Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@jutenya

 

Bir insan kaç yıl yaşayabilir. Ya da ben sensiz kaç yıl daha ölmemeye çalışacağım Elfida

 

 

Bana bilmediğim sorular sorma Afran. Senden sonra hiç yaşamadım ki nerden bileyim.

 

************************************

 

Leyla'yı görenler Mecnun'a sorarlar Leyla bumu diye?

 

Mecnûn siz bir de onu benim gözümden görün der gülümser. Kadir'in gözünde ki Zeynep eşsiz bir varlıktır. Onu anlamdıracak tek sözcük Zeynep'ti ve ona onun gözünde bakmaları gerekiyordu.

 

Bir Zeynep vardı, Kadir'in sevmeye kıymadığı.

 

Kadir'in duran arabayla daldığı düşüncedelerden kendisine gelip arabadan inmesi bir oldu. Tabi sesli bir şekilde çarpan kapı sesi ve Çınar'ın "Şadiye "diye acı çeker gibiydi inlemesi de aynı andaydı. Çınar elindeki dondurmayı yere düşürmüş küçücük bir çocuk gibi Zeynep'e bakıyordu.

 

Zeynep'in yukarı koşmaya çabalaması Çınar'ın öfkeyle atlaması Kadir'in onu tutması eş zamanlıydı.

 

Kadir, Çınar'ı tutunca Zeynep kendisini abisinin pençelerinden kurtarıp arkasına bile bakmadan yukarı kaçması hızlıbir şekildeydi. Çınar çırpınır bir şekilde giden Zeynep'in arkasından kendisini Kadir'in ellerinden kurtarıp Şadiye'ye döndü. Zavallı kızının canını bugün çok acımıştı. Melek bile onu red ederken bile canı bu kadar çok acımamıştı.

 

Omuzları düşmüş bir şekilde ayaklarını yerde sürterek Şadiye'sine doğru ilerlefi. Üzüntüden titreyen eliyle Şadiye'nin kaputunu okşayıp büyük sesli bir nefes aldı. Kendisini

 

"Üzülme bir daha onun binmesine izin vermeyeceğim. Bir de asla kimsenin sana böyle davranmasına da müsaade etmeyeceğizm, sana söz bebeğim."

 

Üzgün bakışlarını Kadir'e çevirip, onda teselli arayan bakışlarla boynunu büktü.

 

Kadir yüzünü buruşturup gözleri ile görüp kulakları ile işittiği şeylerin yanlış olmasını diliyordu. Zaten Zeynep rüyalarına gelmiyordu. Biraz sonra uyanıp bu salaklar ile niye arkadaşlık ettiğini sorgulayacağı anları umud ediyordu. Hayır yoksa niye böyle mallar ile arkadaşlık etme gereği duysun ki, zaten rüya değilse yukarıda onu bekleyen bir de Rojawan vardı. Oflayıp yürüdü hepsine sadece Zeynep için katlanıyorsun diye içinden geçirdi. İçindeki ses sen Zeynep'ten önce de bunlarla arkadaştın dedi. Daha fazla dayanamayıp Çınar'ı kolundan tuttuğu gibi önünde yürümesi için itekledi.

 

"Çınar yürü akşam akşam asabı bozma araban Zeynep'ten değerli değil. İyi ki bir kapısını çarptı."

 

Çınar Kadir'in kapısını çarptı demesi ile sanki yavrusu hastalanmış şefkatli bir anne edasıyla ciğeri yanarak omzunun üstünde dönüp Şadiye'ye bakt, içi yanıyordu. Kadir Çınar'ın durup arabasına bakması ile kolundan tutup sürüklemeye başladı yoksa birazdan oturup İbrahim Tatlıses gibi buradan bir Zeynep geçti yüreğimi yaktı geçti diye ağıt yakacaktı.

 

Kadir yukarı çıktığın da kapının açık olması ile zili çalmadan içeri girdi. Belli ki Zeynep bilerek açık bırakmıştı. İçeri girdiği gibi Zeynep'in şen şakrak kahkahaları evin içinde yankılanıyordu. Kulakları bayram ediyordu. Küçük meleği gittiği her yere neşeyi kendisiyle götürüyordu. Bir tek onun yüreğini es geçiyordu.

 

Çınar'la beraber odaya girip Rojawan, Kemal ve Zeynep'in beraber gülüşmelerine ortak oldu. Konu Çınar'ı red eden ilk kadın Melek'ti. Rojawan Çınar'a bakıp tek kaşını kaldırarak çiddi bir tavırla "Hayır bu kız senin neyini beğenmedi de red etti. Misal Şadiye'n var. Kulağında seni Mardin'in diline kunde diye düşüren küpen var. Elin de mesleğin var. Hayır bütün kızlar peşin de koşarken bu kanatsız Melek bacımız seni niye red etti." Sesinde ki alayvari tınıyı anlamamak için aptal olmak gerekiyordu.

 

Çınar ters bakışları ile Zeynep'e baktı. Bugün hem Şadiye'sinin kapılarını çarpmıştı hem de onu karşısındaki gereksiz arkadaşlarının diline düşürmüştü. Mardin'den ayrıldığı gibi bunlarla arkadaşlığını kesmeliydi. Hatta adres değişikliği yapıp adresini onlara verme vermemek güzel bir fikir olabilirdi.

 

Rojawan'ın çalınan telefonu ile herkes gülüşmelerine ara verdi. Rojawan sehpada bulunan telefonunu alıp arayanı görünce gülümsedi Azad Saruhan arıyordu.

 

"Azad'ım tam üstüne aradın."

 

(........)

 

"Bizim Çınar'ı melekler çarpmış biz de onu konuşuyorduk."

 

(...........)

 

"Kim olduğu öğrenebilirsek hepimiz bu asil hareket için çiçek yaptırıp tebrik etmek istiyoruz."

 

(...........)

 

"İşte Azad'ım bu kanatsız Melek bunun Ağrı dağından büyük egosunu Karacadağ lavları gibi püskürtmüş. Şuanda küpeli Çınar'ımızı Beşiktaş belediyesinin hayvan barınağından almaya geldik garibimin egosu o kadar yerde sörünmüş ki küpesi olmasına rağmen belediye bunu sahipsiz sanıp barınağa getirmiş."

 

Zeynep gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

 

Çınar ise daha fazla dayanamayıp telefonu Rojawan'ın elinden çekip aldı. Gereksiz arkadaşı o kadar soğuk espri yapıyordu ki Çınar bir an üşüdüğünü hissetmişti.

 

" Azad sen bakma bunlara yok öyle bir şey sen beni biliyorsun. Ben red edilecek adam mıyım?" Diye zerdeniște bulundu. Tek temennisi içlerinde en akıllı olan dostunun onu anlamasıydı.

 

Tabi Azad'ın karşıdan " adresi at bende tebrik edip çiçek yollayacağım "demesi ile Çınar'ın umutları yıkıldı. Elindeki telefonu kapatıp Rojawan'a fırlattı. Hayır yani ne vardı kız onu red etmişse, ilklerde yaşanabilirdi.

 

Onun bu haline hepsi kahkaha attı ve gülüşüp bir birlerine takılarak akşam yemeği vakti geldi. Zeynep onların yanından gülümseyerek ayrılıp odasına çıktı. Üstünü hız değiştirip telefonuna baktı. Gelen mesajları keyifli bir şekilde cevapladı. Afran onun kalbine zarardı.

 

Annesini kızdırmamak için telefonunu sessize alıp aşağı indi. Selvi sultanı masayı kuruyordu. Annesinin yanığını öpüp, koşarak mutfağa geçti ve yemekleri salonda ki masaya taşımaya başladı. Annesi sağolsun önceliği Rojawan ve Kadir'e tanıyıp onların en sevdiği yemekleri yapmıştı. Evin dördüncü oğlu Kadir'di, Rojawan'da ailenin bir bireyi gibibiydi. Masaya oturup yemeğe başladıklarında Zeynep dört gözle yemeğin bitmesini bekliyordu. Daha Kadir abisinden halhalını alacaktı.

 

Yemekler keyifle bir sohbet eşliğin de yeniliyordu ki Selvi hanımın Kadir'e dönüp "yokmu şanslı birisi oğlum artık evlen de mürvetini görelim. Ahretliğim çok üzülüyor" demesiyle ortam sessizleşti. Kadir'in duydukları ile yediği yemek boğazın da kaldı.Elini yumruk yapıp dudaklarına götürdü ve öksürmeye başladığında, Zeynep uzanıp bir bardak su doldurdu ve ona uzattı. Rojawan ise hızlı bir şekilde sırtına vuruyordu. Tabi deyim yerinde ise gavura vurur gibi vuruyordu. Biraz daha devam etseydi, Kadir boğazına kaçan yemekle değil ama Rojawan'ın vurduğu sert yumruklar ile öbür tarafa sevdiğine kavuşamadan göçecekti.

 

Elini dudaklarından çekip "Dur Rojawan ciğerlerim söküldü. Bana karşı bir düşmanlığın varsa açık açık söyle resmen düşmanına vurur gibi vuruyorsun."

 

Rojawan elini Kadir'in sırtından çekip sırıtarak yerine oturdu.

 

Selvi hanım ise tek kaşı yukarıda Kadir'in vereceği cevabı bekliyordu. Kadir'den cevap alamayınca yerin de duruşunu dikleştirip.

 

"Oğlum kaç yaşına geldin. Bak annenlerde üzülüyor. Yokmu gönlünü çalan biri."

 

Bazıları onun gönlündekini bildiği için bu soruya cevap veremeyeceğini biliyorlardı. Rojawan, Kadir'in kulağına eğilip "kadın gönlünde olanı kızı olduğunu bilse acaba ne yapar. Hadi kızın de şok geçirsin nasıl olsa senin gibi bir damat bulamazlar."

 

Kadir duydukları ile yine öksürmeye başladı. Hayır bu gece hepsi onu öldürmeye and içmişler gibiydi. Onlara ne kimi sevip sevmediğinden. İsyân etmesine ramak kalmıştı.

 

Kendisini toparlayıp sitem eder gibi "Yok Selvi ana gönlüm de, aklım da kimseyi istemiyor. Belli ki annem senden ağzımı aramanı istemiş."

 

Selvi hanım mahçup bir şekilde başını eğdi. Arkadaşı çok ısrar etmese konuyu açmazdı.

 

Zeynep ortamı dağıtmak için Kadir'e bakıp "Kadir abim bakma sen onlara ben kimseye vermem. Hem elimle damat yapacağım seni." deyip gülümsedi.

 

Kadir başını olumsuzca sallayıp fısıldayarak "Keşke kimseye vermesen. Kendine alsan" dedi. Adamın kelamınında, duasının adı Zeynep'ti.

 

Büyük adamın küçük sevdası Zeynep'ti!

 

Arsız yüreğinin hırsızlık eder gibi sevdiği kır çiçeğiydi.

 

Yemeğin devamında kimseden ses çıkmadı. Kadir bazı zamanlar yakın dost olduğu bu ailenin yüzüne bakmaya utanıyordu. Kendi kendisini azarlıyor gözlerinin önünde büyüyen küçük kıza aşık oldun utan diye kendisine telkinler veriyor, bazen oğlum o Zeynep daha dün abisi askere gidiyor diye kolların da uyuya kalan kız sana yakışmıyor diye uyarıyordu. Velhasıl kelam diğer yanı sevda bu kalp dinlemiyor diye onu bertaraf ediyordu.

 

Konu Zeynep olunca doğrular doğruluğunu yitiriyordu.

 

Zeynep ona yasaklı meyveydi ve o Adem gibi cennet kovulacağının bilinçindeydi.

 

Yemekten sonra çaylar içilip Rojawan ve Halit beyin çekişmeli tavlasına yerini bıraktı. Halit bey bir ara Rojawan'a kızıp zar tuttuğunu söyleyince bu sefer zarlar kahve bardakları ile atıldı.

 

Zeynep babasının yamaçına oturmuş omuzuna kolunu atıp tezahürat yapıyordu. Kadir onu hayranlıkla izliyor verdiği tepkilerde dudakları kenara kıvrılıyordu. Oyunun sonun da yenilen Halit bey öfkeli bakışlarını ona çevirdiğinde Rojawan yutkundu, masada bulunan bir bardak soğuk suyu bir dikişte içip yukarı odasına çıktı. Çınar annesinin sinirli bakışları arasında hazırladığı nargileyi alıp sessizce balkona gitti. Zeynep, Baran abisinin aralarına katılması ile oda balkona çıkıp abisinin kolları arasına girdi. Abilerinin kollarında uyumayı çok severdi. Selvi hanımın çay tepsisini ve çaydanlıkları balkona bırakmasıyla eğlenceli keyifli sohbetlerine devam ettiler. Zeynep arada Afran'dan gelen mesajlara göz ucuyla bakıp hemen kısa cevaplar yazıp sohbete geri dönüyordu.

 

Kadir sürekli mesajlaşıp gülümseyen kızın farkındaydı. İçi içini yiyordu resmen acaba sevgilisimi var deyip duruyordu içinden. Zeynep'in başka birini sevemebilme ihtimali onu delirtirken nefes alması zorlandı. Saklı sevdasının yüreği de saklı kalsın kimse görmesin istiyordu. Özdemir Asaf'ın çaresizliği vardı üzerinde tek farkla Özdemir'in "Ya birini seversem" dediği yerde "Ya birini seversen" diyordu Kadir! "Ya birini seversen kendimi asla affetmem" diye devam ediyordu. Bu korku bir urgan gibi boynuna dolanmış ve bilinmeyen bir el urgana her seferinde bir düğüm atar gibi çaresizdi.

 

Zeynep telefonu cebine koyup Kadir'e döndü kafasını ona yakınlaştırıp ikisinin duyacağı bir tonda "Kadir abi bak herkes evlenmen için ısrar ediyor. Ben de buna bir el atmak istiyorum."

 

Kadir daldığı korkularından sevdasının sesiyle kendisine geldi. Kaşlarını çatıp dermânsız dertlere düşmüş fibi onu dinlemeye başladı.

 

Zeynep elini kaldırıp işaret parmağıyla gösterek "Bizim karşı blokta olan apartmanda Yıldız teyze var. Onun dünyalar güzeli kızı Ayşe var. Seni bize gelip giderken görmüş. Kaç defa seni sordu bana istersen bir tanımaya çalış gerçekten mesleğini eline almış hanım hanımcık bir kız. Yanına yakışır evet dersen sizi tanıştırayım."

 

Kadir duyduğu her kelimede dişlerini gıcırtıyor yumruğunu sıkıyordu. Sevdiği kız onun başkası ile tanıştırmayı teklif ediyordu. Yüreğinin sıkıştığını hissetti. Öldüm diyordu içten içe öldüm yeter üstüme bu kadar toprak atma kaldıramıyorum diye tekrar ediyordu. Çınar ve Rojawan onlara yakın oturdukları için Zeynep'in sesini duyuyorlardı. İkisi de Kadir için üzülüyordu. Kadir daha fazla dayanamayıp dişlerini sıkarak sinirli bir şekilde "benim zaten gönlüm de olan biri var Zeynep" diye isyan etti.

 

Zeynep gözlerini irice açıp Kadir'e bakıp gülümsedi.

 

"O zaman neyi bekliyorsun Kadir abi hem bak ailende çok istiyor. Ne güzel düğün de halay falan çekeriz." Diye keyifle şakıdı.

 

Kadir Zeynep'in ağzından çıkan her kelime ile başından kaynar sular dökülür gibi hissediyordu. Seni diyemedi kendisine de yakışmazdı evine girip çıktığı insanların kızına yan gözle bakmak. Yüzünü sıvazladı Zeynep biraz daha devam ederse belinde ki silahını çekip Zeynep'in eline verecek ve sıkta kurtul, ben böyle ölmüyorum sen öldürde kurtulayım diyecekti.

 

Çınar daha fazla dayanamayıp "Zeynep hadi git yat uyu senin yarın okulun da var" diye ortamı toparlamaya çalıştı.

 

Zeynep zaten dünden razıydı. Sırf abilerine ayıp olmasın diye oturmuştu içinden canıma minnet bende gider Afran'la mesajlaşırım deyip ayağa kalktı. Tam balkondan çıkacaktı ki hatırladığı şey ile hemen arkasını döndü. Elini uzatıp parmaklarını oynatarak "Kadir abi halhalım nerede unuttumadın değil mi?" Deyip beklentiyle genç adama baktı.

 

Kadir hiç bozuntuya vermeden duruşunu dikleştirip "Zeynep biz aceleyle çıkınca ben unuttum."

 

Zeynep başta anlamayıp beklenti ile baktı. Omuzları çöktü daha sonra üzgün ve hayal kırıklığıyla "anladım" deyip arkasını döndü.

 

Zeynep'in üzgün bir tınıyla "anladım" deyip arkasını dönmesiyle kıyamayıp cebinden küçük bir kutu çıkarıp sehpaya bıraktı.

 

Keyifli bir şekilde "Zeynep" dedi ve onun geriye dönmesiyle ile kaşıyla kutuyu gösterdi.

 

Zeynep gözlerini kısıp sehpaya baktı ve gülümseyerek kutuyu hızlıca alıp açtı. Orada bulunan herkes Zeynep'in takılara olan düşkünlüğünü biliyordu. Zeynep kutunun içinden halhalı eline alıp hayranlıkla bakıyordu. Sonra kutunun içideki minik kutuya gitti gözleri, belli ki Kadir abisi ona süpriz yapmıştı. Küçük kutuyu açınca gözleri irice açıldı içindekini gerçekten çok beğenmişti.

 

 

Altın telkari işleme saç tokasıydı. Annesi görünce kabul ettiği için belki kızacaktı ama Zeynep çok beğenmişti öyle ben kabul edemem triplerine hiç girmeyecekti.

 

Tokayı saçına takıp koltukta oturan Kadir'e sarıldı Zeynep.

 

Kadir için o an zaman durdu dünyası dönmeyi unuttu. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki çevresindekilerin farketmesinden korktu, o bir kaç saniyeyi ömrüne hapsetmek istedi. Zeynep ondan uzaklaşınca dengesizleşen kalbine kızdı Zeynep'e söylendi. Kalp taşıyordu öyle paramparça eder gibi sarılınırmıydı. En azından yavaş, yavaş alıştıra, alıştıra sarılmalıydı zalımın kızı.

 

Zeynep geri çekilip elini saçına götürüp abilerine döndü. "Gördünüz değil mi ne kadar düşünceli, lütfen Kadir abimi biraz örnek alın ve utanın."

 

Zeynep Rojawan'a dönüp "Sana demiyorum Rojawan abi sen üstüne alınma, malum senin cebinde akrep var. Hepimizi sokar filan"

 

Rojawan şaşkınlıkla Zeynep'e baktı konu nasıl ona dönmüştü hiç anlamıyordu.

 

"Zeynep Kadir güzel kazanıyor onun parası da çok. Adam babadan zengin benim gibi mi tabi alır ben zor kazanıyorum. Alın teri döküyorum."

 

Çınar, Kemal, Baran ve Kadir hayretler içinde Rojawan'a bakıyorlardı. Rojawan biraz daha devam etseydi cebindekilerini çıkarıp sadaka olarak ona vereceklerdi. Adam resmen Medine fukarası gibi davranıyordu. Kadir boğazını temizleyip.

 

" Rojawan aynı şirkete ortağız, Mardin'de ki toprak ve mallarımız hemen, hemen eşit ve çoğunlukla yaptığımız tüm işlerde ortağız. Benim senden fazla olan ve senin zor kazandığın işler ne."

 

Rojawan çayından bir yudum alıp Kadir'e döndü.

 

"Sen benim kazandığımı mı hesaplıyorsun. Mallarımın listesini mi tutuyorsun madem yapıyorsun niye ortalık yerde söylüyorsun."

 

Çınar'ı gösterip "bak sana şu gözlere kenafir gibi bakıyor. Şimdi nazarı filan değecek."

 

Çınar tek kaşını kaldırıp Rojawan'a baktı. Zeynep burda olmasa bilirdi vereceği cevabı "Rojawan kefenin cebi yok, inşallah öyle bir hatuna denk gelirsin ki har vurup harman savurur. Alış veriş merkezlerinden kuaförlerden güzellik uzamnların kapısından akşama kadar yolu bulamaz. Sen de her kredi kart extresini gördüğün de bu günleri anarsın."

 

Çınar sözünü bitirdiği gibi diğer üç erkek amin dedi. Rojawan dostmu düşman mı oldukları belli olmayan şahsiyetlere arkasını dönüp İstanbul manzarasına döndü içinden ben zaten ilerde karım ve çocuklarım rahat, rahat yiyip harcasınlar diye çalışıyorum dedi.

 

Zeynep daha fazla dayanamayıp herkese iyi geceler dileyip esneyerek yukarı çıktı. Kısa bir süre sonra Kadir ve Rojawan gitmek için ayaklanınca Selvi hanımın engeline takıldılar. Selvi hanım ikisi için yatak hazırladığını söyleyip Kemal ve Baran'ın evlenmeden önce kaldıkları odaya gönderdi. Kemal yukarı kata Baran'da alt kata indi. İki kardeşte ailesi ile aynı apartmanda kalıyordu.

 

Zeynep odasına girdiği gibi tokasının resmini çekip Afran ve Duru'ya gönderdi. İkisi ile biraz mesajlaştıktan sonra Afran'ın attığı son mesajla gözlerinde kalpler ile uykuya daldı.

 

"Seni Severken haddimi aşmak istiyorum Zeynep Günüme doğan güneş, geceme ışık saçan ay ol diyorum. Öyle yıldızım ol filan demiyeceğim çünkü senin eşin benzerin yok.

 

Zeynep sen artık her gece uyumadan aynı yastığa baş koymak için ettiğim duasın."

(Afran'ın mesajı)

 

Kadir uzun süre uyumaya çalıştı ama bir türlü uyuyamadı. Çakmağını sigarasını alıp odadan çıkıp balkona geçti. Onun geceleri sabaha, gündüzleri de geceye hasretti. Aklından bir türlü çıkaramadığı bir Zeynep vardı. Her seferin de bu son unut diyordu. Her seferin de hasretine dayanamayıp kendisini burda buluyordu. İçin de her gün yavaş, yavaş ölen umutları vardı. Ağzından çıkan abi kelimesinde her seferinde yüreğine yanan bir hancer batıyordu. Onun ağzından çıkan her abi kelimesinde bağırıp abin değilim demek istiyordu. Abisi değildi işte, o onun yüreği canıyken Kadir onu gözünde sadece abiydi. Kadir abisiydi. Sigarasından büyük bir nefes aldı. Zeynep "o kıyak bestenin sigara yakılan saniyesiydi" Kadir için o saniyede içine çeker gibi çekiyordu sevdasını.

 

Karşı komşusunun kızı senden hoşlanıyor dediğin de oturup bir çocuk gibi ağlamak istemişti. Gör beni diye yüzüne bağırmamak için zor tutmuştu kendisini, gerçi öyle bir şey yapsaydı sonra utancından kafasına sıkardı. Yüreğinde ki sevdası bedenine ağır geliyordu Kadir'in. Sigarsını söndürüp içeri girdi koridorda durup karşısındaki kapıya baktı. Şuanda ona dünyanın merkezi neresi diye sorsalar bu odayı gösterir di onun dünyasının merkezi içerde uyuyordu. Bir an bir kaç dakikalığına hiç bir zaman yakından koklayamadığı kokuyu içine çekmek istedi. Kararından vazgeçmemek için kapı kolunu hızlıca indirip içeri girdi. Şimdi ciğerleri bayram ediyordu her yer Zeynep kokuyordu.

 

Sessiz adımlar ile yatağa ilerleyip ününe gelince diz çöküp oturdu. Sevdiği o kadar masum o kadar güzeldiki melekler görse utanırdı. Kadir titreyen elini uzatıp bir tutam saçını tuttup kokladı. Cennet dolmuştu ciğerlerine, seven adamın cenneti sevdiğiydi ona göre onun cenneti Zeynep'ti.

 

Her insanın yüreğinde, hiç. kimsenin bilmediği bir oda vardır. Ve orası kimsenin bilmediği dile dökemedikleri ile doludur. Kul bilmez sadece Allah bilir. Kadir'in gizli odasın da sadece Zeynep için edilmiş duaları vardı. Kadir'in için de her gün ölen umutları olsa kalbindeki odacağın her yanı Zeynep için edilen duaydı.

 

Kadir sabaha kadar Zeynep'i izledi. Zeynep ise sabaha kadar Afran'ı hayal etti.

 

*

*

*

Zeynep yeni bir güne gülümseyerek mutlu bir şekilde uyandı. Elini uzatıp komidinin üzerinde ki telefonu alıp saate baktı. Aynı anda telefona düşen mesajla yüzündeki gülümseme daha büyüdü. Afran'dan dı!

 

"Günaydın gönlüme düşen, günümü aydınlatan sevgili."

 

Zeynep okuduğu mesajla daha gülümsedi. Afran'ı şimdiden çok seviyordu. Parmaklarını telefonun dokunmatik yüzünde dolaştırıp.

 

"Günüm seninle aydınlandı" yazıp gönderdi.

 

Öbür odada ise gece hiç uyumadan ayakta durup pencereden günün aydınlanmasını izlerken hüzünle gülümseyerek "Günaydın yüzüne bakarak günaydın diyemediğim umutsuz Sevdam" dedi burukça arkasını dönüp ceketini aldığı gibi aşağı inip çıktı evden.

 

Zeynep keyifle hazırlanıp kahvaltısını ettikten sonra gülümseyerek evden çıktı.

 

Bahçeden çıktığı gibi karşısında gördüğü ile kaskatı kesildi.

 

Loading...
0%