@jutenya
|
Hayırdır ne bu telaşın Afran.
Papatya seven bir kıza şiir yazmaya çalışıyorum Elfida
Papatya seven kız şiir sever mi?
Ben yazarsam sever Elfida,
Senin diğerlerinden farkın ne ki? Mısraların mı kelimelerin kalbe dokunuyor Afran
Benim onunla ilgili kurduğum her cümle, yaşanmamaş bir aşkın aşk dizeleri Elfida
Peki ya okumayı bilemezlerse, ya da okur yazar değilseler.
Aşkı bilmeyen zaten okuyamaz Elfida
Şiir yazmana değiyor mu Afran.
Şaire sormuşlar. "Nasıl şair oldun diye" O'da bana aşk namelerini yazdıracak bir güzel sevdim demiş.
"Ondan önce şiir yazmayı bilmiyormuydun demişler."
Gönül gözüm bu kadar açık değildi. Onu açmam için o güzelin gelmesi gerekti demiş.
"Şiirlerin hep acıyı yansıtıyor. Hiç mi mutlu olmadın demiş"
O'da aşk deryasına düştüm azizim, her kulaç atmam acı versede umudumu kaybetmiyorum demiş.
Tamam anladım Afran.
************************************
Kadir göğsünü şişirtecek kadar büyük bir nefes alıp " kim o!" Dedi .
Gerçi anın şaşkınlığı ile başka bir şey demek aklının ucundan bile geçmezdi.
Tabi Mevsim'in dışarıdan gelen "Zeynep'in çığlığı aşağıdan duyulur abi, babam yukarı çık bak ne oluyor diye beni gönderdi" sesi onu daha da uyandırmıştı.
Genç kız tedirgindi ve adamın tenine değen ılık nefesi onunda tedirgin olmasına neden oluyordu. Elini çektiğin de Zeynep rahat bir nefes alıp "Mevsim ben iyiyim hamam böceği gördüm ve korktum " diye yüksek bir sesle konuştu.
Giden ayak sesiyle başını kaldırıp Kadir'le göz göze geldiğin de yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Oldukları yakınlık ikisi için de kolay değildi. Zeynep'in ki utangaçlıktı malum hiçbir erkekle bu derece yakın durmamıştı. Kadir'in banyodan çıkıp çıplak üstü ve beline sardığı havlu. Genç kızın karnında kelebekler uçmuyor veya kıramplar gitmiyordu. Kıp kırmızı kesilmiş soğuk terler dökerken utanıyordu.
Kadir ise sevdiği kızın nefesini teninde hissetmenin heyecanı veya tutkusundaydı. Sağlıklı bir erkekti ve inkar etmesi çok zorduki kolları arasında ki kızı arzuluyordu.
Zeynep olduğu durumun verdiği rahatsızlıkla hareketlenip ondan uzaklaşmaya çalıştığın da Kadir'in bedenibe sardığı havlu çözülüp bedeninden sıyrılarak yere düştü ve en tuhafı ikisi bunun farkındaydı. Zeynep ağzı açık irileşmiş gözleriyle ona boncuk boncuk bakarken Kadir gözlerini yumup boğuk bir sesle "Zeynep sakın aşağı bakma " diye söylendi.
Genç kız kalbi ağzında atarken yutkundu. Ne demek aşağı bakma zaten baksa da ömür billah yüzüne bakmazdı.
Kadir onu dişlerini sıkıp "gözlerini kapat " dedi ve Zeynep "ne" derken onu çevirip hızlıca eğildi ve yerde ki havluyu alıp beline sardı.
Zeynep garibim sanki gözlerini yummak yetersizmiş gibi iki eliyle sıkı sıkıya gözlerini kapatmıştı.
Kadir ise beline sardığı havluyla kaçar gibi banyoya girdi ve kısa bir süre yaşadığı anın stresinin geçmesini bekleyip başını kapıdan çıkarıp "Zeynep kendine geldin ise bana giyecek bir şeyler verir misin? Yoksa ben gelip alayım mı?" Diye sordu.
Normalde kadınlar havluyla erkeklere yakanırlardı ama obkarda durum tam tersiydi.
Zeynep duydukları ile gözlerini kapadığı ellerini hızlıca indirip "tamam sakın çıkma ben getiriyorum " dedi ve aceleci hareketlerle dolaba ilerledi.
Bakışları kıyafetler arasında gezinirken göz ucuyla banyoya baktı ve Kadir'in kapıyı aralayıp konuştuğunu anlayınca kafasını çevirip "ne giyeceksin günlük bir şey mi yoksa takım elbisemi? " Diye sordu.
Kadir gözlerini kısıp en azından bunu utanarak yapmamasına şükür ettikten sonra "şirkete gideceğim takım elbise, ama ben banyoda giyinirken sende hazırlanmayı unutma" diye bariton bir sesle konuştu.
Zeynep bakışlarını takım elbiseler arasında gezdirirken "sen tamam da ben ne alaka" dedi. Onun şirkete gitmek gibi bir niyeti yoktu.
Kadir manidar bir sesle " neden gideceğimi biliyorsun. Boşuna inat etme Mevsim'e söyledim o'da gelecek" dedi.
Zeynep omuzları inmiş bir şekilde ona takım elbise ve gömlek seçti ve eline alıp doğruluğun da iç çamaşır da vermesi gerektiğini hatırlayıp yüzünü buruşturdu.
Önce banyo kapısına sonra elinde ki kıyafetlere bakıp pes ederek iç çamaşır çekmecesini açıp gözlerini kapatarak baksır ve atletti eline aldı. Doğruluğun da sanki gözleriyle elinde olan iç çamaşırlarına bakmasa elinde tuttuğunu unutacakmış gibiydi. Banyo kapısına geldiğin de Kadir yüzünü sıvazlayıp "Zeynep uzatmana bile gerek yok " deyip kapıyı aralayıp elindeki kıyafetleri çekip aldı.
Zeynep gözlerini açıp o'na baktıktan sonra "havlun sıkı bağlı değil mi? " Dedi ve göründüğü kadar ona baktı.
Kadir "ya sabır" deyip "korkma bağlarken yedi düğüm attım. Korkma maratonda koşsam açılmaz" diye sinirle söylendi ve o'na şaşkın gözlerle bakan Zeynep'in suratına kapıyı kapattı.
Hayır o'da sağlıklı bir erkekti ve nereye kadar sabredenilirdi. Sonuçta duygu beslediği kadınla evli ve aynı odayı paylaşıyordu.
Zeynep gözlerini kısıp " havlusu düşen sen tribi yiyen ben , sence de bu işte bir terslik yok mu" diye bağırıp dolaba ilerledi.
Tabi bu içeriden duyduğu"Zeynep istersen sabrımla oynamadan hazırlan " diye bağırmasıyla dolabın kapağını açıp söylene söylene giyinmeye başladı.
Aynanın önünde saçlarına seçil verirken " sanki benim çalışmama ihtiyacı var. Şirkette çalışmazsam iflas eder falan mazallah sonra ne yaparız " diye söylene söylene saçlarını bağladı. Tabi bu boynunda hissettiği nefese kadardı. Kulağının dibinde hareket eden dudaklar ve tenine değen nefes ile yutkundu. Bu kadar yakınlık iyi değildi. Kebdinden emindi ama yanında ki adamın ona kapılmasından korkuyor ve istemiyordu. İnkar etmese de güvendiği ve tuttunduğu tek dal oymuş ve onu da kayberse boğulacakmış gibiydi. Gözleri ikisinin aynada ki yansımasıların da kesiştiğin de bu endişelerinin boşuna olmadığını fark etti. Çünkü Kadir'in bakışlarında ki duygu kardeş gibi değil de hayranlıktı.
Zeynep yutkunduğunda Kadir'in bakışları gerdanındaydı ve dudaklarını oraya bastırıp kokusunu çekmemek için kendisiyle mücadele veriyordu. Dudaklarını ıslatıp Zeynep'in titreyen bakışlarını fark ettiğin de kendisini toparlayıp sahte bir kızgınlıkla " evet Zeynep hanım sen şirkete gelip çalışmazsan ben iflas edeceğim" dedi ve onu kolundan tuttuğu gibi arkasından kapıya doğru çekiştirdi.
Yatak odasından çıktıklarında Zeynep kurtuluşunun olmadığının bilincinde elini çekip " tamam bekle çantamı alıp geliyorum" dedi ve arkasını dönüp yatak odasına geri döndü. Kısa bir süre sonra elinde çantası ile çıkıp ayaklarını yere vura vura Kadir'in önünden geçip "patron olduğunuza göre fazla samimi ve yakın durmayalım lütfen" dedi ve merdivenlere yöneldi.
Onun bu haline gülmemek için dudaklarını birbirine bastıran Kadir kafasını olumsuzca sallayıp onu takip etti. Aşağı indiklerinde diğer aile bireyleri kahvaltı ediyordu. Zeynep açıklamayı Kadir'e bırakarak durdu ve yanında durmasını bekledi. Kadir yanında durduğun da ikisinin duyacağı bir tonda "karını nereye götürdüğünü ailene lütfen sen söyle" dedi.
Kadir'in aldığı nefesle sinirlendiği belli olurken onlara bakan ailesini bakıp "Mevsim kalk sofradan bizimle geliyorsun " dedi ve Zeynep'in elini tuttu. Mevsim asık suratıyla sofradan kalktığında onlar sokak kapısına yetişmişlerdi. Konak kapısından çıktıklarında arabaya doğru yöneldiler. Kadir arabanın kapısını açıp onu oturttuğun da Zeynep belki ailesi tepki gösterir şirkette ne işi var demelerini beklemişti ama Kadir yetmezmiş gibi Mevsim'i de arkalarından sürükleyip getiriyordu.
Zeynep şoför koltuğuna geçip oturduğun da keyifsiz bir sesle "Kadir bak beni dinle ve bizi şirkete götürmekten vazgeç, bak boşu boşuna basın ağrıyacak " diye mazeretleri tek tek sıralayıp Kadir'in onu dinlemesini umut etti.
Mevsim arka kapıyı oturduğun da , Kadir kontağı çevirip arabayı çalıştırdı.
İki genç kız sıkıldıklarını belli eden bir şekilde aynı anda oflayıp emniyet kemerlerini taktılar.
Kadir ikisini görmezden gelip yoluna devam etti. Aslında Zeynep'i uzun zaman sonra oyunbaz mızmız eden biri olarak görmek hoşuna gidiyordu. Eski Zeynep gibiydi.
O olmadığının bilincinde, çünkü Zeynep neşe dolu bir genç kızdı. Şimdi ise sanki sadece nefes alıp zaman geçirmek isteyen gibiydi. Daha doğrusu zamanın akıp gitmesini isteyen biri gibiydi.
Kısa bir yolculuktan sonra araba şirketin önünde park etti. Kadir güneş gözlüğünü gözlerine takıp " hadi bakalım bir haftalık çalışanlarım sizi şirkete alayım" dedi ve arabadan indi.
Mevsim ve Zeynep'in uzun bir offf çekip indikten sonra arabanın kapılarını çarparak "ben senin kız kardeşim" " ben senin karnım" diye isyan ederek söylendiler.
Zeynep artık toplum içinde karı koca rolünü iyi oynayan biriydi. Eskisi çok zorlanmıyor dile getirirken diline iğneler batmıyordu.
Yüreğine batan can kırıkları olduğu sürece cam kırıkları kadar acı verecek şeyleri hissetmiyordu.
Kadir kaşları ile şirketi gösterip yürüdüğün de ikisi de ayaklarını yere vura vura onu takip ettiler.
Üçü şirkete girdiklerin de kapıda ki güvenliğe selam verip " günaydın" dediler. Asansöre bindiklerinde Kadir gayet keyifliydi. Kemal ve Baran ile ortaktı. Onlar kız kardeşleriyle uğraşmak istediklerin de şirkete çağırır onunla uğraşırlardı. Ne yaşanırsa yaşansın ailesini affetmesini istiyordu. Gerçi Zeynep şiddetle bu fikre karşı çıkıyor ailesinin konusu açıldığında ya orayı terk ediyor ya da çok büyük bir tartışma yaşıyordu.
Kemal ve Baran'ın pişmanlığını gördüğü için onlara üzülüyordu. Belki bir umut barışırlar Zeynep'te eski neşeli hayatına döner. Oysa Zeynep'in yüreğinde öyle bir yara vardı ki sabah akşam kanıyordu. Onlar sanıyordu ki Zeynep Afran'dan ayrıldı diye ailesine kırgın ve küskün. Zeynep bir hiçmiş gibi gözden çıkarılışını ailesinin bir kalem de onu başka bir kapıya atışlarını affedemiyordu ve hiçbir zaman da affedemeyecek.
Zeynep ve Mevsim Kadir'in arkasında birbirine bakıp somurtarak söylene söylene asansörün durmasını bekliyorlardı. Asansörün kapısı açılıp Kadir çıktığın da ikisi de onu takip edip dışarı çıktıklar ve Hilal'in isyan eden sesiyle onunda onlarla aynı durumda olduğunu anladılar.
Kadir Rojawan'ın önünde durup yarı alayvari bir sesle "yeni çalışanlar geldi mi?" Diye sordu.
Mevsim dudaklarını büzüp "bu genç yaşında bunamadığını farz ederek bizi senin getirdinğini hatırlatmak istiyorum abi " diye araya girdi.
Kadir'in ona olan sinirli bakışları ile yutkunup bir adım geri gitti.
Kadir tek kaşını kaldırıp " ortak huysuzluk yapıp sorun çıkarını ne yapıyoruz " diye diğerlerinin muhatabı olmadığını gösteren bir duruşla sorusunu sordu.
Rojawan keyifli bir sesle " bir hafta olan cezası bir ay bir ay olan cezası bir yıl olur" dedi.
Naze ve kendisini tutamayıp ağzı açık bir şekilde " çüş " dedi.
Rojawan küçük karısına bakıp gözlerini kısarak " şirket için de üslubumuza dikkat edelim lütfen " dedi.
Hilal onun elinde olan dosyayı çekip " nasıl olsa üç gün içinde beni sen kovacaksın bu yüzden benim için sorun yok " dedi ve giydiği topuklu ayakkabıların çıkardığı tok sesle kapının önünde duran sekretere bakıp " senin yerinde olsam fazla uzaklaşmam malum patronun beni kovdu kovacak anlarda " dedi ve sekreter koltuğuna oturup ayak ayak üstüne atıp eline aldığı kalemle " patron kocam yarım saat sonra toplantınız var bence çok oyalanmayın " dedi ve ona şaşkınca bakanları görmezden gelip ciddi bi edayla önüne döndü.
Tüm bakışlar onlardayken ona meydan okuyan karısına bakıp ellerini masaya koydu ve eğilerek "her gün gelip seni kovmam için yalvaracaksın ve ben seni yine kovmayacağım " dedi.
Hilal yaşı ve boyu küçüktü ama tuttuğunu koparan biriydi. Alt dudağını diliyle ıslatıp elini kaldırdı. Kendinden emin bir edayla ve serçe parmağını göstererek "var mısın iddiasına " dedi.
Rojawan gözlerini kısıp serçe parmağını onun serçe parmağından geçirip "olur nesine " dedi.
Hilal onun gibi gözlerini kısıp " okey kazanan bir diğerinin istediğini yapsın" dedi.
Rojawan kafasını sallayıp "ama ne olursa olsun yapacak ve geri adım atmayacak tamam mı?"
Kadir elini dostunun omzunun koyup "Rojawan saçmalıyorsun" dedi.
Rojawan omzunun üstünde ons dönüp " merak etme ben kaybedeceğim iddiaya girmem " dedi ve bakışlarını Hilal'e çevirdi.
Hilal kafasını olumlu anlamda sallayıp Rojawan'ın gözlerine bakarak " o zaman ilk defa pişman olup yenileceksin " dedi ve serçe parmağını çekti.
İkisi resmen birbirine savaş açmıştı.
Mevsim ve Naze İnsan kaynakları departmanına gönderilirken Zeynep ve Hilal yönetim katındaydı.
Zeynep olduğu bölümde kalmak istemiyordu çünkü ortaklardan birisi abisi Baran'dı ve İstanbul ayağını Kemal abisi yönetiyordu. Onları görmeye hazır mıydı? Veya görmek istiyor muydu?
Masaya geçip oturduktan kısa bir süre sonra Rojawan'ın Hilal diye bağıran sesi ve karşı tarafta sıratan Hilal ile gülümsedi. Kafasındakileri def edip Hilal'in ve Rojawan'ın atışmasına odaklandı.
Bugün önemli toplantıları vardı. Zeynep bakışlarını Hilal'den çekip önünde ki günlük programa baktı. Abisi Kemal yüzünden tecrübesi vardı eline kalem alıp not almaya başladığın da duyduğu boğaz temizle sesiyle başını kaldırıp önünde duran adamlara baktı. Birkaç gün önce sıra gecesinde gördüğü adamlar olduğunu anlayınca hızlıca sandalyesini çekip "Ezel bey hoş geldiniz kusura bakmayın sizi bu saatte beklemiyorduk " derken ayağa kalktı.
Genç adam kaşlarını çatıp meraklı bir tınıyla " tanışıyormuyuz ? " Dediğin de karşısında ki genç kızı daha önce görmediğinden emindi.
Zeynep sıra gecesinde çarşaflı olduğunu hatırlayınca gülümseyerek elini uzatıp " ben Zeynep Botan daha önce tanışma fırsatımız olmadı ama sizi sima olarak tanıyorum" dedi.
Ezel Giritli onun uzattığı eli sıkıp " Baran Botan ile bir akrabalığınız olduğunu düşünüyorum ve galiba yanılmıyorum " diye yanılmadığından emin olmaya çalıştı.
Konuşurken Botan soyadını aralarında resmi nikah olmadığı için kullanmıştı. Düşen yüzüne sahte bir tebessüm kondurup" yanılmıyorsunuz kardeşiyim " dedi ve şirket telefonunu eline alıp dahili numarayı tuşladı. Karşıdan duyduğu Kadir'in sesiyle "Kadir bey Ezel bey geldi " dedi ve duraksadı. Adamlara niçin geldiklerini bile sormamıştı.
Ezel Giritli elini uzatıp Zeynep'in kulağında olan telefonu çekip aldı ve kulağına götürdü. Dostane bir sesle " seni görmeye gelmedim ama müsaitsen bir kahveni içerim" dedi. Karşıdan aldığı cevapla telefonu kapatıp masaya bıraktı. Bakışları tekrardan Zeynep'i bulduğunda " tanıştığımıza memnun oldum Zeynep hanım ben içeride olacağım lütfen kahvem sade olsun " deyip yanından geçip açtığı kapıdan içeri girdi.
Zeynep diğerlerine baktığında Ezel'le genç adamlardan biri elini uzatıp çapkın bir edayla " ben de Ezel'in kuzeni Yusuf abiniz Baran beyle daha önceden tanışıyoruz. Sizinle de burada tanışmak beni çok mutlu etti "dedi.
Zeynep istemeye istemeye elini sıkıp" memnun oldum Yusuf bey, kahveniz nasıl olsun " dediğin de maksadı konuşmayı uzatmamaktı.
Ama karşısında ki genç adam onunla aynı düşüncede değildi. Bakışlarını Kadir'in odasının kapısına çevirip tekrar Zeynep'e döndü ve ellerini ceplerine koyup " Mardin'lisin değil mi Zeynep" diye söze girdi. Yanında duran adama içeriyi gösterirken maksadı Zeynep ile konuşmasını uzatmaktı.
Kabalık etmek istemediği için " evet Mardin'liyim " dedi ve yerine oturdu.
Genç adam Zeynep'in kayıtsız kalışına surat asıp " Bu akşam size davetliyiz. Buraları gezmek için bir rehbere ihtiyacım var ailen için sıkıntı olmazsa bana Mardin'i gezdirmeni çok isterim" dedi.
Zeynep elinde ki kalemi masaya bırakıp " üzgünüm ben bu gece orada olamayacağım ve yarın için başka planlarım var" dedi ve eliyle içeriyi gösterip "sizi bekliyorlardır " dedi. Yılışık insanlardan nefret ederdi. Dün gece çarşaflı olarak gördükleri için Kadir'in karısıyım diyememişti. Belki kendisi için yanlış düşünürler belki hala birinin karısı olmaya alışamamıştı.
Yusuf daha fazla ısrar etmeyerek içeri girdi. Zeynep'te telefonu eline alıp dahili numaraları tuşlayıp kahveleri söyledi.
Bakışlarını kaldırıp Hilal ile göz göze geldiğin de zoraki bir şekilde gülümsedi. Mutlu olmayıp mutlu gibi görünmek yük olurmuş insana.
Kahveler geldiğinde ayağa kalkıp tepsiyi aldı ve kapıyı çalıp içeri girdi. Kadir'le göz göze geldiğin de Kadir ayağa kalkıp ona doğru ilerledi. Elinde ki tepsiyi almaya çalıştığın da Zeynep kaşlarını çatıp "Kadir bey ben yapabilirim " dedi ve kısık bir sesle " unuttun galiba ben senin sekreterin değil mi?" Dedi ve yanından geçip Karadeniz'li ortaklarına dağıttı.
Kadir'in kaşları çatılı bir şekilde ona bakmasıyla keyifli bir şekilde gülümseyip onunda kahvesini masasına bırakıp "afiyet olsun efendim başka bir istediğiniz var mı!" Dedi. Durumdan memnun olmadığı belli olan Kadir ile keyfi yerine gelmişti. En azından bir hafta dediğini bir günde bitirebilirdi.
Kadir boğazını temizleyip " teşekkürler Zeynep hanım şimdilik yok olursa söylerim" dedi adımlarını masasının yanında duran karısına yönlendirdi ve yanından geçip sandalyesine oturdu. Eline aldığı kahveyi dudaklarına götürüp bir yudum aldığın da yüzünü buruşturup " sanırım kahvem karışmış ben sade içiyorum" dedi.
Zeynep şaşkınlıkla irileşmiş gözlerle " sade içtiğini biliyorum ve sade istedim Kadir" dedi ve eğilip fincanı eline aldı gözlerini kısıp " acaba karıştırdılar mı?" Dediğin de Kadir ile göz göze geldi.
Odada olan Ezel Giritli ve diğerleri ikisini izliyordu. Özellikle diyalogları onlara göre fazla samimiydi.
Kadir ise arkasına yaslanıp onu izliyordu. Zeynep elinde ki fincanla kafasını çevirip diğer adamları fark ettiğin de utançtan pembeleşen yanakları ile " ben sana yeni bir kave getireyim Kadir" dedi ve gözlerini yumup duraksadı "bey " ekini ekledikten sonra kaçar gibi çıktı.
Kadir ona kahveyi değiştirmene gerek yok diyecekti ama Zeynep sağ olsun buna fırsat vermemişti.
Zeynep katın mutfağına girip bu sefer kendi kahveyi hazırladı ve küçük bir tepsiye yerleştirip ilerledi. Elini kapı kulpuna attığı gibi kapı açıldı ve Yusuf onu fark etmediği için arkasına bakıp konuşarak dışarı çıktı. Zeynep'in "dikkat et " demesiyle hissettiği ıslaklık ve yanmaya ile kafasını çevirip " yandım" diye bağırdı.
Şaşkınlık ve endişe bir arada ne yapacağını bilmiyordu. Ezel Giritli ve Kadir dışarıya fırladığında Yusuf üstünde ki gömleği çıkarıyor Zeynep'te yardımcı olmaya çalışıyordu.
Kadir onu kenara çektiğin de endişeli gözlerle " yaktım adamı " diyen endişeli sesi duyuldu.
Dakikalar sonra Yusuf üstünde ki gömleği çıkarmış kahve dökülen yere soğuk kompleks uygulanıp krem sürülmüştü. Rojawan ve Hilal dahil hepsi Kadir'in odasında Yusuf'u merak ediyordu.
Yusuf başını kaldırıp endişeli bakışlarla onu izleyen Zeynep ile göz göze geldiğin de " korkma yanmadım " dedi ve gülümsedi. Amacı tedirgin olan genç kızı rahatlamaktı.
Zeynep omuzlarını indirip "kapıyı biranda açınca ben fark edemedim üzgünüm" diye hislerini dile getirdi. Endişelenmişti.
Rojawan onları dinlerken kaşlarını çatıp Kadir'e döndü. Beklediği durumdan memnun olmadığı yüz ifadesinden belliydi.
Ezel Giritli kuzenine bakarak "sende çok abarttın bağırınca bir şey oldu sandık " dedi ve karşısına geçip ayak ayak üstüne attı.
Yusuf gözlerini Zeynep'ten almadan " neyse artık özür mahiyetin de rehberlik yaparsın ödeşiriz " dedi.
Zeynep ağzını açıp ne diyeceğini bilmezken Kadir'in yumruk olan eli kaşları çatılı bir şekilde "karım sana beden rehberlik yapsın Yusuf" diye kızgın bir sesle konuştu.
Ve bu söylem ortaya bomba gibi düştü. Çünkü Zeynep kendisini tanırken Botan soyadı ile tanıtmıştı.
Yusuf anlamayan bakışlarla" karın mı?" Derken. Ezel şaşkındı. Kadir Zeynep'in elini tutup " evet karım. Sekreterim hastalanınca birkaç gün yardım etmek için gönüllü oldu " dedi.
Ezel ve Yusuf onun kendisini Botan diye tanıtmasını bir kenara itip sıra gecesine gittikleri gece çarşaflı bir kadını eşi diye tanıttığını hatırlayıp" senin iki karın mı var' diye merakla konuşan Ezel'di.
Yusuf aynı merakla " Botan'lar kızlarını kumamı verdi " diye devam etti.
Zeynep kendisini nasıl açıklayacağını bilmiyordu.
Herkes şaşkınken Rojawan araya girip " Kadir'i kumayı karısının üstüne değil benim üstüme getirdi " dedi ve sesli bir nefes aldıktan sonra " eşlerimiz o gece sürpriz yapıp geldiler o yüzden öyle giyinmişlerdi . Zeynep ve Hilal eşlerimiz" dedi ve Hilal'in elinden tutup " kusura bakmayın şimdi gitmem gerekiyor. Toplantı da görüşürüz" deyip odadan çıktı.
Kadir'in bakışları hala Zeynep'te iken genç kız kaçar gibi odadan çıktı ve lavabolara ilerledi. Elini yüzünü yıkayıp kendisine gelmesi gerekiyordu.
Saatler sonra toplantı için herkes toplantı odasına toplanmıştı. Yaşanan aksaklık unutulmuş gibiydi. Hilal ve Zeynep beraber masayı ve ikramlıkları hazırlayıp çıkmışlardı.
Toplantı başlayıp sözleşme için maddeler incelenirken Rojawan sırf karısına iş çıkarmak için on dakika da bir arayıp bir şeyler istiyordu. En son kahve istediğin de kahve tepsisini Hilal suları da taşıyan Zeynep içeri girdiler. Ezel Giritli Kadir'in karısını şirkette sekreter olarak çalıştırmasını anlayamıyordu. Hela Baran ve Kemal Botan'ların bunu kabul edişleri mantığı almıyordu.
Hilal kahve fincanları dağıtırken önceliği Rojawan'dan başlayıp masaya bıraktı ve bitirip geri döndü. Zeynep bugün yaşadığı olay yüzünden utanıyordu. Hızlıca dağıtım yapıp arkasına bakmadan toplantı odasından çıktı.
Rojawan kahveyi yudumlamaya başladığın da yanından geçip "içine tükürdüm " dedi ve yürümeye devam etti.
Rojawan duyduğu sesle yuttuğu kahveyi püskürüp öksürmeye başladı. Hilal endişeli bir şekil de geri dönüp "helal" dedi ve sırtına vurmaya başladı.
Rojawan gibi biriyle dostluk kuranın düşmana ihtiyacı yoktu. Hilal olduktan sonra Rojawan'ın da düşmana ihtiyacı yoktu.
Sırtına vurarak ciğerlerini çıkarmak üzere olan Rojawan Hilal'in elini tutup isyan ederek " gavura vurur gibi vuruyorsun yeter " dedi.
Hilal boğazını temizleyip"kusura bakma kendimi çok kaptırdım " deyip kafasını eğdi ve alt dudağını ısırıp efsunlu bir sesle " bir hafta boyunca kendini benden koru " deyip doğrularak herkesin şaşkın bakışları arasında " size iyi çalışmalar" dedi ve kapıdan çıkıp gitti.
Karısının bir elli boyu türlü türlü huyu vardı.
Zeynep masasına geçip oturduğun da asansörün açılan kapısı ile bakışlarını oraya çevirdi.
Kadir onu buraya getirirken abilerin şirkette olmayacak demişti ve onlarla karşılaşmak istemiyordu. Her an bir yerlerden çıkabilirler düşüncesi zihnini oldukça işgal ederken şimdi Baran abisi tüm heybeti ile karşısındaydı.
Aylar sonra abisini görmek ona hiç iyi gelmedi. Titreyen gözleri ile yutkundu. Sarsak adımlar ile ayağa kalkıp oradan uzaklaşmak için adımlarını lavabolara yöneltti ama abisi kolundan tutup onu durdurdu.
Zeynep gözlerini yumup titreyen sesiyle "Kadir ve diğerleri toplantı odasında" dedi.
Bıraksın gitsindi.
Görmek veya duymak istemiyordu.
Baran özlemle kız kardeşine bakarak" onları değil seni görmeye geldim " dedi. Çekip sarılmak istediğin de Zeynep kolunu elinden kurtarıp abisine döndü ve öfkeli bir sesle " sakın düşündüğüm şeyi yapma çığlık atar ikimizi rezil ederim " diye tısladı.
Baran kaç aydır kardeşiyle konuşmak istiyordu ama kardeşi bir türlü kabul etmiyordu.
Eliyle Kadir'in odasını gösterip " tamam kardeşim gel beş dakika dinlesen yeterli " dediğin de Zeynep kahkaha atarak gülmek istiyordu lakin ücra bir yere sığınıp dizlerinin üstüne çökerek ağlamak isteyen tarafı daha ağır basıyordu.
"Ben senin kardeşin falan değilim " dediğin de kendisini Kadir'in odasında buldu. Etrafına bakınıp çıkmak için kapıya atıldığın da Baran onu kollarından tutup "konuşmadan buradan çıkmayacağız " diye yüzüne bağırdı.
Baran'ın bağırması onu o geceye götürdü.
Saçlarından tutup sürüklenmişti. Tıpkı bir hiç gibi , o gece abisi bağırarak "ölsün " demişti. İşte öldü varsayıp uzak duruyordu. Zihninin gittiği yer uçurum da atlayıp kurtulamıyordu. O geceyi yaşar gibi canı acı. Dönen başı ile bir yerlere tutunma ihtiyacı duydu. Baran elini uzattığın da yerinde sendelenip abisinin uzattığı eli "uzak dur benden" deyip itti ve duvara tutundu.
Bedeni zangır zangır titriyordu. İyi değildi ve o artık iyi olacak biri değildi. Başını duvara dayayıp" ne istiyorsunuz benden istediğiniz oldu. Bir hiçmişim değerimi kıymetimi anladım ve haddimi bilip yerime oturdum. Sizin için yeterli değil mi? Artık neyi konuşmak istiyorsunuz " dedi ve gözlerini açıp abisiyle göz göze geldi.
Baran " bacım " dediğin de Zeynep elini kaldırıp onu susturdu. Köpek yavrusu gibi gözden çıkarılmıştı. Gerçi köpek yavrusu bile terk edilirken ondan kıymetliydi.
"Ölmesini istediğin bacın " dedi ve sendeleyerek koltuklara ilerledi. Boş bir çuval gibi bedenini koltuğa bırakırken " sırf bu yüzden şirkete gelmiyorum " dedi. Bağırıp çağırmak isteyen bir yanı duvar dibine oturup sessizce içi çıkana kadar ağlamak isteyen diğer bir yarı vardı.
İkisini de yapsa rahatlayacaktı.
Baran karşısına geçip oturduğun da kız kardeşini bu kadar kötü görmeyi beklemediği için ne hissedeceğini bilemiyordu. İzin verse çekip sarılacaktı lakin kardeşinin ifadesiz soğuk bakışları benden uzak dur diyordu.
Derbederdi ve kimseyi istemiyordu.
Bir yerden başlaması gerektiğinin bilincinde " bak yaptığımız doğru değildi. Yanlış bir anlaşılma oldu ve önünü alamadık izin verirsen telafi etmek istiyoruz " diye söze başladı.
Zeynep'in içinde küçücük umut filizleri yeşerdi. Dolu dolu gözlerini abisine çevirdiğin de Baran onun beklentisinin farkında değildi ve kendince kardeşinin iyiliği ama Zeynep için ölüm olan acımasız sözlerine devam etti.
"Biz de seni öylece evlendirmek istemezdik ama sende gidip elin gavuruna gönül verdin. Hem biz o kadar geniş değiliz " diye söze başladı.
Bir genç kız kaç defa öldürülür çalışma gibi Baran konuşmaya başlamıştı. Bugün Zeynep için ikinci bir dönüm noktası ve vazgeçişti. Gözleri dolu dolu abisine bakarken o sanki eline yayı almış avcı gibi her seferinde bir okla onu yaralıyordu. Bazı yaraların dermanı yoktu. Zeynep'te açılanlar gibi...
"Ben senin iyiliğin için İlyas ile evlen dedim. Gözümüzün önünde olacaktın. Kimsenin sana of demesine bile izin vermezdim " dedi. Bazı kelimeler arsız ve utanmasızcaydı.
Bir genç kızın her seferinde bir kürek üstüne atılıp gömülmesi isteniyordu ve bunu o'na yapan ailesiydi.
Zeynep sustu. Kelimeleri yutkuna yutkuna sustu.
Baran kuruyan dudaklarını ıslatıp " endişen olmasın seni yok saymıyoruz Kadir ile evli olduğun sürece başımızın üstünde yerin var " diye devam etti.
Zeynep duyduğu cümleler altında kaldı. Bir enkazın altında nefes almaya çalışır gibi derin derin nefes alıyor soğuk terler döküyordu.
Titreyen çenesini kaldırıp " Kadir benim gözümde bir abi gibiydi ve siz beni onunla evlenmeye mecbur bıraktınız. Utanmadan da onunla evli olduğun sürece başımızın üstünde yerin var diyorsun " dedi ve duraksayıp " gerçekten merak ettiğim bir şey var" dedi ve abisinden tepki bekledi.
Baran kaşlarını çatıp " neyi merak ediyorsun "dediğin de Zeynep tüm gücünü toplayıp " sende Allah korkusu hiç mi yok? Kalkmış bana senin gibi gördüğüm bir adamla evli kalmaya devam et diyorsun" diye bağırdı.
Kafasını olumsuzca sallayıp " sen sana cehennem gibi olan bir odada yatmak nasıl bir şey biliyor musun? " Diye gür bir sesle konuşup işaret parmağını kendisine çevirip " ben biliyorum. Abi dediğin adamın ayak ucunda sabah etmektir. Kazayla uykudayken yanlışlıkla ayağım tenine değer diye yarım uyuyorum. Kaç aydır derin bir uykuya dalmadım haberin varmı?" Diye konuştu.
Karşısında taş duvar gibi bir adam vardı. Baran burun kemerini sıkıp ifadesiz bir sesle " Kadir iyi ve yakışıklı biri sevmeyi dene ömrün o adama abi demekle geçmeyecek. Hem aranızda kan bağı yok bu kadar abartma" dedi.
Zeynep omzunu silkeleyip " isterse dünyanın en yakışıklı erkeği olsun benim gözümde abisini askerliğe gönderirken onu teselli eden bir abi, ötesi asla olmayacak " dedi. Bugünün getirisi Zeynep'te büyük olacaktı. Anksiyete'si ilk defa bugün tetiklenecekti.
Baran elini çenesine götürüp uzun parmaklarıyla sıkarken " sen yine de kocanı sevmeyi dene babamlarda benimle aynı fikirde,evli bir kadın olduğun sürece istediğin zaman baba evine gelebilirsin. Harcamaların için esabına her ay düzenli para yatırcağım ve payına düşen malını yakın bir zamanda sana vereceğim " diye devam etti.
Zeynep yaşadıklarına inanamıyordu. Kafasını olumsuzca sallayıp ona inanmadığını belli eden bakışlarla" siz delirmişsiniz " dedi.
Baran konuştuğu anda " ben abi gibi dediğim bir adamla evli kalmayacağım " diye kestirip attı. Şimdi sırf Kadir'e olan saygısından duygularına hislerine gem vurmuştu ama içinde yıkımla baş edemiyordu. Yüreği yanıyor tabirini diri diri yaşıyordu. İnsan aldığı nefesle yanar mıydı?
Zeynep yanıyordu.
"Ölsen bile seni o gavurla evlenmene izin vermeyeceğiz. Kocanı sevmene bak başımıza iş aşma bu yaşımdan sonra kimsenin ağzına sakız olmayacağız " tekil değil çoğul konuşuyordu ve her kelimesi Zeynep'in canına kıymık gibi batıyordu.
Zeynep bedenin de olan değişimlere engel olamıyordu. Alnında boncuk boncuk terler dökülüyordu. Görünmez bir ip boynuna dolanmış gibi boğazını sıkıyordu.
Baran kız kardeşinin durumundan bir haber " namusumuza laf getirme kaderini kabullen " diye konuştu.
Zeynep namuslarına laf getirecek ne yaptığını düşünürken arttık alamadığı nefesle ayağa kalktı. Kıpkırmızı kesilmişti. Eli boğazına gitti. Ağzı yarım açılırken gözleri irileşti ve attığı sarsak adımla gözlerini yumdu...
Baran kafasını eğmiş konuşurken duyduğu sesle irkildi. Zeynep'i gözü kapalı yerde gördüğün de yerinden fırladı ama o bile daha kardeşine ne yaptığını bilmiyordu.
|
0% |