.
& & & & & & & & & & & & & & &
Zeynep gün içinde koşuşturmaktan gerçekten yorulmuştu. Notları iyiydi derslerden geri kaldığı konu yoktu. Ortalaması şükür ki güzeldi. İstediği üniversite ve bölümün gelmesini umut ediyordu.
Son tenefüse çıkmak için zilin sesini bekliyordu ve ders dil anlatımıydı. Onu sıkan tek ders buydu. Bir türlü sevememişti bu dersi. Zilin sesini duyunca büyük bir nefes alıp ayağa kalktı. Hocanın onu onaylamaz şekilde baktığını görünce gülümsedi. "Çıkabilirsiniz" sesini duyunca adımlarını hızlandırıp sınıftan çıktı. Duru'nun ona seslenmesi ile adımlarını yavaşlatıp yanına gelmesini bekledi.
Sabah attığı ilk mesaja cevap anında gelsede. Sonrasın da gün içinde hiç bir mesaj ve arama gelmemişti.
İlk adımı atmıştı artık devamın da ne gelir hiç bilmiyordu.
"Öyle değil mi Zeynep?"
Zeynep kendi adını duyunca Duru'ya döndü.
"Efendim anlamadım."
Beni dinlemiyorsun değil mi Zeynep? "
" Kusura bakma canım gerçekten dalmışım. Konu neydi. "
Duru omuzlarını düşürüp." Sen anlat benim ki o kadar önemli değil."
" Orta da anlatılacak bir şey yok Duru, sadece biraz dalgınım. Dersleri ve sınavları düşünüyorum. "
" Bu sınav ve derslerin adı Afran mı? "
Zeynep anlamsızca Duru'ya baktı.
Duru kafasını olumsuzca sallayıp. Sen olmamışsın bakışları attı.
" İki saattir telefonun titriyor. Arayan Afran ve sen farketmiyorsun. Acaba dedim dalgınlığının nedeni Afran mı? "
Zeynep duydukları ile hemen telefona baktı. Gerçekten Afran'ın üçüncü aramasıydı ve o bunu hiç farketmemişti.
Telefonu açtığı gibi Afran'ın selam diyen sesini duydu. Zeynep'te o heyecanla" Aleykümselam" dedi.
Duru duyduğu ile kendisini tutamayıp kahkaha atmaya başladı. Zeynep Duru'nun kahkaha atmasına şaşkınlıkla baktı. Duru ise karnını tuta, tuta gülüp "Hayırlı Cumalar desene, Aleykümselam'ının üzerine çok iyi gider" deyip gülmeye devam etti.
Afran telefon da kahkaha seslerini dinliyordu. Zeynep'in aleykümselam deyişine güldüğünü de anlamıştı. Gerçi kendisi de ilkokul çocuğu gibi hemen selam demişti. Zeynep'in adı geçtiği gibi kendisini bambaşka bir alemde buluyordu.
Boğazını temizleyip "Zeynep orda mısın?"
Zeynep Duru'dan bakışlarını çekip telefon konuşmasına odaklanmaya çalıştı.
"Şey evet burdayım. Dengesiz bir arkadaşım espri yaptığını sanıyordu da, ben de hiç komik olamadığını belirtmeye çalışıyordum."
Hala kahkaha atan Duru'nun kolunu çimdikleyip susmasını işaret etti. Duru acıyan kolunu sıvalayıp, Zeynep'e ters, ters bakışlar atıp arkadaşının konuşmasını dinlemeye başladı.
"Farkettim. Şey Zeynep müsaitsen seninle buluşa bilir miyiz. Biliyorum daha çok erken ama seni görmeyi çok istiyorum."
Zeynep büyük bir nefes alıp. "Şey Afran daha çok erken değil mi? Daha seni hiç tanımıyorum. Telefon etmek için bile kaç hafta düşündüm. Bir birimize biraz zaman versek. Önce bir birimizi tanımaya çalışsak. "
Zeynep söyleyeceklerini bitirdikten sonra büyük bir nefes alıp Afran'ın devam etmesini bekledi.
" Şey Zeynep ben daha fazla dayanamadım. Okuldayım yukarı bakarsan pencereden sana baktığımı farkedersin."
Zeynep şaşkınlıkla arkasını dönüp okul yönetiminin bulunduğu katın penceresinden ona bakan Afran'ı farketti. Onu gördüğü gibi yanakları pembeleşti utanarak kafasını eğdi. Kalbi çok hızlı atmaya başlamıştı bile o yüzden konuşamıyordu bile.
"Zeynep lütfen kapatma, bak sadece konuşup beni biraz tanımanı istedim. Hem kaç gündür aramanı bekledim. Lütfen! Yanına gelebilir miyim?"
Zeynep Afran'nın ard, arda konuşması ile gülümsedi. "Şey bilmiyorum. Hem okuldayız yanlış anlaşılırız filan."
"Sen orasını hiç merak etme, gidip bir kafede konuşuruz. Ben derste yok sayılmamanı sağlarım. Sadece bir kaç dakika lütfen."
Afran gelecek cevabı beklerken. Gökhan onu şaşkınlıkla izliyordu. Afran'ın bir kızın peşinde koşturup bu halde göreceğini söyleselerdi hayatta inanmazdı. Şimdiye kadar hep onun etrafında koşanlar olmuştu ve o da hep red eden taraf olmuştu. Şimdi Zeynep tarafından red edilirse Gökhan ömrü boyunca bunu Afran'ın alehinde kullanır dalga geçerdi.
"Şey tamam. Ben de seni tanımak istiyorum. Sadece bir kaç dakika daha fazla kalamam."
Afran elini yumruk yapıp işte bu der gibi yukarı kaldırdı.
Gökhan bu hareketle Zeynep'in buluşmayı kabul ettiğini anladı. Elinde büyük bir fırsat kaçmıştı resmen. Yüzünü buruşturup kafasını olumsuzca salladı. Gerçi Afran'ın bu halini de kullanabilirdi.
Afran telefonu "Tamam Zeynep emin ol pişman olmayacaksın" deyip kapattı. Gökhan'a dönüp gülümsedi.
"Afran oğlum seni bu halde ilk defa görüyorum. Gerçekten aşık mı oldun?"
Afran sesli bir soluk aldı.
"Gökhan bu aşkı bilmiyorum ama her anımda Zeynep olsun istiyorum. Neden ve nasıl böyle etkilendim hiç bilmiyorum. Sadece bildiğim ben Zeynep'siz yapamam. Şuanda evlenme teklifimi kabul edeceğini bilsem onu hiç tanımadan gider o nikah masasına otururum."
Gökhan gözlerini irice açıp şaşkınlıkla baktı arkadaşına gerçekten çiddiydi.
" Sen mecnun olmuşsun da düşecek çölü bulamamışsın lan! Ne demek nikah masası evlilik. Yaşınız kaç başınız kaç."
"Sakın Zeynep'in aklına da böyle şeyler sokup kafasını karıştırma, unutma onun daha gireceği bir üniversite sınavı var."
"Ben o kadar bekleyemem Gökhan. Yüzük aldım evlilik teklifi yapacağım. Haftaya düğün diye düşünüyorum."
Gökhan gözlerini ne kadar iri açabilirse açmış şaşkınlıkla Afran'a bakıyordu.
"Saçmalama lan. Manyak manyak konuşup benim de asabımı bozma."
"Şaka lan manyak mıyım ben hemen evlenme teklif edeyim."
Gökhan Afran'ın söylediği rahatladı. Uzanıp masada bulunan çayını alıp içmeye başladı. Afran'ın aşık halleri hiç çekilmiyordu. Zaten babası alıp onu bu okula tıkmıştı. Bir de üstüne Afran tabi duydukları ile içtiği çayı püskürtüp öksürmesi bir oldu.
" Yüzüğü mü aldım. Üniversite sınavına girsin çıkışta evlilik teklif edeceğim." Deyip Gökhan'ın boğazında bıraktığı çay ile kahkaha attı. Zil sesini duyduğu gibi öksüren arkadaşını bırakıp çıktı yanından. Yavaş adımlar ile merdivenlerden aşağı indi. Sırf Zeynep zor durumda kalmasın diye herkesin sınıflara çıkmasını beklemişti.
&
&
Zeynep bahçede oturmuş başında dikilmiş Duru'nun söylemlerini dinliyordu.
"Zeynep tanımıyorsun etmiyorsun bak takıntılı sapık filan olabilir. Ne bileyim organ mafyası olur. Bak ben arkadaşımı morglarda organları alınmış bir şekilde teşhis edemem. Hem belki sapıktır. Sana istemediğin şeyler yapıp ormanda bir yer kazıp gömecek. Allah'ım arkadaşımın dua edeceğim bir mezarı bile olmayacak. "
" Ben arkandan kollarımı açıp Zeynep gel kuzum saram seni diyemem bak. "
" Ormanlarda mezarını da arayamam. Bak tırnaklarımı yeni uzattım. Toprak kazıyıp kıramam. "
Zeynep oflayıp başını iki elin arasına koyup salladı.
" Zeynep bak seni rezidanslara filan götürmeye kalkarsa gitme tamam mı yavrum? Oralardan atlarsan ölürsün Bütün kemiklerin kırılır."
Duru biraz düşünüp küçük bir çığlık attı.
" Kuzum seni götürüp ya bir bidona koyup üstüne beton dökerse kuzum bak lütfen gitme bem güvenemedim şimdi bu adama biz gidip bunu polise filan şikayet edelim."
Afran duydukları ile kafasını olumsuzca salladı. Yukarda Gökhan onu çıldırtırken burda da Duru Zeynep'i delirtiyordu.
" Korkma sapık yada cani değilim. Arkadaşını aldığım gibi geri getireceğim."
Duru dıyduğu ses ile arkasını döndü. Ellerini göğsün de birleştirip tek kaşını kaldırdı.
"Nerden bileceğim savcılıktan temiz kağıdın filan mı var elinde, hem hergün bu ülke de onlarca kadın sırf erkek onu seviyor diye öldürülüyor."
Afran büyük bir nefes alıp. Cebinden cüzdanını çıkartıp kimliğini çıkarıp Duru'ya uzattı.
"Al bunu son ders bittiğin de bizi burda bulamazsan polise verirsin."
Duru göğsünde birleştirdiği ellerini çözüp. Elini uzatarak kimliği aldı.
"Ben Duru Zeynep'in en yakın arkadaşım. Olur da geç gelirseniz polisi aramaktan hiç çekinmem haberin olsun. Sonra yok geldim bilmem ne diyip sızlanma."
Afran kafasını anladım der gibi sallayıp Zeynep'e döndü.
Zeynep zaten ayağa kalkmış, Afran ve Duru'nun konuşmasını bitmesini bekliyordu.
" Eğer rahatsız olacaksan burda bahçede konuşalım. Belki kendini güvende hisetmeyeceksin sende haklısın hiç tanımadığın bir insanım sonuçta."
"Hayır hiç gerek yok. Kendim istediğim için burdayım. Kimliğini de Duru'dan alabilirsin böyle birşeye hiç gerek yok."
Afran gülümseyip elini önüne doğru uzatıp "Hadi gidelim o zaman."
Zeynep küçük adımlarla yürümeye başladı. Afran onu sıkmak istemediği için okula yakın bir kafe tercih etti. Uzun, uzun kendisini anlattı. Onu tanımaya çalışmasını, tanırsa sevebileceğini ekledi.
Zeynep'in yüreğin de zaten sevdanın tohumları filizlenmişti. Sadece dile dökülmek için fırsat bekliyordu. Yavaş adımlarla okula beraber yürüyüp konuşarak geldiler.
Okula yaklaştıkların da Zeynep gördükleri ile gözlerini irice açtı. Kadir ve Çınar abisi okulun kapısının önünde bekliyorlardı. Zeynep onların onu farketmemesi için Afran'ı ceketinden tuttuğu gibi onu kendiyle beraber duvar arasına çekti. İlk defa dersi asmıştı ve abisine yakalanması an meselesiydi. Gözlerini yumup açtığın da ona şaşkınca bakan Afran'ı o an farketti.
"Kadir ve Çınar abim galiba beni almaya gelmişler. Ben okulu ilk defa astım. Öğrenirlerse kıyamet kopar."
Ağlamaklı bir sesle "ben şimdi ne yapacağım. Offf niye böyle şeyler beni bulur ki."
Afran hayranlıkla Zeynep'in gösterdiği tepkileri izliyordu. Oldukları pozisyondan da hiç şikayetçi değildi.
Zeynep'in cenesini tutup yüzünü kaldırdı. Ağladı ağlayacak gibi olan dolu gözlerini görünce içi acıdı. Kolundaki saate bakıp rahat bir nefes aldı.
"Hışşştt sakin ol. Şimdi buluruz bir çaresini, korkma yakalanmadan seni okula sokacağım."
Zeynep güvenle baktı Afran'a, daha yeni, yeni tanımaya başlasa da içinde ona karşı bilmediği bir güven duygusu vardı. Sanki bütün dünya ona karşı yanlış yapsada Afran hep doğru kalacakmış gibiydi.
Afran ise o an kalbinin hızına uyum sağlamaya çalışıyordu. Göğüs kafesindeki kalbi sanki maratona koşmaya hazırlık yapmaya çalışıyor gibi hızlıydı. Afran ilk defa böyle bir duygu yaşıyordu. Titreyen ellerinden bu yakınlıktan dolayı yaşadığı heyecanı anlıyordu. Elini yavaşça kaldırıp Zeynep'in alnına düşen saçlarına götürüp yüzünden kulağının arkasına koydu. Yumuşacıktı saçları, pamuk gibi mis gibi kokusu burun deliklerinden ciğerlerini dolduruyordu. Böyle bir kokuyu ilk defa soluyordu Afran. Bu güzel kokunun ne olduğunu düşündü Afran. Eşi veya benzerine hiç denk gelmediği için bir isim bulamadı o an. Kendi kendine cennet dedi. Afran için cennetinin kokusu Zeynep olmuştu.
Zeynep'in kalbi de o an çok hızlı atıyordu. Bir an kalbinin ağzından bile dışarı çıkabileceğini düşündü Zeynep. Afran'ın elini uzatıp saçlarına dokunması ile yutkundu. Çok farklı bir duyguydu Zeynep için.
Afran'ın dudaklarını kulağının çok yakınında hissediyordu. Konuşsa dudakları tenine dokunacaktı. Yutkundu Zeynep. Afran'nın da yutkunkunuşlarını adem elmesının hareketlerinden anlıyordu. Tenin de hissettiği nefes kulaklarında duyduğu cümleler ile mest oldu. Ayakları titredi.
Zeynep dedi Afran o an gözlerime bakarak. Aldığım her nefese ad oldun. Benden gidipte nefeslerimi isimsiz bırakma!
Zeynep yutkundu tekrar, tekrar. Gözünden bir damla yaş döküldü mutlulukla, dudaklarını aralayıp konuşmak istedi.
Duyduğu ses ile duraklayıp kaskatı kesildi. Kafasını çevirip bakamadı bile ona seslenene...
"Zeynep"
Afran'ın ağzından değilde başkasının duyulan bir ses!
|
0% |